Derinleşen krizler...

Elif SONZAMANCI yazdı —

  • Yaratılan kriz insanları daha da yoksulluğa itti, sermayedarları ise daha da varlığa kavuşturdu. Savaş yaratıp, silah ticareti yapan ve tekeller yaratan sistem, krizleri daha da derinleştirirken, algımızı sadece belli bir odağa yoğunlaştırıp, nedenleri görmemizi engelliyor.  

Ukrayna-Rusya savaşının başlamasıyla beraber gündemimize giren kavramlardan biri de gıda krizi. Almanya’da bu durum daha çok bazı temel gıda maddelerinde tedarik krizi olarak tartışılıyor. Koronavirüs salgınının başladığı süreçte insanlar süper marketlere akın ederek başta tuvalet kağıdı olmak üzere bir çok gıda maddesini depolamış, yerine tedarik edilemeyen ürünlerde kriz yaşanmıştı. Yine bariz bir örnek salgının ilk dönemlerinde işçiliğin kısıtlanması (özellikle Baltık ülkelerden gelen işçilerin gelememesi), dolayısıyla tarlada kalan mahsüllerin toplanamaması ve dağıtılamamasının getirdiği sonuçlar tedarik sıkıntısı yaratmıştı. Bu ve benzeri örnekler bir çok alanda rutinleşti. 

Yaşananlar aslında sonraki süreçte yaşananların da kodlarını barındırıyordu. Mesele ne korona ile başlayan bir süreç, ne de korona salgını bittiğinde sonlanacak bir mesele. Yaratılan kriz insanları daha da yoksulluğa itti, sermayedarları ise daha da varlığa kavuşturdu. 

Kriz şimdi savaş gündemi ile devam ediyor. Gaz temini sorunu ile başlayan kriz ayçiçek yağı ve un gibi temel besin maddelere erişim zorluğu ile devam ediyor. Halka yansıyan ise artan fiyatlar, gelir eşitsizliğinin derinleşmesi.

Almanya’da Nisan ayında açıklanan enflasyon yüzde 7,4 ile son 41 yılın en yüksek seviyesine yükseldi. Buna paralel olarak  yoksulluk oranı giderek artıyor. Dünyanın zengin ülkeleri arasında sayılan Almanya’da salgının etkilerinin yoğun yaşandığı 2021 yılında yoksulluk oranı yüzde 16,1 olarak kayıtlara geçerken, bu rakamların giderek yükseleceği aşikar.

Savaşlar ülke ekonomilerini etkiliyor, öyleki İkinci Dünya Savaşı’nın ardından tüm Avrupa’da kendini hissettiren yoksulluk, üretim ve tedarik zorluğu, akabinde gelen yüksek enflasyon ile daha da derinleşti. Koşullar farklılaşsa da sonuç değişmiyor.  

Pandemi ve savaş gündemi halkı daha da fakirleştirirken, sermayenin gücüne güç katmaya devam ediyor. Nitekim, İngiliz yardım kuruluşu Oxfam’ın bir süre önce açıkladığı veriler tabloyu net olarak ortaya koyuyor. Verilere göre Almanya'da, en zengin on kişi, pandeminin başlangıcından bu yana servetlerini yaklaşık 144 milyardan yaklaşık 256 milyar ABD dolarına çıkardı. Yine açıklanan verilere göre bu rakamlar ülkedeki en yoksul 33 milyon Alman vatandaşının toplam servetine denk geliyor.

Tablo böyleyken şimdi yaşanan krizin nedenlerini sadece Ukrayna-Rusya savaşında aramak eksik bir söylem olur. Zira Almanya Dışişleri Bakanı Annelena Baerbock bir açıklamasında Rusya'nın gıda zincirini kasten sekteye uğratıp, dünyanın fakir ülkelerinde sefaleti artırmayı hedeflediğini söyledi. Oysa yaşananlar bir başlangıç değil, devamdır.

Zengin ülkelerde kimse açlıktan ölmüyor, fakat Almanya’da bile enflasyon, yoksulluk ve gıda krizi önemli bir gündemse eğer, ‘neden‘ sorusu burada önem kazanıyor. Bu krizleri kim yaratıyor, neden çözülmek istenmiyor?

53 ülke ve bölgede yaklaşık 193 milyon insanın gıda krizi ya da daha kötü seviyelerde akut gıda güvensizliği ile karşı karşıya kaldığı belirtilen ‘2022 Küresel Gıda Krizi’ başlıklı raporda şöyle bir vurgu var: “Halihazırda yüksek düzeyde akut açlıkla mücadele eden ülkeler, özellikle gıda ve tarımsal ithalata yüksek oranda bağımlı olmaları ve küresel gıda fiyat şoklarına karşı kırılganlıkları dolayısıyla Doğu Avrupa'daki savaşın risklerine karşı savunmasızdırlar.”

Savaş yaratıp, silah ticareti yapan ve tekeller yaratan sistem, krizleri daha da derinleştirirken, algımızı sadece belli bir odağa yoğunlaştırıp, nedenleri görmemizi engelliyor.

 

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.