Rojava’nın bölgesel konumu

Hüseyin GEDİK yazdı —

  • Rojava’nın bölgesel konumu, sadece sahip olduğu coğrafik ve siyasi konjonktürle sınırlı değil, DAİŞ’e karşı mücadelede bölgesel ve küresel güvenlik açısından da önem arz ediyor.

 

HÜSEYİN GEDİK

Rojava ekseninde süren tartışmalar, bağlamından koparıldığı için konuyu daha da anlaşılmaz kılıyor. Rojava, bir yandan İmralı görüşmelerinin ve barış sürecinin kilitlendiği bir yer haline gelirken diğer yandan da bölgesel sorunların önemli bir parçasıdır.

Rojava, İsrail ve Türkiye arasında bir çekişme sahasına çekilmiş durumdadır. Her iki devletin Suriye politikası, Şam geçici hükümeti üzerindeki kontrole odaklanıyor. Suriye konusunda öne sürdükleri güvenlik endişeleri olmakla birlikte çok da öncelikli bir konu değildir. Görünürde güvenlik olsa da asıl mevzu başkadır. Ortadoğu’nun yeniden yapılanmasında Suriye üzerinden kendilerine biçtikleri rol, çok daha fazla ön plandadır. Gelecekte oluşturulacak enerji koridorları, ekonomik iş birliği gibi stratejik çıkarlar üzerinde şekillenecek yeni Suriye’yi, siyasi, askeri, ekonomik olarak denetim altına alma çabasıdır. ABD ve diğer küresel güçlerin Suriye meselesi, halklarının güvenliği, demokratik idari yapısı, ekonomik kalkınma ve siyasi istikrarı pek önem taşımıyor. Çıkara dayalı bir kontrol olsun da kiminle olursa olsun gibi bir yaklaşıma sahipler. Bu nedenle ikide bir ağız değiştirmekte bahis görmüyorlar.

Türkiye, Rojava'sız Suriye istiyor

Türkiye, Suriye’nin geleceğinde söz sahibi olmak için Rojava’yı bir manivela gibi kullanıyor, tehdit olarak konumlandırıyor. Suriye’de olası bir Kürt oluşumunun ve fiili özerk yönetimin yaratacağı sorunları bertaraf etmek için Rojava’yı hedef tahtasına oturtmuş. QSD’yi silahsızlandırmak da dahil öz savunma güçlerinin tasfiyesini esas alıyor. Şam geçici hükümetinin denetimine girmiş bir Rojava tahayyül ediyor. Suriye halklarının çıkarından ziyade kendisi için bir çözüm dayatıyor.

ABD, İsrail ve Suudilerin öncülüğünde yol alan yeni Ortadoğu’nun şekillendirilmesindeki anlaşmalarla Türkiye’nin jeostratejik-jeopolitik konumu kısmen baypas edilecektir. Bu nedenle Türkiye’nin Suriye ve Kıbrıs üzerinden oyuna dahil olma seçeneği ön plana çıktı. Rojava’nın varlığı bu planı gölgelediği varsayımıyla hareket eden Türkiye, özerk yönetimi devre dışı bırakmak için her yola başvuruyor.

İsrail, zayıf bir Suriye istiyor

İsrail ise Suriye’yi kendi arka bahçesi haline getirmekle meşgul. Zayıf bir Suriye en makbul çözümdür. Radikal İslam örgütlerinin etkisiz kılındığı, güvenlik endişelerinin giderildiği, uzun vadeli stratejik çıkarlarına uygun bir Suriye, İsrail açısından vazgeçilmezdir. Böyle bir Suriye’de Rojava modeline çok ihtiyaç vardır. Doğal olarak Kürtler, Dürziler, Aleviler ve diğer azınlıkların hakları korunacak ve yaşamları güvenlik altına alınacaktır. Suriye’nin bütünlüğü içinde azınlık haklarının korunması ve yerel özerk idarenin tesis esilmesi, ademi merkeziyetçilik ve öz savunma konuları gündeme gelecektir. Bu konularda İsrail ve Türkiye, çakışan pozisyondadırlar.  

ABD, Şam'ı dengelemek istiyor

ABD’nin Rojava’ya yaklaşımı her ne kadar DAİŞ'le mücadele ekseninde operasyon gücü olarak ele alınmış, Koalisyon güçlerinin bir parçası olarak tanımlanmışsa da Şam yönetiminin el değişmesiyle birlikte kısmi bir politika değişikliğine gitti. Ortadoğu’ya yeni bir perspektifle bakıyor ve Rojava’yı da bu çerçevede konumlandırıyor. Şam’ın cihatçı çete yönetimini dengeleme ve ortak yönetimde olmasını arzuluyor.

Rojava birçok anlamda kilittir

Rojava’nın bölgesel konumu hayatidir. Güç dengeleri açısından da oldukça önemlidir. Suriye’nin asli unsuru ve gelecekte kurulacak iktidarın en önemli sac ayaklarından biri olmaya adaydır. Çok kültürlü Suriye’nin idari yapısını oluşturacak en önemli öncü ve örgütlü gücüdür. Türkiye’de Kürtler nasıl kilit bir konuma gelmiş ve iktidarın oluşturulmasında denge unsuru olmuşsa Suriye’de de benzer bir rolün sahibidir.

Rojava’nın bölgesel konumu, sadece sahip olduğu coğrafik ve siyasi konjonktürle sınırlı değildir. DAİŞ’e karşı mücadelede, bölgesel ve küresel güvenlik açısından da önem arz ediyor. Hatta Suriye halklarının güvenliği için de kilit önemdedir. Düşünsel ve pratik olarak temsil ettiği demokratik değerlerle bölge istikrarı için temel dayanak noktasıdır. Düşüncede savunduğu ve inşa etmeye çalıştığı demokratik toplum tezi, yaşanmakta olan etnik-kültürel-inanç temelli yerel ve bölgesel sorunların çözüm gücü olmakla birlikte, pratik açıdan da rol modeldir.

Kürtlerin makus tarihi aşıldı

Türk devletinin Rojava takıntısı ve karşıtlığı, Kürtlere karşı beslediği düşmanca duygular nedeniyledir. Rojava’da özek yönetimin ve öz savunmanın olmasını hazmedemiyor. Savaş tehdidi altında tutarak varlığına son vermek istiyor. Hal böyle olunca da Rojava’nın sahip olduğu yerel ve bölgesel avantajları kullanamaz hale geliyor. Kürtler için Sisyphos gibi bir durumun sürgit devam etmesini istiyorlar. Rojava devrimiyle Kürtlerin makus tarihi artık aşıldı.

Son dönemde, psikolojik savaşta tam gaz yol almaya çalışıyorlar. Türk basınına bakılırsa Rojava’ya girdi-girilecek gibi bir hava estiriliyor. Şam’daki HTŞ yönetiminin de bir yılını doldurma vesilesiyle Rojava’ya tehditleri havada uçuşuyor. Türk medyası ve HTŞ yönetiminin eş zamanlı psikolojik saldırıları gerçek niyetlerini ortaya koyuyor.

Rojava umut olmayı sürdürüyor

Suriye iç savaşı sürecinde Rojava, istikrarın olduğu tek alan konumundaydı. DAİŞ ve Türk devletinin işgal saldırıları nedeniyle Rojava’da yaşayan halklar savaşın içine çekildi. Doğal olarak, gerçekte yaşanan bir durumdan fiili bir statü ortaya çıktı. Rojava, devrim niteliğinde kazanımlar elde etti. Arap halkıyla ortak bir idari yapıyı inşa etti. Elbette, devrimde alınması gereken daha epeyce bir yol vardır.

Her şeye rağmen Ortadoğu gerçekliği, küresel çapta tehdit oluşturan DAİŞ gibi cihatçı selefi örgütlerin ve destekçilerin saldırıları dikkate alındığında Rojava Devrimi bölge için bir umut olmaya devam ediyor.

 

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2025 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.