Dünyada hâlâ insanlar var!

Aykan SEVER yazdı —

  • Kurdistan, Türkiye ve Suriye'nin çeşitli coğrafyalarında etkili olan depremin yarattığı yıkım her şeyden önce kapitalizmin, onun yerel aktörlerinin siyasetinin ve bunun bir  kısım insana kabullendirilmişliğinin sonucu ve beş para etmezliğinin belgesidir.

Türkiye'de, kapitalizmin "daha çok kâr" mantığına dayalı, bunu acımasız bir biçimde uygulayan bir diktatörlük hüküm sürüyor. Bu dikta geçmiş devlet geleneklerinden devraldığı ırkçı-faşist kaideleri de hunharca hayata geçiren bir cıbiliyete sahip. İnsanlar bu korkunç rejimin her açıdan köleleri olmadığı, onun kanlı oyunları içinde kendinden geçmedikleri sürece onlara "rahat" yok.

Rejim, deprem zeminini kendi kalıcılığını sağlamak için kullanma doğrultusunda bir çok şey yaptı. OHAL, AFAD, asker-polis ve sivil faşistler aracılığıyla deprem bölgesini denetime almaya uğraştı. Sosyal medya yasakları, üniversitelerin fiilen kapatılması da bu kapsamda. Ama insanlar boyun eğmedi. Kendi yaralarını dayanışmayla kendileri sarmaya çalıştı, çalışıyor. Bir çok halk kesiminden insanlar rejime tepkilerini, hoşnutsuzluklarını bugün çok daha rahat ve açık bir biçimde dile getiriyor. Diktanın baskı ve şiddeti tırmandırarak bir süre daha ayakta kalması mümkün ama ayaklarının altındaki kanlı halının ne zaman çekileceğini bilememenin korkusuyla rahat uyuyamayacaklardır.

Dünya halkları açısından da deprem, TC'nin yaldızlı astarını döktü, arkadaki köhnemişliği gözler önüne serdi. Yeryüzünde bir çok insan öyle ya da böyle bölge halklarıyla dayanışmak için harekete geçti. Bize ne demediler.

Benzer bir durum, yaklaşık 425 bin hektar ormanın yok olduğu, en az 24 kişinin hayatını kaybettiği  Şili'de yaklaşık iki haftadır devam eden orman yangınları için de geçerli. Başta Abya Yala ülkeleri olmak üzere bir çok farklı coğrafyadan yangın söndürme çalışmalarına katılım oldu. Hatta Bolivyalı bir pilot bu çalışmalar sırasında hayatını kaybetti. Sırtlarını çevirmediler, insanların hâlâ  var olduğunu gösterdiler.

Ancak yangın başka şeyleri de gösterdi. Mesela, kapitalizmin küresel ısınmanın önüne geçmek için kılını kıpırdatmadığını, geçenlerde Buenos Aires yakınlarında bir gölde olduğu gibi binlerce balığın oksijensiz kalıp kolayca boğulabileceğini, geçmiş yıllardakine benzer önümüzdeki senelerde de daha kavurucu, yangın dolu yazların bizi beklediğini. Bin bir umutla Şili Devlet Başkanlığı'na seçilen Boric'in göz göre göre gelen yangınlara karşı somut bir tedbir almak yerine enerjisini Ukrayna savaşına mayın tarama gemisi göndererek adeta NATO üyesi olmanın yolunu arayan ahmaklığa ayırdığını da sergiledi.

"Felaketler" bazı "derin" fikirlerin de ifşa olmasına yardımcı oluyor. Mesela, İsrail'in Hahambaşılık Konsey Üyesi Shmuel Eliyahu ‘‘Türkiye ve Suriye'deki deprem ilahi adalet" diye buyurmuş. Böyle şeyler bize yabancı değil. Gölcük depreminde çokça duymuştuk. Bir çoğunuz dalga geçtiğimi düşünecek ama "nihayet kıyamet yaklaşıyor" diye sevinen inanç sahipleri de var. İşimiz bir hayli zor.

Ama insanlık kapitalizmin yarattığı yaşamsal tehdit karşısında doğal olarak yan yana gelmeye, yok oluşa dayanışmayla karşı koymaya çalışıyor.

Bu durum bana geçmişin inançlı-inatçı devrimcilerinden Nasuh Mitap'ın “Devrimcilik, insanın insanlığa sahip çıkmasıdır” sözünü anımsattı.

Elbette  umudun, mücadelenin yaşadığını da!..

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.