ABD ve Avrupa Mafya çetesini destekliyor

Ferda ÇETİN yazdı —

  • İçinde siyasetçi, aydın, yazar, akademisyen, öğretmen, imam ve tarikat liderlerinin de yer aldığı milyonlarca insan, dizi film izler gibi, Türkiye Cumhuriyeti devletinin kayıt dışı hallerini izliyor.

“Milyonlarca” tabiri lafın gelişi değil, gerçek. Sedat Peker isimli çete liderinin videolarını, 24 saat içinde 10 milyondan fazla kişi izliyormuş.

Bu büyük izleyici kütlesi(kitle değil) merak ve heyecan içinde yeni bölümleri bekliyor.

Milyonlarca insan, evlerinin pencerelerine bayraklarını astıkları, camilerde hayır duaları ile daha da büyümesini istedikleri, stadlarda tekbirler eşliğinde cihad ve gaza çağrısı yaptıkları, en masumunun “Allah zeval vermesin, başımızdan eksik etmesin” dediği Türkiye Cumhuriyeti devletinin, ne menem bir şey olduğu daha da görünür hale geliyor.

Türk devletinin 40 yıldır her türlü kirli iş için kullandığı Sedat Peker, kendisinin de 40 yıldır her türlü yasadışı işleri için kullandığı devletin, birden bire tutum değiştirmesine anlam veremiyor. Bu karşılıklı kullanma ilişkisinin tek taraflı bir kararla bozulmasını ahde vefa ilkesine ihanet sayıyor. “Racona aykırı” bu tutumun devletten değil, devletin İçişler Bakanı “Süslü Sülo”dan kaynaklandığını belirtiyor.

Kürt halkı, Cumartesi Anneleri, İHD, Sosyalistler ve demokratlar, Türkiye’deki devlet-siyaset-mafya ilişkisini çok önceden ve ayrıntıları ile biliyor. Sedat Peker-Süleyman Soylu kavgası ile ortaya dökülenlerin, bu ilişkinin binde biri olmadığını da biliyor. Bu kesimler açısından, bu “iç kavganın” önemi, ucundan kıyısından itiraf edilenlerin kendi bilgileri ile örtüşmesidir.

Türkiye Cumhuriyeti’nin mafya ile ilişkisi, Sedat Peker ve Alaattin Çakıcı ile başlayan yeni bir ilişki değil; Osmanlı devletinin dağılma sürecinde ihtiyaç duyulan ve o dönemden devir alınan bir gelenek ve yönetim mirasıdır. Kökleri 1889’larda kurulan İttihad-ı Osmanî Cemiyeti’ne kadar gidiyor. 1911’lerde, Türkçü-İslamcı amaçlar için kurulduğu iddia edilen Teşkilat-ı Mahsusa da, tam anlamıyla mafyavari bir çete oluşumudur.

Devlet-Mafya-Siyaset üçgenindeki bu oluşumların tümünün ortak paydası “devletin bekası ve kutsallığı”dır. Görünen devletin dışında, görünmeyen bir güç olarak örgütlenme, propaganda ve istihbarat faaliyetleri yürütürler. Türk-İslam olmayan halkları ve muhalifleri sindirmek, suikast ve katliamlarla soykırımdan geçirmek bu oluşumun temel amacıdır.

Bu oluşumlar hukuk, anayasa ve yasalar karşısında muaftır. Kolluk kuvvetleri ve mahkemeler karşısındaki mutlak bir “cezasızlık” imtiyazına sahiptirler. Eroin ve kokain ticareti ile uğraşır, cinayet işler, silah kaçakçılığı yapar, arazi, liman ve binaları gasp ederek ele geçirirler.

Mehmet Ağar ve ekibinin, Mübariz Masimova ait, Bodrum-Yalıkavak Turizm ve Yat Limanı’na el koyduğunu; bu el koymayı alenileştirmek amacıyla Alaattin Çakıcı, Korkut Eken ve Engin Alan’ın Yalıkavak’ta basına fotoğraf verdiğini Sedat Peker’in itiraflarından öğrenmiş olduk.

Kıbrıslı gazeteci Kutlu Adalı’nın, Korkut Eken’in başında olduğu bir çete tarafından öldürülmesi...

22 Ağustos 2020 tarihinde, Venezuela’dan Türkiye’ye, sıfır gümrükle peynir ithalatı kapsamında peynir taşıyan gemide 108 paket içinde 119 kilo kokainin yakalanması. Peynir ithalatı organizasyonunu, TC eski başbakanlarından Binali Yıldırım’ın oğlu Erkam Yıldırım’ın yapıyor olması...

Özbekistan vatandaşı Nadira Kadirova’nın, AKP İstanbul Milletvekili Şirin Ünal’ın evinde “ölü bulunması”, yerel bir TV kanalında muhabirlik yapan Yeldana Kaharman’ın Mehmet Ağar’ın oğlu Tolga Ağar ile röportaj yaptıktan sonra tecavüze uğraması, tecavüzü karakola şikayet ettikten bir gün sonra “evinde ölü bulunması”, devlet-mafya-siyaset yönetiminin normal ve olağan uygulamalarıdır.

Adına, kimi zaman “paralel devlet”, kimi zaman “derin devlet” denilen bu örgütlenmelerin, devlet görevlileri tarafından kabul veya red edilmesi de konjonktüre bağlıdır. Kenan Evren, “derin devlet diye bir şey yoktur” derken, TC Cumhurbaşkanı Demirel, “derin devlet devletin kendisidir“ diyordu. Mafya-devlet tartışmalarına katılan TC eski Başbakanı Tansu Çiller, “bu vatan için kurşun atan da yiyen de şereflidir” diyerek, bu ilişkiyi açık bir biçimde savunuyordu.

Türkiye’deki Devlet-Mafya-Siyaset ittifakı, cumhuriyetin kuruluşundan günümüze kadar “derin devlet” adı ile anılan gerçek yönetimdir. Günümüzde de bu yönetimi Tayyip Erdoğan, Mehmet Ağar, Sedat Peker, Alaattin Çakıcı, Kürşat Yılmaz, Devlet Bahçeli ve Süleyman Soylu hep birlikte ve ortaklık içinde temsil etmektedir. AKP iktidarı döneminde, Devlet-Mafya örgütlenmesi SADAT, Osmanlı Ocakları, Mahalle Bekçileri gibi oluşumlarla tahkim edilmiştir.

Bir çete oluşumu olan ve 1889’larda kurulan İttihad-ı Osmanî Cemiyeti’ne, Osmanlı İmparatorluğu’nun dağılma sürecinde ihtiyaç duyulmuştu. Teşkilat-ı Mahsusa isimli çete ise çeşitli etnisite, din ve farklı kültürlerden oluşan ve topraklarının yüzde 90’ını kaybeden bir devletin enkazını toparlamak üzere kurulmuştu. Türk-İslam ideolojisine ve anlayışına uymayan herkesi düşman gören bir katiller çetesiydi.

Günümüzdeki oluşum da bitmekte ve gitmekte olanı kurtarmanın telaşı ile, her şeyi göze alarak oluşturulan, hukuk ve yasa tanımayan AKP-MHP-Mafya teşkilatlanmasıdır.

Kürtler söz konusu olduğunda, mafya-devlet ilişkisini mazur ve makul görme anlayışı, mafyadan daha tehlikeli, daha tehditkar toplumsal bir hastalıktır. CHP ve Cumhuriyet Gazetesi, çok güçlü bir şekilde bu hastalığın virüsünü taşıyor ve nesilden nesile bulaştırıyor. Peker’in son açıklamaları ile birlikte, Kemal Kılıçdaroğlu başta olmak üzere CHP’li vekillerin kapıldığı “heyecan ve cesaret” arızidir, sahtedir.

Sedat Peker, Efrîn’deki DAİŞ çetelerine yüzlerce çelik yelek ve yüzlerce arazi arabası gönderirken, bu yeleklerin ve arabaların DAİŞ çetesine yapılan yardım olduğunu da, Kürtlere karşı kullanıldığını herkes biliyordu. Bugün, Sedat Peker’e ve Süleyman Soylu’ya sorular soran Cumhuriyet Gazetesi de, CHP yöneticileri ve milletvekilleri de biliyordu.

O günlerde Sedat Peker’e ve Tayyip Erdoğan’a, “Efrîn’de ne işimiz var? DAİŞ ile işbirliği yapacak düzeyde, Kürt halkına bu düşmanlığınızın sebebi nedir? Sedat Peker bu kadar büyük bir harcamanın parasını nereden, nasıl ve hangi yolla kazandı?” sorularını sormayan Kılıçdaroğlu, CHP yönetimi, Cumhuriyet Gazetesi yazarları, bugün topluca soru soruyor, güya devlet-mafya ilişkisini sorguluyorlar.

Hadi ordan! Yalancı, riyakar ve yaygaracı takımı!

New York Times, Le Monde ve Washington Post gibi gazeteler başta olmak üzere ABD ve Avrupa medyası da Sedat Peker’in videolarını ve bu açıklamalar etrafında yürüyen tartışmaları haberleştiriyor. Dolayısıyla ABD, Kanada, Almanya, İngiltere, Fransa, Hollanda, Belçika, İsviçre, Norveç, İsveç, Danimarka vd. devletler, siyasi ve ekonomik ilişkiler içinde oldukları TC devletinin nasıl bir devlet olduğunu, hangi ilişkiler içinde ve nasıl işlediğini de bir kez daha ve açıkça görmüş oldular.

Dışarıda El Kaide, DAİŞ, El Nusra ve ÖSO çetelerini besleyerek, silah ve para yardımı yapan ve Türk ordusunun parçası haline getiren Türkiye; içeride de mafya çeteleri, kokain tüccarları, gangsterler ve kriminal suçlular tarafından yönetilmektedir. DAİŞ ortağı bir mafya devleti ile her türlü ilişkiyi gören devletler, Kürtlerin nasıl bir devletle savaştığını daha açık ve anlaşılır halde görmüş oldular.

Kürt halkının meşru mücadelesini, PKK’yi ve Kürt gerillalarını “terörizm” ile itham edenler, yasak listeleri ve ödül listeleri hazırlayarak TC devletine destek sunanlar, bu uygulamaları ile mafya çetesine, Kokain baronlarına ve DAİŞ çetesine doğrudan yardım etmiş oluyorlar.

Sistemin içindeki bir mafya elemanının, TC içişleri bakanı ile içine girdiği çekişme ve tartışma, kanalizasyonda küçük bir çatlağa, çatlak herkese ulaşan pis kokulara, pis kokular da dikkatlerin ve ilginin, çürüyen ve kokuşan sisteme yönelmesine vesile oldu.

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.