Bir itiraz ve isyan insanı HAYDAR IŞIK

Ferda ÇETİN yazdı —

  • Haydar Işık, Kürdistan tarihini ve geçmişi unutturmaya çalışanlara karşı da amansız bir savaş yürütüyor. Günceli irdelerken, geçmişten anekdotlar ve karşılaştırmalar yaparak sömürgeciliğin hafıza silme eylemine, hafızayı diri tutma ve hafıza oluşturma eylemiyle karşılık veriyor.

 

Dünyanın her yerinde ve tüm zamanlarda kadere, zamana ve düzene isyan eden aykırı insanlar vardır. Bahşedilene razı, ‘uyumlu’ çoğunluk içindeki itirazcılar ve ‘bozguncu’lardır bunlar. Bu bozguncuların mayasında, direnmesine yetecek kadar nefret, her şart altında mücadele edebilecek kadar cesaret ve hiçbir yere bağlanmayacak kadar da özgürlük vardır.

Kendinden geçebilen, kendi varlığından ve kendi hayatından daha değerli şeylerin varlığına inanan ve bunların yaşaması için ömrünü harcayan ‘ermişler’ sınıfından insanlar. “Bozgunculuğu” nedeniyle egemenlerin ve iktidarların gazabından kurtulamayan, her yerin yabancısı, baş eğmeyi ve aman dilemeyi bilmeyen, isyanından ve ezasından memnun insanlar...

Haydar Işık, bu aykırı insanlar sınıfındandır. Dünyanın mevcut halini kabullenmez. Sistemin ve egemenlerin sunduğu hediye paketlerine ve rüşvetlere tenezzül etmez. Muhtemel avantajlara dikilmiş gözün, bütün insan ilişkilerinin ölümcül düşmanı olduğunu bilir.

Kürt halkının mevcut yaşamı, onun en büyük ızdırabı ve en büyük ağrısıdır. Anlaşılamama hali ve uyumsuzluk, onun isyanına eşlik eder. Avrupa’ya, Almanya’ya, yavaş yavaş entegre olup alışmaktansa, Dersimli yabani bir Kürt olmak ona hep cazip gelmiştir. Ki bu avangard duruş ona çok da yakışmaktadır.

70 yaşında evi basılan, elleri kelepçelenen, karşısına çıkarıldığı ve kendisini teröristlikle suçlayan Alman Mahkeme Başkanı‘na; “Devletiniz, Türkiye’ye yardım ederken, direngen Kürtleri terörize ediyor. PKK yasağını sürdürüyor. Bu suretle Türkiye’ye ‘istediğini yapabilirsin’ demek istiyor. Türkiye’de Kürtlere reva görülen baskı ve yasakları burada da sürdürüyor. Genç olsaydım karşınızda değil, Kürdistan dağlarında olurdum” diye haykıran delikanlı.

Haydar Işık, sömürge-sömürgeci ilişkisinin normalleşmesine ve yumuşamasına karşı uyanık bir şuur, tetikte bekleyen korkusuz bir muhafızdır. Hegel’den ilhamla, “ters çevrilmiş Kürdistan hunisi”ni düzeltmek için uğraşan savaşçıların en cesuru ve en korkusuzudur o.

Ömrünü, öfkesini ve nefretini Türk inkar ve sömürgeciliğine karşı harcayan; sabrını ise özgücüne ve aklına güvenmeyen Kürt’e tüketen müstesna bir aydındır o. İsyansız ve eylemsiz toplumun sürüden farkı olmadığını anlatmaya çalışır. Köleliğinin farkında olmayan Kürtlere büyük öfke duyar; “Umursamaz sürü halinde tribünde oturan Kürtler, Türk devletinin Kürt soykırımını seyrediyor. Kürt hareketini en yaman biçimde eleştirenler, Erdoğan’ın İslamofaşist ırkçı ordusuyla Kürdistan‘da soykırım merkezleri açmasına ses çıkarmıyor.”

Haydar Işık, Kürdistan tarihini ve geçmişi unutturmaya çalışanlara karşı da amansız bir savaş yürütüyor. Günceli irdelerken, geçmişten anekdotlar ve karşılaştırmalar yaparak sömürgeciliğin hafıza silme eylemine, hafızayı diri tutma ve hafıza oluşturma eylemiyle karşılık veriyor.

Sözlüğe göre, cesur, hiçbir şeyden korkmayan yiğit kimselere ‘Haydar’ deniliyormuş. Cesareti ve cüreti isminden geliyor herhalde.

1937 yılının 1 Eylül’ünde, Dersim Nazimiye’de tek odalı bir evde dünyaya geldi Haydar Işık. Ev tek odalıydı ama Düzgün Baba, Kureyş Baba, Qal Ferat, Kalmemu Sır, Munzur Dağı, Mercan Vadisi, uçsuz bucaksız bir dünyanın başlangıcıydı. Ki sonrasında dünya ona dar gelmeye başladı.

Haydar Işık her ihtilalci gibi duygu insanıdır ve romantiktir. Tarih yazarlığına edebiyat eşlik eder. “Anılar, kimsenin bizden alamayacağı tek mülkümüzdür” sözüne sadık kalmış; Dersim’i, Dersim direnişini ve soykırımını, Dersim’in dağlarını, derelerini, meşe ağaçlarını, dağ keçilerini ve ille de yoksullarını ve yoksunluklarını anlatır kitaplarında. Unutmamak için tarih, direniş ve özgürlük için edebiyat yapar ve onlarca kitap yazar Haydar Işık.

Dersimli Memik Ağa, Dersim Tertelesi, Almanya’da Yitenler, Mülteci Munzur, Arevik, Şafağı Beklemeyeceğiz, Xecê’nin Dersim Kefareti, Şerkoy’dan Selahaddin Eyyubiye, Son Sığınma, Bitlis Beyi Abdal Han. Kitapları Almancaya çevrilir, kendisi birçok kitabın çevirisini yapar.

“Derimin altındaki hastalık amansız rahatsızlık verince, sağlam kafa ve ruhun eli kolu bağlanıyor. Şimdi biraz iyiyim. İçimdeki illete direnirken, özgür ruhum, Kürdistan‘da halkımıza yapılanın acısı içinde...” demiş Haydar Işık.

Halbuki biraz iyiyken de çok iyidir o. Çünkü Kürtler onu hep öyle görmeye alıştı. Onu direngenliği ile tanıdı ve sevdi. Çünkü o “biraz iyiyken” bile, daha büyük direniş daha büyük bir mücadele çağrısı yapıyor. Güney Kürdistan’daki gelişmeler, KDP’nin Türk devleti ile işbirliği ve toplumun suskunluğu hep birlikte Haydar Işık’ın radarındadır. Düşüncelerini ve eleştirilerini dolandırmadan ve söyleyeceklerini sakınmadan söyler;

“Barzanigiller, katil ile mağduru aynı kefeye koyuyor. ‘PKK burada olduğu için Türkiye saldırıyor’, diyorlar. Hayret etmek gerekiyor, o topraklar Kürtlerin mi, yoksa Barzanigillerin mi?Türk devleti Kürtlere Başûr, Rojava ve Bakur‘da soykırım hamleleri yaparken, sessiz kalmak büyük onursuzluktur. Bu koşullarda ses vermeyen, el atmayan, halkını savunmayan, eğer ben Kürt’üm diyorsa, batsın onun Kürtlüğü!”

“Şimdi biraz iyiyim” derken bile, onda karamsarlık ve umutsuzluğun zerresini göremezsiniz; “Karamsarlığa gerek yok. Dünyaya pek çok tiran geldi gitti. Kürtler soykırımlardan geçirildi, sürüldü. Ama Kürtler yenilgilerden kendilerini yarattılar. Halkımız bu karanlığı da yırtacaktır. Ruhumun; halkımın yanında, acısında, sevincinde, başarısında, onların Rojava‘daki mücadelesinde, Efrîn‘de, Kobanê‘de, Medya Savunma Alanları’nda olduğunu vurgulamak istiyorum” diyor tüm içtenliğiyle.

İyi ki Haydar Işık var.

İyi ki dili, kültürü, tarihi, hafızası kesintisiz saldırı altındaki Kürt halkının, bu soykırıma karşı, kesintisiz bir isyan ve direniş savaşı sürdüren Haydar Işık gibi ışıkları var.

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.