Ezilenlerin Direniş ve Mücadele Günü olarak; 1 Mayıs

Sara AKTAŞ yazdı —

  • Devrimci bir karakteri var, çünkü kökeni devrimci bir sinerjiye ve dinamizme dayanıyor, emek ve sermaye dünyasının kıyasıya yürüttüğü mücadeleye işaret ediyor. Özcesi diyebiliriz ki 1 Mayıs herhangi bir gün değil, derin bir politik anlamı ve köklü bir geleneği olan bir kavga ve mücadele günüdür.

 

 

“Bir proleter bayram gününü, sekiz saatlik iş gününü elde etme aracı olarak kullanma düşüncesi ilk kez Avustralya’da doğdu. Avustralyalı işçiler, 1856’da, sekiz saatlik işgünü lehinde gösteriler yaparak, toplantılar ve eğlenceler düzenleyerek, hep birlikte bir günlük iş bırakmaya karar verdiler. Bu kutlamanın yapılacağı gün olarak da 21 Nisan tarihi saptandı. Avustralyalı işçiler bu kararı, yalnızca 1856’da uygulamaya niyetlenmişlerdi. Ama bu ilk kutlamanın Avustralyalı proleter kitleler üzerinde çok büyük etkisi oldu, onları canlandırıp yeni bir heyecana yol açtı ve bu kutlamanın her yıl tekrarlanmasına karar verildi.” 1 Mayıs’ın kutlanmaya başlanmasına ilişkin olarak böyle diyor Rosa Luxemburg ‘1 Mayıs’ın Kökenleri’ isimli makalesinde.

Yarın 1 Mayıs! 1 Mayıs 19. yüzyılın ikinci yarısında sekiz saatlik iş günü mücadelesi içinde doğdu, daha sonra uluslararası planda işçilerin dayanışma günü, emeğin bayramı olarak kutlandı. Sömürülen işçi sınıfının vahşi kapitalizme karşı daha insanca yaşama ve çalışma talebinin, sosyal adalet mücadelesinin ve dayanışmanın simgesi oldu. Kimi zaman iktidarların liberalize etme çabalarıyla devlet törenleriyle de kutlanır oldu. Ancak çoğunlukla egemen sınıfların şiddetle engellemeye çalıştığı kutlamalar ve gösteriler olarak bilindi.

1 Mayıs, kapitalizmin zalimane temellerde işlediği, işçi sınıfına kölece çalışmak, açlıktan sürünmek, bütün bir ömrünü böylece tüketmek dışında bir yaşam alternatifi bırakmadığı bir dönemde mayalanarak, bütün dünyanın işçilerinin Birlik, Mücadele ve Dayanışma Günü haline geldi! 1 Mayıs, 1889’da 2. Enternasyonal tarafından Uluslararası Birlik, Mücadele ve Dayanışma Günü ilan edilmesinden, yani yüzyılı aşkın bir zamandan beri, her yıl tüm dünyada kutlanan, ezilenlerin, işçilerin ve sömürülenlerin gerçek anlamda enternasyonal bir birlik, dayanışma ve mücadele günü olmuştur.

1 Mayıs, işçi sınıfının ortak ideallerinin ifadesi olan sınıfsız, sömürüsüz, savaşsız bir dünya özlemini yansıtan değerlerin yanı sıra, işçilerin uluslararası ve ulusal çaptaki acil taleplerinin somut ifadesi olan sloganların haykırıldığı bir gün olarak kutlana gelmiştir. Konjonktüre ve dönemin acil ihtiyaçlarına göre her ülkede farklılıklar gösterse de, dünyanın tüm ülkelerinde işçiler aynı gün kitleler halinde alanlara çıkarak sermaye ve iktidarlara karşı taleplerini en gür sesle dillendirmekte, ifade etmektedir. 1 Mayıs günü alanlarda kullanılan semboller, sloganlar ve gösterilerdeki görkem de, işçilerin ortak talepleri etrafında birleşmelerinin coşkusu, heyecanı ile kendi dünyalarını kurma umudunun ve kararlılığının ifadesi olmuştur.

1 Mayıs gününün; herşeyden önce sınıfsal bir karakteri var, çünkü işçi sınıfının taleplerine karşılık geliyor. Ancak tamamen işçi hareketine dayanıp, oradan mayalansa da taşıdığı devrimci dinamizm günümüzde tüm ezilenlerin, sömürülenlerin sahiplendiği bir güne dönüşmesine yol açmıştır. Enternasyonal bir karakteri var, çünkü işçilerin ve ezilenlerin uluslararası birlik, dayanışma ve mücadele günüdür söz konusu olan. Devrimci bir karakteri var, çünkü kökeni devrimci bir sinerjiye ve dinamizme dayanıyor, emek ve sermaye dünyasının kıyasıya yürüttüğü mücadeleye işaret ediyor. Özcesi diyebiliriz ki 1 Mayıs herhangi bir gün değil, derin bir politik anlamı ve köklü bir geleneği olan bir kavga ve mücadele günüdür.

Kanımca bu yıl da 1 Mayıs, koronavirüse karşı mücadele ‘önlemlerinin’ gölgesinde kutlansa da esas olarak çalışan yoksullar haline gelen kitlelerin, işsiz kalan milyonların, yoksulun yoksulu konumuna itilen kadınların yani daha çok emeği sömürülen, daha çok sefalete itilen milyonların öfkesini bir biçimde yansıtacağı gösterilere dönecek. Tam da bu öfkenin nedeni olan uluslararası ve ulusal sermaye güçleri ve iktidarları herkesi “Evde kalmaya” çağırırken ezilenlerin dipten gelen öfkesinin mutlaka sokaklara yansıyacağını tahmin etmek zor değil. Nitekim pandemiye karşı mücadele adı altında yarattıkları krizlerin faturalarını da işçi sınıfına yükleyen hükümetlere karşı “Hayır” diyen sesler dünyanın dört bir yanında daha gür daha keskin bir isyana dönüşmüş durumda. Zira işçi sınıfı her koşul altında mücadele edebilmeyi öğrenen bir kesimi simgelemektedir.

Bu vesileyle dünyada ki tüm ezilenlerin, sömürülenlerin ve işçilerin, geleceğini özgür bir yarına adayan tüm devrim emekçilerinin 1 Mayıs Birlik, Mücadele ve Dayanışma Günü’nü kutluyorum!

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.