Afetin doğallığı iktidarın yıkıcılığı

Sezai TEMELLİ yazdı —

  • Her doğal afet sonrası alışılagelmiş repliklerini, algı yönetim tekniklerini ve orta oyununu iktidar yeniden sergilese de bu kez durum çok farklı. Bu yıkım iktidarın topluma, siyasete ve ekonomiye yaklaşımının sonuna işaret ediyor. 

İki büyük deprem peş peşe birkaç saat arayla aynı bölgede yaşandı. Maraş’tan Suriye’ye, Adana’dan Diyarbakır’a kadar büyük bir coğrafyayı etkileyen, artçılarının bile yıkıcı etkilere sahip olduğu bu doğal afet binlerce insanımızın ölmesine, on binlerce insanımızın yaralanmasına, yüzbinlerce insanımızın evinden barkından olmasına neden oldu. Sayılar maalesef artmaya devam ediyor. Bu boyutta meydana gelen bir doğal afetin yaşamın her alanına kuşkusuz çok ciddi etkileri olacaktır. Ekonomiden siyasete toplumsal yaşamın her alanına önemli yansımalarının olacağını düşündüğümüz bu facianın yarattığı ve yaratacağı sonuçları önümüzdeki dönemde hem yaşayacağız, hem de bu sürece isteyerek veya istemeyerek müdahil olacağız.

Her doğal afet sonrası alışılagelmiş repliklerini, algı yönetim tekniklerini ve orta oyununu iktidar yeniden sergilese de bu kez durum çok farklı. Bu yıkım iktidarın topluma, siyasete ve ekonomiye yaklaşımının sonuna işaret ediyor. Bu yük artık taşınamayacak boyutlara ulaşmıştır. İnsanların hayatı bu denli yok sayılamazdı, sayıldı ve sonuçları bugün bu yıkımla bir kez daha en dramatik şekilde ortaya çıktı. Çok üzgünüz, acımız da çok büyük ama aynı zamanda öfkeliyiz.

Bugünkü iktidar her döneminde kentleri kapitalizmin kaleleri olarak gördü ve müthiş bir rant alanı olarak tasarladı. Oligarklarını ve kendi zenginliğini bizzat bu rant ve talan ikliminde inşaat sektörü eliyle var etti. Kentlerin doğal haritasını, tarihini, kültürünü, risklerini dikkate almak gibi bir yaklaşım bu iktidar için hiçbir zaman söz konusu olmadı. Tam tersine rant hesaplarına, talan sistemine uygun bir anlayışın ne denli kötülük yaratabileceğine tanıklık ettik. Bu son depremle birlikte kötülüğün nerelere kadar ulaşabileceğini izlemiş olduk. Hiç kimse depremin büyüklüğüyle sonuçlarını normal karşılamasın. Evet depremler çok büyük ama sonuçlarının bu denli yıkıcı olması depremden öte iktidarın zihniyetinden kaynaklanmaktadır.

Ülkenin kaynaklarını halkların yararına kullanmak yerine savaş oyuncaklarına ayıranlar depreme direnen, depremin olası sonuçlarını ve risklerini minimize eden bir kentleşme için hiçbir zaman yeterince kaynak ayırmadı. Bilimi dinlemek yerine müteahhitlerini dinleyen Erdoğan, onları kredilere boğarak bu çarpık kentleşmeyi sürekli teşvik etti. Bunun sonucu olarak da her doğal afetin sonucu faciaya dönüştü. En büyüğünü de bugün yaşıyoruz.

Yaşadığımız bu büyük yıkımın yaralarını hep birlikte büyük bir dayanışmayla saracağız. Depremin yarattığı yıkımı ancak bu büyük dayanışmanın yaratacağı toplumsal barış ortadan kaldırabilir. Kayıplarımızı geri getiremesek de acılarımıza birlikte katlanabilir, birbirimize tutunarak yol alabiliriz. İktidarın dayattığı ayrımcılığa karşı biraradalığı ısrarla savunmak zorundayız. Bir daha bu denli büyük yıkımları yaşamamak için mutlaka bu doğal afetten ve bunun sonuçlarından gerekli dersi çıkarmalıyız.

Belki de ilk çıkaracağımız böylesi bir iktidarın ellerine kentlerimizin, irademizin asla bir daha teslim edilemeyeceği olmalı. Bizi koruyacak olan, kendimizi de kentimizi de yönetme irademizdir. Bize ait olanı gasp edenlerin bize sunduklarıyla hiçbir yıkıcılıktan korunamayız. Demokratik bir cumhuriyeti inşa ederek ancak kendimizi, geleceğimizi koruyabiliriz. Şimdi bunu başarabilmek adına önemli bir sürecin eşiğindeyiz. Yıkıcı bir iktidarı, faşizmi yıkmak adına dayanışmayı büyütmek için harekete geçmeliyiz. Biz bu amaçla, inatla, umutla seslenmeye devam edeceğiz; ‘sesimi(zi) duyan var mı?’!..

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.