Erdoğan krizlerin ve kötülüklerin merkezinde
Forum Haberleri —
- Herkes çok iyi biliyor ki, kara para, uyuşturucu ve vurgun düzeni Erdoğan’ın oluru ve ortaklığı olmazsa gerçekleşemez. Bu olan bitenlerin hepsinin içinde devlet ve yönetim organları vardır.
- Savaşın ekonomik faturası vatandaşlara yansımaya başlayınca Türk lirası hızla değer kaybetti. Çünkü Erdoğan’ın derdi halk değildi. Doların yükselmesinden de büyük vurgunlar vurdular. Türkiye kara para cennetine dönüştü.
Zeki AKIL
Erdoğan Kürtlere kaybettirmek istedi. Ancak görüldüğü gibi bundan hayır görmedi. Kürt karşıtlığı ve düşmanlığı ona kaybettirdi.
İktidar Erdoğan için her şeydir. O herhangi bir politikacı gibi değildir. Demirel, Ecevit, Erbakan gibi politikacılar düştüler kalktılar. İktidara geldiler, muhalefete düştüler. Ancak Erdoğan sadece iktidarla var olabilir. O iktidardan düştükten sonra ne AKP diye bir parti kalır ne de kendisi.
Erdoğan’ın Türkiye’yi bu kadar çıkmaza sokacağına, bütün iktidar ve devleti ele geçireceğine kimse inanmıyordu. O kadar önemsenmedi, ciddiye alınmadı. Ancak o büyük bir devleti, uzun yıllar mücadele sonucu elde edilen bütün demokratik kazanımları ele geçirdi, silip süpürdü.
Görüldü ki, Kürt sorununu çözmeyen, demokrasiyi yerleştirmeyen bir Türkiye’nin geleceği yoktur. Erdoğan’ın Türkiye’nin başına gelmesi ve faşizmi, diktatörlüğü inşa etmesi hiç de zor olmadı.
Erdoğan tipik bir faşist karakter sergiledi. İktidarı için hiçbir ölçü ve kural tanımadı. Kendisine tabi olmayan, kendisini kabul etmeyen Türkiye vatandaşlarını çok rahatlıkla düşman kategorisine koyabildi. Ülkeyi kutuplaştırdı. Son derece gaddar ve acımasız olabildi.
Sur, Nusaybin gibi şehirler topa tutulup yıkılırken ve katliamlar uygulanırken çok rahatlıkla basın önünde devlet yetkililerine merhamet göstermeyeceksiniz diyebiliyordu. Ortağı Bahçeli’yle "taş üstünde taş, omuz üstünde baş kalmayacak" diye talimat verebiliyordu.
On binlerce öğrenciyi, kendisinden olmayan binlerce insanı zindanlara doldurdu. Bu düşmanlığın ve "merhametsizliğin" sonucu olarak şimdi zindanlardan tabutlar çıkıyor.
Ağır hastalar bırakılmıyor, onlarca yıl yatan tutsakların yattığı yetmezmiş gibi infazları yakılıyor. Bütün yasalar ve insani erdemler bir tarafa atılmış. Toplumu sindirme ve muhalif olanları ezmek için şiddeti, yalanı ve kötülüğü örgütlemek için çalışıyor.
Kürtlere karşı yürütülen savaşın yıkıma yol açacağı bilinmiyor değildi. Yıllar boyu binlerce tank, top, uçak ve helikopter bomba yağdırırsa, savaş harcamaları artarsa bunun sonu ne olur, nereye gider? Geldiği yer görüldü.
Türkiye’nin bütün dengeleri bozuldu. Dışarı da işgalci ve saldırgan, güvenilmez, bölgenin ve komşularının güvenliğini, istikrarını tehlikeye atan bir ülke haline geldi. Türkiye cumhuriyet tarihi boyunca hiç bu kadar tecrit olmamış ve itibarsızlaşmamıştı.
Savaşın ekonomik faturası vatandaşlara yansımaya başlayınca Türk lirası hızla değer kaybetti. Çünkü Erdoğan’ın derdi halk değildi. Doların yükselmesinden de büyük vurgunlar vurdular. Türkiye kara para cennetine dönüştü.
Herkes çok iyi biliyor ki, kara para, uyuşturucu ve vurgun düzeni Erdoğan’ın oluru ve ortaklığı olmazsa gerçekleşemez. Bu olan bitenlerin hepsinin içinde devlet ve yönetim organları vardır.
Erdoğan Kürt düşmanlığını Rojava ve Güney Kürdistan’a yaydı. Yıllardır işgal, talan ve soykırım programı çerçevesinde etnik temizlik uyguladı.
Şengal gibi bir bölgeyi, DAİŞ’in soykırımından kurtulmuş Êzîdîleri bombalayıp duruyor. Êzîdîlerin önde gelenlerini suikastlarla, uçaklarla ortadan kaldırmaya çalışıyor. KDP’yi de yedekleyerek kötülüğü Kürdistan’ın dört parçasına yayıyor. Êzîdîlerin Şengal’e dönüşünü engellemeye ve olanların da kaçmasını sağlamaya çalışıyor. Irak hükümetini de bu suçlarına sessiz kalmaya veya işbirliği yapmaya zorluyor.
ABD ve Rusya’yla olan ilişki ve pazarlıklarını Kürtleri ezmek ve daha fazla zarar vermek için kullanıyor. "Rojava’da Kürt kalmayacak, asla onların adı ve statüleri olmayacak" diyor.
Dikkat edilirse Kürtlere kaybettirmek onların stratejik bir kararı ve yaklaşımıdır. Öyle konjonktürle veya bazı olayların gerçekleşmesiyle sınırlı değildir.
Kürtlere kaybettirme sonuçta kendisine de kaybettirmeyi getirdi. Kürtler direndikçe, varlıklarını ve mevzilerini korudukça Erdoğan’ın hesapları bozulacaktı. Nitekim öyle de oldu.
Erdoğan halkın oylarıyla kazanılmış bütün belediyeleri kayyım atayarak gaspetti. HDP’nin eşbaşkanlarını ve milletvekillerini, belediye başkanlarını zindanlara doldurdu. "Seçilmişleri atanmışlara ezdirmem" diyen Erdoğan, seçilmişleri ezdirmek için Bahçeli’yle yarışır hale geldi.
Kürtler istediği kıvama bir türlü gelmedi. Üstelik direnişleriyle Türkiye demokrasi güçlerinin dinamosu ve moral kaynağı oldular. Ve Kürtler Erdoğan’a belediye seçimlerinde şah çektiler.
Erdoğan, İstanbul, Ankara, Adana gibi büyük belediyeleri kaybetti. Bu onun için büyük bir darbeydi. Büyük rant alanlarını kaybetmekle kalmadı, siyasi olarak da baş aşağı gitmeye başladı. Nasıl ki, DAİŞ, Kobanê yenilgisinden sonra baş aşağı gittiyse Erdoğan da belediye seçimlerinden sonra baş aşağı gitmeye başladı.
Onun şimdiye kadar iktidarda kalmasının ve ömrünü uzatmasının, Türkiye’ye bu kadar zarar vermesinin esas nedeni muhalefetin rolünü oynamamasıyla ilgilidir.
Erdoğan 2021’i Kandil’e bayrak dikerek, PKK ve gerillayı ezerek iktidarını pekiştirerek kapatmak istedi. Ancak Ankara’daki hesap Kürdistan dağlarından, halkın iradesinden geri döndü.
Şimdi de kurla, dövizle oynayarak, etrafına rant dağıtarak ömrünü uzatmaya çalışıyor.
Türkiye çoklu bir krizle tık nefes olmuş. Bu krizin kaynağı Erdoğan ve yönetimin kendisidir. Bu vurguncu ve faşist yönetim defedilmedikçe Türkiye düze çıkamaz. Sıra demokrasi güçlerinin örgütlenip, birleşik bir hamleyle sonucu tayin etmesine gelmiştir.