Bellek ve mekânın izinde

Kadın Haberleri —

Sarya Nurcan Kaya

Sarya Nurcan Kaya

  • Sanatçı Sarya Nurcan Kaya, unutma-hatırlama, bireysel ve kolektif bellek, iktidar ve göçle değişen kadın kimlik inşalarını eserlerine yansıtıyor. “Sûr”, “Mekân ve Efendileri 1” ve “Sen, Ben, O” sergileriyle hem bireysel hem de toplumsal olaylara ışık tuttu. 

BARIŞ BALSEÇER/PARİS

Sanatçı Sarya Nurcan Kaya göç, unutma, mekân ve kimliği işlediği eserleriyle geçmiş ile günümüz arasında bir köprü kuruyor. Bireysel hikâyelerden yola çıkarak toplumsal meseleleri ele alıyor. Heykel, enstalasyan, video-performans gibi farklı disiplinlerde ürettiği eserleriyle bireysel ve kolektif belleğin izlerini sürüyor.

Paris’te yaşayan ve kendi göç deneyimiyle başkalarının hikâyelerine de dokunan Sarya Nurcan Kaya ile sanat yolculuğunu, belleğin ve mekânın eserlerindeki yerini ve sanatın iyileştirici gücünü konuştuk.

Sanata olan yeteneğinizi nasıl keşfettiniz?

Çocukluk yıllarımda sanata ilgim vardı. Oyuncak bebeklerimin kalıplarını alarak heykeller yapıyordum. Okuldan heyecanla eve gelip bebeğimin alçıdan büstünü yapardım. Arkeolojik bir kazıda yeniden sahneye çıkar umuduyla toprağa gömerdim. Bu belki de muhafaza etme isteğiydi. Öte yandan taşlar ve dergi kupürlerini biriktiriyordum. İlkokul öğretmenimin yeteneğimi keşfetmesiyle akademik eğitimime Hacettepe Üniversitesi’nde başladım. “Kadın heykel yapamaz” söylemine karşın tek tercihim heykel bölümü oldu. Çalışmalarımın kavramsal boyutu, kendimi ifade ediş biçimim ve akademik hayatımda bir dönüm noktası oldu diyebilirim.

 

 

Günümüz sanatında 'yetenek' hala aranan birincil değer mi?

Modernizmle birlikte hayatın her alanında köklü değişimler oldu. Geleneksel anlamda sanat eserleri ustalık ve mükemmellik anlayışı üzerinden tanımlanıyordu. Ancak kavramsal sanatla birlikte düşünce ve yaratıcılık daha önemli hale geldi. Günümüzde sanat, çağının sorunlarını yansıtan ve bu sorunlara tavır gösteren bir ifade biçimi olarak belirdi. 21. yüzyılda kitlesel göçler, kimlik bunalımları ve bellek kaybı gibi meseleler derinleşiyor. Sanatçılar, bu sorunları yansıtmak ve topluma aktarmak için yeni medyumlar ve materyaller keşfettiler.

Çalışmalarınızda hangi kavramları ele alıyorsunuz?

Çalışmalarımda çoğunlukla unutma-hatırlama, bireysel ve kolektif bellek, iktidar ve göçle değişen kadın kimlik inşaları üzerine yoğunlaşıyorum. Geçmişe dair deneyimler, anılar ve yaşantılar birer göstergeyle hatırlanır. Sanatçılar, anılarını harekete geçirerek belleğin dinamiklerinden yararlanırlar. Çocukluk imgeleri, travmatik süreçler veya kolektif hatıralar bu süreçte sanat eserlerine yansır.

 

 

Farklı disiplinlerde ve materyallerle de çalışıyorsunuz. Bu çeşitliliğin yaşadığımız çağla bağlantısı var mı?

Elbette. Bir sanatçı, kendini ifade edebileceği farklı medyumları kullanabilir. Heykel, serigrafi, video-performans ve fotoğraf gibi disiplinleri sanatıma dahil ediyorum. Kullandığım materyaller bazen Barış Anneleri’ne ait bir tülbent, bazen dedemin ambarında saklı kalmış bir nesne, bir fotoğraf ya da belleğimin derinliklerinde unutulmaya yüz tutmuş bir olay oldu.

Kumaş üzerine dikiş ve sökme tekniği ile 2016’da yaptığınız 'Sûr' adlı çalışmanız son derece dikkat çekici…     

O dönem Sûr’un kuş bakışı krokisi sürekli medyaya yansıyordu. Kroki, bellekten silinen bir görüntü haline gelmişti. Kumaş üzerine kırmızı iplerle işlediğim krokiyi ilmek ilmek sökerek deforme ettim. Bu, yok edilen bir belleği kadın eliyle yeniden ele almanın ve hatırlatmanın bir yoluydu. Bu çalışmalar erk dilinin kadını eve hapsederek ‘elinin hamuruyla erkek işine karışma’ söylemine karşı bir tavır alma biçimiydi. Yaşadığımız coğrafyada toplumun belleği çok hızlı şekilde değiştirilip, yeni bir bellek inşa edilmeye çalışılıyor. Bu aynı zamanda unutma olgusunu da beraberinde getiriyor.  

 

 

Çalışmalarınız aynı zamanda bir arşiv niteliğinde. Kendinizi bir arşiv sanatçısı olarak da görüyor musunuz?

Kendimi bir arşiv sanatçısı olarak değerlendirmiyorum. Ancak arşivlediğim nesneler çoğu zaman sanatıma dâhil oluyor. Arşiv, geçmişe dair belgelerin muhafaza edilmesi anlamına gelirken sanat, bu belgelerin ifade biçimlerine dönüşmesini sağlıyor.

Eserlerinizde mekân temasıyla sık sık karşılaşıyoruz. Mekânların önemi nedir?

Ankara’da doğup büyüdüm. Benim için kentin gri havası, ağır bürokrasinin temsiliyetiydi. Orada alınan kararlar sanki ilk etapta bize yansıyordu. O dönemlerde Kürtlere ait mekânlar başta olmak üzere birçok mekân kapatılmış ve mühürlenmişti. Bir bakıma kapatılma duygusunu hepimiz yaşadık diyebilirim. Mekânla bağlantılı çoğu üretimim bu dönemde şekillendi. Kürt, kadın ve sanatçı olarak birçok kimliği içimde barındırıyorum. Dolayısıyla, çok kimlikli bir sanatçı olarak bir anlamda iz düşmek, var olmak adına önemli buluyorum mekânları.

"Mekân ve Efendileri 1" adlı çalışma bu türden bir yansımanın ilk örneğidir. Terk ettiğimiz, terk etmek zorunda kaldığımız bu mekânlarda örümcekler ağ kuruyor, kendi mekânlarını inşa ediyorlardı. Bu ağlar bende haritalara, haritalar üzerinden ilmiklere dönüştü. Çalışmada, mekânların hızla değiştiği ve giderek yok olduğu bir dönemde, Ankara’da çocukluğuma ait bir pencere de dâhil olmak üzere farklı pencereleri galeri mekânına taşıyarak, yok olan mekânın belleğini görünür kıldım.

 

 

Aralık 2024’te “Sen, Ben, O” sergisinde sizin de eserleriniz yer aldı. Nasıl gelişti o süreç?

Çalışmalarımın bir kısmı daha önce de İstanbul’da farklı platformlarda sergilendi. Fakat tüm çalışmalarımı sergileyemeden ülkeden ayrılmak durumunda kaldım. Elbette birçok çalışmamı, özellikle de heykellerimi buraya taşıyamadım. Göç sonrası dönem, benim için besleyici bir süreçti de aynı zamanda. Ülkemle aramda oluşan mesafeye, buradaki kadınların hayata tutunmalarına, bir arada olma arzusuna odaklanırken, bir diğer yandan göç eden çocukların hikâyelerine tanıklık ettim. Kendi göç serüvenimle beraber, başkalarının hikâyeleri ve mekansal arayışları yeni çalışmalarımın başlangıç noktasını oluşturdu. İstanbul’da "Ben, Sen, O" sergisine bir arkadaşımın daveti üzerine katıldım. Uzun bir aradan sonra "Sûr" çalışmam da tekrar sergilendi.

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2025 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.