Cumhuriyet Kürt'ü de tanısın

Tuncer Bakırhan
- DEM Parti Eşbaşkanı Tuncer Bakırhan, "Cumhuriyetin demokratikleşmesini istiyoruz. Cumhuriyet, Kürt'ü de tanısın ve eşit yurttaş olarak görsün" dedi.
Mûş'ta konuşan DEM Parti Eşbaşkanı Tuncer Bakırhan, bu sürecin DEM Parti ve AKP arasında değil, devlet ve hükümet ile 86 milyon insan arasında yürüyen, kadim kardeşliği ve eşitliği sağlayacak bir süreç olduğunu söyledi.
DEM Parti Eşbaşkanı Tuncer Bakırhan, Mûş’ta “Tarımsal krize karşı çiftçilerle buluşuyoruz" programına katıldı. Mûş Belediyesi konferans salonunda düzenlenen buluşmaya çok sayıda çiftinin yanı sıra sivil toplum örgütleri temsilcileri de katıldı. Bakırhan, Mûş’un "Türklerle Kürtlerin kader birliği yaptığı" önemli bir merkezlerden biri olduğunu savunarak, "1071’de kurduğumuz kader ortaklığı bin yıl sonra demokratik bir şekilde yeniden güncellenerek, bu kadim ortaklığın demokratik bir zemine kavuşması gerekiyor" dedi. DEM Parti olarak yeni sürecin başarıya ulaşması için hassas bir yaklaşım sergilediklerini ifade eden Bakırhan, "Yüreğimiz acı tutsa, kayyumlar atansa, binlerce arkadaşımız cezaevinde olsa bile bu süreç ilerlesin istiyoruz. Bu süreç, cezaevlerini boşaltacak, yüreğimizdeki acıları soğutacak. Bu süreç başarıya ulaşırsa çiftçimiz, tarımla uğraşan arkadaşlarımız elektrik desteği alacak, gübre desteği alacak, mazot desteği alacak. Türkiye’nin bütçesi savaşa ve çatışmaya gitmeyecek. Onun için bu süreç DEM Parti ve AK Parti arasında yürüyen bir süreç değil. Devlet ve hükümet ile 86 milyon insan arasında yürüyen, kadim kardeşliği ve eşitliği sağlayacak bir süreçtir” diye konuştu.
Nifak tohumları ekenler
Her zaman olduğu gibi nifak tohumları da ekenlerin olduğuna işaret eden Bakırhan, şöyle devam etti: "Barıştan rahatsız olanlar da var. Hiçbirimizin çocuklarının yaşamını yitirmediği, annelerimizin dizlerinin bağı çözülmediği bir sürece itiraz edenler de var. Biz tarihi fırsat olan barışı tartışmaya çalışırken birileri çıkmış 'Lozan tartışılıyor, devlet bölünecek, devlet battı, bitti' diyor. Devleti batıran, cumhuriyeti yok eden bir anlayış yok. 100 yıl önce birlikte kurduğumuz cumhuriyetin demokratikleşmesini istiyoruz. 100 yıl önce dedelerimizin birlikte mücadele ederek emek verdikleri bu cumhuriyet, Kürt'ü de tanısın, Kürt'ü eşit yurttaş olarak görsün, Kürt'e de kardeşi gibi yaklaşsın. Sakarya’da yapmış olduğu yatırımların bir bölümünü bu yoksul Muş’un köylerinde yapsın. Bazıları, barış ve demokrasi bu ülkenin geleceğiyken dinamitlemeye çalışıyor.
Kalıcı barışa odaklanın
Bugün silahların sustuğu, barış ihtimalinin olduğu bir eşikte duruyoruz. Bu kutlu eşikte hala çatışmayı körükleyenler bilmelidir ki; karşı çıktıkları eşitlik ve barış hukukudur. Tarihi gelişmelere herkes kendi siyasi perspektifinden yaklaşabilir ve farklı yorumlar getirebilir ama asıl odaklanmamız gereken kalıcı bir barış imkanı, cumhuriyetin demokratikleşmesiyken birileri başka şeyler yapmaya çalışıyor. Geçmişin kısır döngülerine artık hapsolmayalım. Bugün ve yarın için toplumsal kesimlerin kendini eşit ve özgür hissedeceği bir Türkiye’yi birlikte inşa edelim.
'İnsanlar ölsün' demektir
Tarihsel bağlamlar üzerinden barış çabalarını sabote etmek, 100 yıllık paranoya ve korkuları Türkiye halkının önüne koymak 'barış olmasın, insanlar ölsün' demenin başka bir adıdır. Bizler odağımızı kaybetmeyelim. Ayrıntılarla boşa vakit harcamayalım. Odağımız Kürt meselesinin barışçıl çözümüne imkan sunan silahsızlanmayı selametle gerçekleştirmek ve ülkemizi demokratik hukuk devleti yapmaktır. Bunun için bu süreci büyük bir sabırla, büyük bir mücadeleyle devam ettireceğiz. Her birimizin üzerine düşen asıl vazife barışı inşa etmek, kapsayıcı bir dil kurmak, toplumun hassasiyetlerine göre hareket etmektir. Herkesi kutuplaştırıcı söylemlerden uzak durmaya, sağduyulu bir dille bu süreci sahiplenmeye davet ediyorum.
Hataları tekrar etmeyelim
Türkiye’yi güçlü ve istikrarlı yapmanın yolu cumhuriyeti demokratikleştirmek, Kürt meselesini demokratik yollarla çözmek, geçmişteki hataları tekrar etmemektir. Kürt'ün diline, kimliğine ve inancına uygun, aidiyet duygularıyla bağlı olduğu sistem inşa edilmeli. Eğer barışı gerçekleştirebilirsek tarımı, üretimi, istihdamı, bereketi ve bolluğu kendi coğrafyamıza getirebiliriz. Çatışmalı ortam hepimize açlık ve yoksulluk getirdi. Ekonomide kriz getirdi. Çatışmalı süreç bizden alınan vergilerin silaha, topa ve tüfeğe gitmesine sebebiyet verdi. 40 yıllık çatışmalı süreç Türkiye’nin 2-3 trilyon dolarını emdi. Eğer bugün emekliler 12-14 bin lira alıyorsa bu çatışmalı süreçten dolayıdır. Eğer 22 bin lira asgari ücretle insanla ev kiralarını bile ödeyemeyecek şekilde perişan halde yaşıyorsa bu çatışmalı süreç sebebiyledir. Çatışmaya giden milyar dolarları çiftçiye ve emekçiye, ezilenlere ve yoksullara hizmet olarak göndermek hepimizin boynunun borcudur.” MÛŞ