Devletlerin bahanesi kalmadı

Dosya Haberleri —

Johan Vande Lanotte/foto:AFP

Johan Vande Lanotte/foto:AFP

Birleşmiş Milletler’e Türk devletinin kimyasal saldırılarına ilişkin Hakikat Araştırma Komisyonu kurulması için başvuruda bulunan Belçika eski Başbakan Yardımcısı Johan Vande Lanotte Yeni Özgür Politika'ya konuştu. 

  • IPPNW Nobel Ödüllü bir kuruluştur. Dolayısıyla bu raporun ciddi bir resmiyeti vardır. Bu andan itibaren devletlerin hiçbiri “Hayır biz bu araştırmaların yapılmasını istemiyoruz” deme hakkına da sahip değildir. Devletlerin sessiz kalmak için artık herhangi bir bahanesi kalmamıştır.
  • Gerçeğin açığa çıkması için bu araştırmaların yapılması artık kaçınılmazdır. Eğer bir şeyleri saklamak istemiyorsanız, araştırmaların yapılmasından neden kaçıyorsunuz? Herhangi bir devletin büyükelçisi talepte bulunursa ardından tüm kapılar araştırmalar için açılacaktır. 
  • Bir sonraki adımımız, BM üyesi devletleri kimyasal konusunda adım atmaya zorlamak olacak. Devletleri gerçeği araştırmaları konusunda zorlamalıyız. Devletleri bir tercih yapmak zorunda bırakacağız, gerçeği görmek mi yoksa saklamak mı istiyorlar, karşımızdaki esas soru bu. 

EREM KANSOY/BRÜKSEL

Türk devletinin HPG gerillalarına karşı kimyasal silah kullanmasına yönelik tepkiler devam ediyor. Başkanlığını Belçika eski Başbakan Yardımcısı ve Gent Üniversitesi Profesörü tanınmış hukukçu Johan Vande Lanotte’nin yaptığı Van Steenbruge Advocaten Hukuk Bürosu 7 Kasım’da BM Genel Sekreterliği’ne Türk devletinin kimyasal saldırılarına ilişkin başvuruda bulundu. Hukukçular Johan Vande Lanotte ve Johan Heymans imzasıyla, Kurdistan’da Kimyasal Silah Kullanımına Karşı Koalisyon adına yapılan başvuruda, Türk devletinin kimyasal silah kullanımına dair raporlar ve görüntüler ışığında Hakikat Araştırma Komisyonu kurularak gerçeğin açığa çıkarılması çağrısı yapıldı. Bu önemli başvurunun ayrıntılarını ve prosedürü Belçika’da başkan yardımcılığının yanı sıra İçişleri Bakanlığı gibi mevkilerde de görev yapan tanınmış hukukçu Dr. Johan Vande Lanotte sorularımızı yanıtladı.

Türk devletinin kimyasal saldırılarına ilişkin BM’ye yaptığınız başvurunuzun kapsamı nedir? Kimyasala ilişkin hangi bilgi ve verileri sundunuz BM’ye?

Son zamanlarda bu konuya ilişkin en önemli kanıt Nükleer Savaşın Önlenmesi için Uluslararası Hekimler IPPNW’nin hazırladığı rapordur. Özetle IPPNW hakkında size kısaca bir bilgi vereyim. Bu organizasyon UNESCO’dan ödül almıştır. Ayrıca Nobel Barış Ödülü de almış bir organizasyondur. Çok saygı gören bağımsız bir organizasyondur. IPPNW bölgede kimyasala ilişkin gözlemledikleri ardından 22 Ekim’de bir rapor hazırladı. IPPNW bu raporda kesinlikle araştırmaların yapılması gerektiğini vurguladı. Raporun kendisi kimyasal saldırıların yapıldığını veya yapılmadığını söylemiyor ancak kimyasal silahların kullanıldığına dair çok ciddi kanıtlar olduğuna dikkat çekiyor ve araştırma yapılması gerektiğini açıkça söylüyor. IPPNW daha derin bir araştırma yapamadı. Üyeleri, kimyasalla ilgili iddiaları araştırmak için bölgesel yönetime daha geniş alanlarda araştırma yapma talebini iletti, fakat bunun için izin alamadılar. Bu uluslararası önemli organizasyon deneyimlerinin ardından hazırladığı raporla araştırma yapılması gerektiğini vurguladı. Biz de BM Genel Sekreterliğine yaptığımız başvuruyla bu araştırmaları başlatması gerektiğini belirttik. Bizler avukatız, kimyasal silah uzmanları değiliz. Rapordan çıkarımlar yapamayız. Raporu BM’ye göndererek ciddiye alınıp harekete geçilmesini talep ettik. BM Genel Sekreterliğine gönderdiğimiz başvuruda, “Bu organizasyon çok önemli bir kurumdur; Alman* ve İsviçreli** uzmanlar tarafından hazırlanan objektif bir rapordur; dolayısıyla BM Genel Sekreterliği'nin bölgede araştırmalar yapması gerekiyor” dedik.

Rapordaki veriler BM’yi harekete geçirecek yeterlilikte mi sizce?

Türk Savunma Bakanı Hulusi Akar’ın “göz yaşartıcı gaz kullandık” itirafı, kanıt niteliğindeki bazı videolar, gaz maskelerinin fotoğrafları, kimyasal nitelikte 4-5 farklı element raporda öne çıkıyor. Biz de bunların altını çizerek başvuruyu yaptık. Bu elementlere baktığınızda kimyasal silahların kullanılmadığını söylemek aslında çok zor bir hal alıyor. Ne yazık ki hayatını kaybedenlerin cenazeleri üzerinden bunu kanıtlamak şu anda mümkün değil. IPPNW yaşamını yitiren kişilerin vücutlarında herhangi test yapamadı, zaten bölgeye ulaşmaları da engellendi. Fakat gidebildikleri bölgelerde, bazı gaz konteyneri, kullanılmış maskeleri buldular, bazı videoları izlediler ve rapora eklediler. Açıkça deklare ettiler ki bölgede kimyasal kullanıldığına dair çok ciddi kanıtlar var ve kesinlikle bir araştırma yapılması gerekiyor. Başvuruyu yaparken tüm raporu ciddiye almaları gerektiği belirttik. Emin olun bu rapor tüm bu yaşananlara çok yeni bir tartışma kapısı açmıştır.

BM'ye başvurunuzda temel talebiniz nedir? Bu süreç nasıl işleyecek?

Bu çok basit bir işlemdir. BM Genel Sekreterliği ve Kimyasal Silahların Yasaklanması Örgütü (OPCW) de aynı şekilde hareket edebilir; sadece bir devletin bu talebi gerçekleştirmesi ile araştırmalar başlayacaktır. Bu çok karmaşık yasal bir süreç değildir, komplike bir süreç değildir, sadece bazı ülkelerin gerçeği ortaya çıkartması adına politik bir isteğinin olması gerekiyor. Bir daha vurgulayalım ki biz bölgede kimyasal silahların kullanıldığını kanıtlamak peşinde değiliz, bunu kanıtlayacak olan biz değiliz. IPPNW ve OPCW bu noktada neyin doğru neyin yanlış olduğunu ortaya koyacak kurumlardır. Kimyasalları kanıtlamak onların işidir, biz sadece avukatız. Bu konudaki hukuksal süreç çok komplike değil, sadece bir devletin politik olarak bu konuda gerçeğin açığa çıkmasına ilişkin isteğinin olması yeterli. Gerçeği görmek mi yoksa saklamak mı istiyorlar, karşımızdaki esas soru bu. Eğer BM üyesi herhangi bir devlet biz gerçeği öğrenmek istiyoruz derse, yani herhangi bir devletin büyükelçisi bu talepte bulunursa ardından tüm kapılar bu araştırmalar için açılacaktır. Gerçeğin açığa çıkması için bu araştırmaların yapılması artık kaçınılmazdır. Eğer bir şeyleri saklamak istemiyorsanız, araştırmaların yapılmasından neden kaçıyorsunuz?

Bu başvuru BM’nin harekete geçmesi için yeterli mi? Bundan sonra nasıl bir yol izleyeceksiniz?

Şu konuda açık olmamız gerekiyor: BM Genel Sekreteri'nin bu konuda harekete geçmesi için en azından bir devletin bu araştırmaların yapılmasını talep etmesi gerekiyor. İlk adım IPPNW’nun raporu idi, ikinci adım ise BM Genel Sekreterliği'ne yaptığımız başvurudur. Üçüncü adım ise en az bir devletin BM Genel Sekreterliği'ne bu araştırmaların yapılması için talep de bulunması olacaktır. Bunun ardından araştırmaların yapılmasının önü açılacaktır. Bir sonraki adımımız, BM üyesi devletleri bu konuda adım atmaya zorlamak olacaktır. Devletleri kimyasal bir savaşın devam ettiğini söylemeleri konusunda değil, sadece gerçeği araştırmaları konusunda zorlamalıyız. Gerçeği görmek istiyoruz. Devletleri bir tercih yapmak zorunda bırakacağız, gerçeği öğrenmek istiyorlar mı istemiyorlar mı bunun baskısı yaratacağız.

Peki Türk ordusunun işlediği bu savaş suçlarının uluslararası hukuktaki karşılığı nedir? Türkiye reddediyor ama davanın uluslararası mahkemelere taşınması durumunda Türkiye'ye ne gibi yaptırımlar uygulanabilir? 

Bunu önceden kestirmek biraz zor çünkü, bu suçların nerede işlendiğine veya çeşitli koşullara göre değişiyor. Uluslararası Ceza Mahkemesi’nde bir sonuca varılacaktır fakat Türkiye bu mahkemeleri tanınmıyor, çıkacak kararları da tanımayacak ve uygulamayacaktır. Bu bizim için şu anlama geliyor; radikal olarak yaptırım uygulanması çok zor fakat politik olarak BM’nin yaptırımları söz konusu olacaktır. OPCW bir ülkenin kimyasal silah kullandığını kanıtladığı zaman, uluslararası kamuoyu buna ciddi bir reaksiyon gösterecek ve BM de politik yaptırımlarını devreye sokacaktır. Eğer ortada bir kanıt olursa elbette karşılığında bir yaptırım olacaktır. Özetle uluslararası ceza konusunda zor görünse de politik olarak elbette bir yaptırımı olacaktır. 

Sizin de bildiğiniz gibi batılı güçler halen Türk devletinin kimyasal silah kullanımına karşı sessiz kalmayı tercih ediyor. Mevcut atmosferde Türk devletine yaptırım uygulamak mümkün olacak mı?

Uluslararası boyutta elbette bazı durumlarda yaptırım uygulamak mümkün. Belki Uluslararası Ceza Mahkemesi’nin yaptırımları değil ama uluslararası boyutta Türkiye’ye yaptırım uygulamak mümkün olacaktır. Eğer kimyasal silahların kullanıldığı kanıtlanırsa, buna karşı Türkiye ciddi bir tepki ile karşılaşacaktır. Şimdiye kadar Almanya, Britanya gibi ülkeler, PKK tarafından veya farklı kişiler tarafından verilen kanıtların resmi ve geçerli olmadığını söylediler. Öne sürdükleri resmi söyleme dayalı gerekçeleri bilinçli yaptıklarını biliyoruz. Bunu bir bahane olarak kullandılar, fakat bunu artık söyleyemezler. Bu rapor tanınmayan bir organizasyondan gelmemiştir, Kürt Hareketi tarafından da hazırlanmış değildir. Bu rapor Nobel Ödülü bir kurum tarafından hazırlanmıştır. Dolayısıyla raporun ciddi bir resmiyeti vardır. Bu andan itibaren devletlerin hiçbiri, “Hayır biz bu araştırmaların yapılmasını istemiyoruz” deme hakkına da sahip değildir. Elbette bunun güçlükleri olacaktır. Çünkü Ukrayna-Rusya savaşı halen devam ederken bu süreç yaşanıyor, Türkiye de bu savaşta taraf olmaya çalışan bir pozisyondadır, dolayısıyla gelişmelerin çok daha hassas ilerleyeceğini söylemek mümkündür. 

Kimyasal silahlar çok korkunç ve insanlık dışıdır. Ben devletlerin buna ilişkin tamamıyla sessiz kalmayı başarabileceklerini düşünmüyorum. Ben Belçika’da yaşıyorum, Birinci Dünya Savaşı’nda çok yoğun kimyasal silahların kullanıldığı bir yer burası ve benim büyük babam da kimyasal saldırılarda hayatını kaybetti. Bunun ne kadar acı olduğunu biliyorum, kimyasal silahlar çok korkunçtur, insanlık dışıdır ve sizin de belirttiğiniz gibi bir savaş suçudur. Devletlerin sessiz kalmak için artık herhangi bir bahanesi kalmamıştır.

Kimyasal saldırılarda hayatını kaybedenlerin ailelerinin Türk ordusunun kimyasal silah kullanımına ilişkin BM’ye suç duyurusunda bulunması planlanıyor. Sizler Van Steenbruge Advocaten Hukuk Bürosu olarak bu ve benzeri girişimleri destekler misiniz? Ya da buna benzer bir başvuru yapmayı düşünür müsünüz?

Bence eforlarımızı ortaklaştırmamız gerekir, bu araştırmaların yapılması için şimdi bizler BM’ye başvuruda bulunduk, buna yoğunlaşmış durumdayız. Evet farklı avukatlık bürolarının da bu konuda çalışmaları olduğunu biliyoruz. Türk devletine karşı uluslararası mahkemelerde farklı dosyalarımız da var, biz daha çok buna odaklanmış durumdayız. Fakat farklı girişimlerin farklı noktalara odaklanması ve ortak hareket etmesi, ortak efor harcanması daha ciddi sonuç verecektir. Ancak tekrarlıyorum, en önemlisi devletlere baskı uygulamaktır, devletler gerçeği görmek istiyor mu, istemiyor mu önemli olan budur. Devletlere bu baskıyı uygulamalıyız. Kimyasalla ilgili araştırma yapılması için bir devletin bu başvuruyu yapmasını sağlamalıyız.

* Birleşmiş Milletler eski biyolojik silah denetçisi ve IPPNW Almanya’nın Bilimsel Danışma Kurulu üyesi Jan Van Aken

** IPPNW İsviçre Başkanı Dr. Josef Savary

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.