CHP iktidarı istiyorsa Kürt sorunuyla yüzleşmeli

Dosya Haberleri —

HISYAR OZSOY

HISYAR OZSOY

  • Halkların Demokratik Partisi (HDP) Dış İlişkiler Komisyonu Eşsözcüsü Hişyar Özsoy, “Doğu Masası” kuran ve 5-8 Eylül’de Hewlêr’e heyet gönderen Cumhuriyet Halk Partisi’nin (CHP) güncel Kürt siyasetini değerlendirdi.

BARIŞ BALSEÇER

 

Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Genel Başkan Yardımcısı Oğuz Kaan Salıcı başkanlığında bir heyet, 5-8 Eylül günleri arasında Kürdistan Bölgesel Yönetimi’nin başkenti Hewlêr’de birtakım görüşmeler gerçekleştirdi.

AKP-MHP faşist iktidar blokunun HDP’yi tasfiye politikaları çerçevesinde geliştirdiği siyasi soykırımlar, Kürt kazanımlarına yönelik savaş kararları ve kayyum atamalarına destek veren, Kürtlerin ve Kürdistan’ın inkarına dayalı devlet politikasını günümüze kadar devam ettiren CHP’nin Hewlêr ziyareti, bazı tartışmaları da beraberinde getirdi.

Halkların Demokratik Partisi (HDP) Dış İlişkiler Komisyonu Eşsözcüsü Hişyar Özsoy, “Neden şimdi?” sorusunun ziyaretin bağlamını anlamak için önemli olduğunu belirtti.

Özsoy’la CHP’nin Hewlêr ziyaretini ve güncel Kürt siyasetini konuştuk.

 

Kürt inkârının mimarı CHP, ne oldu da Hewlêr’e giderek Kürdistan Bölgesel Yönetimi’ni ziyaret etti?

“Neden şimdi?” sorusu, bağlamı kurmak açısından önemli; çünkü CHP, yüz yıllık Kürt sorununun ortaya çıkışının müsebbibidir. Yani karşımızda Kürt sorununun ortaya çıkmasına vesile olan “cumhuriyetin kuruluş ideolojisini” temsil ettiğini iddia eden bir CHP var. CHP, 1991’den sonra defakto, 2003’ten sonra ise resmi olarak tanınan Kürdistan Bölgesel Yönetimi ile ilk defa resmi düzeyde görüşmede bulunuyor.

Bu, CHP açısından çok gecikmiş bir ziyaret ve umarız bir sonraki ziyareti Kılıçdaroğlu gerçekleştirir. Kimse Güney Kürdistan’a gittiği için bir şey kaybetmiyor. Sonuç itibariyle dünyanın tanıdığı, Irak Anayasası’nda da tanınan bir Kürdistan Bölgesel Yönetimi var.

İlk etapta benim yorumum, aslında CHP’nin Erdoğan sonrası döneme hazırlandığı yönündeydi. Bu ziyaretin ilk aşamasını Erdoğan sonrasına hazırlık olarak yorumlamak mümkün. Güney hükümetinin Erdoğan sonrası ile ilgili çekinmesine gerek olmadığı, kendilerinin ilişki kurmaya hazır olduğu mesajını verdiler. Öte yandan CHP Genel Başkan Yardımcısı Oğuz Kaan Salıcı’nın da olduğu bir heyet, yaz boyunca Kuzey Kürdistan’ı da gezdi. CHP, bir şekilde Kürtlerle daha farklı bir ilişki kurmak gerektiğini biliyor; Erdoğan karşıtı muhalefetin liderliğine soyunmuş durumda ve hükümet olmaya hazırlanıyor. Ziyareti bunun bir adımı olarak görüyorum.

Doğrusu, hem zamanlaması hem de bağlamına bakıldığında bu ziyareti, “cumhurbaşkanlığı seçimlerinin ikinci turuna oynamak” olarak da değerlendirebiliriz.

Öte taraftan geçmişten beri devletle bağı olan Kürdistan’daki kimi aşiretlerin de CHP ile bağ kurmaya çalıştığını basından biliyoruz. Bütün bunları yan yana getirdiğimizde şunu söyleyebiliriz: CHP Hewlêr’e giderek bir anlamda, “Erdoğan’la çok yakın ilişkileriniz var ama Erdoğan sonrası döneme ilişkin fazla kaygılanmanıza gerek yok. Biz gelirsek de sizinle diyalog içinde olacağız” mesajını veriyor; dolayısıyla seçimlerde de en azından Barzani ve ailesinin Kuzey Kürdistan’daki etkisini nötralize etmeye çalışıyor. Ziyareti böyle bir adım olarak da okumak mümkün.

CHP’yi de homojen düşünmemek gerekiyor. Taktik düzeyde de olsa belli ki CHP’nin gördüğümüz ve de görmediğimiz bütün yüzleri, bir blok olarak, Kürtlerle ilişki kurmadan Türkiye’de iktidara gelemeyeceklerini biliyor.

 

CHP’nin Güney Kürdistan ziyaretini seçim hazırlığı olarak ele alsak dahi Türkiye’deki seçimde oy kullanacak Kürtler, Güneyli Kürtler olmayacak. Savaş sürecinden beri HDP’yi siyasi arenadan silecek tüm politikalara destek veren bir CHP var. Öte yandan Kürt halkı, iradesinin Abdullah Öcalan olduğunu söylüyor ve sorunun çözüm iradesinin İmralı olduğunu gösteriyor. Buna rağmen neden tercihleri Barzaniler ile görüşmek oluyor?

Kuzey ve Güney Kürt güçleri arasında hepimizin de bildiği gibi çok fazla çelişki ve gerilim var. Bu çelişki ve gerilim, bazı dönemlerde “iç savaş” diyebileceğimiz noktalara da evrildi. Kürtlerin bu iç çelişkilerine rağmen Güney Kürdistan’a yönelik herhangi bir saldırı durumunda Kuzey Kürtlerinin olağan tepkisi “sahiplenme” olur.

CHP, Kürt sorununun çözümüne dair hala 89’da hazırladığı plandan bahsediyor. 30 yıl geçmiş, binlerce insan ölmüş ama CHP çözümden yana bir adım bile atamamış durumda. Şimdi “Doğu Masası” diyorlar ve bir de Hewlêr ziyaretleri var.

Kürdistan Bölgesel Yönetimi ile AKP arasında kurulan ilişki, sadece Erdoğan ailesiyle kurulan bir ilişki değildir. Orduyla da ilişki kurulmuş durumda, ki eskiden beri bu ilişki mevcut. Bu bağlamda CHP, Erdoğan sonrası sürece hazırlanırken diğer taraftan da, “Kürtlerle başka ilişkiler de geliştiriyoruz” imajı vermeye çalışıyor. Bu, beklenti yaratmak, algı üretmektir.

Aşiretlerle görüşen, Hewlêr’e ziyarette bulunan bir CHP, ister istemez Kürtlerde “CHP ne yapmaya çalışıyor?” sorusuna neden oluyor. Görüştükleri aşiretler CHP’ye destek vereceklerini söylediler ki, bu aşiretler devletin derininde neler döndüğünü bilen kesimlerdir, kolay kolay ittifak değiştirmezler. Gemi batıyor da insanlar CHP’ye mi geçiyor? Bu da akla gelen bir diğer soru. CHP Kürdistan’dan vekil çıkarmak istediğini dile getirdi ama hepimiz biliyoruz ki Türkiye’de iktidar olmak isteniyorsa Kürtlerden kısmi de olsa destek alınmalı.

HDP’ye oy veren kitle, son derece politik bir kitledir ve CHP’nin Kürdistan’da HDP’den oy koparmasının imkanı yoktur. CHP de bunu biliyor. Kürtler arasında bir de KDP ve dolayısıyla Barzanilere daha yakın olan aşiretler ya da sırf iktidar olduğu için iktidar partisine oy veren Kürtler var. Dolayısıyla CHP, şu anda “Kürdistan’da devleti ben temsil edeceğim” diyor ve devlete oy veren Kürtlerin oylarına talip.

 

Şimdiye kadar Kürtlere yönelik tüm savaş kararlarını onaylayan CHP için Kürtler neden bir anda önemli konuma geldi? Ayrıca hem iktidar ama hem de muhalefetin Kürtlere dönük son dönemdeki politikalarını nasıl ele almak gerekiyor?

Herkes biliyor ki seçimin ikinci turunda Kürtler, en belirleyici güç olacak. Bu, Kürtlerin genel olarak Ortadoğu’da ve özelde Türkiye’de edindikleri güçlü pozisyonlarıyla ilgilidir. Kürtler, seçim sonuçlarını tayin edecek noktada.

Biliyorlar ki Kürtler olmadan Türkiye’de ileride bir siyasal denklem kurup iktidara gelmek de mümkün değil. Dolayısıyla seçimler yaklaşırken Kürtlere yönelik bu tür girişimlerin artması çok da şaşırtıcı olmaz. Kürtlerin ve dolayısıyla HDP’nin seçimlerdeki ağırlığı nettir. Sanırım her iki blok da cumhurbaşkanlığı seçimlerinin ilk turunda bir sonuç çıkmayacağını biliyor, ikinci tura hazırlanıyorlar. İkinci turda da herkes, Kürtler üzerinden kozlarını paylaşmaya çalışacak.

Erdoğan’ın son 5-6 yılı, deyim yerindeyse resmen Kürtlere kan kusturmak üzerinden yürüdü fakat dikkat ederseniz Diyarbakır’a gittiğinde yaptığı açıklamada, “Çözüm sürecini biz bozmadık, hala aynı yerdeyiz” dedi. Kürt sorununun çözümünü oya endeksleyen pragmatist bir yerden konuşmaya başladı. Erdoğan, “CHP ve İyi Parti’ye kıyasla en azından benim yürütmeye çalıştığım bir süreç oldu” diye düşünüyor ve dolayısıyla, “Kürtler, CHP, İyi Parti ve benim aramda bir tercih yaptıklarında bana oy vereceklerdir” diyerek bunun üzerinden siyaset yürütüyor.

CHP, kısa bir süre önce de Kürt sorununun çözümüne dair  bir “Doğu Masası” oluşturdu. Halen Kürt ve Kürdistan diyemeyen CHP, “Doğu Masası” kurmuş. Bu masa, “doğu” kelimesi itibariyle İsmet İnönü döneminin Şark Islahat Planı’nı hatırlatıyor. Sorunun Kürtlükle, ulusallıkla ilgisini kuramıyor. Onlar da bu Doğu Masası projesiyle Kürtleri medenileştirmeye mi çalışacaklar, yoksa bir şekilde Kürt sorunuyla daha siyasal, daha barışçıl bir yerden angaje olabilmek için bir zemin mi yoklayacaklar göreceğiz.

 

HDP ile, dolayısıyla Kuzey’deki Kürtlerle yan yana gelmeyen CHP, Güney’deki Kürtlerle neden rahatlıkla görüşebiliyor?

Güney’deki Kürtlerle Erdoğan ve ekibi de görüştüğü için CHP de rahatlıkla gidip görüşebiliyor. İktidar bloğundan bir eleştiri geldiği anda “Siz daha çok görüşüyorsunuz” diyeceklerdir. Hewlêr’e gittiler diye Erdoğan onları “vatan haini” ilan etmiyor çünkü AKP oraya sıklıkla gidiyor.

Dolayısıyla CHP, sınırın kuzey tarafında ismi ucube ama içeriğini çok fazla kestiremediğimiz Doğu Masası’yla bir süreç ilerletiyor. Sınırın diğer tarafı, yani Güney Kürdistan’a resmi düzeyde gidip, “Biz sizinle görüşüyoruz, yarın iktidar olursak da sizinle görüşeceğiz” diyor. Barzani’nin eskiden beri Erdoğan’a olan desteğini kırmaya çalışıyorlar. Hatta HDP ile mücadele ettiği dönemde de Erdoğan’ın Güney’den destek istediği ve dönem dönem bu desteği aldığını da tüm kamuoyu biliyor.

 

CHP, bu ziyareti içerisindeki ulusalcılara rağmen mi gerçekleştirdi?

Evet; CHP, bu ziyareti içindeki ulusalcılardan destur alarak gerçekleştirmiştir. Şu ana kadar CHP’nin Hewlêr’e gidememesinin sebebi, AKP ve MHP’nin kurduğu faşizm değildir. Kendi iç dinamikleri yüzünden, ulusalcı oldukları için, Kürt ve Kürdistan’la bir türlü yüzleşemedikleri için gitmiyorlardı.

Niyet okumak üzerinden bir analiz de yapabiliriz ama niyetlerinden bağımsız olarak CHP, Kürdistan Bölgesel Yönetimi’ni ziyaret etmiştir ve bundan geri dönüş yoktur. Bu adımı 20 yıl sonra ancak atabildiler. Diplomatik olarak okursak CHP, Barzanilere, “Erdoğan’ı desteklemek zorunda değilsiniz, biz de burdayız” diyor. Bu adımı CHP’nin ulusalcı kanadının onayını, olurunu almadan attığını düşünmek hayalperestlik olur.

 

2015’te başlayan savaş süreciyle birlikte AKP’nin “ulusalcılar” ile ittifak kurduğu söylendi. Eğer CHP ulusalcılardan “destur alarak” bu ziyareti gerçekleştirdiyse AKP’nin oluşturduğu bu ittifakın dağıldığını da düşünmek gerekiyor mu?

Kürt sorununda ortaklık kurdukları bir gerçek ama birçok konuda çatışan, çelişen güçler bunlar. Hem CHP içerisinde hem iktidarın kendisi içerisinde çatışmalar söz konusu. Kürtler konusunda uzlaşıyorlar ama Türkiye’nin birçok ilişkisi konusunda bu güçler ve yapılar arasında ciddi rekabet söz konusu. Örneğin Suriye politikasında AKP ile CHP neredeyse taban tabana zıt bir noktada. Kıbrıs konusunda CHP, AKP’nin siyasetini beğenmiyor ve daha milliyetçi bir politika izlenmesini, daha sert olunmasını istiyor. Ama söz konusu Kürtler olduğunda orada birleşiyorlar.

Kürtlüğe karşı, Kürtlerin Ortadoğu ve Türkiye’deki kazanımlarına karşı kurulan anti-Kürt ittifakı söz konusudur.

 

“Çözüm sürecinin” sonlandırılması ardından Türk devletinin Kürtlere karşı aldığı tüm savaş kararlarına evet diyen bir CHP söz konusu. Dokunulmazlıkların kaldırılması konusunda Kılıçdaroğlu, “Anayasaya aykırı ama evet diyeceğiz” demişti. Bunlara bağlı olarak bu ziyareti aynı zamanda Kürt sorununa dair devletin aldığı savaş kararlarının devam ettirilmesi olarak da okumak gerekmiyor mu?

Devleti homojen bir yapı olarak görüp total bir tanımla yaklaşmamak gerekiyor. CHP’nin devletin kimi odaklarından onay almadan Kürdistan Bölgesel Yönetimi’ni ziyaret etmesi bana mümkün gelmiyor. CHP’nin ulusalcı geleneği, CHP içerisindeki ulusalcıların gücü düşünüldüğünde, “30 yıldır Hewlêr’e gitmeyen CHP neden şimdi bu ziyarette bulundu?” sorusu önemli oluyor. CHP, bu resmi ziyarete kadar fiiliyatta tanımadığı Kürdistan Bölgesel Yönetimi’ni resmi olarak tanımıştır. Anlaşılıyor ki CHP, kendi içindeki özellikle devlet aygıtıyla ilişkili olan kesimlerden - dönem dönem CHP siyasetine de yön veren kesim - destur alarak bu ziyareti gerçekleştirmiştir.

 

CHP içindeki bu yapı veya güç kimlerden oluşuyor?

Bu güç Parti Meclisi’nin tümü “hayır” dediği halde CHP’ye dokunulmazlıklar konusunda “evet” oyu kullandıran güçtür. CHP, mecliste kayyumlar meselesini Anayasa Mahkemesi’ne götüreceği sözünü vermişti. İlgili kararnameyi AYM’ye götürdü ama “kayyum maddesine” AYM’de itiraz etmedi. CHP’deki bu bahsini ettiğimiz mantık, yeni anayasa çalışması yapılacağı zaman MHP ve AKP ile aynı masaya oturup HDP’yi dışarıda tutan mantıktır.

 

CHP’nin somut olarak Kürt sorununun çözümündeki planı nedir peki?

CHP’nin Türkiye’deki Kürt sorununun çözümüne dair son dönemde iki söylemi var. Birincisi, “Kürt sorununu biz çözeriz”; ikincisi ise, “Parlementoda çözeriz”. Bunlar dışında bir şey söylemiyorlar.

“Kürt sorununu parlementoda çözeriz” söylemi, topu taca atmaktır. Bu, sadece bir parlamento meselesi değildir.  Parlamento, yoğunlukla milliyetçilerden ve ulusalcılıkta birbiriyle yarışanlardan oluşacaktır. Kürt sorunu, bir hükümet, devlet meselesidir. Parlamento, sorunun çözümünde gerekli yasaları yapar ama Kürt sorununun çözülebilmesi için devlet ve hükümetin çok güçlü bir siyasi irade ortaya koyması gerekiyor. Şahsi kanaatim, CHP’nin sorunun çözümüne dair bir siyasi irade ortaya koymaktan henüz uzak durduğudur.

Yüz yıldır Kürtleri ve Kürdistan’ı inkar etmiş CHP’nin bu ziyaretini elbette hiçleştirmemek gerekiyor ama ona çok anlam da yüklememek gerekiyor. Bu, geç kalınmış bir ziyarettir ama onlar için bir şekilde Kürt inkarıyla yüzleşmek konusunda bir fırsattır. CHP belli bir değişim yapmak istiyorsa bunu teşvik etmek lazım.

CHP Kürt sorununun çözümünde ciddiyse öncelikli olarak Hewlêr’le değil Amed ile ne konuşacağını belirlemelidir. Öyle ürkekçe de konuşmamalı. Kürtlerin yüzde 60’ı Türkiye sınırları içinde yaşıyor. Asıl sorunları da Güney’deki Kürtlerle değil Türkiye’deki Kürtlerle. Kırk yılı aşkındır kanın durmadan aktığı bir savaş söz konusu. Dolayısıyla arka kapıdan dolanarak, muhatapları görmezden gelerek Türkiye’de Kürt sorununun çözülmesi mümkün değil.

Kılıçdaroğlu’nun “Efrîn’de Türk askeri güzel şeyler yapıyor” gibi cümleler kurmaması, sınır ötesi savaş tezkerelerine “evet” dememesi gerekiyor. Rojava konusundaki tavrını da değiştirmesi gerekiyor. Keşke CHP, Kobanê’ye, Qamişlo’ya da gitse; ama Erdoğan ve MHP’nin gözüyle bakmaya değil, orada yaşayan halkları dinlemeye gitmelerini isteriz. Efrîn’deki işgali gidip görsünler isteriz. CHP, bu işgalle nasıl hesaplaşacak, bilemiyorum. Ayrıca Türkiye’deki Kürtlerle ilgili projelerini de yavaş yavaş belirginleştirmeleri gerekiyor. Herkesin beklediği budur.

 

Biraz önce sistem içi partilere oy veren Kürt aşiretlerinden bahsettiniz. Bunların bu tutumunun sebebi nedir sizce?

Refah, CHP, Anavatan ve AKP; eskiden beri bu partiler, sadece birer parti oldukları için değil, devleti temsil ettikleri için Kürtlerden oy aldılar. İstihbaratıyla, iş çevreleriyle ve böyle başka çevrelerle geliştirilen ilişkiler, devletle kurulan ilişkilerdir. Söz konusu aşiret liderlerinin dünya görüşleri, fikirleri değişmedi. Bana göre CHP’ye destek verilmesinin temel nedeni de devleti temsil edecek yeni bir hükümetin ortaya çıkma ihtimalidir.

 

Kürt sorununu var eden devlet aklının mirasçısı CHP, bu algı ve imajla Kürtlerden ne kadar oy alabilir?

Kürtlerin CHP aklına güvenmemek için çok fazla sebebi var. Bugün Ortadoğu’da Kürt sorununun bu kadar derinleşmesinin sebebi, cumhuriyetin kuruluş ideolojisi olan CHP mantığıdır. CHP, tam da bu mantıkta olduğu için oy oranı yüzde 25’lerde çakılmış durumda.

Aklı başında herkes biliyor ki Kürtlerle başka bir ilişki kurulamazsa siyasette iddialı olunamaz. Bunu 2019 yerel seçimlerinde HDP’nin taktiksel hamlesinde de gördük. Kürtler, “Erdoğan karşıtı ittifak (CHP, İyi Parti) belirgin oranda Kürt politikalarını dönüştürmezse, yeni bir konsept ortaya çıkarmazlarsa verecek bir kredimiz yok” diyor.

Dikkat edilirse Kürt sorununun çözümünde irade ortaya koyamayanlar, hep sembolik birtakım mesajlar veriyor. Muharrem İnce, Demirtaş’ı cezaevinde ziyaret eder, ertesi gün Hakkari’ye gider. Doğu Masası kurulur ve Hewlêr’e ziyarete gidilir ya da Binali Yıldırım Amed’e gelir ve orada “Kürdistan” der. Kürtlerin karnı, bu tür sembolik çıkışlara tok. Bunun üzerinden algı ve beklenti yaratmaları kesinlikle mümkün değil. Bu açıdan Irak’ta, Suriye’de, Türkiye’de Kürtleri hesaba katmadan hiçbir denklem, hiçbir siyasi istikrar kurulamaz, kimse kuramaz.

CHP eğer hükümet olma konusunda ciddiyse, ortaklarıyla birlikte Kürt ve Kürdistan gerçekliğiyle yüzleşmek, hesaplaşmak; bu konuda çok büyük bir siyasal özeleştiri vermek durumundadır. Bunları yapana kadar Kürtlerin beklentiye gireceklerini düşünmüyorum; çünkü Kürtler, CHP’nin kurucu mantığını, Kürt sorununu ortaya çıkaran mantığını dönüştürmeden Kürt sorununu çözme iradesi ortaya koyamayacağını biliyor.

Belirtiğim gibi Hewlêr ziyaretini de daha çok taktiksel bir girişim olarak görüyorum ama umuyoruz ki CHP, bu tür taktiksel girişimler sonucunda Kürt sorununun, Kürdistan realitesinin ne kadar büyük olduğunu görür ve buna göre bir strateji oluşturur.

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.