Çatımız gökyüzü, sokaklar evimiz

Dosya Haberleri —

Çatımız gökyüzü

Çatımız gökyüzü

  • İktidara yakınlığıyla bilinen Türk-İş verilerine göre bile açlık sınırı 6 bin 890 TL, yoksulluk sınırı 22 bin 442 TL, bekar bir çalışanın aylık yaşama maliyeti ise 9 bin TL oldu. Bu çok katmanlı yoksulluğun en çok ezdiği gruplardan biri ise öğrenciler.
  • Ankara’daki eylemlerde yer alan Kadir Barkın: "Kiraların fahiş fiyatlarda olması, faturaların aldığımız burstan çok daha fazla olması nedeniyle ev de tutamıyoruz. 2 kişilik evlerde 7-8 kişi yaşamaya çalışıyoruz ya da tarikat yurtlarına mecbur bırakılıyoruz."
  • Kocaeli’deki eylemlerde yer alan Eda İbrahimoğlu: "Toplumun öncü, muhalif, dinamik, potansiyel gücü olan gençliğin her türlü yıldırma, taciz, ajanlaştırma, baskı ve gözaltıyla arttı. Fakat gençlik yılmıyor dik, kararlı ve iradeli duruşuyla çok güçlü cevap oluyor."

MİHEME PORGEBOL

Barınma Türkiye’de en büyük sorunlardan biri. Kiralar son bir yıl içerisinde yer yer yüzde 500’e varan oranlarda arttı. Tarihin zirvesinde seyreden enflasyon rakamları ortadayken toplumun büyük çoğunluğu herhangi bir destek almadan veya ek geçim kaynakları yaratmadan ayakta duramıyor. İktidara yakınlığıyla bilinen Türk-İş’e göre bile açlık sınırı 6 bin 890 TL, yoksulluk sınırı 22 bin 442 TL, bekar bir çalışanın aylık yaşama maliyeti ise 9 bin TL oldu. Bu çok katmanlı yoksulluğun en çok ezdiği gruplardan biri ise öğrenciler. Türkiye’de öğrencilerin büyük çoğunluğu herhangi bir geliri olmadan ailesinden aldığı ekonomik destekle okumaya çalışıyor.

Yukarıda belirtilen açlık, yoksulluk ve yaşama maliyetine rağmen 2021-2022 eğitim-öğretim yılı için öğrencilere değer görülen KYK bursu Lisans öğrencileri için 850 TL, Yüksek Lisans öğrencileri için 1700 TL, Doktora öğrencileri için 2 bin 550 TL. Ev kiralarının Türkiye genelinde 3 bin ile 5 bin TL arasında bir ortalamada seyrettiğini düşününce öğrencilerin yaşayabilmesi mucize. Öğrencilerin aldığı burslar yurt ücretleri ve temel giderlerini karşılamaya bile yetmiyor. Bu yüzden de Eylül ayında Türkiye genelinde okullar açılmaya başlarken öğrencilerin barınma krizi daha da görünür hale geldi. Buna rağmen bu soruna dönük yetkililer tarafından atılan herhangi bir adım yok. Türkiye’nin her yerinde öğrenciler barınma ve eğitim hakları için seslerini duyurmaya çalışıyorlar. Sokakta, parklarda, çoğu zaman sağlıklarının ve can güvenliklerinin tehlikede olduğu geçici konaklama alanlarında barınıyorlar. Kimi öğrenciler ise bir araya gelerek hem barınma sorununu görünür kılmaya çalışıyor hem de yetkilileri bu soruna çözüm bulmaya çağırıyor. 

Öğrencilerin önceki talepleri

“Çatımız Gökyüzü” de 16 Eylül tarihinde yaptığı açıklamayla talepleri karşılanana kadar mücadelelerini büyüterek sürdüreceklerini söyledi. Taleplerini de şöyle sıraladı:

* İlk günden itibaren yetersiz kalan 850 TL’lik burs; eğitime, barınmaya ve beslenmeye gelen zamlar karşısında çoktan eridi. Bursumuz yaşanan enflasyon oranında arttırılmalı ve geri ödemeli bir şekilde verilen krediler de birikmiş borçları silinmek üzere bursa dönüştürülmeli.

* KYK yurt ücretlerine yüzde 80 ile yüzde 100 arasında yapılan zamlar derhal geri çekilmeli, yaşam standartları iyileştirilerek barınmanın ücretsiz olmasına dönük adımlar atılmalıdır.

* 2-3-4 kişilik KYK yurt odalarının ranza sistemiyle 8-10 kişiye çıkarılmasını kabul etmiyoruz. Koğuş değil yurt istiyoruz. Yatak kapasiteleri, ranza sistemine geçerek değil yeni yurtlar inşa ederek arttırılmalıdır.

Biz de şu ana kadar Ankara, Kocaeli, Antalya, İstanbul ve İzmir gibi kentlerde “Çatımız gökyüzü, sokaklar evimiz” şiarıyla bir araya gelen Çatımız Gökyüzü adlı gençlik oluşumuyla konuştuk. Çatımız Gökyüzü, eylemlerinin gerekçelerini birçok sosyal, politik ve ekonomik soruna dayandırırken bu sorunların başında da yöneticilerin yaptıkları yolsuzluk ve savaş politikalarını görüyor.

Geçim derdine düşüyoruz

Ankara’daki eylemlerde yer alan Kadir Barkın, “Her geçen gün artan kira fiyatları, faturalar, yurtlara ve yemekhanelere gelen zamlar başta biz öğrenciler olmak üzere toplumun her kesimini çok zorlamakta. Sağlıklı bir yaşam süremiyoruz. Eğitim için geldiğimiz üniversitelerde geçinme derdine düşüyoruz. Üniversiteler tek tek açılıyor. Bu da en temel ihtiyaçlarımızı nasıl karşılayacağımız sorusunu daha da göz önüne getirdi tabi. Her öğrenci yurt başvurularını yaptı fakat sınava milyonlarca öğrenci girerken KYK sadece 200-300 bin kişilik bir kontenjan açıyor” diyerek, yüzbinlerce öğrencinin açıkta kaldığına vurgu yapıyor.

İntihara sürükleniyoruz

Yurtlarda yer olmadığı için ev aramak zorunda kaldıklarını söyleyen Barkın, “Kiraların fahiş fiyatlarda olması, faturaların aldığımız burstan çok daha fazla olması nedeniyle ev de tutamıyoruz. 2 kişilik evlerde 7-8 kişi yaşamaya çalışıyoruz ya da tarikat yurtlarına mecbur bırakılıyoruz. Burada da çok ciddi baskılara maruz kalıyoruz. İntihar eden birçok arkadaşımız var. Göz göre göre intihara sürükleniyoruz” diyor.

Burs değil kredi alıyoruz

“Üniversiteye geldiğimiz an kiralara, doğalgaza, elektriğe zam üstüne zam yapılırken buna karşılık aldığımız bursa komik miktarlarda zam yapılıyor” diyen Barkın, “Bu bursla hem kiramızı hem faturalarımızı hem eğitim materyallerimizi hem de sosyalleşme adına yaptıklarımızı karşılamamızı bekliyorlar. Çoğunlukla burs bile alamıyoruz. Kredi/borç almak zorunda kalıyoruz. Üniversite bittikten sonra yüzbinleri aşan borçlarla karşılaşıyoruz. Yurda yerleşebildiğimiz de ise bu sefer niteliksiz bir barınmayla karşılaşıyoruz. Yetersiz ve hijyenden uzak 2 kişilik odalarda 6/8 kişi yaşamaya çalışıyoruz. Ders çalışma alanlarımızın, kişisel alanlarımız olmayışı bir yana odalarda adım atmak dahi çok zor oluyor” ifadeleriyle bir öğrencinin barınma sorunlarına ışık tutuyor. 

Öğrenciler robotlaştırılmak isteniyor

İzmir’deki eylemde yer alan Murat Boztaş da barınma sorununun politik yönüne dikkat çekerek, “Biliyoruz ki bizler öğrenci gençlik olarak, tarihler boyu hep bir değişkenlerin dönüştürücü gücü olmaktayız. Özgür ve özerk olması gereken, iktidar kaygısının ötesinde kalması gereken üniversitelerde bilimin temsilcileri olmaya adayız. Ancak AKP-MHP iktidarı bilimin, üretimin kendi tekellerinde ilerlemesi ve iktidara hizmet etmesi isteği dolayısı ile üniversitelere ayrı bir eğitim müfredatı veriyor. Mevcut iktidar sahipleri kendi ideolojilerinin topluma hakim olması için üniversitelileri baskı altına alıp, kontrol altında tutma, onun bilim üretici gücünü elinden almaya yönelik çeşitli sosyal, siyasal, kültürel politikalar izliyor. Bunların temelinde de öğrenciyi pasifize etme, robotlaştırma, gündelik geçim kaygılarını yükseğe çıkararak öğrencilerin asıl kimliklerinin ve üretiminin önüne geçmek amaçlanıyor” diye vurguluyor. 

Bu eylem bir ihtiyaç

Üniversiteler de açılıyorken durumun ekonomik, politik ve sosyal yüzünün çok daha göz önüne geldiğini belirten Boztaş, “Bu sebeple biz de sözümüzü kurma gereği duyduk. İktidarın bu anlayışına, öğrenciyi kendisine mecbur bırakma arzusuna karşı bu eylemselliği gerçekleştiriyoruz. Onlara mecbur olmadığımızı, gücümüzün onların ötesinde olduğunun farkına varıp, farkındalık yaratmak için sesimizi yükseltmek ve mücadele etmek zorundayız. Çünkü biz sessiz kaldıkça daha çok gasp ediliyoruz. Bu sebeple böyle bir eylem planı ördük. Barınmanın nitelikli olması yönünde adım atılmadığı sürece de nöbetlerimize, eylemlerimize büyüyerek devam edeceğiz” diyerek, eylemlerinin ne kadar önemli bir ihtiyaç ve zorunluluktan kaynaklandığını söylüyor.

Toplumu yıldırmaya çalışıyorlar

Kocaeli’deki eylemlerde yer alan Eda İbrahimoğlu adlı öğrenci bütün bunların altında mevcut hükümetin tıkanmış savaş politikaları olduğunu vurgulayarak, “Tarihten bu yana ele aldığımızda insanlar en çok açlıkla, yoksullukla soykırımdan geçirilip terbiye edilmeye, sindirilmeye çalışılmış. Bunu da enflasyon, barınamama, günübirlik yaşam kaygısı, kimliksizleştirmeyle kendisini dayatarak sürdürmüş. Toplumu politika yapacak muhalif kimliğinden uzaklaştırıp bahsettiğimiz temel sorunlarla yıldırmaya çalışıyorlar. Akabinde sosyal birey ilişkilerinden yoksun bırakılıp, tek tipleştirilmiş refleksiz bir toplum ortaya çıkarılmak isteniyor” diyor.

Gençlik yılmıyor, dik ve kararlı

Eda İbrahimoğlu, bu durumun aile içine kadar nüfuz ettiğini, bunun da katliamlara, kadın cinayetlerinde artışa, genç intiharlarına ve psikolojik bunalımlara sebep olduğunu söylüyor. Eda İbrahimoğlu, sözlerine şöyle devam ediyor: “Geleceksizleştirmeyle kaygılar artıp, ümitsizlik had safhaya çıkmıştır. Toplumun öncü, muhalif, dinamik, potansiyel gücü olan gençliği ise her türlü yıldırma, taciz, ajanlaştırma, baskı ve gözaltıyla sineye çekme çabaları son dönemlerde daha da belirgin bir şekilde vücut bulmuştur. Fakat gençlik yılmıyor dik, kararlı ve iradeli duruşuyla çok güçlü cevap oluyor. Taleplerimiz karşılanana kadar çatımız gökyüzü düsturuyla mücadeleyi daha geniş kitlelere taşıyıp daha da büyüteceğiz.”

Öğrenciler üniversiteyi bırakmaya zorlanıyor

İstanbul’daki eylemlerde yer alan Rojda Çamur ise bütün bu sorunların kalıcı çözümünün doğrudan muhataplarıyla yapılmış politikalar ve gerçekçi adımların atılmasıyla mümkün olduğunu söyledi. Rojda Çamur, “Sürdürülen savaş politikalarının bir getirisi olarak her geçen gün derinleşen ekonomik krizin barınamama, geçinememe, beslenememe gibi temel yaşamsal sorunları beraberinde getirdiği ve faturasının bizlere kesildiği açık. Öğrenciler bu yükün ağırlığı altında ezilmekte, üniversiteyi bırakmaya aleni bir şekilde zorlanmaktadır. Eğitim giderlerini karşılamak için attığı her adımda yırtık cepten su misali akan parayı bulamamaktan dolayı eğitim hakkından yoksun bırakılmakta” diyor.

Hak arayışından vazgeçmeyeceğiz

AKP-MHP bloğunun sürüklediği bu sefalet düzende yurtlardaki iki kişi kapasiteli odaların altı kişilik kapasiteye çıkarılmasına tepki gösteren Rojda Çamur, “Koğuş sistemli hijyenden yoksun kötü yurt koşullarında kalmaya zorlanıyoruz. Eğitim, hatta yaşamsal masraflardan dahi feragat edip fahiş fiyatlı ev kiraları ve faturalara eğitim sürecini sekteye uğratacak şekilde çalışıp mesai yaparak köle gibi geçinmeye zorlanıyoruz. Yurtlarda barınamayıp ev kiralarının fahiş fiyatlarından ötürü tarikat yurtlarında kalmaya mahkum ediliyoruz. Tüm bunlara karşın sessiz kalmamak ve meşru taleplerimiz yerine getirilinceye değin hak arayışından vazgeçmemek bizleri çözüme götürecek çıkış yoludur” diyor ve mücadele edeceklerini vurguluyor.

Hep beraber direneceğiz

“Topluma ve özelde öğrenciye reva görülen tüm bu talan politikalarına neden sessiz kalmaktayız?” diye soran Rojda Çamur, “Niçin başkalarının harekete geçmesini bekleyip pasifliğimizden ödün vermemekteyiz? Oysa ki sistemin yarattığı bu krizde debelenmemek için var olan ekonomik, politik, sosyal sorunlara çözüm gücü olacak olan öğrencilerin istikrarlı ve kararlı duruşu, birliği ve dayanışmayı sağlamasıdır. Bizler biliyoruz ki iktidarın hırsızlık ve sömürü düzenini yerle yeksan etmek, içinde bulunduğumuz mevcut kaos halini aşmak oturduğumuz yerden taleplerimizi dillendirmemizle, eleştirmemizle gerçekleşmeyecek” diyerek, hep beraber direnmek gerektiğine işaret ediyor. 

Bir tuğlayı da biz çekeceğiz

Antalya’daki eylemlerde yer alan Rojhat Aka da taleplerin yalnızca istemekle karşılanmayacağının bilincinde olduklarını, bunun için kararlılıkla ve inatla eylemlerini sürdüreceklerini belirtirken, “Bu süreç içerisinde AKP- MHP bloğunun yıkılışında bir tuğlayı da biz çekeceğiz. Bu nedenle en ağır haliyle hissettiğimiz ekonomik krizin sonuçlarını bizim değil toprağı, havayı, suyu, doğayı peşkeş çektikleri çete ve bakanlıklar ödemeli diyoruz. Bu haklı taleplerimizi başlatmış olduğumuz Çatımız Gökyüzü nöbetlerine ilk günden beri GBT ve sözlü tacizlerle yıpratılmak istendi ama karşılığını alamayınca son günlerde saldırganca bir tutumla 30-40 kişilik polis, park güvenliği ve bekçilerle birlikte darp ederek, yerlerde sürükleyerek bizleri işkence ile gözaltına aldılar. Akşam saatlerinde başlattığımız nöbetler karakoldan sonra hastanede sonlanıyor. Ama hiçbir şekilde yıldıramayacaklar, nöbetlerimiz taleplerimiz karşılanıncaya kadar devem edecek” diyor.

Gelin beraber sesimizi yükseltelim

Aka, barınma eylemindeki diğer arkadaşları adına bir de kamuoyuna çağrı da bulunuyor: “Tüm arkadaşlarımızın, yurt ve ev bulamayan öğrencilerin, 2 kişilik evlerde 7-8 kişi kalan arkadaşlarımızın, faturalarını kiralarını ödeyemeyenlerin, hijyenik olmayan, sağlıksız koşullardaki yemekhanelere mecbur bırakılan, tarikat ve cemaat yurtlarına mahkum edilip intihara sürüklenen yani milyonlarla paylaştığımı sorunların öznesi herkesi bizimle dayanışmaya, ses yükseltmeye çağırıyoruz.”

***

Çözülmeyen sorun: Öğrenci yurtları

Türkiye’de öğrenci yurtları on yıllardır çözülememiş en büyük eğitim problemlerinden biri. Gerek kapasiteleri, gerek hijyen ve güvenlikleri, gerek yurtların adeta iktidarlar için birer hücre evi gibi işletilmesi, gerek yurt ücretlerinin pahalılığı veli ve öğrencilerin en çok şikayet ettiği konuların başında geliyor. Türkiye’deki ekonomik krizin boyutlarına bağlı olarak bu sene veli ve öğrencilerin en çok merak ettiği konu ise yurt ücretleri. Türk Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın yurt ücretlerinde değişiklik olmayacağına ilişkin açıklamalarına rağmen yurt ücretlerinin 2022-2023 eğitim-öğretim yılında şöyle olması bekleniyor: 

Birinci Tip Yurtlar: 495 TL

İkinci Tip Yurtlar:  540 TL

Üçüncü Tip Yurtlar: 585 TL

Dördüncü Tip Yurtlar: 675 TL

Beşinci Tip Yurtlar: 720 TL

Altıncı Tip Yurtlar: 810 TL

Yurtların depozito ücretleri ise yurtların aylık ücretlerinden yaklaşık yüzde 135 ile yüzde 150 arasında daha yüksek rakamlarda seyrediyor. 

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.