Başaramazsınız, vazgeçin!

Murat Karayılan

Murat Karayılan

  • Halk Savunma Merkezi Karargah Komutanı Murat Karayılan, 5 yıl önce PKK’ye üç ay ömür biçen Türk rejiminin, bütün gücünü ve imkanlarını kullandığını ama sonuç alamadığını söyledi.
  • Kürt halkı, Önderliği, gerillası ve siyasetçisinin geri adım atmadığını; Girê Amediyê eylemiyle zirveye ulaşan bu devrimci hamlenin mesajının da net olduğunu vurgulayan Karayılan, “Tek yol vardır; o da bu soykırım siyasetinden vazgeçmektir” dedi.
  • Karayılan, 'ya çekilecekler ya da hepsi ölecek' sözü hatırlatılınca şöyle yanıt verdi: “Hareket olarak sözümüze sahip çıkarız, sözü yerde bırakmayız. Olamayacak ve yapamayacağımız bir şeyi, propaganda olsun diye söylemem.”

Türk iktidarının, Kürt Özgürlük Hareketi’nin verdiği mesajı almasına rağmen soykırım siyasetini sürdürmesi halinde Medya Savunma Alanları’nın mezarı olacağını söyleyen NPG Karargah Komutanı Murat Karayılan, “Sen bir işgalci güç konumundasın. Gittiğin yerde gül toplamaya değil, adam öldürmeye gidiyorsun. Eğer adam öldürmeye gidersen ölebilirsin de. Yani o askerler, o dağa karda kayak yapmak için çıkmamıştı. Dolayısıyla bu ölümlerin sorumlusu, bu politikayı uygulayanlardır. O askerin ne işi var ta orada? Esas bunun sorulması lazım” dedi.

Halk Savunma Merkezi/Navenda Parastina Gel (NPG) Karargah Komutanı Murat Karayılan, ANF’nin sorularını yanıtladı. Esas olarak 1 Ekim Ankara fedai eylemiyle başlayan sürecin, 20 ve 27 Kasım eylemleri, 22-23 Aralık eylemleri ve en son 10 ve 12 Ocak eylemleriyle zirvesel bir düzey kazandığını belirten Karayılan, “Bu, gerillanın tecrit ve soykırım siyasetine karşı bir hamlesidir, bir yanıtıdır. En son Girê Amediyê'de gerçekleşen Şehit Helmet Dêreluk Devrimci Operasyonu, başarı düzeyi yüksek bir eylemdir. 2011’de Çelê'deki (Çukurca) Şehit Çiçek Kıçi Devrimci Operasyonu'ndan bu yana yapılmış en başarılı eylem olduğu da belirtilebilir” dedi.

Üç ayda biter planıydı üç yıldır takılı kaldılar

Türk devletinin, 2016 sonbaharında Türk devleti NATO Gladiosu'nun yardımıyla SİHA teknolojisini elde etme olanağına kavuşmasıyla dönemin İçişleri Bakanı’nın Nisan 2017’den sonra kimsenin PKK'nin adını ağzına almayacağını iddia ettiğini hatırlatan Karayılan, “Onlar, sunulan dış desteğe ve elde edilen bu tekniğe çok güvendiler. Özünde bir toplumsal sorun olan Kürt sorununu bu teknik ve istihbaratla bitirecekleri gafletine düştüler” diye konuştu.

Türk iktidarının, 2021 başlarında Irak ve KDP ile görüşerek, onların da desteğini alma temelinde 10 Şubat 2021'de Garê'de başlattıkları saldırıyla iki-üç ay içerisinde Medya Savunma Alanları'nı tümden ortadan kaldırmayı planladığını belirten Karayılan, şöyle devam etti: “Ne var ki evdeki hesap çarşıya uymadı. Bu savaşta üç ayda sonuca gitmeyi planlarken, üç yıldır Zap, Avaşîn ve Metîna'da tıkanmış, takılı kalmışlar. Hulusi Akar, 2022'nin sonbaharında operasyonların sona yaklaştığını, kendi deyimiyle Pençe-Kilit'in kilitlendiğini belirterek bir nevi zaferini ilan etti. Bu, gerçekler karşısında büyük bir utanmazlıktı. Çünkü ortada böyle bir başarı veya zafer yoktu.

Bu devrimci hamle gerçeği sergiledi

Şimdi Ankara eylemiyle başlayan ve son Girê Amediyê eylemiyle zirvesel bir düzeye ulaşan bu devrimci hamle, esas olarak psikolojik savaşın Türkiye halklarına ve dünya kamuoyuna yansıttıkları bütün yalanları gözler önüne serdi. Kurdistan halkına dönük geliştirilen soykırıma karşı 9 yıldır yürütülen büyük direnişin son üç yıldaki gerçeğini bu son eylemler ortaya koydu. Bu eylemler, AKP-MHP faşist yönetiminin büyük umut bağladığı bir soykırım projesi olan ‘Çöktürme Planı'nın çöküşünü gösteriyor. 9 yıldır zindanlardan sokaklara, sokaklardan dağlara uzanan bu tarihi direniş ve son eylemsellik süreci, bu gerçeği ortaya koydu. Kürt halkı, kendisine dayatılan soykırım siyasetine karşı her zeminde ve her alanda Önder Apo çizgisinde dik durmayı ve büyük bir fedakarlıkla direnişi geliştirerek bugün bir irade olduğunu, asla ve asla faşist-soykırımcı saldırılar karşısında geri adım atmayacağını gösterdi.”

Soykırımcı sömürgeciye net mesaj verildi

Bu eylemlerin, geliştirdikleri savaş doktrininin doğruluğunu ispatladığını; az kayıpla büyük sonuçları elde edildiğini kaydeden Karayılan, PKK’nin ve çizgisindeki Kurdistan Özgürlük Gerillası’nın ideolojik ve askeri performansına işaret etti. Güçlü bir kararlılık, ideolojik ve askeri duruşu sergileyen bir gücün yenilmezliğinin ortaya konulduğunu vurgulayan Karayılan, soykırımcı sömürgeciliğe “siz ne kadar dış destek ve teknik imkanlara başvursanız da katliamla ve öldürmeyle sonuç alamazsınız” mesajını verdiğini söyledi. Bu mesajın, kökeni tarihin derinliklerine dayanan bölgenin en eski halkı olan Kürt halkının şiddetle ortadan kaldırılamayacağı olduğunun altını çizen Karayılan, “Bu toprakların en kadim halkını siz yok sayamaz ve şiddetle yok edemezsiniz” dedi.

Mesaja rağmen ısrar ederse burası mezarları olur

Karşı tarafın bu mesajı doğru algılama ihtimalinin şu an için çok zayıf gözükse de aslında mesajı almasına rağmen ısrar edeceğini belirten Karayılan, şunları söyledi: “AKP, kafatasçı bir anlayışa sahip olan MHP’nin ve bazı faşist-ırkçı Ergenekoncuların kuyruğuna takılarak Kürt halkına karşı vicdansız bir savaşla, gelmiş-geçmiş en zalim iktidar konumuna gelmiştir. Hem de Türkiye’nin varını yoğunu bu savaşa yatırarak Türkiye toplumunu açlık ve yoksullukla karşı karşıya bırakmıştır. Israr edip devam ederse Medya Savunma Alanları bu faşist zihniyetin mezarı olacaktır. Bu kesin bir olgudur. Sıradan-basit bir iddia değildir. Bizim yürüttüğümüz savaş stratejisi karşısında, sadece kan dökmekten anlayan, öldürme ile halkların iradesini ortadan kaldıracağını düşünen bu dar-geri zihniyetin başarısızlığı kesindir. Direnen halk gerçekliğimiz, analarımız, özgürlükçü kadınlarımız, gençliğimiz ile Türkiyeli sol-sosyalist geleneğin bu direnişe katkılarını hiç kimse göz ardı edemez. Fedai Rojhatların ve Erdalların en son ortaya koyduğu gibi gerektiğinde canını ortaya koyabilen kahramanların bulunduğu bir toplumsal gerçeği, siz şiddetle ortadan kaldıramazsınız.”

Sözümüze sahip çıkarız, sözü yerde bırakmayız

NPG Karargah Komutanı Murat Karayılan, 'ya çekilecekler ya da hepsi ölecek' sözü hatırlatılarak, Türk ordusunun çekilme tartışmaları sorulunca şöyle yanıt verdi: “Hareket olarak sözümüze sahip çıkarız, sözü yerde bırakmayız. Ben şahsen olamayacak, hedeflemediğimiz ve yapamayacağımız bir şeyi, propaganda olsun diye söylemem. Belirttiğim o sözler, 2022 yılının ortalarında Girê Amediyê’ye gelen askerler için söylenmişti. Daha sonra Türk ordusu oradan yani Girê Amediyê’den çekildi ve gitti ama Eylül 2023’te tekrar geldi, hem de bu sefer kalıcı olmaya yöneldi. Bunun için de gerillanın o alana dönük yönelimleri var. Esas olarak onları bir tehdit değil, bir uyarı olarak söyledik. Bizim amacımız daha fazla asker öldürmek değil, tersine kan dökülmesinin önüne geçmektir. Kesinlikle bu ölümlerden biz sorumlu değiliz. Bunun sorumlusu, savaşı bu kadar sürdürerek ta Amediyê’ye kadar gelen ve burada kalıcı işgali geliştirmek isteyen, bunun kararını verenlerdir. 

Değerli Türkiye kamuoyu, Türk halkı bilmeli ki; biz Türk halkının düşmanı hiç değiliz. Biz aynı zamanda Türkiye halkı adına da bu mücadeleyi yürütüyoruz. Önder Apo demokratik cumhuriyet stratejisinin mimarıdır. Savaşı ve kan dökmeyi dayatan, öldürme ile sonuç almayı hedefleyen, AKP-MHP rejimidir. Empati kurulmalıdır. Kürtler bir halktır ve var olmak istiyor. Bugün Türkiye’nin dili, Türkçe yasaklanırsa direniş meşru olmaz mı? Bu her halk için geçerlidir. Bir halkın dili, değerleri yasaklanırsa direnme hakkı doğar. Kürt halkı da bu temelde direniş yürütüyor. Bunun görülmesi gerekir.

Sen bir işgalci güçsün, gül toplamaya gelmedin

Diğer yandan Kuzey Kurdistan yetmedi, bu sefer de Güney Kurdistan işgal ediliyor. Sen bir işgalci güç konumundasın. Gittiğin yerde gül toplamaya değil, adam öldürmeye gidiyorsun. Eğer adam öldürmeye gidersen ölebilirsin de. Yani o askerler, o dağa karda kayak yapmak için çıkmamıştı. Dolayısıyla bu ölümlerin sorumlusu, bu politikayı uygulayanlardır. O askerin ne işi var ta orada? Esas bunun sorulması lazım.”

Kuzey’deki gücü azaltma taktik yaklaşımımızdır

Kuzey Kurdistan’da tarz, yöntem ve harekette bir dizi temel değişikliği hızla uygulamanın gerekliliği sonucuna ulaştıklarını; 2018’den bu yana gücü azaltmayı, arttırmamayı, fazla takviye göndermemeyi bir taktik yaklaşım olarak belirleyip uyguladıklarını söyleyen Karayılan, “Onlar bunu kendilerinin bir başarısı gibi çok fazla işlediler ve çevreleri ile toplumu esas itibarıyla yanılttılar. Halen de o yanılgı üzerinde yürümektedirler. Günü geldiğinde bunun böyle olmadığını herkes görecektir” dedi.

Tek yolları vardır; soykırım siyasetini terk

Türk devleti ve iktidarının, soykırım siyasetinin Kurdistan’da sonuç almasının mümkün olmadığını vurgulayan Karayılan, şunların altını çizdi: ”AKP-MHP rejimi bütün gücünü kullandı. Her şeyini ortaya koydu ama bunun karşısında direnen irade gerçekliği de açık ortadadır. Tek yol vardır; o da bu soykırım siyasetinden vazgeçmektir. Bununla sonuç alamayacakları kesindir.” HABER MERKEZİ

 

* * *

İmralı siyasetleri de tümüyle sonuçsuz kaldı

Bu soykırım savaşının merkezininin, esas olarak İmralı’ya dayandırıldığını kaydeden Karayılan, İmralı’da açıkça hem kendi yasalarını hem de uluslararası yasaları ayaklar altına alarak dünyada hiçbir örneği bulunmayan bir tecrit ve psikolojik işkence sisteminin kurulduğunu hatırlattı. İmralı’da uygulanan bu denli mutlak tecrit ve psikolojik işkencenin, yürütülen bu soykırım siyasetinin esasını oluşturduğunu vurgulayan Karayılan, şunları ifade etti: “Onlar bu uygulamayla Kürt halkının umutlarını kırma, toplumdan ve dünyadan tecrit ederek Önder Apo’yu adeta unutturma, halka yoğun bir baskı eşliğinde gerillaya katliamcı savaş tarzını dayatarak Önder Apo’ya geri adım attırmak istedi. Böylece sonuca gitmeyi planladılar ama yıllardır hiçbir haberin gelmediği bu ağır tecrit ve uygulama karşısında Önder Apo’nun büyük bir metanet, sabır ve dirayetle sergilediği tutum, yanındaki yoldaşlarla birlikte geliştirdiği duruş ve direniş, soykırımcı siyaseti tümüyle sonuçsuz bıraktı. Onlar tecritle izole etmek, toplumdan ve dünyadan koparmak istedi ama Önder Apo’nun gücü, İmralı duvarlarını adeta yerle bir ederek sadece Kurdistan’da ve Ortadoğu’da değil, tüm dünyada etkisini gösterdi.”

 

* * *

Hiçbir Kürt siyasetçisine geri adım attıramadı

Türk rejiminin, Kurdistan halkının yürüttüğü yurtseverlik ve demokrasi mücadelesini tasfiye etmek için halka saldırdığını ve demokratik Kürt siyasetiyle Türkiyeli ittifaklarının tasfiyesini geliştirdiğini hatırlatan Karayılan, şöyle konuştu: “Bunun için eşbaşkanlar, parlamenterler, belediye eşbaşkanları suçsuz yere tutuklandı. Çoğu hala esir durumundadır. Kayyum diye bir siyaset ortaya atıp Kürt halkının iradesine karşı darbe siyasetini geliştirdiler. Bütün bu uygulamalar, en son ‘Kobanê Davası’ adıyla yürütülen davada da görüldüğü gibi hiç kimseye geri adım attırmadı, attıramadı. Tersine Kürt siyasetçilerinin, Kürt kadınlarının, analarının, Kürt gençliğinin her türlü zulme karşı büyük bir direnişi gerçekleşti. Halkımız ve tüm toplumsal kesimleri bütün baskılara karşı dik durmayı bildi. Burada da boşa çıktıkları ve sonuç alamadıkları açık ortadadır. Öyle ki bugün bu zulmü uygulayanların kendileri Kürt halkının, direnen kurumların desteğine ihtiyaç duyuyor.”

 

* * *

Amerika’dan izinsiz kuş bile uçuramazlar

“Bu eylemlerin arkasında Amerika var, İsrail var, İran var” denildiğine işaret eden Karayılan, “El insaf! Bu kadar da olmaz” diyerek, şunları söyledi: “Amerika’nın bir Kürt projesi olabilir. Daha doğrusu ‘var’ deniliyor ama ne olduğu belli değil ve bunun içinde PKK yoktur. Amerika bizi terör listesine koymakla kalmamış, bizlerin başına milyonlarca dolar ödül koymuştur. Bir de 40 yıldır Türk devleti, Amerika ve NATO’nun siyasi, askeri ve teknik desteği ile bize karşı savaş yürütüyor. Eğer Türk devleti ve ordusunun arkasında dış destek olmasaydı bu savaşı bu kadar sürdürmezdi. Şimdi Amerika’nın onayı olmazsa Türk SİHA’ları ve uçakları, Irak ve Suriye’nin bu kadar içine girebilir mi? Irak’ta Amerika’dan izinsiz bir kuş bile uçamaz. ABD’nin desteği açıktır. Amerika "ben sizi destekliyorum" diyor ama onlar ekran karşısına geçince bunların hepsini unutuyor ve tersini söylüyor. Eğer Amerika gerçekten Rojava’daki QSD ve diğer güçleri desteklemiş olsaydı Türk devletinin Rojava’da, Kuzey-Doğu Suriye’de bu denli savaş yasalarını ayak altına alan, insanların temel yaşam kaynaklarına karşı sürdürülen saldırılara sessiz kalabilir miydi? Önlerdi. İsterse önleyebilir.

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.