Almanya Kürtlerden özür diler mi?

Ferda ÇETİN yazdı —

  • Defend Kurdistan inisiyatifi, Türkiye’nin Güney Kurdistan’ı işgaline; Almanya ise Defend Kurdistan’a karşı çıkıyor, böylece Türkiye’nin işgaline destek verdiğini ilan etmiş oluyor. Defend Kurdistan Kürtler arası diyalog için çalışacağını ilan ederken, Alman devleti, Kürtler arası diyaloga karşı çıkıyor. KDP’nin, Türk devleti ile birlikte PKK’ye karşı savaşmasını istiyor.

İki hafta geçti ancak konu güncelliğini koruyor.

Güney Kürdistan’daki Türk işgaline karşı Avrupa’da oluşturulan “Kürdistan’ı Savun (Defend Kurdistan)” inisiyatifi, Türkiye’den daha çok Alman devletini rahatsız etti. Uçakla, Düsseldorf’tan Hewlêr’e gitmek isteyen gruplar polis tarafından engellendi.

İnisiyatif üyeleri engelleme gerekçesi istemekte ısrarlı olunca, havaalanı polisi yazılı bir gerekçe sundu. Yazıda, söz konusu seyahatin Almanya-Türkiye ilişkilerine zarar vermesi nedeniyle engellendiği belirtiliyordu. Gerekçe hem skandal hem de açık bir itiraftı. Skandaldı, çünkü bir grup insanın serbestçe seyahat etme hakkı gasp ediliyor, Alman yasalarının suç saymadığı yeni bir suç ihdas ediliyordu. İtiraftı, çünkü Alman devleti, Türk devleti ile çıkar ilişkileri söz konusu olduğunda hukuk ve yasa tanımayacağını belirtiyordu.

Sonuçta 27 kişilik grubun Hewlêr‘e gidişi engellenirken 17 kişi hakkında yurtdışı yasağı konuldu.

Hewlêr’e giderek temaslarda bulunan ve değişik tarihlerde Frankfurt havaalanına dönen Defend Kurdistan üyeleri ise Alman polisi tarafından hırpalanarak ve suçlu muamelesine tabi tutularak gözaltına alındı.

Defend Kurdistan inisiyatifi, Türkiye’nin Güney Kurdistan’ı işgaline; Almanya ise Defend Kurdistan’a karşı çıkıyor, böylece Türkiye’nin işgaline destek verdiğini ilan etmiş oluyor. Defend Kurdistan Kürtler arası diyalog için çalışacağını ilan ederken, Alman devleti, Kürtler arası diyaloga karşı çıkıyor. KDP’nin, Türk devleti ile birlikte PKK’ye karşı savaşmasını istiyor.

Durum bu kadar açık, bu kadar net ve bu kadar somut.

Aynı günlerde, Kürt düşmanlığını, PKK düşmanlığını daha açık bir biçimde Almanya eski Dışişleri Bakanı Sigmar Gabriel dile getiriyor; “biz ABD’yi YPG konusunda uyardık. ‘Türkiye sınırında PKK ile vekil bir örgüt yerleştiremezsiniz. Türkiye ile çatışma çıkar dedik’ Amerika bizi dinlemedi."

Bu görüşler sadece “Çaycı Gabriel"in bireysel görüşleri değil. Alman devleti ve Merkel hükümeti de böyle düşünüyor. Almanya, DAİŞ’le savaşan Kürtlerin, Rojava’da kazanımlar elde etmesini istemediği gibi, oluşacak “Yeni Suriye"de statü sahibi olmalarını da istememektedir. Kürtlerin özerk yönetim sahibi olmamaları için, Suriye‘deki Türk/DAİŞ işgaline siyasi, askeri ve ekonomik her türlü desteği sunmaktadır. İdlib ve Efrîn’de El Kaide, El Nusra, ÖSO ve DAİŞ çeteleri için yapılan 50 bin, 100 bin konutlu biriket “şehir"lerin parasını Almanya ödemektedir. AB-Türkiye ilişkilerinin en kötü dönemlerinde, AB fonlarından Türkiye’ye yüz milyonlarca Euro sağlayan da Merkel hükümetidir.

Almanya, Türkiye’nin inkar, imha ve soykırım politikalarını desteklerken, Kuzey Kürdistan’daki uygulamalarına, Rojava’nın ve Başûr’un işgaline de sonuna kadar destek sunmaktadır.

Almanya’nın bu düzeyde Kürt düşmanlığı, PKK düşmanlığı yapması, Türkiye ile iyi ilişkileri korumak adına, zorunlu kaldığı bir tercih değil. Devlet ve hükümet olarak planlanmış, rotası çizilmiş stratejik bir tercihtir.

Almanya kötülüklere alışkın, zorbalıklar ve diktatörlüklerle ortaklıkta beis görmeyen; bu tutumunu da son ana kadar sürdüren bir gelenekten geliyor.

Saul Friedlander, Holokost döneminde siyasi partiler, kurumlar, kiliseler, sivil toplum kuruluşları ile iş dünyasının Nazi Almanyasına engel olmak için hiçbir girişimde bulunmadığını anlatır.

Holokost çalışmaları uzmanı, Amerikalı Prof. Michael Berenbaum, daha da keskin bir tanımlama ile Almanya’nın bir soykırım devleti olduğunu yazar.

5.5 - 6.3 milyon Yahudi’nin soykırımından doğrudan sorumlu olan Almanya, özür üstüne özür ayinleri ile hala bu utancı silmeye çalışıyor.

1904-1908 yılları arasında, Namibya’daki Herero ve Nama halklarından onbinlerce insanın katledilmesinden doğrudan sorumlu olan Almanya, 113 yıllık bir gecikmeyle ve 1.1 milyar Euroluk bir ödeme eşliğinde özür diledi.

Almanya yüz yıl sonra Kürtlerden de özür diler mi?

Alman devleti, Kürt halkına karşı işlenen suçlar ve bu suçlardaki ortaklığı için, yüz yıl sonra para ödeyerek aklanmaya çalışır mı?

Almanya’nın birçok şehrinde, Yahudi Soykırımında katledilenleri anmak üzere kaldırımlara, sokaklara, her birinin üzerinde bir isim bulunan tunç levhalar ve tökezleme taşlarından Kürtler için de yapılır mı?

Bilinmez...

Bilinen bir gerçek var ki Almanya kamuoyu ve Alman halkı ne Holokost dönemi ne Namibya soykırımı dönemindeki pasif ve edilgen konumda değil. Bugün Almanya’da bir kamuoyu yoklaması yapılsa, Kürt halkına ve PKK’ye sunulan destek Merkel-Erdoğan işbirliğini galebe çalar.

Siyasi partilerin içinde, eyalet meclislerinde ve federal mecliste, üniversitelerde, ev ve iş yerlerinde, Kürt halkıyla ilişkilenme ve dayanışma her geçen gün büyüyor ve gelişiyor. Bu gelişmeyi ne Sigmar Gabriel, ne Angela Merkel ne de Heiko Maas engelleyemez.

Defend Kurdistan, Almanya ve Türkiye arasında para ve çıkar üzerine kurulu kirli, gayri ahlaki ilişkiler yerine, Kürt halkıyla Alman halkı arasında gerçek dostluk ilişkileri inşa etmektedir.

Defend Kurdistan Almanya’nın yeni utançlar ve yeni özürler zorunda kalmaması için mücadele etmektedir. Almanya ve Avrupa’nın vicdanlı ve ahlaklı insanlarının oluşturduğu bu oluşum, devletlerin bugün yaptıkları suç ortaklıklarına engel olacağı gibi, yüz yıl sonra, para ödeyerek yapılacak sahte özürlerin önünü de almaktadır.

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.