Cezaevleri tabuta dönüştü

Dosya Haberleri —

Türk cezaevleri/foto:AFP

Türk cezaevleri/foto:AFP

  • İnsan Hakları Derneği'nin verilerine göre Türkiye cezaevlerinde 1605 hasta 605 ağır hasta tutsak var. Hasta tutsakların sağlığa erişimi engellenirken, son iki yılda cezaevlerinde ölenlerin sayısı katlandı. Gazetemize konuşan insan hakları örgütü temsilciler, cezaevlerinin kapasitelerinin çok üstünde tutsak olduğunu ve cezaevlerinin bağımsız heyetler tarafından incelenmesi gerektiğine dikkat çekiyor.

ERDOĞAN ALAYUMAT-İSTANBUL

Kanser, kalp, tansiyon ve lösemi. Adını sayamadığımız onlarca hastalıkla boğuşan hasta tutsakların durumu her geçen gün kötüleşiyor. Adli Tıp Kurumu (ATK) tarafından "cezaevinde kalabilir" raporları verilen hasta tutsaklar adeta ölüme terk ediliyor. Devlet denetiminde son 3 ayda 15 tutsak cezaevinde yaşamını yitirirken, hasta tutsakların serbest bırakılması, tecrit politikalarından vazgeçilmesi talepleri ile Amed, Van, İzmir ve İstanbul'da tutsak yakınları adalet nöbetlerine başladı.

26 yıllık esaret

Selim Çiftçi 56 yaşında. 1996 yılında Siirt'in Kurtalan ilçesinde yakalanır. Günlerce süren ağır işkencelerin ardından "Örgüt üyeliği" ve "Örgütün milis faaliyetlerine katılmak" suçlamaları ile Devlet Güvenlik Mahkemesinde (DGM) yargılanır ve müebbet hapis cezasına çarptırılır. 26 yıldır cezaevinde olan Çiftçi, sırasıyla, Siirt, Diyarbakır, Edirne, Tekirdağ cezaevlerinde kalır. Son 6 yıldır Ümraniye E Tipi Kapalı cezaevinde kalan Çifti, cezaevinde olduğu sürede yüksek tansiyon ve şeker hastalığına yakalanır. Cezasının bitimine 4 yılı kalan Çifçi, cezaevinde tedavisi engellenirken, ATK "cezaevinde kalabilir" raporu verdi. 

Cemile Çifçi

Devletin baskısı hiç bitmedi

70 yaşındaki Cemile Çiftçi, 3 haftadır diğer ailelerle birlikte Çağlayanda bulunan İstanbul Adalet Sarayı önünde adalet nöbeti tutuyor. Kardeşinin 26 yıldır suçsuz ve sebepsiz cezaevinde olduğunu belirten Çiftçi, "Devletten hiçbir isteğimiz yok. Ya çocuklarımızı tedavi etsinler ya da onları bize verip biz tedavi edelim" diyerek taleplerini sıraladı. Devlet baskısının üzerlerinde hiç bitmediğini dile getiren Çiftçi, kardeşi yakalandıktan sonra devlet baskısından kaynaklı önce Batman’a ardından İstanbul’a göç etmek zorunda kalır. İstanbul’a göç ettikten birkaç yıl sonra ise köyleri devlet tarafından yakılır ve yıkılır.

Hücrede ölüme terk edildi

Tekirdağ 2 Nolu F Tipi cezaevinde kalan Erdal Özel 17 yıldır cezaevinde tutuluyor. 2006 yılında savcı ve hakimleri taşıyan otobüse yapılan bombalı eylemden sorumlu tutularak İstanbul’un Küçükçekmece ilçesine bağlı Kanarya Mahallesinde bulunan işyerinde gözaltına alınan Özel, gözaltında kaldığı süre içinde ağır işkencelerden sonra tutuklanır. Yargılamalar sonucunda Özele “Devletin birlik ve bütünlüğünü”, “Bombalı eylem yapmak” ve “Örgüt üyeliği” suçlamalarından ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına çarptırılır.

ATK 'cezaevinde kalabilir' dedi

2011’de Bakırköy Akıl ve Sinir Hastalıkları Hastanesine kaldırılan Özel, burada ileri derece şizofreni tanısı konulur. Özel ayrıca ileri derece şeker ve böbrek hastası. 2 yıl boyunca Bakırköy Akıl ve Sinir Hastalıkları hastanesine yatırılan Özel, 2 yılın sonunda cezaevine geri götürülür. Tek kişilik hücrede tutulan Özel, yaşamsal ihtiyaçlarını kendi kendine karşılayamaz durumda olmasına rağmen 2019 yılında ATK “cezaevinde kalabilir” raporu verdi.   

İşkenceye katlandık

Özel’in ablası Kumru Akgül, kardeşinin cezaevinde yaşadıklarını gazetemize aktardı. Kardeşinin cezaevine girmeden önce hiçbir hastalığının olmadığını dile getiren Akgül, cezaevinde gördüğü fiziki ve psikolojik işkencelerden kaynaklı hastalandığını söyledi. Kardeşine keyfi nedenlerle disiplin cezaları verildiğini anlatan Akgül, “Tutsakların gördüğü baskılar son dönemde daha da arttı. Açık ve kapalı görüşlere gittiğimizde bizde bu baskılardan nasibimizi alıyoruz. Her görüşe gittiğimizde cezaevi önünde saatlerce aramalardan geçiriliyoruz. Oda yetmiyor çıplak arama dayatmasında bulunuyorlar. Bu durumu kabul etmeyen aileler görüş gerçekleştiremiyor. Uzun süredir göremediğimiz yakınlarımız için bu işkenceye mecburen katlanmak zorunda kalıyoruz” dedi. 

Kumru Akgül

Ailelerin talepleri

3 haftadır İstanbul Adliyesi önünde gerçekleştirilen Adalet Nöbetine katılan Akgül, taleplerini şöyle sıraladı: “Başta İmralı cezaevi olmak üzere tüm cezaevlerinde tecrit uygulamalarına son verilsin. Hasta tutukluların tedavileri yapılsın ve serbest bırakılsın ve infaz yakma uygulamaları son bulsun.”

Adalet Bakanlığı'nın 2021 yılında açıkladığı verilere göre Türkiye’de 384 cezaevi var. Cezaevlerinin toplam kapasitesi 271 bin 823 kişi. Ancak açıklanan verilere göre 309 bin 558 kişi cezaevlerinde tutuluyor. Kapasitenin üzerinde tutsağın olduğu cezaevlerinde barınma, beslenme, hijyen gibi etkenlerden kaynaklı sağlık sorunları ortaya çıkıyor. Bazı cezaevlerinde ise tuvalet, banyo ve mutfağın bir alanda olması gibi yapısal sorunlardan kaynaklı tutsakların fiziki ve ruhsal sağlığı gün geçtikçe kötüleşiyor.

 605 hasta tutsak ölüme terk edildi

İnsan Hakları Derneği'nin (İHD) verilerine göre Türkiye cezaevlerinde 1605 hasta 605 ağır hasta tutsak var. Ağır hasta tutsakların durumu her geçen gün kötüleşirken, cezaevlerinden gelen ölüm haberlerinin ardı arkası kesilmiyor. Tutsaklar sağılık hakkına erişim noktasında ciddi sıkıntılar yaşıyor. Covid-19 salgının gelmesiyle zaten kötü olan koşullar daha da kötüleşti.

Cezaevi geri gönderiliyorlar

İHD İstanbul Şube Başkanı Gülseren Yoleri, aylarca hastane sevki bekleyen çok sayıda hasta tutsağın olduğunu söylüyor. Yoleri, “Bir mahpusun cezaevi revirine çıkması için önce gardiyanı ikna etmesi gerekiyor. Bunu başardığında cezaevi doktoruna durumunun kötü olduğunu ispatlaması gerekir. Cezaevi doktorunu ikna edip hastane sevki yapıldığında hastanede yaşanan sorunları aşması gerekir. Burada genellikle kelepçeli tedavi uygulamasını kabul etmeyen mahpus tedavisi yapılmadan cezaevine geri gönderiliyor. Tüm bu uygulamalardan kaynaklı durumu ağır hasta mahpusun sağlığı dehada kötüleşiyor bu da beraberinde ölümleri getiriyor” dedi.

Gülseren Yoleri

Uygulamalar kabul edilemez

Pandemi koşulları ile birlikte hasta tutsakların durumunun daha da ağırlaştığını ifade eden Yoleri, hastaneye sevk edilen tutsakların hastane dönüşünde pandemi önlemleri adı altında  tek kişilik hücrede 15 gün karantinada tutulduğunu belirtti. Tutsakların hastane sevklerinin hak ihlaline döndüğünü kaydeden Yoleri, tüm bu uygulamalardan kaynaklı tutsakların hastaneye gitmeyi ret ettiğini sözlerine ekledi.

Yetkililere ulaşılamıyor

Yaşanan hak ihlallerine ilişkin çeşitli girişimlerde bulunduklarını aktaran Yoleri, ancak yetkililere ulaşmadıklarını söyledi. Yoleri, eskiden yaşanan sorunları cezaevi idaresi ile görüşüp bir şekilde çözebildiklerini ancak son 7 yıldır bu durumun değiştiğini kaydetti. “Cezaevlerinde politika yukardan belirleniyor” diyen Yoleri, “Yaşanan en ufak sorunda bile Adalet Bakanlığı muhatap oluyor ancak çoğu zaman bu mekanizmalara ulaşmakta zorlanıyoruz” diye konuştu. ATK’nin bağımsız bir kurum olmadığını sözlerine ekleyen Yoleri, “Hasta mahpusların serbest bırakılması için ATK’nin devreden çıkartılması gerekiyor” dedi. 

Cezaevleri hasta ediyor

Hasta tutsak sayısının artmaması ve var olan hasta tutsakların durumunun daha da kötüye gitmemesi için önleyici tedbirlerin geliştirilmesi gerektiğini vurgulayan Ceza İnfaz Siteminde Sivil Toplum Derneği (CİSST) Destek Merkezi Koordinatörü Jiyan Ay, önleyici tedbirlerin yanı sıra tutsakların sağlık hakkına zamanında ve yeterli düzeyde erişimi sağlanması gerektiğini belirtti. Kimi tutsakların cezaevine girmeden önce çeşitli hastalıklar olduğunu ancak cezaevi koşullarından kaynaklı hastalıklarının kötüleştiğini aktaran Ay, kimi tutsakların ise cezaevinde hastalandığını aktardı.

Denetim yapılamıyor

Salgın sürecinde cezaevinde yaşanan hak ihlallerine dikkat çeken Ay, şöyle konuştu: “Pandemi sebebi ile iki yıl boyunca birçok mahpus revire çıkarılmama, hastaneye sevk edilmeme ya da hastane dönüşü uzun süre karantina koğuşunda tutulmak istememelerinden dolayı tedavileri aksadı. Pandemi için alınan tedbirler azaltılmış olmasına rağmen birçok hapishanede mahpusların sağlık hizmetlerine erişiminde ciddi sıkıntılar var.  İnsanın sağlığa erişim hakkı en temel haklarından biridir ve bunun ihlali sonucu yaşam hakkı da ihlal edilmektedir. Hasta mahpusların yaşadığı sorunların ortadan kaldırılması mümkün ancak yasal düzenlemeler ihtiyacı karşılayacak yeterlilikte olmadığı gibi izleme ve denetlemenin de doğru, düzenli ve yeterli yapıldığı söylenemez.” 

‘STK’ler yetkilendirilmeli’

ATK’nin hasta tutsaklara dönük  tutumunu değerlendiren Ay, son olarak şunları söyledi: “ATK’de görev alan heyetin gerçekleştirdiği görüşmelerin ve muayenelerin süre, yeterlilik, uygunluk ve etik açıdan ne kadar yeterli olduğu konusunda, endişe duymaktayız. ATK, rapor hazırlamada tek yetkili kurum olmamalı. Sağlık meslek odaları ve sivil toplum örgütleri de hapishanelerde bulunan hasta mahpuslar ile görüşme, izleme ve raporlama yapabilmelidir.  ATK’nin düzenlediği raporlar sağlık ve yaşam hakkını ihlal etmektedir. Bu  sebeple bağımsız bir heyet tarafından tekrar gözden geçirilerek hasta mahpusların durumunun raporlanması daha fazla ölümlerin yaşanmaması için hayati önem arz etmektedir.”

Yaşam hakkı ihlal ediliyor

Türkiye 09 Aralık 2003 tarihinde onaylanan Avrupa Konseyi İnsan Hakları ve Biyotıp Sözleşmesi’nin ve AİHM kararlarının gereklerini yerine getirmek ve tüm tutuklulara, hükümlülere uygun nitelikte, adil bir şekilde sağlık hizmeti vermek ve serbest bırakılma dahil olmak üzere tüm haklarına ve özgürlüklerine saygı göstermek zorunda olduğu belirtiliyor. Yine AİHM’e göre devletler sağlık problemleri nedeniyle ölen bir mahpusun ölüm nedenini ve ölmeden önce uygulanan tedavi yöntemini açıklamak zorunda. Tutsağın tıbbi yardıma ulaşımını engelleyen en ufak bir eksiklikte dahi yaşam hakkının ihlali gündeme gelebileceği ifade ediliyor.

Eda Önel

Türkiye birinci sırada

Türkiye bu güne kadar imzaladığı uluslararası sözleşmelerin çoğuna uymuş değil. Özgürlük İçin Hukukçular Derneği (ÖHD) İstanbul Şubesi Yönetim Kurulu Üyesi ve Marmara Bölgesi Hapishaneler Komisyonu Üyesi Eda Önel, Türkiye, Avrupa Konseyi’ne üye ülkelerden olmasına rağmen cezaevlerinde en çok tutuklu ve hükümlü sayısına sahip ve en çok yaşam hakkı ihlalinin yaşandığı ülkelerin başında geldiğini belirtiyor.  

İmralı'da OHAL var

Türkiye cezaevlerinde yaşanan tüm sorunların ana kaynağının Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın tutulduğu İmralı Cezaevi olduğunu belirten Önel, “Özellikle İmralı ada hapishanesinde geliştirilen ve daha sonra diğer hapishanelere de sirayet eden infaz rejimi uygulanmaktadır. OHAL’den sonra ve dünyayı etkisi altına alan pandemiden itibaren bu tecrit hali daha da derinleşmiştir. Mahpusların en temel hakları, OHAL ve pandemi bahanesiyle ihlal edilmiştir. Sağlık sorunları olmayan mahpuslar açısından dahi OHAL ve pandemiyle derinleşen ağır tecrit koşulları altında yaşamlarını idame ettirmeye çalışmak çok zor iken hasta mahpuslar için bu daha da ağırlaşmış ve işkence boyutuna ulaşmıştır” diye konuştu.

Nefes alana disiplin cezası

Hasta tutsakların yaşadığı hak ihlallerine ilişkin sayısızca suç duyurusunda bulunduklarını aktaran Önel,  ancak bu suç duyurularının çoğu takipsizlikle sonuçlandığını söyledi. Önel, kötü muamele, sağlık hakkına erişim ve işkence gibi durumlarda yargının tutsak lehine karar vermek yerine daha çok cezaevi idaresi yada işkenceyi yapan memurlar lehine karar verdiğini kaydetti. Cezaevlerinde son dönemde ciddi baskıların arttığına dikkat çeken Önel, “Mahpuslarla yaptığımız bire bir görüşmelerde keyfi disiplin cezalarının veriliyor. Durum o kadar vahim bir hal almış ki artık mahpus nefes alıyor diye disiplin cezasına çarptırılıyor” diye konuştu.   

Türkiye Avrupa birincisi

Avrupa Konseyinin verilerine göre Türkiye nüfusa oranla cezaevine girişlerde Avrupa birincisi konumunda.  Avrupa Konseyi, 49 üye ülkeye dair tutuklu ve hükümlü istatistiklerine göre cezaevlerinde en fazla 478 bin kişi ile Rusya'da bulunuyor. Rusya'yı 272 bin kişi ile Türkiye ve 87 bin kişiyle İngiltere takip ediyor.

Kişi başına düşen tutuklu ve hükümlü sayısında da ilk sıra yine Rusya'da her 100 bin kişiye 328 tutuklu düşerken bu oran Türkiye'de 325, Gürcistan'da 232 ve Azerbaycan'da 216. Avrupa ortalaması ise her 100 bin kişiye 102 kişi düşüyor.  Bu da Türkiye'de cezaevinde bulunan kişi oranının Avrupa ortalamasının üç katından yüksek olduğunu gösteriyor.

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.