Çaresiz ve çözümsüz değiliz

Dosya Haberleri —

Adalet Kaya

Adalet Kaya

  • Adalet Kaya’nın adaylığını birlikte yürüdüğü kadınlar destekliyor. “Alandan gelen biriyim. İsmim önerilmiş. Teklif ve başvuru yok. Çok tabandan, çok yerelden gelen biriyim. Sivil toplum içindeki kadınlar tarafından önerilmiş olmak benim için gurur verici. Diyarbakır 4. sıra adayı olduğumu sizinle beraber öğrendim.
  • Yanımda olan, olmayan bugün cezaevinde, sürgünde olan birçok yoldaşım var, birlikte başladığımız mesela Ayla Akat, Yüksel Baran. Biz birlikte başladık ama ne yazık ki şimdi yoklar. Birlikte büyüttüğümüz bir mücadele. Sadece Rosa Kadın Derneği’nde onlarca kadının emeği var. Onların bugün hepsinin adayıyım ben. Ve büyük onur duyuyorum.

BİRCAN DEĞİRMENCİ/AMED

Adalet Kaya, Rosa Kadın Derneği Başkanı. Kendisini Amed’deki kadınlar iyi tanır. Çünkü yıllardır kadınların hak ve özgürlük mücadelesini alanlarda vererek, her birinin hayatlarına dokunan bir isim. Yeşil Sol Parti Amed 4. sıra milletvekili adayı olan Kaya, bundan sonra kadınların sözünü Meclis’e taşıyacak. Hummalı seçim çalışmasında bize ayırdığı zamanda kendisini daha yakından tanımak ve hikayesini dinlemek için bir araya geldik.

Kaya, Amed'in Kulp ilçesinde 1977’de dünyaya gelir. Ortaokulu bitirene kadar çocukluğu burada geçer. Amed-Kulp arasında şoförlük yapan bir babanın ve ev kadını annenin beş çocuğundan biridir. “Sebze-meyve yetiştirdiğimiz evimizin bahçesinde küçükbaş hayvanlarımız vardı. Bu da ihtiyaçlarımızı gidermeye yetiyordu. Hayatımın en güzel dönemi sanırım o zamanlardı. Ta ki çatışmaların yoğunlaştığı zamana kadar.”

Köyleri yakıldı, yıkıldı

Hem sokak eylemlerinin hem de Hizbullah ve devlet şiddetinin tırmandığı, evlerin tarandığı, insanların üzerine ateş açıldığı 1993 yılında pek çok ailenin maruz kaldığı zorunlu göçten Kaya ailesi de payını alır. Amed’e taşınırlar. “Neredeyse her şeyimizi kaybettik. Amca, dede, halalar bütün aile evimizi, yaşam alanımızı geride bıraktık." Yeni bir hayatın zorlukları da büyüktür. Ailenin geçimini sağlayabileceği ekonomik bir alanı yoktur. İlk bir yıl bütün aile için çok sancılı geçer. "Köyünden kopup gelen, iki göz odalı evlerde birkaç aile bir arada yaşıyordu. Bu aslında bizim toplumumuzun kolektif yaşayabilme yönünü de açığa çıkartıyordu. Biz o dönemi de kendi öz gücümüzle, dayanışmayla atlatmışız. Daha sonra her şey yoluna giriyor, herkes bir şekilde düzenini kuruyor. Ama o geçiş dönemi hem çocuklar hem de ebeveynler için epeyce yıpratıcı."

Bir kızın yüzüne asit atılmıştı

Kaya için okul günleri de sıkıntılıdır. Fatih Lisesi’ne başlar. Sokaklarda olduğu gibi okullarda da Hizbullah’ın etkisi vardır. Sıralarda, koridorlarda satırlarla gezerek korku salan Hizbullahçılar, öğretmen yokluğu nedeniyle boş geçen dersler, daha iyi bir eğitim için yapılan eylemlerle geçer okul günleri. "Okula tek başımıza gidemiyorduk, toplu hareket etmek zorundaydık. Tedirgin oluyorduk. Hatta sadece eteği kısa diye alt sınıfımızda bir kız öğrencinin yüzüne asit atılmıştı. Bütün hayatı mahvoldu. Sürekli korku yaratmaya çalışıyorlardı. Bu döneme tanıklık etmiş olmak. Düşününce epey cesurmuşuz. Bir sürü şey normal geliyormuş. Demek ki pek çok şiddet türü normalleşebiliyor ama bunun karşısında daha örgütlü hareket etmek sizi güçlendiriyor. Birbirimizi yalnız bırakmıyorduk, böyle bir korunma mekanizmamız vardı."

Öğrenci hareketlerindeydi

Başarılı bir öğrenci olan Kaya, Ankara Gazi Üniversitesi İktisadi İdari Bilimler Fakültesi’nde Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi bölümünü kazanır. İlk kez ailesinden ayrılmıştır. Ankara’ya alışmak kolay değildir. Okul dönemi 1995-2000 yılları arasında yine öğrenci hareketlerinin yoğun olduğu bir döneme denk gelir. "Çok iyi hocalardan, iyi bir eğitim aldım. Bugünkü akademiyle kıyaslayınca gerçekten muazzam bir uçurum var. Akademi diye bir şey kalmadı. Biz o açıdan çok şanslıymışız. Kamu yönetimi; yerel yönetim sistemi, siyaset bilimi, sosyoloji, hukuk gibi dört ana bilim dalından beslenen bir bölüm. Sivil toplum kimliğimi böyle bir zeminin üzerine inşa etmiş olmam pek çok yerde işimi kolaylaştırdı."

Mardin’de ilkler başarıldı

Mezun olduktan sonra KPSS ile atanarak Milli Eğitim Bakanlığında çalışır. Ardından geçici görevle Meclis’te iki dönem danışmanlık yapar. Daha sonra Mardin Büyükşehir Belediyesi’nde özel kalem müdürlüğü ve kadın komisyonlarında çalışır. “Mardin HDP tarafından ilk kez kazanılmıştı ve ilk defa büyükşehir olmuştu. Bütün kurumsal yapılanma bizim olduğumuz dönemde gerçekleşti. Çalışanların belirlenmesinde ciddi anlamda bir kadın kotası uygulandı. Dolayısıyla kadın çalışan, yönetici, danışman sayısı çok fazlaydı. Fermuar sistemi, eşit temsiliyet seçilmişler açısından uygulanan tüm kriterler çalışanların belirlenmesinde de uygulandı. Mardin bu anlamda çalışan kadınların en yüksek olduğu bir belediye oldu. Dolayısıyla kadın alanlarındaki çalışmalar yoğundu. Kadın ekonomisinin güçlendirileceği ve şiddete uğrayan kadınların başvurabileceği iki yer açılmıştı”

Bizim için inada dönüştü

Elbette 2016’daki kayyum atamasıyla beraber bu merkezlerin hepsi kapatılarak ortadan kaldırılır. Kaya belediyedeki birçok çalışan gibi görevinden ihraç edilir.

“Özlük haklarımız alındı Bir sabah uyandık. 15 yıl hiçbir şey yapmamış gibi başlangıç noktasına dönmüş olduğumu fark ettim. Bu çok önemli değildi, belediyede çalışma yürütürken her gün müfettişler tarafından denetleniyorduk. Hiçbir şey bulamıyorlardı, çünkü her şey yerli yerinde yapılıyordu. Zaten şeffaf ve halka açık olması yerel yönetim sistemimizin temel ilkelerinden biriydi. Bunu devlet baskısıyla yapmıyorduk. Ama hiçbir şey bulamadıkları halde malum oldukça üstten, gasp eden ve iradeyi yok eden bir yerden bu saldırılar gerçekleşti. Kendi adıma bir kamu görevlisi olarak şunu söyleyebilirim ki özgürleştiğimi, rahatladığımı hissettim, çünkü sürekli üzerinizde bir baskı varken bir şeyler yapmaya çalışmak çok yıpratıcı bir şeye dönüşebiliyor.”

Kaya yaşadığı şoku atlattıktan sonra kadın hareketi içerisinde örgütlenir. Mardin’de kalmaya devam eder.

“Çünkü bizim için bir inada dönüşmüştü. Her defasında evinizi barkınızı, hayatınızı bırakmanızı istiyorlar. Dışarıdan gelen bir müdahaleyle orayı terk etmek istemediğim için kaldım. Kadın çalışmaları içerisinde yer aldım.”

Rosa Kadın Derneği’ni kurarlar

Ekonomik olarak yaşam koşulu kalmadığından bu mücadeleyi Amed’de yürütmek için kızıyla beraber ailesinin yanına yerleşir. Buradaki kadınlarla birlikte Rosa Kadın Derneği’nin çalışmasını başlatır. Tüm STK’ların kapatıldığı, OHAL’in devam ettiği, herkesin baskı altında olduğu travmatik zamanlardır. 

“İHD verilerine baktığımızda şiddetin en çok tırmandığı korkunç rakamlar söz konusuydu. Yerel yönetimler içerisinde kurulmuş kadın dayanışma ve danışma merkezlerinin ne kadar işlevsel olduğunu bize gösteriyordu. İntiharların, kadın cinayetlerinin çok yoğun yaşandığı Batman’a, Silvan’a baktığımızda neredeyse sıfıra indiğini görüyoruz. Kadın hareketinin en güçlü olduğu dönemlerde kentlerde kadın cinayeti, taciz, şiddet, intihar yok. Ama OHAL dönemi kadın hareketinin zayıflatıldığı bir dönem. Çünkü bir sürü kadın işinden, yerinden edildi. Aile içi şiddet arttı. Bir dağınıklık söz konusuydu. Biz bunu toparlayabilmek ve yeni alanlar açmak için kolları sıvadık.”

OHAL kaldırıldıktan sonra 2018 Aralık ayında Rosa Kadın Derneği’nin açılışını yaparlar. Hiçbir örgütleme çalışması yapmadıkları halde çok sayıda kadının gelmesi, özellikle şiddete uğrayan kadınların böyle bir oluşuma ne kadar ihtiyacı olduğunu da göstermektedir. Bunun üzerine kadınlara hukuki, psikolojik ve sığınak desteği vermek üzere aralarında Baro’dan İHD’ye, çocuk hakları komisyonuna kadar çeşitli kurumları içine alan Şiddetle Mücadele Ağı’nın kurulmasına öncülük ederler. 

 

Kadın çalışmaları cezalandırıldı

Türkiye’deki kadın hareketiyle birlikte özellikle pandemiden etkilenen kadınlara destek sağlamak için çalışma yaparlar. Yasalara ve kadın kazanımlarına yönelik saldırılarla ilgili olarak ortak çalışma üretmeleri dikkat çeker, kadın yürüyüşlerinde güçlü katılımlar olur. Bunun üzerine 2020 Mayıs ayından itibaren dernek çalışanlarına operasyon serisi başlar. “Yedi operasyon yapıldı. Dernek binamız basıldı. Üç kez gözaltına alındım. İlkinde tutuklandım. Üç ay cezaevinde kaldım. Yüzden fazla kadın sabaha karşı evleri basılarak gözaltına alınıp tutuklandı. Bu bir buçuk yıl sürdü. Bunun sindirmeye dönük olduğu çok açık. Çünkü 8 Mart’ta yaptığımız konuşmalar, eylemler, kadın cinayetlerine yönelik yaptığımız basın açıklamaları iddianameye konulmuş. TMK üzerinden yargılanıyoruz. İkili hukuk sistemi kadın mücadelesinde de uygulanıyor. Mesela İstanbul Sözleşmesiyle ilgili Türkiye’nin batısında ortak yaptığımız eylemler var. İstanbul’daki feminist kadınlara 2911 Toplantı ve Gösteri Kanunu’na muhalefetten, bize ise TMK üzerinden yargılama yapılıyor. Hakkımda açılan dört dava dosyası var. Ağır cezada yargılanıyorum. Deprem nedeniyle duruşmam ertelendi. KHK’li olduğum için yeşil pasaportum kapatıldı ve yurt dışı yasağım sürüyor.”

Çaresiz değiliz

Dernek çalışması süresince sokaklarda, alanlarda örgütleme çalışmasını yaparken hukuki anlamda haklarının neler olduğunu, bununla ilgili nasıl saldırı altında olduklarını deneyimlemiş olur. "Bir kere İstanbul Sözleşmesi yine bu oluşan erkek ittifakın o dönemki seçim pazarlığı üzerinden gerçekleşti. Cemaatlerin talebi üzerine bir erkek bir gecede İstanbul Sözleşmesi’nden çekildi ve biz bununla ilgili olarak hukuki bir mücadele de verdik. Daha sonra 6184 Sayılı Yasa ile ilgili seçim pazarlığı bizim için mücadele alanı. Bu yasayla ilgili herhangi bir değişikliğe izin vermeyeceğiz. Türkiye’deki bütün kadın örgütleriyle birlikte hareket ediyoruz. Bugüne kadar nasıl mücadele ettiysek Mecliste de devam edeceğiz.”

“En önemli meselemiz tüm bu erkek ittifakların tamamen gitmesi” diyor Kaya. “Kadınlar olarak tek hayalimiz bu karanlık bu tahakkümcü, baskıcı, zorba, tekçi rejimin değişmesi gerektiğini düşünüyoruz. Bugün baktığımız zaman her iki ittifak da tamamen erkek egemen, her ne kadar içerisinde kadınlar olsa da o kadınların yine eril tahakkümle, zihniyetle hareket ettiklerini görebiliyoruz. Dolayısıyla bunlardan tamamen bağımsız, özgürlükçü, eşitlikçi, demokratik yeni bir yola, yeni bir zemine, yeni bir sisteme ihtiyacımız var. Bütün inançların, bütün kadınların, gençlerin kendilerini rahatlıkla ifade edebildiği yeni bir anayasaya, yeni bir sisteme ihtiyacımız var. El birliğiyle bunun mücadelesini vereceğiz. Emek ve özgürlük ittifakı bu amaçla kurgulanmış bir ittifak. Bu nedenle içerisinde kendini ifade etmek isteyen her kesim olmalı. Çaresiz ve çözümsüz değiliz.”

Kadın yoksulluğu

Yoksulluk meselesinin Türkiye’nin en önem sorunu olduğunu söylüyor Kaya. “İnsanları ekmeğe, barınmaya muhtaç ettiler. Şu andaki sisteme baktığımız zaman belirli sermaye grubunun güçlendirildiği, zenginleştiği, tüm kaynakların oraya akıtıldığı bir sistem söz konusu. Halkın her gün yoksullaştığı bir ekonomik politika uygulanıyor. Bunun karşısında mücadele etmemiz gerekiyor. Yani aslında bizim olanı geri alıp birlikte büyüterek, çoğaltarak, üreterek, eşit bölüşmeyi sağlayarak yeni bir sistem, yeni bir ekonomi modeli yaratmamız gerekiyor. Mahallede gezdiğimiz zaman insanlara bu iktidarın yaşattığı hiçbir şeyi anlatmamıza gerek yok. Herkes çok farkında, herkesin tam hayatının ortasında. Sadece şunu merak ediyorlar biz ne zaman ekmeğimizi kazanabileceğiz? Onlara söyleyeceğimiz şey şu: Bunların tamamen gitmesi gerekiyor. Yok etmedikleri hiçbir şey yok. Kadın, doğa, tarım, düşmanı bir zihniyet. Bu yoksulluğun sebebi savaş, yalan ve rantçı politikalar. Yeni üretim mekanizmaları kurmamız gerekiyor.

İnsanlar umut yorgunu

Kadın yoksulluğu meselesi hep önümüze çıkıyor. Gelecek kaygısı, yaşamı sürdürememe, açlıkla terbiye edilme gibi durumları zaten görüyor biliyorduk. Ama bugün daha geniş, bütün toplumsal kesimlere hitap edebileceğimiz bir ekonomik modelden söz etmemiz gerekiyor. İnsanlar gerçekten umut yorgunu. Bir bıkkınlık var ama bir öfke de söz konusu. Öfke depremle birlikte iyice harlandı. İnsanlar açlıkla, soğukla, ölümle terbiye edildiler. Cenazeler insanların inançlarına, geleneklerine uygun bizimde gömülmedi. Bu ritüellerin hepsinin bir önemi var bu toplumda. Dolayısıyla bunlar derin yara açtı ve bunun öfkesi var. Deprem doğal bir afet ama iktidarın politikalarından kaynaklı bin yıllık felakete dönüştü.”

Eril zihniyete son

Kaya, siyasetteki eril zihniyet ve davranışın karşısında olacaklarının özellikle altını çiziyor. “Bazen bir kadın da eril bir davranış sergileyebiliyor. Siyasette de çok görüyoruz bunu. Asla böyle bir şeye izin vermemeliyiz. Söylediğimiz her sözün, davranışımızın kadın eşitlikçi, özgürlükçü, toplumdaki her bireyi kapsayıcı biçimde olmalı. Bunu başarabiliriz çünkü kadın özgürlükçü bir zeminden besleniyoruz. Doğayı da özgür eş yaşam içinde tanımlayan, kurulmuş olan tüm o ikiliklerin ötesinde toplum olarak biz de doğaya karşı duyarlı olmalıyız. Toplum olarak doğa bizim talan edeceğimiz bir şey değil. Devlet ve toplumlar da yapmamalı. Doğadan kopmak bizim felaketimiz oldu. Kürt toplumu olarak hala biraz daha başarılıyız, bu kodlarımızı kaybetmememiz gerekiyor. Annelerimiz aya bakarak işe başlıyor. Toprağa, suya bakarak dua ediyorlar. Bu kodları taşıyoruz, umarım daha da güçlendiririz.”

Adaylığımı sizinle birlikte öğrendim

Kaya’nın adaylığını birlikte yürüdüğü kadınlar destekliyor. “Ben başvuru yapmadım. Arkadaşlar aradılar. Alandan gelen biriyim. İsmim önerilmiş. Teklif ve başvuru yok. Çok tabandan, çok yerelden gelen biriyim. Sivil toplum içindeki kadınlar tarafından önerilmiş olmak benim için gurur verici. Dosyanızı gönderin dediler. İhtiyaç varsa ben de bu alanda çalışmayı isterim dedim. Diyarbakır 4. sıra adayı olduğumu sizinle beraber öğrendim. Çok zor bir yer siyaset alanı. Eril anlayışın hakim olduğu bir alan ve orada gerçekten kadın hareketinin gücünün olması gerekiyor. Ben Diyarbakır listesine baktığımda beş kadının da kadın hareketinin içinden geldiğini görüyorum. Ve bu beni çok mutlu ediyor. Antep’teki birinci sıra adayı kadın hareketi içerisinden çıkmış. Şırnak ve Urfa keza öyle. Gerçekten kadın özgürlük mücadelesine inanmış, tamamen alandan, sahadan gelen, sorunları çok iyi bilen kadınların bugün bu alanda mücadele vermesi ve ardından da mecliste sürdürecek olması çok kıymetli.

Yanımda olan olmayan bugün cezaevinde, sürgünde olan birçok yoldaşım var, birlikte başladığımız mesela Ayla Akat, Yüksel Baran. Biz birlikte başladık ama ne yazık ki şimdi yoklar. Birlikte büyüttüğümüz bir mücadele. Sadece Rosa Kadın Derneği’nde onlarca kadının emeği var. Onların bugün hepsinin adayıyım ben. Ve büyük onur duyuyorum. Bu partiyi benimsemiş ve yıllardır emek vermiş biriyim. Dolayısıyla bugün temsil etmek hem onur verici bir yandan da büyük bir yük. Bu uykularımı kaçıran da bir şey. Daha iyi nasıl yapabilirim, nasıl güçlendirebilirim. Bir halkın iradesi ve vebalini taşımak çok önemli. Bir halkın sorumluluğu, savaşta evlatlarını kaybetmiş annelerin sorumluluğu. Annelere, çocuklara daha iyi bir yaşam borcumuz var. Bu sorumluluğu alarak onlara borçlanmış durumdayım. Bu toplumda diyalog kurduğumuz her annenin sözünü Meclis’e taşımamız gerekiyor. Bu inançla yürüyüşümü sürdüreceğim.”

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.