Asit kuyularıyla bile sonuç alamadınız

  •  İkinci defadır açlık grevine tutsaklardan Emre Can Demir’in babası Hasan Demir, her koşulda çoçuklarının yanında olacaklarını belirterek, başka bir evreye geçmeden tutsakların çığlığının duyulmasını istedi. Baba Demir, devlete şöyle seslendi:
  •  ”İnsanları asit kuyularında yaktınız, işkenceden geçirdiniz, sonuç alınamadı. Çocuğumuz yaşamını yitirse bile bizden sonra gelenlere devletin zulmünü anlatacağız. Dersim’de yapılan katliam hala belleğimizde. Biz bunları unutmadık. Biz çocuklarımızdan umutluyuz.”

 

Türk cezaevlerindeki PKK ve PAJK’lı tutsakların, 22 yıldır İmralı’da tutulan Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan üzerindeki tecridin sonlandırılması talebiyle 27 Kasım’da başlattığı süresiz-dönüşümlü açlık grevi eylemi, 76. gününde devam ediyor. Aynı amaçla Mexmûr Şehit Aileleri Derneği’nde 55, Yunanistan’ın Lavrio Kampı’nda ise 38 gündür açlık grevi yapılıyor.

Açlık grevi eylemlerine katılan tutsaklardan biri de Eskişehir H Tipi Kapalı Cezaevi’ndeki Emre Can Demir. Demir, 8 Aralık 2016’da tutuklandı ve hakkında açılan davada 50 kez ağırlaştırmış müebbet hapis cezasına çarptırıldı. Demir, Demokratik Toplum Kongresi (DTK) Eşbaşkanı Leyla Güven öncülüğünde 8 Kasım 2018’de başlatılan açlık grevine de 106 gün boyunca katıldı. Demir, girdiği açlık grevinden sonra ailesine haber verilmeden Antalya L Tipi Cezaevi’nden Eskişehir H Tipi Cezaevi’ne sürgün edildi.  

Babası Hasan Demir, her koşulda çocuklarının direnişe destek vereceklerini belirterek, bir an önce taleplerin yerine getirilmesini istedi.

Gözlerinin önünde işkence

 İstanbul’da yaşadıkları eve yapılan baskın sonucu gözaltına alınıp oğluyla birlikte Antalya’ya götürüldüklerini anlatan baba Demir, burada bir ay boyunca kendilerine işkence yapıldığını söyledi. Baba Demir, “Beni bağlayıp oğluma hemen karşımda işkence ediyorlardı. Bir ay oğlumla birlikte Antalya L Tipi Cezaevi’nde kaldım. Dört 4 ay sonra denetimli serbestlikle cezaevinden çıktım. Yapılan ilk mahkemede oğlum, siyasi savunma verdiği için avukatlar ve hakimin gözü önünde mübaşir, jandarma ve polisler tarafından linç edildi. Apar topar yapılan mahkemede, 50 defa ağırlaştırmış müebbet hapis cezasına çarptırıldı” dedi.

Baba Demir, Leyla Güven’in tecridin kaldırılması talebiyle başlattığı açlık grevi eyleminde, oğlu Emre Can’ın 106 gün boyunca eylemini sürdürdüğünü hatırlattı. Açlık grevi sonlandırıldıktan sonra oğlu ve üç arkadaşının yoğum bakıma kaldırıldığını ifade eden Demir, “Emre Can 60 kilodan 35 kiloya düşmüştü. Daha sonra cezaevine gönderildikten sonra kardeşi görüşüne gitti. Cezaevindeki gardiyanlar Emre Can adında bir tutuklunun olmadığını söyledi. Bize haber verilmeden oğlumu sürgün etmişlerdi. Uzun bir süre yaptığımız başvurular sonucunda oğlumun Eskişehir H Tipi Kapalı Cezaevi’ne sürgün edildiğini öğrendik” diye konuştu.

Tekrar başka aşamaya geçebilir

 Demir, oğlunun tecrit ve cezaevlerinde devam eden hak ihlallerinin sonlandırılması amacıyla açlık grevi eylemlerine yine katıldığını aktardı. Demir, şunları söyledi: “Tecrit ve hak ihlalleri sonlandırılmadığı taktirde dönüşümlü açlık grevi eylemleri tekrar ölüm oruçlarına çevrilebilir. Cezaevlerinde yaşanan hak ihlalleri gündemden düşmüyor.

Sonbahar resmi bile verilmedi

Yakın zamanda oğluma dökülen sonbahar yapraklarının bulunduğu bir resim gönderdim. Oğlum 5 kere dilekçe vermesine rağmen kartı alamıyor. Bir yıldır mektup gönderilmesi engelleniyor. Gönderdiğimiz kitaplar cezaevi deposuna atılıyor. Kantinden yaptıkları alışverişler fahiş  fiyatlara satılıyor. Odaları üç günde bir baskın yapılıp dağıtıyorlar. Yazı yazacakları bir kalem bile bırakmıyorlar. Özellikle bu açlık grevleri başladıktan sonra baskılar iyice arttı. Tecrit içinde tecrit uygulanıyor. Uzak cezaevlerine gönderilen çocuklarımızla birlikte ailelerine de işkence yapılıyor.”

Cezaevlerindeki çığlığı duyun

 Öcalan üzerindeki tecridin bir an önce kaldırılmasını, cezaevinde hak ihlallerin sonlandırılması çağrısında bulunan Demir, şöyle konuştu: ”İktidarlar sadece demokrat, yurtsever, devrimcilerin üzerinde tahakküm kurmuyor. Karadeniz halkından, kendi tabanına oy veren kişileri bile çürük sebzelere muhtaç etmiş. Sayın Öcalan ve onunla birlikte tutuklu olanların aile, avukat görüşmesi, telefon iletişimlerini sağlayın. Toplum üzerindeki bu anti demokratik uygulamalara son verin. 90’larda insanları asit kuyularında yaktınız, işkenceden geçirdiniz, sonuç alınamadı. Çocuğumuz yaşamını yitirse bile bizden sonra gelenlere devletin zulmünü anlatacağız. Dersim’de yapılan katliam hala belleğimizde. Biz bunları unutmadık. Gelecek çocuklarımıza ölümleri yaşatmayın. Biz çocuklarımızdan umutluyuz. Çocuklarımızın direnişlerine destek veriyoruz. Adalet Bakanlığı, Cumhurbaşkanlığı, Meclis, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, tüm kurum ve kuruluşlar, demokratik kitle örgütleri bu çığlığa ses versinler. Bugün cezaevlerinde bir çığlık var.”

İkinci kez açlık grevinde

2018’deki açlık grevine tutuklu bulunduğu Balıkesir Burhaniye T Tipi Kapalı Cezaevi’nde katılıp 96 gün kalan Figen Şahin de şimdi açlık grevinde. Adana’da ”örgüt üyesi” olduğu iddiasıyla 2015’te tutuklanan kardeşi Figen Şahin’e 20 yıl 4 ay 15 hapis cezası verildiğini belirten ablası Nurgül Turğal, sırasıyla Adana Karataş Kadın Kapalı, Tarsus T Tipi, Maraş Elbistan Kadın Kapalı, Burhaniye T Tipi cezaevlerinde kalan kardeşinin kendi talebi doğrultusunda 1 Aralık 2020’den bu yana İzmir Aliağa Şakran Kadın Kapalı Cezaevi’ne sevk edildiğini paylaştı.

Salgın nedeniyle yaklaşık 11 aydır kardeşinin açık görüşüne gidemediğini söyleyen abla Turğal, kardeşiyle en son 20 Ocak’ta telefon görüşü yapabildiklerini kaydetti. Turgal, kardeşinin bu görüşmede kendisine cezalarının tamamlayan iki arkadaşının serbest bırakılmaları gerekirken tahliye edilmediğini ve pişmanlık yasası dayatıldığını söylediğini aktardı.

Artık siyah renk de verilmiyor

Turğal, “Açlık grevinde olduklarını ve morallerin yüksek olduğunu belirtti. Cezaevi yönetiminin kitap ve gazete alamadıklarını ifade etti. Şu an zaten en temel ihtiyaçları olan kıyafetler verilmiyor. Daha önce siyah renk kıyafet veriliyordu. Şu an siyah renk kıyafet de izin verilmiyor. Yani bizim gönderdiğimiz kıyafetlerin çoğu verilmiyor. Havalar zaten soğuk ve üşüyorlar. Haklı talepleri kabul edilinceye kadar onlarla birlikte yürüyeceğiz” şeklinde konuştu.

 

Edirne’de gardiyan şiddeti

Edirne F Tipi Cezaevi’nde özel ekip gardiyanların yoğun saldırısına maruz kaldıklarını aktaran tutsak Murat Aktaş, “Robocop gardiyanlarının saldırısı sonucu kafamın bir yere vurulduğunu hatırlıyorum, o an bayılmışım” diyerek suç duyurusunda bulunacaklarını belirtti.

Edirne F Tipi Kapalı Cezaevi’ndeki Murat Aktaş, kardeşi Emre Aktaş ile yaptığı telefon görüşmesinde cezaevinde yaşadıkları hak ihlallerini aktardı: ”Geçtiğimiz bir haftalık süreç içinde iki kez yer değişikliği yaptırıldık! A-4 hücresi günışığı almadığından çok nemli oluyordu, biz de yerimizi değiştirmeleri için hapishane idaresine daha önce bir dilekçe vermiştik. Uzun süre bu dilekçemizi dikkate almamışlardı. Sonra bir gün gelip; ‘Sizin yerinizi değiştireceğiz’ dediler. Sebebini sorduğumuzda ise ‘Vermiş olduğunuz dilekçeden kaynaklı’ dediler. Bizi yeni hücreye, A-14’e götürdüler. A-14 hücresine yerleştirildiğimizin üzerinden 5 gün bile geçmemişti ki tekrardan gelip; ‘sizi eski yerinize geri götüreceğiz’ dediler. Biz de bu durumu kabul etmeyeceğimizi, hücreden çıkmayacağımızı söyledik. Hapishane başgardiyanın ve 2. müdürünün başını çektiği kalabalık bir gardiyan grubu -robokop diye adlandırılan- kaldığımız A-14 hücresini basıp bize saldırdılar. Çıkmamak için direnmeye çalıştık ve kolumuzu, bacağımızı kırma pahasına üzerimize çullanıp, işkence ederek bizi çıkarmak istediler. O kadarki bir ara kolumu kıracaklardı. Robocop gardiyanlarının yoğun saldırısı sonucu en son kafamın bir yere vurulduğunu hatırlıyorum, o an bayılmışım. Bir süre sonra gözümü açtığımda koridordaydım, revire çıkarıldım. Adli rapor almak için hastaneye gittim, hastaneden geri döndüğümdeyse karantina hücresine aldılar, bir süre daha burada tutacaklar. Kısacası saldırmak için her şeyi bahane ediyorlar. Biz bu işin peşini bırakmayacağız, suç duyurusunda bulunacağız.”

Aktaş, gönderdiği kitap ve dergilerin de cezaevi yönetimi tarafından çeşitli bahanelerle abisine verilmediğini belirterek, yaşananlara “Edirne F tipi kapalı hapishanesinin müdürü Haydar Ali Ak’ın tutsaklara saldırma, işkence konularında sicili epey kabarıktır. Biz Haydar Ali Ak’ı daha önce Tekirdağ F Tipi 2. müdürü iken abim dahil bir çok tutsağa yaptığı işkence ve kötü muameleden tanıyoruz. Bu konuda özel ekipli gardiyanları hep olmuştur, olacaktır. Bu olayda da robocop gardiyanların ondan habersiz girmiş olması mümkün değildir diye düşünüyoruz” sözleriyle tepki gösterdi.

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.