Bunlar, Ali Kemaller ve çürük kafalardır!

Mustafa Karasu

Mustafa Karasu

  • KCK Yürütme Konseyi Üyesi Mustafa Karasu, PKK 12. Kongresi'nin verdiği görevden dolayı bir süre ara verdiği Medya Haber TV'deki programa bu akşam katılarak, soruları yanıtladı. 
  • Mustafa Karasu, Kürt Özgürlük Hareketi karşıtı 'çürük kafalar' gibi bazı operasyonel tiplerin, sureti haktan görünüp algı oluşturan Ali Kemallerin, özellikle kendisiyle ilgili yalanlarını utanmaz yüzlerine vurdu. 
  • PKK'nin kurucularından ve büyük zindan direnişçilerinden Mustafa Karasu, "Kongrenin verdiği bir görev, kongreye bağlı çalışmalar vardı. Bu bakımdan hem kongreye hem de programa katılamadık" dedi. 

KCK Yürütme Konseyi Üyesi Mustafa Karasu, kongreyi toplayıp fesih ve silahlı mücadelenin sonlandırılması kararı alarak gerekeni yaptıklarını, şimdi Türk devletinin gereklerini yerine getirmesi gerektiğini söyledi. "Öyle hiçbir şey yapmayacağız ya da eskisi gibi olacak" denilemeyeceğini vurgulayan Karasu, şunları altını çizdi: "Eğer böyle büyük bir sorunun çözümü varsa kafaların, politikaların, yaklaşımların değişmesi lazım. Yeni bir başlık, yeni bir yaklaşım, yeni bir söylem olmalı. İktidarda bunu göremiyoruz. Şu anda hala süreç tıkanmadıysa biz ilerlesin istediğimiz içindir."

KCK Yürütme Konseyi Üyesi Mustafa Karasu, bir aylık aradan sonra Medya Haber TV'deki Özel Program'da soruları yanıtladı.  Karasu, Tunceli Üniversitesi'nde görevli Ali Kemal Özcan'ın, Kürt Halk Önderi'ni savunuyormuş gibi yaparak, kurucu arkadaşlarına yönelik suçlamalarına yanıt verdi. Karasu, şunları söyledi: "Güya bizi eleştiriyor. Önderliğin çözüm süreçlerinde engel bizmişiz gibisinden. Açık programda 'Herkes bilmeli ki; Önder Apo ne aldatır ne aldanır. Herkes bu gerçeği bilecek. Aldanan ve aldatan bir Önderlik değildir’, dedim. Ali Kemal Özcan, 'Ben Karasu'yu dinledim, Öcalan'ı kandırıyorlar' demiş. Bu kadar ters yorum, değerlendirme mi olur? Sen akademisyen profesörsün, araştırma ve inceleme yapıp güya doğru söylüyorsun. Sen her okuduğunu ve dinlediğini böyle mi anlıyorsun? Bu senin düzeyini gösteriyor. Tabii onun üslubuna da girmek istemiyorum. Yine başka arkadaşlar için de uydurma ve yalan şeyler söylüyor. Anlaşılıyor ki; bize karşı önyargılı, dinleyince tersinden anlıyor. Bu yaklaşımı bırakmalı. Tamam değerlendirme yapıyor, Önderlik ile ilgili bir şey demiyor fakat bir gerçeği bu kadar ters yüz etmek de yakışmaz. 

O da söylemiş, bazı çürük kafaların söylediği gibi. Ben kongreye katılmamışım, bilmem ne olmuş, bu da kalkmış, 'Karasu kongreye katılmamış. Umarım sağlıklıdır' demiş. İşte zaten senin kafanın ne olduğu belli. Senin kafan da o çürük kafalar gibi çalışıyor. Çürük kafalar, nasıl ki Apo ve PKK düşmanı ise öyle değerlendiriyor. Sen de benzer bir yaklaşım içine giriyorsun. Tabii ki Kürtler, aydınlar, yani doğru anlayanlar bunlara tutum takınmalı. Herkes meydanı boş bulmamalı. Bu kadar ucuz konuşmamalı. Gerçekten bu kadar ters yüz etmek, bu kadar kamuoyunu aldatmak, bizim hakkımızda kamuoyunda olumsuz algı yaratmak için bu kadar gayret göstermek, artık  pes doğrusu." HABER MERKEZİ

 

* * *

foto: AFP

Biz 'tıkandı' demeyiz

Sürecin geldiği aşamayla ilgili tartışmalar var ama 'biz tıkandı' demeyiz; 'tıkandı' değerlendirmelerine yol açan durumu yaratan da iktidarın yaklaşımıdır. Kesinlikle bizim yaklaşımımız değil. Bizim yaklaşımımızda bu süreci geriye çeken bir şey yoktur. Sürecin de bir karakteri, diyalektiği ve gereklilikleri var. Yapılması gerekenler var. ‘Öyle hiçbir şey yapmayacağız ya da eskisi gibi olacak’, denilemez. Eğer böyle büyük bir sorunun çözümü varsa, kafaların, politikaların, yaklaşımların değişmesi lazım. Yeni bir başlık, yeni bir yaklaşım, yeni bir söylem olmalı. İktidarda bunu göremiyoruz. Şu anda hala süreç tıkanmadıysa biz ilerlesin istediğimiz için ve Önderliğin yaklaşımlarındandır. Önderlik bu süreci yürütmek istiyor ama çabası, emeği ve niyeti de bir yere kadardır. Zaten kendileri 'tek kanatlı uçmaz' demedi mi? Biz gereklerini yerine getirdik. Kongremizi topladık, fesih ve silahlı mücadelenin sonlandırılması kararı alındı. Şimdi Türk devleti gereklerini yapmalı. 

Kaygılı olmak yetmez

Türk devletinin hiçbir adım atmaması, toplumu ve dostları kaygılandırıyor. Bu kaygıları anlıyoruz fakat tabii kaygıyla yaklaşmak yetersizdir. Önemli olan bu sürecin başarı getirmesi için mücadele etmektir. Kaygıyla hareket etmek, mücadeleyi, çabayı, coşkuyla katılımı engellememeli. Biz bu sürece coşku ve  heyecanla katılmalı, örgütlemeli ve aktif mücadele yürütmeliyiz. Devlet ve hükümet üzerinde toplumsal baskı yaratmalıyız. Görev budur. Eleştiriyoruz fakat mücadele edeceğiz, demokratik mücadeleyi, örgütlenmeyi geliştireceğiz. Barış ve demokratik toplum sürecini bütün topluma mal edeceğiz. Toplumsal bir baskı oluşturacağız. Böyle yaparak görevimizi yerine getireceğiz. Toplum, demokratik siyaset, sosyalistler, demokratlar sahiplenmez ve arkasında böyle bir toplumsal güç olmazsa devlet/iktidar bunu araçsallaştırılabilir. Bu yönüyle sadece kaygı belirtmek gerçekten yetersiz. Bütün toplumsal kesimler; kadınlar, gençler, Aleviler, işçiler, emekçiler, sosyalistler, ekolojistler baskı oluşturmalı. Demokrasi böyle gelişir. Demokratlar beklemez, örgütlenip harekete geçer, talep eder, değiştirmeye çalışır. 

 

* * *

İdam sehpasında zaaf göstermediler

Şêx Seîd ve arkadaşlarının idam sehpasındaki sözleri, kulaklarımda çınlıyor. Büyük bir yurtseverlik, cesaret ve iradeyle idam sehpasında Kürt'ü yok etmek isteyen sömürgecilere karşı en ufak bir zaaf göstermiyorlar. Bu çok önemlidir ve bu duruşu hiçbir zaman unutmamak lazım. Şêx Seîd ve arkadaşları, Lozan ile başlayan Kürdistan'ın dört parçaya bölünmesine ve Kürt inkarına karşı bir itiraz yükseltiyor. Tabii ki yeterli hazırlık, örgüt yok; eksikler ve yetersizlikler var. Bu olabilir. Biz 50 yıllık mücadeleyi, onların olumluluklarına, iradeli duruşuna, tutumuna, itirazına dayandırdık. Diğer taraftan da eksik ve yetersizlikleri değerlendirerek 50 yıldan fazladır büyük mücadele verdik. Dolayısıyla bizim mücadelemiz için en büyük değerdir, en büyük tecrübedir. Bu tecrübeleri dikkate alarak doğruya ulaşıyoruz. Tarihten tecrübe almaz, eksikleri ve yetersizlikleri doğru değerlendirmezsek başarılı bir mücadele yürütemeyiz. 

Önder Apo, her zaman ta Harpagos'tan başlayarak Kürt tarihindeki olumsuzlukları ve yetersizlikleri değerlendirmiştir. Özellikle son 200 yıllık inkar ve yok etme siyaseti var. Burada hem düşmanı hem de kendimizi değerlendireceğiz. PKK, ilk çıkışında Kürt'ün eksiğini ve yetersizliğini değerlendirerek kendini güçlendirip soykırımcı sömürgecilere karşı güçlü mücadelesini yürütmüştür. Bu yönüyle Şêx Seîd ve arkadaşlarının mücadelesi, yarattığı değerler, o duruşlar, o tutumlar, bundan sonraki mücadelemizde de bize güç verecek, bizi başarıya götürecek tarihsel birikimimizdir.

 

* * *

Bir Kürt aklı yaratıyor

Kürt halkının özgürlük ve demokrasi mücadelesine hiçbir katkısı olmayanların, hiçbir değeri tanımayanların, 50 yıldan beri  PKK ve Önder Apo karşıtlığı var. Birçok söyledikleri, 50, 30, 20 yıl öncesinin tekrarıdır. Böyle kişiler ve çevreler var. Önder Apo ilk Apocu düşüncede de Kürtleri eleştirerek başlamıştır. Kürtlerin eksikliğini kabul etmemiş; eksikliğine ve yanlışına öfke duymuştur. O öfke, büyük devrimci yapmıştır bizleri, 50 yıldır mücadele içine koymuştur. Öfkemiz büyüktür. Kendimizdekini düzeltmeden düşmanı nasıl püskürteceğiz?

Önder Apo, eksikliği, yanlışlığı kabul etmez; Kürt'ün eksiklik ve yanlışlıkla yan yana yaşamasını istemez. Onun için güzel Kürt'ü ortaya çıkarmıştır. Şu anda ortaya çıkan Kürt, dünyanın en güzel halkıdır. Evet eksik ve yetersizlik, hatta iş birlikçilik halen vardır ama şu 50 yıldır yaratılan Kürt ve Kürdistan gerçeği, bu eleştiriler temelinde olmuştur. Kürt şu anda mücadele ediyorsa, gençlerimiz dağda fedai ise, büyük bir yurtseverlik varsa, her yerdeki Kürt mücadele içindeyse eksikler ve yetersizlikler de olmuştur. 50 yıldır hangi Kürt değerleri yaratıldı, neler ortaya çıktı? Bu mücadele olmasaydı hangisi var olabilirdi? İnsan biraz konuşurken utanır ya.

Önderlik, ta ilk işte Hurriler, Gutiler, Medlerden bu yana bütün Kürt tarihindeki o olumlu değerleri açığa çıkarandır. Kürt'e bir tarihsel temel kazandırıyor. ‘Bir Kürt aklı yaratmaya çalışıyorum’, diyor. Bu çok önemli. Yani Kürt'ün aklı hep başkasına hizmet ediyordu. Şimdi kendisine hizmet edecek. Sadece kendisine de değil, bütün halklara, bütün insanlığa hizmet edecek bir Kürt aklı yaratıyor. Hem kendisini yüceltecek hem de kendisiyle birlikte çevresini yüceltecek bir Kürt aklı. Bazı böylesi eleştirileri gerçekten hiç ciddiye almamak lazım. 

 

* * *

Kürt sorunu çözülmeden demokrasi de gelmez

AKP ve MHP'nin de istemesi gereken, CHP dahil tüm muhalif kesimlerin bu sürece destek olmasını sağlamaktır. CHP'ye yönelik bu operasyonlarla desteği sabote ediyor. Destek verilmesini engelleyen bir durum ortaya çıkarıyor. Bu sürecin samimiyetini de sorgulayan bir yaklaşımdır.

Bazı muhalif kesimler, AKP'nin CHP'ye yönelik operasyonlarını eleştirirken, "Doğu'ya demokrasi, Batı'ya faşizm olmaz" diyor. Doğu'ya, yani Kürdistan'a demokrasi geldi mi? Kürt sorununun çözümünü reddederek Türkiye'ye demokrasi gelebilir mi?Demokrasi olacaksa hem Kürdistan'da hem de Türkiye’de olacak. Faşizm varsa zaten her yerde vardır. Bazı söylemler gerçekten anlaşılmazdır. Sanki Kürt sorunu çözülmüş, Kürdistan'a demokrasi gelmiş, Kürdistan güllük gülistanlık olmuş da Türkiye'de hiç olumlu bir şey yok. Kürdistan'da böyle bir durum mu var? Bir Kürt etnisitesi var, bir de Türk etnisitesi. Peki Kürtlerin hangi hakları var? Dilini ve kültürünü mü kullanıyor, öz yönetimi mi var? Hiçbir şey yok. Sanki Kürtler her şeyi elde etmiş de Türkiye'nin kısıtlanmış; Türklerin ana dilde eğitimi, ulusal hakları kısıtlanmış, baskı altına alınmış. Onları dinleyen, sanki gerçekten de Kürdistan'da her şey güllük, her şey verilmiş ama Türkler eziyet görmeye başlamış, diyecek.  Türklerin ana dilde eğitimi yok, kültürü yok, kendini yönetmesi yok. Öyle demeye getiriyorlar. Şunu bilmeleri gerekir; Kürt sorunu çözülmeden Türkiye'ye demokrasi ve özgürlük gelmez. Türkiye'de şikayet ettiğiniz bir şey varsa nedeni Kürt sorununun  varlığı ve çözümsüzlüğü; Alevi sorununun varlığı ve çözümsüzlüğüdür. Bu iki temel sorun çözülmeden Türkiye nasıl demokrasi ve özgürlükler gelecek? Gerçekten demokrat ve gerçekten özgürlükten yanalarsa bu diyalektiği bilmeliler. Bu bir denklemdir. Basit propagandatif söylemler, Türk toplumunu provoke eden, bir nevi Kürt karşıtlığıdır. Bundan uzak durmalılar. 

 

* * *

Sivas Katliamı, Alevileri PKK'den uzak tutmak içindi

Sivas'ta Madımak Oteli'nde 2 Temmuz 1993'te katledilenleri minnet ve saygıyla anıyorum. 1993, bizim soykırımcılığa ve sömürgeciliğe; demokratik ve özgürlük karşıtı sisteme mücadelemizin yükselişte olduğu dönemdir. Bu dönemde Kürt ve Türk Alevi gençler, Hareket'imize yoğun katılım gösteriyordu. Alevi toplumunun mücadelemize ilgisi artıyordu. İşte Türk ve devleti ve kontrgerillası bu gerçeği gördü. Alevi toplumunu, özellikle Alevi Kürt toplumunu mücadelemizden uzaklaştırmak için bu katliamı gerçekleştirdiler. Bunun için en uygun zemin ise Sivas'tı. İç içe yaşadıkları Sivas'ta biraz Alevi-Sünni gerilimi; bunun yarattığı tarihsel güvensizlik ve önyargılar var. Ben 16-17 yaşına kadar orada yaşadığım için Sivas gerçeğini biliyorum. Böyle toplanıp insanları yakabilmelerinin toplumsal ve siyasal gerçekliği üzerinde durmak gerekir. Değişmezse yarın da bu tür şeyler yine olabilir. Türkiye tam demokratikleşmediği, özgürlükler gerçekleşmediği müddetçe bu tür katliamlar her zaman olabilir. Bunların olmaması için de yapılması gereken, demokrasi ve özgürlük mücadelesinde yer almaktır. Aleviler için günümüzde en büyük ibadet, demokrasi mücadelesine katılmaktır. Tabii ki 93'ten dersler çıkarmamız gerekiyor. Alevi dostlar, çevreler, kurumlar ve şahsiyetlerin, çarpıtmalara kulak vermemeleri, mücadelemizin 50 yıllık pratiği, yarattığı ve söylediğine bakmaları, bunları dikkat almaları gerekiyor. İttihat ve Terakki'nin Türkleştirme ve Sünnileştirme çabasıyla ilgili değerlendirmelere de bu zaviyeden bakmaları lazım. 

 

* * *

Eleştir ama doğru yaklaş

Önderliğin değerlendirmesini herkes okumalı, tartışmalı, gerekirse eleştirmeli. Eksiği varsa söylemeli. Bu konuda bir sorun yok. Doğru, samimi niyet iyi olduktan sonra. Eksik görebilir, eleştirebilir, tam anlamayabilir ama doğru yaklaşmak lazım. Okuyup eleştirilebilir ama ucuz ve propagandatif yaklaşımlar olmamalı. Önder Apo, her şeyin hakkını verir, hiçbir şeye haksızlık yapmaz. Ne Lenin ne Marks ne Engels, hiçbirine haksızlık yapmaz. Ne İsa'ya ne Muhammed'e ne Musa'ya haksızlık yapmaz. Sezar'ın hakkını Sezar'a verir. Önderlik'te böyle bir ahlak ve vicdan var ama bir eleştirel düşünce de vardır. Bu bakımdan özellikle sol ve sosyalist kesimleri, daha doğru anlamaya, hakkını vermeye davet ediyorum.

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2025 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.