Aşırı sağ mücadelesi nereye doğru?

Elif SONZAMANCI yazdı —

  • 2015-2018 yılları arasıda aşırı sağ motifli işlenen sadece 2 bin 558 suç kayıtlara geçti. Araştırmaya göre bu suçlardan sadece 467’si polis tarafından aydınlatıldı. Sadece 206 vakada, fail ve failler para veya hapis cezasına çarptırıldı. 2019'da bin 347 kişinin aşırı sağcı saldırıya maruz kaldığı, üç kişinin yaşamını yitirdiği açıklandı.

 

Birçok kez yazılarımızda ifade ettik, aşırı sağ örgütlemesi Almanya’da son yıllarda daha fazla görünür durumda. Sadece protestolarla değil, aynı zamanda tehdit ve cinayetlerde de bu karşımıza çıkıyor. Yabancı düşmanlığı ve ırkçılık motivasyonu ile yapılan saldırıların sayısı artıyor. Alman kamu yayıncılık kuruluşu ARD’nin geçtiğimiz yıl yayınladığı bir araştırmadaki rakamlar işlenen suçlarda yargının tutumunu bir kez daha gözler önüne sermişti. 2015-2018 yılları arasıda aşırı sağ motifli işlenen sadece 2 bin 558 suç kayıtlara geçti. Araştırmaya göre bu suçlardan sadece 467’si polis tarafından aydınlatıldı. Sadece 206 vakada, fail ve failler para veya hapis cezasına çarptırıldı. 2019'da bin 347 kişinin aşırı sağcı saldırıya maruz kaldığı, üç kişinin yaşamını yitirdiği açıklandı.

Nitekim Almanya Dışişleri Bakanı Heiko Maas geçtiğimiz aylarda yaptığı açıklamada Avrupa'nın güvenliği açısından en büyük tehlikenin, uluslararası bağlantıları güçlenen aşırı sağcılık olduğunu söylemişti. Maas’ın bu cümleleri sarfederken birçok dayanağı var elbet.

Fakat en büyük destekleri, ‘aşırı sağa karşı sürdürülen mücadelenin cılız olması’ dersek yanlış söylememiş oluruz. Nitekim cezasızlık politikaları açıktan destek anlamına geliyor.

Almanya’da aşırı sağ örgütlenmenin geldiği noktayı gösteren birçok örnek var kuşkusuz. Tehdit mesajları, kundaklama, yabancı düşmanı saldırılar, NSU davası, Hanau saldırısı. Daha da çoğaltabiliriz. Fakat bu örnekler arasında en ekstremi Kassel Valisi Walter Lübcke’nin öldürülmesi olayıydı. Lübcke bir yabancı değildi, üstelik resmi görevdeydi, nihayetinde bir kentin valisiydi. Daha önemlisi dışarıda değil, kendi evinde öldürüldü.

CDU üyesi olan Walter Lübcke, mültecilere yönelik yaklaşımı nedeniyle aşırı sağcıların hedefindeydi. Nitekim 2 Haziran 2019'da Kassel kentindeki evinin terasında aşırı sağcı Stephan E. tarafından öldürüldü.

Özellikle Ortadoğu’da yaşanan savaş süreci dolayısıyla geçtiğimiz yıllarda Almanya aşırı göç aldı.(Burada Almanya’nın savaştaki rolüne değinmeyeceğiz, bu başka bir yazının konusu.) Yaşanan aşırı göç toplumda kendi kimliklerinin tehdit altında olduğu düşüncesini derinleştirdi. Aşırı sağ yapılanmalar ise bu atmosferi kullanarak örgütlenmelerini görünür alanlara çekti, bunun yanında AfD meclise girdi.

İşte bu süreçte göçmen politikasına destek veren Vali Lübcke öldürüldü. Zira hükümet bir taraftan aşırı sağ ile daha güçlü mücadele sözü verirken, diğer taraftan devletin resmi görevlisi evinde öldürüldü. Bu açıdan Lübcke cinayeti birçok sorunu gözler önüne sermesi açısıdan önemli bir örnek.

Uzun yargılanma sürecinin ardından dava geçtiğimiz gün sonuçlandı. Cinayeti işleyen Stephan Ernst 15 yıl, diğer anlamda ömür boyu hapis cezasına çarptırıldı. Cezası dolduğunda serbest bırakılmasının da önü kesildi. Mahkeme davada yargılanan diğer sanık, yani suç ortağı Markus H.'yi de 1 yıl 6 ay hapis cezasına çarptırdı. Şu parantezi de unutmayalım: Zanlıyı Keup caddesindeki bombalı saldırıda mağdurları temsil eden avukat Mustafa Kaplan savunuyordu. Bu da mahkeme sürecini daha ilginç bir hale getirmişti.

Merakla takip edilen yargılama süreci sonuçlandı, peki bundan sonra ne olacak?

Lübcke davasının sonucu ırkçılık ve yabancı düşmanlığı motifiyle işlenen suçların yargılanmasında bir örnek teşkil edebilecek mi? Ya da bu dava sonucu aşırı sağla mücadelenin seyrini nasıl değiştirecek?

Bu soruların cevabı basit değil. Nitekim Almanya’da yerleşik bir kurumsal ırkçılık sorunu bulunuyor. Son dönemlerde hem ordu da hem de polis teşkilatında aşırı sağ örgütlenmesi basında da geniş yer buldu.

***

Bir olayı daha hatırlatalım. Almanya'da Nasyonal Sosyalizm kurbanları bu hafta mecliste özel törenle anıldı. Yahudi Soykırımı’ndan sağ kurtulmayı başaran Charlotte Knobloch da mecliste konuşma yaptı. İnsanlık tarihinde görülmemiş zulümlerin yaşandığı döneme dikkat çekti. Meclis sıralarında son yıllarda sürekli bir yükselme eğrisi gösteren AfD de bulunuyordu.

Almanya’da aşırı sağ mücadelesi ‘tarihle yüzleşmek‘ sürecinin önemli bir parçası. Dolayısıyla sağ gözün artık görme zamanı.

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.