Almanya’nın sorunu sadece mülteciler mi?

Elif SONZAMANCI yazdı —

  • Tekelleri besleyen zihniyet, kendi ülkesinde refah arayışında.Kimse yerini yurdunu terketmek durumunda kalan insanların ne olacağını konuşmuyor. Çözüm sınır dışı etmekten değil, savaş koşullarını ortadan kaldırmaktan geçiyor.

Almanya’ya özellikle Suriye’de savaşın patlak vermesinin ardından yoğun bir göç yaşandı, bu zorunlu göç devam ediyor. Ülkede uzun süre tartışılan mülteci sorunu Federal Meclis’in gündeminden düşmüyor. Hükümet değişse de, soruna yaklaşımın değişmediğini görüyoruz.

Almanya'ya geçen sene 218 bin civarında iltica başvurusu yapıldığı belirtiliyor. Bu rakamın 2016’dan bu yana kaydedilen en yüksek rakam olması ise dikkat çekici. Tabii bu rakamlara Ukrayna'dan gelenlerin sayısı dahil edilmiyor, zira Ukrayna’dan gelenlerin sayısının yaklaşık bir milyon olduğu ifade ediliyor.

Şunu da hatırlatalım; Ukraynalılar'a doğrudan çalışma ve oturma izni verilmesi, Suriyeliler başta olmak üzere ve dünyanın diğer savaş ülkelerinden gelen mültecilere bu imtiyazların gösterilmemesi ayrımcılık olarak nitelendirilmiş ve tartışma yaratmıştı.

Mülteci sorununun çözümünde istikrarlı bir politika ortaya koyamayan koalisyon, şimdi yeni bir çözümle arenada. Nihayetinde bulunan çözüm de oturma izni olmayanların süratle sınır dışı edilmeye çalışılması.

Başbakan Olaf Scholz, hükümetinin kaçak göçle mücadelede daha fazla kararlılıkla mücadele edeceğini belirten açıklamalar yaptı, oturma izni olmayanların süratle sınır dışı edilmeye başlandığını söyledi. Scholz  “Artık kendilerini kaçakçıların eline ve hayatı tehdit eden kaçış yollarına teslim eden daha az insan görmek istiyoruz” vurgusunu da yaptı.

Peki bu insanlar neden canlarını tehlikeye atma pahasına göç yollarına düşüyor, deniz aşırı binlerce kilometre uzaktaki ülkelere sığınıyor. Bu sorgulanmadan temel bir çözümün geliştirilmesi de mümkün değil.

Ayrıca Scholz’un bu açıklamaları bana Hatay sınırında açıklama yapan Kılıçdaroğlu’nu hatırlattı.CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, deprem bölgelerinden Hatay’ı ziyareti sırasında Suriye sınırındaki Kuşaklı Köyüne de gitti. Burada yaptığı açıklamada Suriyeli ve Afgan mültecilerin 2 yıl içinde ülkelerine gönderileceğini ve sınırların korunacağını söyledi, "Bu milletin alnına ırkçılık gibi kara bir leke sürmeden Suriyeli kardeşlerimizi göndereceğiz" dedi. “Kendi ülkemizin demografik yapısının değişmesini istemiyoruz“ diye de ekledi. Peki bu nasıl mümkün olacak?

Bu sözlere eklenmeyen bir gerçek, Türkiye’nin savaş politikaları.

Kılıçdaroğlu, Türkiye’nin, deprem nedeniyle yapılan uluslararası çağrılara rağmen Kuzey ve Doğu Suriye’deki bölgelere yönelik saldırılarının sürdüğünü unutmuş olacak. Ayrıca CHP’nin Meclis’te onay verdiği savaş tezkerelerini de bir kez daha hatırlatalım.

Bir taraftan savaş politikalarına destek vererek, diğer taraftan yaratılan savaş göçü nedeniyle mültecileri günah keçisi haline getirmek dostane bir politika olarak değerlendirilemez.

 Benzer bir durumu Almanya’nın mülteci politikaları için söylemek mümkün.

Özellikle Suriye savaşının patlak vermesinin ardından yaşanan yoğun göçün ardından mülteciler Almanya için bir sorun olarak görülmeye devam ediyor.

Almanya Bölge Yönetimler Birliği Başkanı Reinhard Sager, ‘Sığınmacı Zirvesi’ sonrası Bild gazetesine verdiği demeçte yıl boyunca yalnızca mültecilerin konaklama masrafları için yaklaşık 2 milyar euroluk bir açık olduğunu belirtiyor, “AB'nin dış sınırlarını korumak için daha fazlasını yapması gerekiyor” diyor. Dolayısıyla mültecilerin günlük masraflarını bile kaldıramadıklarını ima ediyor.

Oysa Almanya’nın savaş politikaları mevcut savaş göçüne zemin hazırlar nitelikte. Örneğin silah ihracatında Almanya yüzde 4 ile dünyada ilk beşinci sırada yer alıyor. Ukrayna savaşı ile birlikte silah tekeli Rheinmetall’in kazancında rekor düzeyde artış oldu. 2022’de şirketin satışları yüzde 13 artışla 6.4 milyar euroya çıktı.

Önümüzdeki Pazartesi gününden itibaren Rheinmetall, Dax'taki en büyük 40 Alman anonim şirketinden biri olarak listelenecek. Rheinmetall binlerce yeni çalışanı işe alıyor, mevcut tesislerdeki kapasiteyi artırıyor ve yeni fabrikalar kurmayı planlıyor. Şirket NATO ülkelerinin daha fazla silahlanmayı benimsemesinin ardından daha fazla sipariş bekliyor.

Pastadan pay almak isteyen güçlü ülkeler silah tekellerini besliyor, silah tekelleri büyüdükçe savaşlar daha da büyüyor, savaş göçleri artıyor, insanlar yurtlarını terk etmek durumunda kalıyor.

Tekelleri besleyen zihniyet, kendi ülkesinde refah arayışında.Kimse yerini yurdunu terketmek durumunda kalan insanların ne olacağını konuşmuyor. Çözüm sınır dışı etmekten değil, savaş koşullarını ortadan kaldırmaktan geçiyor.

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.