AİHM Ankara’ya çalışıyor!

  • Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM), Ortadoğu Teknik Üniversitesi’ni (ODTÜ) bitirip mimar olmaya hazırlanırken karakolda maruz kaldığı işkence sonrasında hem kendisi hem de annesi intihar eden Onur Yaser Can’ın ailesinin “hak ihlali” başvurusunu, “İntihar etmeden önce polisler hakkında niye suç duyurusunda bulunmamış, neden tazminat davası açmamış” diyerek reddetti.

 

Kısa Dalga sitesinden Ersan Atar’ın haberine göre; önce Onur’un daha sonra annesinin intihara sürükleyen süreç, çıplak arama tartışmalarının en bilenen ve en acılı hikayesiydi.

Dava dosyasına göre Onur Yaser Can, 2 Haziran 2010’da saat 21.20’de, uyuşturucu madde taşıma şüphesiyle gözaltına alındı. Can’ın üzerinde esrar bulunduğu iddiasıyla İstanbul Emniyet Müdürlüğü Narkotik Şubesi’ne götürüldü.

Savcılık, Onur Yaser Can’ın ifadesi alındıktan sonra, saat 22:00’de serbest bırakılması talimatını verdi. Savcıdan talimat saat 22:00’de geldi ancak polisler, “yakalama ve arama tutanağını” saat 23:15’te hazırlayıp Onur’a imzalattılar. Bu tutanakta, “Onur Yaser Can’ın üzerinde 11 gram esrar bulunduğu ve el konulmasına rıza gösterdiği” yazıyordu. Nitekim Onur, saat 23:45’te sağlık muayenesinden geçirilip gece yarısından sonra fiilen serbest bırakıldı. 

İntihar ettiği söylendi

Normal yaşamına dönmeye çalışan Onur Yaser Can, bu kez 20 gün sonra,  23 Haziran 2010’da yeniden İstanbul Emniyet Müdürlüğü Narkotik Şubesi’ne çağrıldı. Bu kez, “bazı uyuşturucu satıcılarını tespit ve teşhis etmesi” için çağrılıyordu.

Onur aynı gün, 22:15 sıralarında bir binanın üçüncü katından atlayarak intihar ettiği ileri sürüldü. Yaklaşık kırk dakika sonra ambulans geldi ve hastaneye götürüldü. Ancak yapılan müdahaleye rağmen Onur kurtarılamadı. Ölüm tarihi kayıtlara 24 Haziran olara geçti. Bir gün sonra İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı Onur’un ölümüyle ilgili soruşturma başlattı. 

Aile: Onur’a işkence yapıldı

Savcılığın soruşturması sürürken 2 Temmuz 2010 tarihinde Onur’un ailesi, çocuklarının intiharına “2 Haziran 2010’da gözaltındayken kötü muameleye maruz kalmasından kaynakladığını” belirterek suç duyuruşundu bulundu.

Suç duyurusunda, Onur’un 2 Haziran’da gözaltında tutulduğu sırada soyulduğunu, çömelmeye ve o pozisyonda öksürmeye zorlandığı iddia edildi. Hatta ailesi, polis memurlarının cinsel istismarına maruz kaldığını da gündeme getirdi. Aile, Onur’un intiharının, 2 Haziran’da gözaltında yaşadıklarına ve sonra yeniden ifadeye çağrıldığında aynı şeyleri yaşayacak olması korkusuna dayandığını ifade etti.

Polislere ‘sahtecilik’ten dava

Başsavcılık, “kötü muamele” iddiasıyla yapılan soruşturmada takipsizlik kararı verdi. Onur Yaser Can gözaltına alınıp bırakılırken “sonradan belgeler imzalatılmıştı.” Başsavcılık bu nedenle iki polis hakkında “resmi belgede sahtecilik”ten dava açtı. Yani işkenceyi sorgulanamadı.

İstanbul 6’ncı Ağır Ceza Mahkemesi’nde yargılanan polisler de sadece, “resmi belgede sahtecilik”ten 2 yıl 6’şar ay hapis cezasına çarptırıldı. 

AİHM’e başvuru

Ailesi, Onur Yaser Can’ın intiharının bu sürece bağlı olduğu gerekçesiyle AİHM’ye başvurdu. Başvuruda,  “Onur’un gözaltındayken soyulduğu, çömelmeye zorlandığı, yüzünün duvara çevrildiği” ifade edildi. Ayrıca, “Onur’un yeniden ifade vermesini sağlamak amacıyla polis memurlarının ısrarcı aramaları üzerine psikolojik durumunun zarar gördüğü ve intihara sürüklendiği” iddiası yer aldı.

Niye suç duyurusunda bulunmadı?

Başvuru, AİHM’de daha ilk aşamaya takıldı. AİHM İkinci Bölümü yapılan başvurunun kabul edilmez olduğuna karar verdi.

Bu kararıyla, “çıplak arama uygulaması için ölünceye kadar niye suç duyurusunda bulunmamış” diyen AİHM, Onur’un 24 Haziran 2010 tarihinde hayatını kaybettiğine dikkat çekerek, Can ve ailesinin ölümden önce, 2 Haziran’dan 24 Haziran’a kadar herhangi bir suç duyurusu veya tazminat davası açmadıklarını belirtti.

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.