Dağlar da dipten gelir
Merwan ZERDEŞT Haberleri —
- Şengal Dağı, Zagroslar’ın en batıdaki ve izole kalmış öncü kıvrımlarından biri. Jeolojik olarak öncü ama aynı zamanda en batıda, uzakta ve yalnız. Peki yer bilimiyle değil, sosyal bilimlerle ele alırsak nelerle karşılaşırız?
MERWAN ZERDEŞT
Evrensel tüm varoluşlar, özünde oluşum ve çözülme süreçleri arasındaki zamanda gerçekleşen olaylara dayanır. Her şey, bir kesişme veya ayrışma, buluşma veya çakışma, kabarma veya dinmeye dayanır. İlya Ehrenburg, 'Dipten Gelen Dalga' isimli nehir roman üçlemesinin son cildini yazarken, salt büyük bir edebi eserin yaratıcısı değildi. İki büyük dünya savaşına tanıklık etmiş, 'Büyük Anayurt Savaşı’nda savaş muhabirliği yapmış biri olarak savaş dönemi ve savaş sonrası yaşanan tüm altüst oluşları, dipte olup bitenleri, dipte kesişen hayatları ve dipten yükselenleri görmüştü. Tüm olayların içinde ve aynı zamanda üstende biri olarak…
Nasıl ki metafizik alan (edebiyat, sanat ve kültür) toplumsal hafızanın ve bireysel yaratım gücünün derinliklerinden/diplerinden gelişiyorsa fiziki oluşumlar da diplerden/derinlerden gelerek yükselir. Bu da toplumsal veya bireysel levhaların hareketliliğini ifade eder. Dış kabuğu oluşturan levhalar hareketlenir, birbiriyle çakışır ve iç kabuk (insanın yaratım gücü ve alanı) açığa çıkar. Yani levha tektoniği, yalnızca yer bilimi ile sınırlı değil, toplum bilimini/insan bilimini de bir düzeyde anlatabilir.
Bir dağın kökü ve yüksekliği
Dağlar da (volkanik dağlar dışında) deniz ve okyanus tabanlarından, yani yeryüzünün derinliklerinden yükselir. Dünyanın katı dış kabuğunu oluşturan levhaların hareketi, dağların yükselmesini sağlar. Dipten yalnızca dalga değil, dağ da yükselir. Bu dağların görülen yükseklikleri, onların kökünü tarif edemez. Everest Tepesi deniz seviyesinden yaklaşık 9000 metre yüksektedir fakat dağın kökü, yerkabuğunun altına doğru 30-60 km’ye kadar uzanır. Bu dağın köküdür ve göremeyiz, sökmedikçe göremediğimiz ağaç kökü gibi. Kökler, derinlikler ve yükselmeler…
Şengal Dağı, 1465 metre yüksekliğiyle mütevazi bir dağ, yine de jeolojiye göre; dağ kökü 3 km’den az olmamakla birlikte 10 km’ye kadar inebilir. Peki bir dağın kökünü ve yüksekliğini, yer bilimi ile değil, sosyal bilimler ile ele alırsak nelerle karşılaşırız? Kıtaların çakışması ve levhaların hareketi sonucu doğan dağlar, toplumsal ve siyasal hareketlerin, çakışmaların, çatışmaların ve direnişlerin sonucunda hangi yeni anlamları yüklenir? Dağlar aynı mı kalır? Sümer, Asur, Akad ve Babil dönemindeki Şengal Dağı ile Êzîdîlerin kutsal çıralarının yakıldığı, güneşe duaların okunduğu dağ aynı dağ mıdır? Saddam Hüseyin’in boşalttığı, DAİŞ’in saldırdığı, PKK gerillalarının ise koruduğu dağ aynı dağ mıdır?
Şengal Dağı: Öncü ve yalnız
Musul Ovası’nın tümüne hâkim olan Şengal Dağı, jeolojik olarak 50-60 milyon yıl yaşında ve Zagros Dağları silsilesine bağlıdır, Zagroslar’ın en batıdaki ve izole kalmış öncü kıvrımlarından biri. Jeolojik olarak öncü ama aynı zamanda en batıda, uzakta ve yalnız. Oluşumundan beri fiziksel olarak hep yalnız kalmış bir dağ. Dağların üvey kardeşi olmaz ama Şengal Dağı uzak bir kardeş. 60 milyonluk ömrü bir yana, Sümerlerden Akad, Babil ve Asurlara kadar olan dönemde Şengal Dağı’na ilişkin elimizde herhangi bir bilgi veya belge yok. Alüvyonlu, bataklık, sulak alanlarda, yani ovada gelişen devletçi uygarlığın karşısına hep dikildiğini, Musul Ovası’na kadar tüm ovayı ezip geçen orduların Şengal Dağı ile hep karşılaştıklarını hayal etmek zor değil. Şengal Dağı, yalnızca Musul Ovası’nın sonlandığı yükselti değil, aynı zamanda Aryen ve Semitik kültürlerin de kuzey-güney yönünde doğal bir sınırı, yine ulus-devlet marifetiyle parçalanmış Kuzey, Güney ve Batı Kürdistan’ın kesiştiği/ayrıştığı bir üçgen.
Êzîdîler ve Şengal Dağı
Günümüzde Êzîdîler, Şengal’le; Şengal de Êzîdîlikle özdeşleşmiş ama Şengal Dağı’na tam olarak ne zaman ve nasıl yerleştiklerini tam olarak bilmiyoruz. Şêx Adî’nin 12. yüzyılın başlarında veya ortalarında Şengal’e geldiği ve inancın temellerini attığı rivayet edilir, yani Şengal Dağı’ndaki Êzîdî varlığı en azından 900 yıl öncesine dayanıyor. Söz konusu dönem, bir yandan Hristiyan orduları öncülüğünde haçlı seferlerinin, diğer yandan İslam orduları öncülüğünde fetih seferlerinin sürdüğü bir dönem. İki büyük dinin karşı karşıya geldiği bir coğrafya ve tarihsel zaman. Bu iki büyük dinin çatışması ortasında kalan bir dağ ve inanç. Zagroslar’ın en batısındaki, en uç kıvrımı olarak Şengal Dağı’nın fiziksel varlığı ile güneşe tapanların iki büyük din arasında yurt edindiği Şengal Dağı. Bu dağı ve köklerini daha fazla anlama ve anlatma ihtiyacı var.



