Afganistan’da III. büyük oyun başlarken

Sara AKTAŞ yazdı —

  • Afganistanlı kadın hakları savunucusu Seraj Mahbouba, “20 yıldır yaptıklarınız için utanın” diyerek isyanını ifade etsede, bir asırdan daha uzun bir süredir yaptıkları için utanmayan kapitalist güçlerin karşısında yapılacak şey; halkların kendi öz güç ve iradesiyle mücadele etmesi ve özgür bir yaşam kurmanın yolunun buradan geçtiğine inanmasıdır. 

“Asya Kıtasının anahtarı ve kalbi” olarak tanımlanan Afganistan bir kez daha tarihteki “Büyük Oyun”un güncel versiyonuyla Taliban’a teslim edildi. Teslim edildi çünkü, Afganistan’ın hem uzak hem yakın tarihi bize bu gerçeği öğretmiştir. Teslim edildi çünkü, emperyalist güçlerin Uzakdoğu Asya, Güney Amerika, Afrika veya Ortadoğu’da benzer oyunlarına çokça tanıklık yaptığımız bir üçüncü dünya savaşı süreci yaşıyoruz. Dolayısıyla Afganistan’da yönetimin Taliban karanlığına geçmesi ne tek başına Taliban’ın başarısı nede Afganistan halkının güçsüzlüğü ile ilgilidir. Zira Afganistan halklarına hiçbir zaman özgür bir ülke kurma fırsatı verilmedi. Afganistan’ın hikayesi, söz konusu emperyalist çıkarlar olunca o ülkeye ve halkına ne yapıldığının vahşet dolu manzarasıdır. Afganistan’ın hikayesi, küresel güçlerin bölge üzerinde yarattığı karmaşık siyasal atmosfer kadar yaşanan ekonomik, siyasi ve askeri çıkar çatışmalarının en çıplak sonucudur. Dolayısıyla şimdilerde yaşananları anlamak için bir kaç tarihsel hatırlatma yapmakta fayda var.

Öncelikle emperyalist kapitalist iktidarların günümüze kadar küresel çatışmaları genellikle Afganistan üzerinde düğümlenmiştir. Bu çatışmalar 19. yy’da Afganistan’ın jeostratejik önemi, Rusya’nın sıcak sulara inme çabası ve İngiltere’nin stratejilerinden kaynaklıyken, bunun, 20. yüzyıl versiyonu Batı ve Doğu blokları arasında tampon bölge oluşturmasından kaynaklanmıştır. 21. yüzyıl versiyonu ise Afganistan’ın Orta Asya petrol ve doğalgazının, dünya piyasalarına taşınmasında geçiş yolu olması ve ABD’nin geleceğin tehdit odakları olarak gördüğü İran, Hindistan, Çin ve Rusya’nın arasında “üs” olmasından kaynaklandığını belirtebiliriz.

Dolayısıyla küresel ve bölgesel güç olma politikası güden hangi ülkenin eline geçerse, ona çok büyük stratejik avantajlar sağlayacak olan Afganistan, sürekli dış müdahalelere uğramıştır. Örneğin, Hindistan’ı sömürgeleştirdiğinde Ön Asya bölgesinde Hindistan’a kuzeyde koruma şemsiyesi kurmaya çalışan İngiltere, Rusya’nın Türkistan’ı işgal etmesinden sonra “kırmızı hat” olarak Afganistan’ı belirlemiş ve Rusya’nın bu hattı zorlamaya başlaması üzerine Afganistan’la ilgili olarak yaklaşık 200 yıl süren bir çatışma yani uluslararası ilişkilerde kullanılan “I. Büyük Oyun” başlamıştır.

Büyük Oyun’un yeni versiyonlarıyla Afganistan’a yapılan her müdahale, aynı zamanda uluslararası ilişkilerde ve dengelerde domino etkisi yapmıştır. Nitekim 1979 yılında SSCB’nin müdahalesi, İslam ve Batı’nın tepkisini doğurmuştur. Akabinde ABD, SSCB’yi çevreleyen “Yeşil Kuşak” projesini uygulamaya sokmuş, hem Basra Körfez’ine SSCB’nin erişmesini engellemeyi amaçlamış hem de radikal hareketleri SSCB’ye yönlendirerek İslami güçleri kontrol etmeye çalışmıştır. Nitekim 90’lı yıllarda Afganistan’daki kaos ikliminde şekillenen Taliban’ın çok kısa bir sürede ve hiç zorlanmadan 1996-2001 yıllarında Afganistan’da kurduğu rejim de bu desteklerden kopuk olmamış, ABD ve Pakistan, Rusya ve İran’ın tepkisine rağmen Taliban’ın mutlak zaferi için hiçbir yardımı esirgememiştir. Ancak çok geçmeden dünyanın tek süper gücü olmayı amaçlayan ABD önderliğindeki Batı’nın 2001 yılından itibaren Afganistan’ı işgali ise Rusya ve Çin’in başını çektiği Şangay üyelerinin ve İslam dünyasının tepkisine yol açmıştır. Böylece Afganistan’a müdahale eden ABD’ye karşı Rusya, Çin ve İran’ın tepkisi ve Orta Asya’nın durumu “II. Büyük Oyun”un başladığını göstermiş, bu süreç yeni ittifaklara ve düşmanlıklara yol açmıştır.

Zira ABD’nin Afganistan’ı işgali; Afganistan’ın stratejik avantajlarının ABD lehine kullanılması, Orta Asya petrol ve doğalgaz hatlarının kontrolünün ABD’nin eline geçmesi, İran’ın kuzeyden kuşatılması, Rusya, Çin ve Hindistan’ın kontrol altında tutulması, bağımsızlığını yeni kazanmış Orta Asya ülkelerinin kontrol edilmesi ve bunların İran’a ya da başka ülkelere kaymasının önlenmesi demekti.

Geldiğimiz noktada ABD, 20 yıl sonra Afgan halkına ölüm, yoksulluk ve kaos bırakarak geri çekilmesi, Taliban’ın iktidarını ilan etmesi elbette dönem konjonktürü içinde III. Büyük Oyun’un başlatıldığını göstermektedir. Dolayısıyla Üçüncü Dünya Savaşı’nın yeni bir aşamasına girilirken, bir ucunda ABD, NATO ve bölge ittifakları bir ucunda ise Rusya, Çin ve İran’ın bulunduğu karmaşık siyasal iklim bölgesel savaşların ve çatışmaların dozajının artırılacağını göstermektedir. Zira Afganistanlı kadın hakları savunucusu Seraj Mahbouba, “20 yıldır yaptıklarınız için utanın” diyerek isyanını ifade etsede, bir asırdan daha uzun bir süredir yaptıkları için utanmayan kapitalist güçlerin karşısında yapılacak şey; halkların kendi öz güç ve iradesiyle mücadele etmesi ve özgür bir yaşam kurmanın yolunun buradan geçtiğine inanmasıdır. Yapılacak şey; bölgede devlet dışı örgütlenmiş anti emperyalist ve özsavunma gücüne sahip halk örgütlenmelerini güçlendirmektir. Yani yapılacak şey; mücadele etmektir ve yine mücadele etmektir.

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.