Abimi sessizlik öldürmesin

Dosya Haberleri —

Nedim Öztürk

Nedim Öztürk

  • Nedim Öztürk devletin hukuksuzluğundan ve zulmünden payını ziyadesiyle almış tutsaklardan biri. 24 Nisan, 2023’ten beri Sincan Yüksek Güvenlikli Y Tipi zindanında süresiz açlık grevinde. Erzurum 1 Nolu Hapishanesi'nde kalan Nurettin Kaya da bu süresiz açlık grevine Nedim’den birkaç gün sonra dahil olmuş. İki tutsak 5 somut talep ile süresiz açlık grevi eylemlerini sürdürüyor.
  •  
  • Meral Halisdemir; 1,66 boyunda zaten minyon olan abisinin 64 kilodan 44 kiloya düştüğünü, 17 yıllık tutsaklığının sonunda zaten ciddi sağlık sorunları olan Nedim’in açlık grevine ne kadar dayanabileceğini bilemediğini belirtti. Meral Halisdemir, “İleri derecede sağlık sorunları var, zaten 6 yıldır dişsiz bir şekilde 17 yıllık hükümlülüğünü sürdürüyor" dedi.

ZELAL GÜNEŞ

Geçmişten bugüne devlet kini Yedi Kule Zindanı’ndan Bursa Kalesine, Sinop Cezaevi’den Diyarbakır Zindan’larına, İmralı’ya, Şakran’a, Tekirdağ’a, Kandıra’ya, Sincan’a kadar ülkenin her bir karışında kendine biat etmeyenler için işkence, ölüm, kan kuyularını hazır bekletiyor. Cumhuriyet’in 100 yılı, kendine düşman bellediklerini denizde boğduramadıysa, idam etmediyse zindanlarda çürütmekle geçti. Bu ülkenin eksiksiz siyasi tarihini sadece zindanlarına ve içindeki “hapis ama, zincirini kırmış yatanlara” bakarak yazmak mümkün. Ötekine, muhalife kin ve intikam duygusuyla beslenen devlet aklı; bir zindanı kanlı tarihiyle kapatırken, her daim daha zalim, daha kanlı, daha karanlık bir zindanı da yerine inşa etmeyi ihmal etmedi. Bursa Kalesi Zindankapı’nın surlarına yazılı karanlık tarihin üstünü “sanatla” kapatırken, Diyarbakır zindanları olarak bilinen daha karanlık bir işkencehaneyi kurdu. İçerden dalga sesini duymanın mümkün olduğu Sinop Cezaevi’ni 1999’da kapatırken, İmralı’da, bir adada, evet bir adada, dalga sesinin dahi duyulmayacağı bir tecrit zulmünü inşa etti. Bir gecede “Hayata Dönüş” dediği bir katliamla, 100’den fazla siyasi tutsağın canını alarak, her tuğlasına tecridin işkencenin kazındığı yeni bir zindan rejiminin de ilk adımını attı. F Tipi, S Tipi, Y Tipi ve alfabenin neredeyse tüm harflerini zindanına tuğla edip, gelmiş geçmiş tüm zalimleri utandırmaya gayretli, esir aldıklarını nasıl güneşten, gökyüzünden, bir nefesçik rüzgârdan, bir dal yeşilden hele de insandan mahrum bırakırım telaşıyla her köşeye bir tecrit kalesi dikti. Yetmedi tabi, yasada kanunda olan görüş hakkını kullanıp belki sevdiklerine sarılır ısınırlar diye, esir ettiklerini ailesinden çocuklarından en uzak zindanlara sürgün etti.

Bu zalim, zulme doyar mı? Daha birkaç hafta önce 14 yaşında bir çocuğun, Mazlum İçli’nin masumiyetini gösteren tüm somut delillere rağmen nasıl 124 yıl ceza aldığını gördük bu ülkede. Yakın tarih olduğu için hatırlıyoruz Mazlum’un hikayesini. Mazlum gibi yüzlerce hikayesini bilmediğimiz, sahte delillerle, hukuksuz yargılamalarla, işkence tanıklıklarıyla, uyduruk gizli tanık ifadeleriyle gençliği, gülüşü, sesi devlet eliyle çürütülmek istenen canımız var o duvarların ardında. Yeni değil; bu Cumhuriyet kuruldu kurulalı Kürt’e, Alevi’ye, muhalife, ötekiye hep zalim bir hukuk işledi. Ama devletin zulme açlığı yetmemiş olacak ki, bir insanın ömründen dile kolay çaldığı 5 yıl, 10 yıl, 20 yıl, 30 yıl yetmemiş olacak ki; şimdide cezaevlerinde kurduğu, adı İdare ve Gözlem Kurulu olan paralel hukuksuzlukla sudan gerekçeler göstererek belki de dünyanın başka hiçbir yerinde görülmemiş bir icraatla bitmeyen/bitmeyecek bir tutsaklığı hayata geçiriyor. En ağır müebbet cezanın bile bir sonu vardı bir zamanlar… Şimdi devlet; pişmanlık göstermediği için, yeterince kitap okumadığı için, suyu elektriği tasarruflu kullanmadığı için, demir parmaklığa ters baktığı için, havalandırmada gökyüzüne göz kaçırdığı için ve daha akla hayale sığmayacak gerekçelerle yüzlerce tutsağın baştan hukuksuz verilen cezalarının bitmesine izin vermiyor. Hiçbir hukuk kitabı Osmanlının bu oyununa uydurulamıyor…

Bugün zindanlarında bin 500’ün üzerinde hasta tutsak var. 29 Ağustos’da İHD’nin tüm şubelerinde eş zamanlı yaptığı açıklamayla öğrendiğimiz üzere, cezası bitmesine rağmen hukuksuzca tutukluluğu İdare ve Gözlem Kurulları tarafından sürdürülen en az 313 tutsak var. Bunun yanı sıra, yıllarca siyasi tutsak olarak esir tutulduktan sonra yok cezaevinin duvarına zarar verdi, yok gardiyana çelme taktı diye hakkında dava açılıp tutsaklıkları adli tutuklu olarak devam ettirilen kaç tutsak var bilmiyoruz.

24 Nisan’dan beri süresiz açlık grevinde

Nedim Öztürk de devletin bu hukuksuzluğundan ve zulmünden payını ziyadesiyle almış tutsaklardan biri. 24 Nisan, 2023’ten beri Sincan Yüksek Güvenlikli Y Tipi zindanında süresiz açlık grevinde. Erzurum 1 Nolu Yüksek Güvenlikli Hapishanesinde kalan Nurettin Kaya’da bu süresiz açlık grevine Nedim’den birkaç gün sonra dahil olmuş. İki tutsak 5 somut talep ile süresiz açlık grevi eylemlerini sürdürüyor.

1. Zorunlu sürgün sevkler durdurulsun.

2. Siyasi tutsaklar sevk edildikleri hapishanelerde bir araya getirilsin.

3. Tutsaklar ailelerinin yakınında ve kendi arkadaşlarının olduğu hapishanelere sevk edilsin

4. Disiplin cezaları kaldırılsın ve şartlı tahliyeler uygulansın.

5. S, R, Y Tipi Hapishaneler kapatılsın.

Sağlık durumu iyi değil

Gazetemize konuşan kardeşi Meral Halisdemir; “1,66 boyunda zaten minyon olan abisinin 64 kilodan 44 kiloya düştüğünü, 17 yıllık tutsaklığının sonunda zaten ciddi sağlık sorunları olan Nedim’in açlık grevine ne kadar dayanabileceğini bilemediğini belirtti.

Meral Halisdemir, “İleri derecede sağlık sorunları var, zaten 6 yıldır dişsiz bir şekilde 17 yıllık hükümlülüğünü sürdürüyor. Beslenememesinden, uzun tutukluluk sürecinden kaynaklanan sağlık sorunlarına bir de açlık eklenince genelde 200 gün ve üzerinde görülen sağlık sorunları şu an abimde 127. Günde görülür durumda. Ellerinde ve ayaklarında ileri boyutta uyuşma ve hissizlik söz konusu. Göz kapaklarını kontrol edemiyor. Uzun süredir uykusuzluk yaşıyorken açlık grevi sonrası gece uykusu tamamen uyuyamaz durumda. İdrarında kan görülmeye başladı. 3 gün üst üste tamamen kan işeme durumu yaşadığını söyledi son görüşmemizde. Vücudu kızamık gibi döküntülerle kaplı ve ileri derecede pullanma var tüm teninde. Ve şu an 44 kiloya düşmüş durumda. Her iki bacağının diz kapağından aşağısı şiş durumda. Şikayetleriyle alakalı görüştüğümüz doktorlar bu açlık durumunun acilen sonlanması gerektiğini aksi takdirde 40 kiloya düştüğü an itibariyle bu durumun kötü sonuçlanacağını bize üzülerek söylediler. Özellikle uyku uyuyamama durumunun sinir iltihaplanması nedeniyle olduğunu ve bunun direk beynini etkileyeceğini belirttiler.

24 ağustosta olan kapalı görüşünde görüştük en son, bir önceki hafta açık görüşüne göre çok daha halsiz ve zayıflamış durumdaydı. Açık görüşünde kendisine sarılmak istediğim an elim karın boşluğunda kaburgalarının arasına girdi, bir kardeş olarak hissettiklerimi anlatmam mümkün değil. Sağlık durumu gerçekten iyi değil abimin, bu halde ne kadar daha dayanabilir inanın bilemiyorum.”

Neden açlık grevi, neden şimdi?

Faşizm kurumsallaştıkça ve dışardakilerin içerdekilerle dayanışması zayıfladıkça, zindanlardaki hak ihlalleri de her geçen gün daha da ağırlaşıyor. S Tipi ve Y Tipi olarak adlandırılan bu yeni zindan rejiminin mutlak bir tecrit ve tutsakları tamamen nefessiz ve insansız bırakmak üzerine kurulduğunu anlıyoruz. Hava ve güneş görmeyen tek kişilik hücrelerde yazın sıcağında, kışın ayazında 23 saat hiç kimseyle görüşmeden tutuluyor tutsaklar. 17 yıllık tutsaklıktan sonra neden açlık grevi ve neden şimdi diye soruyoruz Nedim’in kardeşine. Meral Halisdemir, “Abim süresiz açlık grevine 17 yıllık tutukluluğu boyunca dahi görmediği şartların çok ağır ve insani olmadığı Sincan Yüksek Güvenlikli Y Tipi Hapishanesi’ne sürgün edilmesiyle başladı. Sebep yok herhangi bir açıklama yok, cezasının bitmesine 2,5 ay kalmış bir hükümlünün ağırlaştırılmış müebbet tutuklularının bulunduğu tabiri caizse mezar/kuyu sistemli bir hapishaneye sürgününün herhangi akla mantığa sığar bir açıklaması yok. Bu sebeple süresiz açlık grevine başladı, cezasının bitmesine 4 gün kala Tekirdağ f tipi hapishanesinde kendisine 2 gardiyanın saldırması sonucu yaşanan bir darp olayında kendisini savunmaya çalıştığı için hakkında açılan adli davada aldığı 17 ay ceza devreye sokularak tahliyesi iptal edildi ve tek talebi şartların daha insani olduğu bir hapishaneye sevk edilmesi.”

İşkence, sürgün, tecrit

Meral Halisdemir’i dinledikçe bildiğimiz, tanıklık ettiğimiz, yaşadığımız bir zulüm hikayesini görüyoruz. 17 yıldır sadece Nedim’den değil tüm ailesinden, annesinden, kızından intikam almaya doyamamış bir devlet zulmü.

Bugün 62 yaşında olan Nedim Öztürk, 1962’de Karakoçan’da Kürt ve Alevi ailenin ilk evladı ve torunu olarak dünyaya geliyor. Liseyi Elazığ’da bitiriyor. Dedesi Nedim’i çok seviyor, Nedim’de kardeşlerine çok düşkün. Meral sesi titreyerek anlatıyor; “sabahları beraber okula giderdik. Ben uyanamazdım. Annem bana kızmasın diye kalkardı kahvaltıyı hazırlardı çayı koyardı. Okuldan eve geldiğimiz zaman da annem sorduğunda, çayı kendisinin değil benim demlediğimi  kahvaltıyı hazırladığımı söylerdi. Çok sevgisini dillendirmezdi ama hareketleriyle korumasıyla sahip çıkmasıyla belli ederdi. Babamı kaybettikten sonra annem ve kız kardeşimi yanına alarak, uzun süre servisçilik yaparak evi geçindirdi. O sadece abimiz değil babamızdı da.”

Bugün Nedim’in 24 yaşında, kendisinin kızım benim kabemdir dediği, babası tutuklandığında daha anaokulunda olan bir kızı var. 2006’da yalan tanıklıklarla, hukuksuz yargılamalarla 17 yıl ceza alıyor. Tüm siyasi tutsakların yaşadığı işkence, tecrit ve sürgün onun ve ailesinin de hikayesi. Meral Halisdemir; “17 yıldır çeşitli cezaevlerine sürüldü. Başta Tekirdağ F tipi sonrasında Balıkesir T tipi ve cezasının bitimine 2,5 ay kala Sincan yüksek güvenlikli Y tipi hapishanesine sürgün edildi. Bu sürgünlerin geçerli hiçbir sebebi yok. Ben, annem ve kız kardeşim farklı şehirlerde ikamet ediyoruz ve abimin farklı şehirlerdeki hapishanelerde bulunması bizi ulaşım konusunda bu 17 yıl boyunca maddi manevi çok yıprattı ve zorladı diyebilirim. Manevi olarak çekilen sıkıntıları anlatmak çok mümkün değil ama en basiti kendisine çok düşkün olan kızı abim tutuklandığında anaokulu öğrencisiyken şu an üniversiteden mezun çalışıyor ve hayata atılmış durumda. Eşi babasız bir kız evlat yetiştirmenin zorluklarını maddi manevi çekerken annesi ise yıllardır oğlunun yolunu gözlüyor. Biz kardeşleri olarak babamızı ikinci kez kaybetmiş gibi olduk fiilen abimin tutuklanmasıyla, kimsesizlik duygusunun vermiş olduğu güvensizlikle yaşıyoruz 17 yıldır hepimiz…”

Dışarda vicdanlar kör, kulaklar sağır

Faşizm kurumsallaştıkça, zindanlardaki tecrit yaşamın her yanına sirayet etmiş vicdanları da tecride almış durumda. Tutsak yakınlarının, Cumartesi ve Barış Annelerinin, İHD gibi Türkiye’de insan onurunu savunmayı hala göze alan çok az kurumun dışında bu zulme ses çıkaran çok kimse kalmamış. Tutsaklar ellerinde canları bu haksızlığa direnişlerinde bir başlarına bırakılmış. Hukuksuzluk, hak ihlalleri, ayrımcılık, zulüm kanıksanmış ve ertesi gün unutulan haber başlıklarına dönüşmüş gibi. Meral Halisdemir’e kamuoyuna son olarak ne söylemek istediğini sorduk: “Zamanımız daralıyor. Abim için her an kritik önemde. Durumu öğrendiğimiz günden itibaren Adalet Bakanlığı’na, CİMER’e abimin taleplerinin karşılanması için başvuruda bulunduk. Yine 24 Ağustos itibariyle Ceza Tevkif Evleri Genel Müdürlüğü’ne ve Adalet Bakanlığı’na sevk durumu ile alakalı dilekçelerimizi elden yazarak verdik. TTB, TİHV, İHD gibi birçok farklı hak savunucusu kuruma başvurularda bulunduk. Aynı zamanda CHP ve HDP gibi siyasi partiler ve bu parti vekilleriyle dayanışma talebiyle iletişime geçtik. Yeşil Sol Parti Milletvekili Sayın Gergerlioğlu sosyal medyadan bize destek oldu ve bununla kalmayarak bu hafta abimi cezaevinde ziyaret edeceğini belirtti. Ayrıca Yeşil Sol Parti abimin durumuna ilişkin meclise soru önergesi verdi. Maalesef, CHP’den Diyarbakır Milletvekili Sayın Sezgin Tanrıkulu’na yapmış olduğumuz destek talebine bugüne kadar henüz bir geri dönüş almadık. Eski Milletvekili ve bugün CHP Sosyal Politikalar Başkan Yardımcısı Sayın Eren Erdem’de destek talebimize henüz geri dönüş yapmış değil. 

Abimi sessizlik öldürmesin

Halisdemir; şu çağrıyı yapıyor: “Abim Nedim Öztürk başta kendisi olmak üzere haksız sürgün ve insani şartlar taşımayan bu hapishanelerde bulunmak zorunda olan tüm siyasi tutsaklar adına bu direnişi gerçekleştirmekte. Tüm kamuoyundan tek isteğimiz abimi kaybetmeden her şey çok geç olmadan sesimizi duymaları ve abimin sevk talebinin kabul edilmesi için bize destek olmalarıdır. Bilinmeli ki açlık değil sessizlik öldürecek abimi. Şimdiden size ve herkese Nedim Öztürk ve ailesi adına teşekkür ediyorum.”

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2025 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.