Suriyeli mülteci tartışması...
Elif SONZAMANCI yazdı —
- Almanya bu kadar savaş hazırlığı yaparken, savaş yaşanan ülkelerin ‘güvenli’ olduğunu neye göre belirliyor? Kendi sırtında kambur olarak gördüğü mültecilerden kurtulmak adına, çıkarlarını gözeterek güvenli ülke tespiti mi yapıyor?
Mülteciler uzun bir süredir Almanya’da tartışma konusu. Aşırı sağın yükselişinde temel gerekçelerden biri olarak görülen mültecilere yönelik sert düzenlemelere bildiğiniz üzere son dönemlerde hız verildi.
Yıllardır mülteci argümanından nemalanan aşırı sağ hareketlerin ve dolayısıyla faşizmin yükselişini izliyoruz. Sosyal devlet hedefiyle iktidarda olan koalisyon da bu politikaların destekçisi olarak yoluna devam ediyor.
Almanya’nın mülteci kotasının dolduğu, barınma sorunları gibi şikayetler sık sık dile getiriliyor.
Onların çok cüzi ödeneklerle çalışma yaşamına nasıl dahil edileceği, bu ödeneklerin kartlı sisteme bağlanması, mülteci kabul sürecinin Almanya dışında bir bölgede gerçekleşmesi, sınır dışı edilmelerin hızlandırılması gibi örnekleri daha da çoğaltacağımız düzenlemeler uzun tartışmaların sonucunda hayata geçiriliyor.
Yine Almanya’ya gelen mültecilerin "güvenli bir ülkeye" gönderilmesi de bu seçenekler arasında.
Geçtiğimiz günlerde ise insan hakları örgütlerinin sınır dışı edilmelere ‘emsal bir karar’ oluşturma kaygılarını dile getirdiği bir karar alındı.
Münster Yüksek İdare Mahkemesi, kaçakçılıkla suçlanan Suriyeli bir sığınmacının korunma statüsüyle ilgili verdiği kararda, Suriye'de siviller için artık ciddi bir tehlike olmadığına kanaat getirdi. Mahkeme, Suriye'de ülke içi silahlı çatışmalardan kaynaklanan ciddi bir durumun artık mevcut olmadığına hükmetti. Burada mahkemenin ifadeleri oldukça önemli. Zira bu karar önemli bir tartışmayı da beraberinde getiriyor.
Adalet Bakanı Marco Buschmann mahkemenin bu kararını anlaşılır bulduğunu ve "Suriye'nin tamamında güvenlik durumunun aynı olmadığı göz önünde bulundurulmalı" dedi.
Uzun bir süredir Suriyeli mültecileri geri göndermekle ilgili çözüm arayışları yürütülürken, bakanın bu yorumu hangi çözüm arayışının olduğunun kodlarını da taşıyor.
Başbakan Olaf Scholz’un mültecilere yönelik açıklamaları da Almanya’nın mültecilerden kurtulma çabalarını gözler önüne seriyor.
Scholz sınır geçişlerinin önüne geçmek için önlemleri daha da artırmak istiyor.
Saarbrücker Zeitung'a verdiği röportajda Scholz, sığınma nedeni olmayan çok fazla insanın Almanya'ya geldiğini ifade ediyor. Nitelikli göç olarak adlandırdıkları istihdama yönelik göçün artırılması görüşünü paylaşıyor.
Yabancılar Dairesi’nin verilerine göre, 2023 sonu itibarıyla Almanya'da 240 bin civarında Suriyeli ikincil koruma altında yaşıyor, 360 bin civarında ise üst düzey mülteci statüsündeydi.
Burada önemli bir soru karşımıza çıkıyor; Almanya bu kadar savaş hazırlığı yaparken, savaş yaşanan ülkelerin ‘güvenli’ olduğunu neye göre belirliyor?
Kendi sırtında kambur olarak gördüğü mültecilerden kurtulmak adına, çıkarlarını gözeterek güvenli ülke tespiti mi yapıyor?
Almanya’nın 2025 bütçesi geçtiğimiz günlerde 480.6 milyar Euro olarak onaylandı. 2025 savunma bütçesi 1.3 milyar Euro artırılarak 53.25 milyar Euroya çıkarılacak. Bu harcamaların fonlarla desteklenmesi de bekleniyor.
2011 yılında Suriye iç savaşının patlak vermesinin ardından, dünyanın artık Suriyeli mülteci adında bir sorunu oldu. Gelinen aşamada geçtiğimiz günlerde AB üyesi yedi ülkenin dışişleri bakanları, Beşar Esad ile müzakerelere başlanmasını ve Avrupa’ya sığınan Suriyeli mültecilerin geri gönderilmesini talep etti.
Öyle ya, bu sorundan kurtulmanın yolu, savaş politikalarında geri adım yerine, savaştan kaçan mültecileri ülkelerine geri göndermek.
Nitekim Erdoğan da Esad ile anlaşıp Kürtlere yönelik yok etme politikasını hayata geçirmek isterken, mültecilerden de kurtulmak istemiyor mu?
Suriyeli mültecileri gönderme adına peki şimdi hangi ödünlerin verilmesi gündemde?