Barışa hız kazandıran karar

Hüseyin GEDİK yazdı —

  • Gerillanın çekilme kararı mutlaka karşılık bulmalıdır. Beklenilen hukuki ve siyasi açılımların yapılması, en önemlisi ve de öncelikli olarak umut hakkının hayata geçirilmesi, sürecin gidişatına ilişkin bir test olacaktır.

26 Ekim 2025 tarihi, Kürt Özgürlük Hareketi’nin Türkiye’den silahlı güçlerini çektiğine dair 25 kişilik gerilla gurubuyla basına duyurduğu karar birçok açıdan anlamlıdır. Kürt Özgürlük Hareketi, "Barış ve Demokratik Toplum" açılımına uygun üzerine düşeni fazlasıyla yerine getirmiştir. Son aldığı karar da oldukça anlamlıdır. Her şeyden önce Türkiye barışına yol açmak için hiçbir karşılık beklemeden ilk adım atan taraf olmuştur. Örgütü fesh etme, silah bırakma kararlarının ardından gerilla güçlerini Türkiye sınırları dışına çekme kararı stratejik yaklaşımın bir ispatı olmaktadır. 

Bu karar Kürt Özgürlük Hareketi’nin geleceği açısından da bağlayıcı bir karar olması, bunu kamuoyuna ilan etmesi, barış sürecine dair var olan kuşkuları gidererek karar alıcılarının elini güçlendirmiştir.

Toplumun ezici bir çoğunluğu tarafından sahiplenilen barış taleplerinin çok yüksek olduğu dikkate alındığında, Kürt Özgürlük Hareketi’nin bu kararı toplumu rahatlatan bir hamle olmuştur. Sürecin kırılgan, risk barındıran ve provokasyonlara açık olmasına rağmen ciddi bir sorumluluk üstlenmiştir. Somut bir adım atarak önemli bir eşik aşılmıştır.

Türk devleti barış konusunda ev ödevlerini yapmazken Kürt Özgürlük Hareketi’nin 12. Kongre kararlarını hayata geçirmesi oldukça cesur bir çıkıştır. Barışa ayak direten yaklaşımların varlığı da dikkate alındığında kendi cephesinde samimiyetini ortaya koymuştur. Barışa dair duyulan kaygıların ve kuşkuların gerekçelerini ortadan kaldırmıştır.  

Kürt Özgürlük Hareketi’nin bütün bu iyi niyet yaklaşımları, barışa duyulan özlem ve toplumun beklentilerini karşılama adına risk üstlenerek gerçekleştirdiği hamlelerdir. Alınan bu can alıcı kararlar, herkes tarafından iyi ve doğru okunması, gereklerini yerine getirilmesi çok önemlidir. Özellikle de Türkiye, Kürt fobisi algısıyla meseleye yaklaşarak devlet gücüyle ‘bastırır çözerim’ gibi anlamsız basit yaklaşımlar içine girmez. Kürtlerle ilintili olan bölgesel sorunların tümünde, Kürtler denkleme dahil edilmeden çözümler geliştirmek mümkün değildir. Bölgesel sorunların çözümü de Kürtlerin tanınmasından geçtiği bugün daha iyi açığa çıkmıştır.   

Bu kararın Türkiye kamuoyu ve Türkiye’nin milli menfaatleri açısından önemi tartışılmaz derecede önem arz etmektedir. ‘Türkiye yüzyılı’ dedikleri vizyon bu kararda saklıdır. Bölge barışına katkı sağlayacak düzeyde etkileri olacaktır. Türkiye’yi devindirip dönüştürerek demokratikleştirecek, çatışma ortamını tümden sonlandıracak bir aşamanın ilanıdır. Silahlı mücadeleyi fiilen sonlandırmıştır. Sıra, Kürt Özgürlük Hareketi’nin siyasi mücadeleye geçişini sağlayacak prosedürlerin yerine getirilmesidir.

Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan bu süreçlerin en önde gelen mimarıdır. Düşünceleriyle bu süreci olgunlaştırandır. İmkansızlıklardan fırsatlar üretmiştir. Tahmin edilemeyenlerin ötesinde bir yol çizmiş ve yeni bir yaklaşım sergilemiştir. Yepyeni bir anlayış ve bakış açısı kazandırmıştır.

Kürt-Türk barışı, kendine özgü bir mecrada yürümektedir. Kendine has bir formüle sahiptir. Dünya devrim deneylerinden, çatışmalı coğrafyalarda deneyimlenen çözüm arayışlarından farklı, üçüncü bir tarafa ihtiyaç duyulmadan kendi somut şartları ve somut koşulların tahlili içinde uç vermiş özgün bir barışa tanık olunmaktadır. Kürt Halk Önderi’nin öngörüsü, çabası, siyaset yapma tarzı, fırsatları değerlendirme yöntemi, risk üslenmedeki öz güveni, ikna ve çözüm kabiliyeti, sorunların kaynağından günümüze, tarih ve an arasında bağ kurma yeteneği, paradigma düzeyinde ele alarak tahlil etme gücü bu sürecin belirleyicisi olmuştur. Büyük emeklerle ilmek ilmek dokunarak bu aşamaya getirilen barış çalışmaları umarız ve dileriz ki berhava edilmez. Türk devlet aklı gerekli karşılığı vererek süreç amacına ulaşır.

Bütün bu gelişmelere rağmen iktidarın üstenci bakışı, havuz medyası ve sözde muhalif medyanın dili değişmemiştir. ‘Terörsüz Türkiye’ kavramı Kürtleri inciten bir söylemdir. İktidar sahipleri başta olmak üzere herkes, barışa şans verme adına iyi niyet göstergesi olarak bu yaralayıcı dilden vazgeçmeleri gerekir. Kürtlerin varlık meselesi ve hak arama mücadelesini ‘terör’ kapsamında ele almak, devlet terörünü maskelemekten başka işe yaramadığını en iyi egemenler bilir.

Türkiye’de aranan çözümün kapsam alanına Rojava, dolaysıyla İran ve Irak’ta ki Kürtlerin sorunları da dahildir. Bölgesel çözümlere tek tip yaklaşımlar, kalıplar ve şablonlarla çözüm üretmek doğru değil, mantıklı da değildir. İsrail ve ABD, bölgeyi yeni baştan dizayn etmeye çalışırken, Kürtler şu veya bu şekilde muhatap ve müttefik durumuna gelmişse, zorlama çözümler dayatmak Türkiye’ye fayda vermeyecektir.

Kürt Özgürlük Hareketi’nin üst üste attığı adımlar, ciddi bir umut yaratmıştır. Kalıcı bir barışın kapılarını ardına kadar açmıştır. İktidarın bu sürece yaklaşımı çok negatif olmasa da istenen düzeyde bir karşılık vermiş değildir. Süreci ağırdan alan, siyasi çıkar devşiren, çözümü iç siyasette malzeme haline getirerek araçsallaştıran bir kurnazlık içindedir.

Gerillanın Türkiye’den çekilme kararı mutlaka karşılık bulmalıdır. Beklenilen hukuki ve siyasi açılımların yapılması, en önemlisi ve de öncelikli olarak umut hakkının hayata geçirilmesi, sürecin gidişatına ilişkin bir test olacaktır.

"Barış ve Demokratik Toplum" sürecinin gelişmesi ve başarıya ulaşması, başlangıç itibarıyla Kürt Özgürlük Hareketin’den ve Kürt tarafından daha fazla taviz beklemek bu aşamadan sonra çok da gerçekçi değildir. İktidara ve devlet kurumlarına düşen, görevlerin yerine getirilmesine bağlıdır. Bu barış sürecinin kendisine has özerlikleri vardır. En önemli özelliği de barış sürecinin gereklerini yerine getirmezlerse ağırlığı altında ezilmekten kurtulamazlar. Sonuç itibarıyla bunun böyle bilinmesinde fayda vardır.

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2025 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.