Dayanışmacı ve güçlendirici bir kürtaj filmi

Kadın Haberleri —

.

.

  • Autumn ve Skylar’ın aileden hiçbir destek almadan (hatta zarar görerek) çıktıkları bu yolculukta yanlarına aldıkları kocaman çanta sanki içine gençliklerini, sınıfsal dezavantajlarını, deneyimsizliklerini koymuşlar gibi film boyunca onlarla geliyor ve gittikçe ağırlaşıyor.

NİLGÜN YELPAZE

Geçtiğimiz günlerde Polonya hükümeti ülkede zaten var olan kürtaj yasağını daha da katı hale getirerek, fetüsün sağlık riski taşıdığı durumlarda kürtaj olasılığını tamamen ortadan kaldırdı. Zaten uzun zamandır gündemde olan bu yasak, kadınları tekrar sokağa dökerek büyük bir eylemlilik dalgasını da tetikledi. Benzer eylem dalgaları Arjantin’de ve Meksika’da, Türkiye’de de en son 2012 yılında büyük çapta olmak üzere yaşandı, yaşanıyor.
Kürtaj, yani gebelik sonlandırma, aslında günümüzde oldukça basit ve sağlıklı bir şekilde gerçekleştirilebilecek bir işlemken, dünyanın neredeyse tamamında sağlıklı, yasal, güvenli ve ücretsiz kürtaj hakkına erişim noktasında sıkıntılar var. Hamile bir bireyin çeşitli sebeplerle ve kendi iradesi ile gebeliğini sonlandırması anlamına gelen bu işlem, aslında şu anda haplarla, bir yakının gözetimi altında, internet veya telefonla destek ile evde bile gerçekleştirilebilecek bir işlem olabilecekken, toplumsal ve yasal birçok engelleme ile özellikle birçok kadının yaşamını tehlikeye atılıyor. Buna karşın bu konuda büyük bir feminist örgütlenme ve dayanışma hareketinden de bahsedebiliriz.
Peki kültür-sanat alanında farklı konularda kadınların yaptıkları hem güncel hem de tarihsel işlere eğileceğimiz bu köşede bütün bu bilgilerin ne işi var?

Sinemada çok az işlendi

Bu bilgiler, aslında kürtaj meselesinde buzdağının sadece görünen kısmı ve bu mesele kapitalizm, sağlık, ekonomi, din gibi pek çok açıdan ele alınmaya muhtaç. Fakat bu ve bundan sonraki yazıda sinemada kürtaj konusuna değinirken, bu bilgileri de aklımızda tutmak elzem. Özellikle kadınların kendi hikayeleri, kendi tarihleri ve bakış açılarının sinemada var olmak için verdiği mücadele ve erkek egemen sinema ile karşılaştırıldığında kapladığı alanın küçüklüğü düşünülürse, böyle bir konunun sinemada sağlıklı, güçlendirici; yani kısaca feminist bir perspektifle ne kadar az işlenmiş olabileceğini tahmin etmek güç değil. Çeşitli örnekler üzerinden tarihsel bir değerlendirmeyi bir sonraki yazıya bırakarak bu konuda yapılmış oldukça çarpıcı bir filmin değerlendirmesi ile başlayacağız, zira bu film izlemek isteyenler için hala Almanya başta olmak üzere çeşitli Avrupa ülkelerinde salonlarda ve bazı online platformlarda gösterilmeye devam ediyor.

Never Rarely Sometimes Always

‘Never Rarely Sometimes Always’, yönetmen Eliza Hittman’ın 2020 yılında Berlinale’den Gümüş Ayı ödülü ile ayrılan filmi ve Amerika’nın Pensilvanya eyaletinden iki genç kızın kürtaj hakkına erişim için birlikte çıktıkları yolculuğu anlatıyor. Filmin ‘Hiçbir zaman, Nadiren, Bazen, Her Zaman’ olarak çevrilebilecek ismi (Türkiye’de gösterim ismi henüz belli olmasa da), sosyal hizmet görevlisinin iki genç kızdan hamile olan Autumn’a yöneltmesi gereken soruların yanıtlarından oluşuyor. Filmin aynı zamanda en güçlü sahnelerinden biri olan bu sahne, fragmanda da yer alıyor. “Daha önce istenmeyen bir birlikteliğe zorlandınız mı?”, “Ailenizden veya yakın çevrenizden birisinin tacizine uğradınız mı?”… Sorular bu seviyeye doğru çıktıkça yanıt sessizlik oluyor. Sessizlik mi yoksa hepimizin bildiği yanıtlar mı? Hiçbir Zaman, Nadiren, Bazen, Her Zaman.
Koltuğa çivilenmiş Autumn’un yüzüne bakarken, salonun yarısı olarak bu sorulara içimizden kendi cevaplarımızı veriyorduk. Aslında bu korkmaktan ve utanmaktan değil, cevabın bariz olması ve dile getirilmesine bile gerek olmamasından gelen bir sessizlikti, biliyorduk. Ama salonun diğer yarısı muhtemelen ne olup bittiğini anlamıyordu. Bunu da filmin hemen arkasından film ekibi ile gerçekleştirilen söyleşide, festivalin sözde deneyimli, uluslararası basında çalışan erkek gazetecilerin yönelttikleri sorular sırasında fark ettim.

  • Sinema erkek bakışı için üretilmediğinde, dayanışma, sevgi, güçlenme gibi birçok kavram kadınları ekranın önünde ve arkasında birbirine bağlayabilir.

Sinema erkek bakışı için üretilmediğinde

Gerçekten de filmi izleyen film eleştirmenleri, film uzmanları ne Autumn’un kuzeni Skylar’ın New York’ta tanıştıkları ve gidecek hiçbir yerleri olmadıkları için muhtaç kaldıkları erkekle yaşadığı yakınlığın bir istismar olduğunu ne de Autumn’un ilk etapta neden hamile kalmış olabileceğini anlamamışlardı. Bu da aslında kadın sinemasının, kadınların yazdıkları ve kadın karakterlerin odak noktası olduğu hikayelerin barındırdığı nefes kesici potansiyele işaret ediyor: Sinema erkek bakışı için üretilmediğinde, dayanışma, sevgi, güçlenme gibi birçok kavram kadınları ekranın önünde ve arkasında birbirine bağlayabilir.

Kürtaj yolculuğu anlatılıyor

Filme dönersek, filmde Autumn karakterini Sidney Flanigan, kuzeni Skylar karakterini de Taila Ryder canlandırıyor. Autumn ve Skylar Pensilvanya’dan (çünkü burada aile onayı olmadan genç kadınlar bu işlemi tek başlarına gerçekleştiremiyor) New York’a Autumn’un kürtaj olabilmesi için kendilerince günü birlik olduğuna inandıkları bir yolculuğa çıkıyorlar ama yolda bunun bu kadar da kolay olmadığını anlıyorlar. Başta da belirttiğimiz gibi dünyanın neredeyse her yerinde kürtaj hakkına erişim o kadar kısıtlı ki, kürtaj demek aynı zamanda yolculuk demek. Trump Amerika’sında kendisine iyice yüz bulan kürtaj karşıtı sağ ise bu yola nasıl taş koyarım peşinde. Bu filmin en önemli yanı ise bu yolculukta yalnız olmadığımızı göstermesi. Filmde Autumn’la görüşme yapan sosyal hizmet görevlisi Kelly Chapman ise filmin ardından gerçekleşen söyleşide yönetmenin belirttiğine göre, gerçekten de kadınlara kürtaj hizmeti sunan kurumda çalışıyor ve filmde kendisini canlandırıyor. Bu ve benzeri birçok detay filmin hazırlık ve araştırma sürecinde verilen emeği kanıtlarken, ortaya çıkan hikaye de tekilliğinin çok ötesinde evrensel ve bağlayıcı hale geliyor.

Bağımsız sinemanın minimal örneği

Autumn ve Skylar’ın aileden hiçbir destek almadan (hatta zarar görerek) çıktıkları bu yolculukta yanlarına aldıkları kocaman çanta sanki içine gençliklerini, sınıfsal dezavantajlarını, deneyimsizliklerini koymuşlar gibi film boyunca onlarla geliyor ve gittikçe ağırlaşıyor. Öte yandan hikayenin ağırlığına, zorluğuna rağmen merak duygusu, güzellik duygusu gibi pozitif duygular hiçbir zaman dengeyi bozmuyor ve iki kızın birbirine destek oluşu gibi izleyiciye sarılıyor. Dolayısıyla anlattığı hikayenin politik öneminden de öte; bağımsız sinemanın minimal, dingin ve hayli estetik örneklerinden biri olmayı da başarıyor.
Yazının başında değinildiği gibi, ne yazık ki kürtaj sinemada çoğu zaman bu kadar doğal, gerçekçi ve aynı zamanda güçlendirici bir tema olmayı başaramadı.
Önümüzdeki yazıda ise kürtajın bazı diğer filmlerdeki temsiline değineceğiz.

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.