Alman polisinden hukuk garabeti

Dosya Haberleri —

foto: AFP

foto: AFP

  • Çıkar ilişkisi olunca birbirleri hakkında atıp tutan Türk hükümeti ile Alman hükümeti konu Kürtler olunca birbirlerinin sırtını sıvazlıyor. Bunun en somut örneklerinden biri ise Türk yargısıyla Alman yargısının ortaklığı olarak karşımıza çıkıyor. Alman yargısı Türk yargısının talimatı ile ev baskınları düzenliyor.
  • Türk yargısının talimatıyla, dijital medya paylaşımları gerekçe gösterilerek hakkında 58 sayfalık iddianame hazırlanan yurttaşın evi basıldı. Evi basılan yurttaşın avukatı Mahmut Erdem, "2014, 2015 ve 2016 da Erdoğan’a hakaret ve benzer davalar oldu. Burada yürüttüğümüz hukuki çalışmalarla bunun önüne geçtik. Uzun bir süreden sonra böylesi bir davanın açılması ilktir."

MEHMET ZAHİT EKİNCİ/HAMBURG

Kendine en demokrat ülke sıfatını yapıştıran ülkeler bile konu Kürt halkı olunca en faşist uygulamalarını devreye koyuyor. Tıpkı Türkiye’de olduğu gibi bir birlerini yiyen partiler, konu Kürtler olunca birlik olup topyekun savaş haline geçiyor. Kürtleri yok sayan ve her türlü kirli savaşı yürüten Türk devletine destek veren ülkelerin başını da Almanya çekiyor. Söze gelince birbirleri hakkında atıp tutan Türk hükümeti ile Alman hükümeti konu Kürtler olunca bir birlerinin sırtını sıvazlıyor. Bunun en somut örneklerinden biri ise Türk yargısıyla Alman yargısının ortaklığı olarak karşımıza çıkıyor.

Türk yargısının talimatı!

Türk devleti içeride olduğu gibi yurt dışındaki muhalifleri de bastırmaya, kriminalize etmeye çalışıyor, Alman yargısı ve polisini de suç ortağı yapıyor. AKP-MHP iktidarının talebiyle şimdiye kadar çok sayıda kişinin, Türkiye’de haklarında açılan davalar nedeniyle Almanya’da ifadeye çağrıldığına aşinayız. Ancak iki ülke arasındaki ‘işbirliği’ çok daha ileri bir boyuta taşındı. Türkiye talep etti, Alman savcısı harekete geçti, Alman polisi de iki kişinin evini bastı.

Dijital paylaşımlar bahane

Gerekçe, Ankara savcılığı tarafından Almanya’da yaşayan A. hakkında dijital medya paylaşımları nedeniyle ‘örgüt üyeliği’ suçlamasıyla açılan dava. A.’nın yaşadığı kent başlangıçta tespit edilemiyor. Önce aynı doğum tarihli Mainz’da yaşayan başka bir Türkiyeli'nin evi basılıyor. Ardından ise Hamburg’da yaşayan A.’nın evi basılıyor. "Terör örgütü propagandası" yapmaktan suçlanan A.’nın avukatı Mahmut Erdem, “Tam anlamıyla skandal" diyerek, yaşanan hukuk garabetini gazetemize anlattı. 

Anti terör polisleri evi bastı

Hamburg’da yaşayan müvekkilinin Kürt olduğunu ve evinin anti terör polisleri tarafından basıldığını belirten Avukat Erdem, “Müvekkilim bana bir ay önce başvurdu” diyerek ev baskınında yaşananları şöyle aktardı: “Müvekkilim baskın sebebini sorduğunda, polis kendisine ‘suç’ işlediğini söylemiş. Polis, mahkemeden ibraz edilen arama kararını gösterince müvekkilim, evinin aranmasına izin vermiş. Müvekkilim, arama nedenini sorunca da Dernekler Yasası’nı ihlal ettiğini söylemişler."

Avukat Mahmut Erdem

Telefona el koydu

Türk yargısının direktifiyle Kürt yurttaşın evini basan Alman polisinin yaklaşımına dair bilgi veren Av. Erdem, "Ama işin enteresan tarafı müvekkilim hiçbir derneğe kayıtlı değil. Bunu polise söylemesine rağmen polis ‘bu bizi ilgilendirmiyor. Suçunu öğrenmek istiyorsan git bir avukata danış’ demişler. Arama esnasında suç teşkil edebilecek herhangi bir şeye rastlamayınca da müvekkilimin cep telefonuna ve 2 SİM kartına el koyuyorlar. Polis,  evde herhangi yasa dışı ya da suç sayılabilecek bir şeye rastlanmadığına dair tutanağı müvekkilime verdikten sonra gitmiş” dedi. 

4 yıl paylaşımları kayıt edilmiş

Müvekkilinin evinin neden basıldığını bilmediğini ifade eden Erdem, “Dosyayı savcılıktan isteyerek incelediğimde çok enteresan şeylerle karşılaştım. Müvekkilim 2018’den 2022’nin başına kadar sosyal medyada Türk istihbaratı tarafından takibe alınmış. Sosyal medyada yaptığı tüm paylaşım ve videolar kayıt altına alınarak dosya haline getirilmiş" diye konuştu.

İki kişi için talimat veriliyor

Bu paylaşımlardan yola çıkılarak müvekkilim hakkında ‘terör propagandası, yardım yataklık ve örgüt üyesi’ olduğu gerekçesiyle hakkında Ankara Savcılığı dava açmış. Av. Erdem, "Müvekkilim Türkiye’de yaşamadığı için adres ve kimlik tespitinde Almanya’da yaşadığını öğrenmişler. Müvekkilim ile beraber aynı doğum tarihine sahip başka bir kişi daha var Almanya’da. Mainz’de yaşıyor, müvekkilim ise Hamburg’da kalıyor. Türk devleti ülkeler arası yardım adı altında Alman devletinden bu 2 kişinin ifadesinin alınmasını istemiş. Yine gerekirse haklarında dava açılması için de yazı yolluyor. Bu yazının gönderilme tarihi Temmuz 2021" diye belirtti.

58 sayfalık iddianame

Alman Adalet Bakanlığı gönderilen 58 sayfalık iddianamenin Almanya’nın iç hukukuna aykırı olduğunu belirten Av. Erdem, "Almanya dosyayı Türk devletine iade ediyor. Gerekçeli kararda 58 sayfalık suçlamaya maruz kalan bu insanlar hakkında herhangi bir yasal işlem yapılmayacağı ve ortada herhangi bir suç unsurunun olmadığı belirtilmiş” dedi.

İddianame kabul edildi

“Bu yoldan bir sonuç alamayacağını öğrenen Türk devleti, Osmanlı’da oyun çok misali bu sefer konsolosluk üzerinden girişimde bulunuyor” diyen Erdem, şöyle devam etti: “Ama bunu yaparken de uluslararası hukuk normlarını ayaklar altına alarak yapıyor. Uluslararası prosedüre göre; Adalet Bakanlığı, Dışişleri Bakanı’na, Dışişleri Bakanı da Alman Dışişleri Bakanı'na, buradan da Adalet Bakanlığı'na ve Adalet Bakanlığı da eyaletin adalet bakanlarına gönderir. Türk devleti bu red edilir endişesiyle tüm bunları atlayarak dosyayı direkt Mainz Konsolosluğu'na gönderiyor. Konsoloslukta gönderilen dosyayı emir telaki bilip bunu Mainz Savcılığı'na gönderiyor. Gönderilen yazıda adı geçen bu iki şahıstan birisinin Türkiye’de ‘terör’ olaylarına karıştığı yurt dışında da ‘terör örgütlerinin propagandasını’ yaptıkları belirtilerek, ifadelerinin alınıp haklarında dava açılması ve sonucunun kendilerine bildirilmesini istemişler. Savcıda gönderilen 58 sayfalık iddianameyi doğru dürüst okuyup araştırmadan ‘evet bu bizde de suç olabilir. Dikkat edin’ diyor.  Suçtur demiyor. ‘Suç olabilir’ diyerek iddianameyi kabul edip işlem başlatmış.”

Devreye Hamburg Savcılığı girdi

Türkiye’de hazırlanan bir iddianameden yola çıkılarak bunun Alman iç hukukuna geçirmenin başlı başına bir suç olduğunu vurgulayan Erdem, “Savcı burada art niyetle hareket etmiştir. Çünkü biliyoruz özelikle Mainz çevresinde Türk devletine yakın birçok savcı var ve Mainz Konsolosluğu özelikle tercih edilen bir yerdir. 1990’lı yıların başında Türk hukukunun Avrupa hukukunun standartlarına getirilmesi için Federal Almanya devleti tarafından başlatılan bir proje vardı. Bu proje kapsamında 500 ile 1000 savcı Türkiye’ye gitmişti. Alman devleti bu proje için 3 milyon Euro ödenek ayırmıştı. Onun için özellikle Mainz bölgesi tercih edilmiştir. Mainz’de yaşayan kişinin kendi halinde bir insan olduğu anlaşılınca bu sefer Hamburg’daki kişi üzerine yoğunlaşıyorlar. Takip ve istihbarat bilgileri sonucunda sosyal medya paylaşımlarının bu kişinin olabileceği kanaatine varıyorlar. Bunun özerine Mainz Savcılığı, Hamburg Savcılığını arayıp bu olayı araştırmasını rica edince devreye Hamburg Savcısı giriyor” diye ifade etti. 

Neye göre yasadışı?

Hamburg’daki savcının sıradan bir savcı olmadığını vurgulayan Erdem, “Tam yetkilerle donatılan bir devlet savcısıdır. Savcının talimatıyla müvekkilim takip altına alınıyor. PKK ile ilişkisi var mı? Varsa ne boyutta? Örgüt içerindeki konumu nedir gibi şeylerin araştırılmasını istiyor. İstihbarata gelen bilginin şahsın PKK ile herhangi bir bağlantısı olmadığı, kendi halinde sıradan bir esnaf olduğu belirtiliyor. Daha sonra kriminal dairesi devreye girerek müvekkilimim sosyal medya paylaşımlarını incelemeye alıyorlar. Kriminal dairesi müvekkilimin paylaşımlarını dosya halinde savcılığa sunuyor. HDP çalışmaları, gazete haberleri, Rojava’da olup bitenler hakkındaki paylaşımları, Karl Marx’ın resminin paylaşılması, Ahmet Kaya ve Kürtçe müzikler ve benzeri şeyler paylaşıldığı görülüyor. Kriminal dairesi her hangi yasa dışı bir paylaşımın olmadığını belirtiyor. Buna rağmen yetkili savcı olayın peşini bırakmayarak müvekkilimin evinin basılması için mahkeme izni çıkarıyor” diye konuştu. 

Sindirme politikası

Alman hukukunda ev arama izninin mahkemelerin çıkardığını sözlerine ekleyen Erdem, “Çok acil durumlarda savcı ya da polisin yetkisi vardır. Ama müvekkilime ‘terörist’ muamelesi yapılarak ve çok tehlikeliymiş algısı yaratarak bunu yapıyor. Sabahın köründe yapılan ev baskınında müvekkilime ait bir cep telefonu ve SMS kartına el konuluyor. Ortada suç sayılabilecek herhangi bir şey yok. Zaten poliste tutanakta yazmış. ‘Her hangi bir suç unsuruna rastlanmadı’ diye. Peki bunca yaygara ne diye. Amaç burada yaşayan ve diktatör Erdoğan’a biat etmeyen insanları kriminalize etme, yıldırma ve sindirmedir. Bu olayda en vahim olan Alman hukukunun bu işe alet olmasıdır" dedi.

Tam bir skandal

Ankara’da düzenlenen uydurma bir iddianame ile Almanya'da insanların evinin basılmasının izahı olmadığına dikkat çeken Av. Erdem, "Gelecek için neyin hazırlığını yapıyorlar. Diyelim ki müvekkilim dernekler yasasını ihlal etti. Alman yasalarına göre bu insan ikaz edilir. Ama Almanya’da yasaklı olan örgütlerin flama bayrak ve benzeri sembolleri taşıması tekrarlanması durumunda cezası para cezasıdır. Türkiye’deki karşılığı 15-20 sene hapis olsa da buradaki karşılığı budur. 2014, 2015 ve 2016 da Erdoğan’a hakaret ve buna benzer davalar oldu. Burada yürüttüğümüz hukuki çalışmalarla bunun önüne geçtik. Federal Almanya böylesi davaları bir daha kabul etmeyeceğine dair bize söz verdi. Uzun bir süreden sonra böylesi bir davanın açılması ilktir. Aynı zamanda hukuku yaralayıcı bir girişim, bir skandaldır" diye vurguladı.

Hukuksuzluk ve suçtur

Alman yargısının tutumu eleştiren Av. Erdem, şöyle devam etti: "Sonuçta bu ülkede herkes düşüncelerini hiç bir baskı altında almadan dile getirebilir. Mainz Savcılığı böyle bir hukuk garabetiyle art niyetini ortaya koymuştur. Federal Adalet Bakanlığı'nın geri göndermiş olduğu bir dosyayı iç hukuka geçirmesi başlı başına bir hukuksuzluktur, bir suçtur. Türkiye’de zaten hukuku katlettiler. Hukuk adına bir şey kalmadı. Şimdi de kendi hukuksuzluklarını yurt dışına taşırmaya çalışıyorlar. Türk devleti kendisine yakın savcı ve eyaletleri kullanarak Federal Almanya’nın kendileri hakkında verdiği kararları konsolosluklar aracılığıyla delmeye çalışıyor. Bu çok tehlikeli bir girişimdir.”

Buna engel olmak gerekiyor

Bu tür haksız uygulamalara maruz kalan insanların zaman kaybetmeden bir avukata başvurarak hukuki süreç başlatmalarını isteyen Erdem, son olarak şunları söyledi: “Özelikle Alman savcıları üzerinde bir baskının oluşturulması gerekiyor. Konsolosluk vasıtasıyla gelen böyle saçma davaların kesinlikle kabul edilmeden geri gönderilmesi gerekiyor. Gerek hukukçular, gerekse politikacılar olarak ciddi bir şekilde buna engel olmamız gerekiyor. Aksi halde Türk devleti kirli emellerine ulaşacaktır. Korkarak, sinerek ve bir köşeye çekilerek korkuyu yenemezsiniz. Bu tür olayların üzerine büyük bir kararlılıkla gitmek gerekiyor. Başta da belirtiğim gibi bu tür bir haksızlığa uğrayan insanların hiç vakit kaybetmeden bir avukata başvurmaları gerekiyor.”

Demirtaş paylaşımı da suç unsuru sayıldı

Ankara Bölge İdari Mahkemesi tarafından A. hakkında hazırlanan iddianamedeki suçlamalar 2018 yılına dayandırılıyor. Terörle Mücadele ve Türk Ceza Kanunu'na muhalefet suçlamasına ise A.'nın sosyal medya paylaşımları gerekçe gösteriliyor. 58 sayfalık iddianamede A.'nın sosyal medyada yaptığı paylaşımlar suç unsuru sayılıyor. Karl Marx'ın resmi, Ahmet Kaya eserini paylaşmak da suçlamalar arasında. HDP çalışmaları da mercek altına alınmış. Selahattin Demirtaş'ın 21 Eylül tarihli "Çözüm süreci konuşması, dinle ve paylaş" paylaşımı da dosyaya girenler arasında. 

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.