Almanya’nın 'feminist dış politikası'

Elif SONZAMANCI yazdı —

  • Almanya, dış politikada güvenlikçi bir anlayışı geliştirmeye çalışırken, ilişkilerini buna göre şekillendirirken feminist dış politika hedefi de kağıt üstünde kalmaya mahkumdur.

Dış politikada feminist bir yaklaşım başarılabilinir mi?

Almanya’nın ilk kadın Dışişleri Bakanı Annelena Baerbock ile birlikte bu kavram ön plana çıktı ve uzun süredir bu sorunun cevabı aranıyor.

Öncelikle bu soru neden soruluyor?

Berlin'de düzenlenen kabine toplantısının ardından Dışişleri Bakanı Annalena Baerbock, geçtiğimiz günlerde Almanya’da 'feminist dış politika' oluşturulmasına ilişkin hedefler ve ilkelerin yer aldığı rehberi kamuoyuna açıkladı. Baerbock, "Feminist dış politika siyasi faaliyetlerimizin tüm alanlarını kapsayacak" dedi ve  "Biz bir devrim çağrısı yapmıyoruz, biz bunu doğal olarak yapıyoruz" vurgusunu paylaştı. Baerbock, yasama döneminin sonuna kadar proje fonlarının büyük bir kısmının cinsiyete duyarlı bir şekilde kullanılmasını istiyor. Elbette bunlar iddialı cümleler. Peki bir kez daha soralım:

İktidara geldiklerinden bu yana Yeşiller’in gündeminde olan ve İsveç’ten esinlenilen, Kanada, Meksika, Şili, Fransa, İsveç, Norveç, Finlandiya, Hollanda, Lüksemburg, Arnavutluk, İsrail ve Ruanda gibi ülkelerin destek verdiği feminist dış politika hedefi Almanya için ne kadar gerçekçi?

Dünyanın en güçlü sermayesine sahip ülkeler arasında yer alan Almanya için bu hedefe ulaşmak öyle kolay görünmüyor.

Feminist dış politika esaslarına göre, cinsiyet eşitliği ve hak eşitlikçi yaklaşımlar esas alınarak, bu yönlü girişimlerin hayata geçirilmesi öngörülüyor. Feminist bir yaklaşım esasında silahsızlanmayı da esas alıyor, devlet çıkarlarına göre bu durum değişkenlik göstermiyor.Feminist dış politika arayışlarında dünyayı daha barışçıl hale getirebilecek önlemlere kafa yorma benimseniyor.

Nitekim Yeşiller’in seçim programının önemli bir parçası olan uluslararası silahsızlanma ve silah ihracatının sınırlandırılması konusunda Almanya’nın öncü bir rol oynaması ilkesi de bu perspektifte arayışlara işaret ediyordu.

Fakat son yıllarda Almanya’nın güvenlik politikalarına baktığımızda ''Dış politikada feminist bir yaklaşım başarılabilinir mi?'' sorusunun cevabına hemen evet denmeyeceği anlaşılır bir durumdur.

Zira Sol Parti’nin Eş Genel Başkanı Janine Wissler, kadın haklarının ihlal edildiği Suudi Arabistan'a silah ihracatının ve Katar'la yapılan anlaşmaların 'feminist değerlere dayalı bir dış politikaya işaret etmediği' yöndeki görüşleri önemli gözlemlere dayanıyor.

SPD-FDP ve Yeşiller Koalisyonu’nun göreve gelmesinden iki ay sonra Başbakan Olaf Scholz, Rusya-Ukrayna savaşının başlaması ile beraber Almanya'nın savunma bütçesine bir sefere mahsus ek 100 milyar euro ayırıp, savunma harcamalarını yüzde 2'ye çıkarma kararını açıklamıştı.Bu açıklama, Almanya güvenlik politikası itibarı ile oldukça önemli bir açıklamaydı. Nitekim SPD’li Savunma Bakanı Boris Pistorius, geçtiğimiz günlerde Almanya'nın savunmaya daha fazla yatırım yapması gerektiğini belirterek Alman ordusunun mevcut durumunun tam ölçekli bir çatışmada kendisini etkili bir şekilde savunamayacağını söyledi. 100 milyar euroluk fonun yanında bakanlık bütçesinin ekstra 10 milyar euro artırılması talebinde bulundu.

Şimdi bu açıklamalar Almanya’nın askeri politikalarının geleceğe dair şekillenmesini aktaran ifadeler. Güçlendirilmek istenen askeri anlayışın feminist dış politika hedefiyle örtüşmesi mümkün müdür?

Bu koşullar altında Almanya Dışişleri Bakanı Baerbock’un Rusya’ya Ukrayna savaşına derhal son vermesi çağrısında bulunması, bunun yanında Ukrayna’ya silah gönderilmesini benimsemesi bu hedefle ne kadar paralel yürüyebilir?

Bu gündeme Türkiye ile olan ilişkileri de eklersek şöyle bir tablo ortaya çıkıyor; 6 Şubat’ta Maraş merkezli iki büyük depreme rağmen, Türkiye savaş politikalarına ara vermeden devam ediyor. Demokratik Suriye Güçleri, deprem nedeniyle yapılan uluslararası çağrılara rağmen, 6 Şubat’tan sonra Türkiye’nin 24 kez saldırıda bulunduğunu açıkladı. Saldırılar  Baerbock’un deprem bölgelerine ziyareti sırasında da devam ediyordu. Türkiye’nin savaş politikaları karşısında sessiz kalıp, Türkiye ile ilişkilerin geliştirilmesi yönünde adımlar atılması da bu hedefle ne kadar örtüşebilir?

Dolayısıyla Almanya, dış politikada güvenlikçi bir anlayışı geliştirmeye çalışırken, ilişkilerini buna göre şekillendirirken feminist dış politika hedefi de kağıt üstünde kalmaya mahkumdur.  

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.