Faşizmin ‘ev kadını’ masalı

Toplum/Yaşam Haberleri —

Ev kadını

Ev kadını

  • Nazi Almanyası’ndan günümüz Amerika’sına uzanan örnekler, kadınların ev içindeki ücretsiz bakım ve üretim faaliyetlerinin yalnızca aile kurumu için değil, devlet ideolojisinin sürdürülebilirliği için de kritik olduğunu gösteriyor.

TİJDA YAĞMUR

Otoriter ve faşist yönetimler, ideolojilerini toplumsal hayata yerleştirmek için kadınların ev içi emeğine ve “geleneksel” rollerine ihtiyaç duyar. Nazi Almanyası’ndan günümüz Amerika’sına uzanan örnekler, kadınların ev içindeki ücretsiz bakım ve üretim faaliyetlerinin yalnızca aile kurumu için değil, devlet ideolojisinin sürdürülebilirliği için de kritik olduğunu gösteriyor.

Kinder, Küche, Kirche

The Guardian’dan Adrienne Matei’nin haberine göre, 1934–1945 yılları arasında Nazi Kadın Bürosu lideri Gertrud Scholtz-Klink, görevinin kadınların günlük hayatlarını etkilemek olduğunu belirtmişti. Yaklaşık 4 milyon kız çocuğu ve 8 milyon kadını kapsayan Nazi kadın örgütlenmeleri, 1,9 milyon abonesi olan Frauen Warte dergisi gibi yayınlarla kadınlara “çocuk, mutfak, kilise (Üç K, yani Kinder, Küche, Kirch)” misyonunu; yani çocuk doğurmayı, evi çekip çevirmeyi ve dini değerlere bağlı kalmayı ulusun gücünün temeli olarak aktarıyordu. Bu yayınlar politikadan çok yaşam tarzı ve ev düzenine odaklanarak sade bir estetiği yüceltiyordu. Nazi rejimi ev kadınlığını ve anneliği bir kimlik olarak yücelterek gönüllü katılım da sağladı.

Otoriter rejimler, “katı baba” modeline dayalı aile hiyerarşisini benimsedi. Erkek otoritesinin sorgusuz kabul edildiği bu aile yapısı, çocuklara kadının itaatini “doğal” göstererek toplum genelinde korku ve boyun eğmenin normalleşmesine zemin hazırladı.

Altı çocuk doğuran annelere madalya!

Nitekim ABD’de Trump yönetimi döneminde de benzer eğilimler gözlemleniyor. Hükümetin göçmenlere yönelik sert politikaları, yargı ve üniversitelere yapılan baskılar, demokratik ilkelerin aşındırılması ve cinsiyet eşitliğine yönelik saldırılar bu bağlamda değerlendirilebilir. Kürtaj haklarının kısıtlanması, işyerinde eşitliğin geriletilmesi ve beyaz doğum oranlarını artırmaya yönelik teşvikler, kadınların bedenini ve emeğini “ulusal kaynak” olarak konumlandıran perspektifin sonuçları. Yeni doğanlar için 1.000 dolarlık yatırım hesabı ve altı çocuk doğuran annelere “Ulusal Annelik Madalyası” gibi öneriler, Nazi Almanyası’nın doğum yanlısı uygulamalarını kopyalıyor.

“Womanosphere” ve dijital çağda kadınlık

“Womanosphere” veya “femosphere” adı verilen çevrimiçi anti-feminist kadın ağı, kadınları geleneksel annelik ve ev hayatına yönlendiren, beyaz üstünlükçü ve muhafazakâr Hristiyan değerlerini öne çıkaran bir içerik ekosistemi oluşturdu. Candace Owens, Brett Cooper, Alex Clark, Isabel Brown ve Allie Beth Stuckey gibi muhafazakâr genç kadın influencer’lar; evlilik, doğurganlık, ev hanımlığı ve “nostaljik” yaşam tarzı paylaşımları ile geleneksel kadınlık imgesini pazarlıyor. İronik şekilde, “piyasa emeğinden çekilin” mesajı veren bu influencer’lar içeriklerini ticarileştirerek geçimlerini sağlıyor. “Cottagecore” ve “trad wife” estetiği gibi görsel anlatılar, özellikle genç kadınlara hem romantik hem de “özgürleştirici” gibi görünen ama aslında ataerkil düzeni yeniden üreten bir yaşamı cazip hale getiriyor.

Bu hareket, kadının “doğal” ilgi alanlarının bağlılık, şefkat ve korunma olduğu, ilerici kazanımların ise “toksik” olarak çerçevelendiği bir anlayış yayıyor. Modern ekonomide tek gelirli hanelerin zorluğu ve bakım yükü görmezden gelinerek, kadınların ücretli işten çekilip tamamen ev hayatına adanması idealize ediliyor. Ancak tek gelirli model, günümüz ekonomik koşullarında sürdürülebilir değil; üstelik finansal bağımsızlığı olmayan kadınlar şiddet gördüklerinde kurtulamıyor.

Mussolini’nin “mutlu ev kadını” propagandası

Faşist rejimler, ekonomik kriz ve kamusal hizmetlerin yetersizliklerini kadın emeğiyle kapattı. Mussolini İtalya’sında, dış ticaretin bozulmasıyla artan gıda kıtlığı “mutlu ev kadını” propagandası ile kamufle edildi; kadınlardan kısıtlı malzemelerle yaratıcı yemekler yapmaları beklendi. Nazi Almanyası da benzer biçimde kadınların “devletin eksiklerini telafi” etmesini teşvik etti.

Günümüz Amerikas’ında ise Trump yönetimi, sağlık ve eğitim gibi sosyal hizmetleri budayarak anneleri “ev öğretmeni, çiftçi ve hemşire” gibi roller üstlenmeye zorluyor. Evde ekmek pişirmek veya çocukları evde eğitmek, bir zorunluluk değil “geleneksel değer” gibi sunuluyor.

Trump yönetiminin Medicaid’e (sağlık sigortasına) getirdiği yeni iş yükümlülükleri, çoğunluğu kadın olan yoksul kesimleri tarım işçiliği gibi düşük ücretli işlere yönlendirmeyi hedefliyor. Böylece kadınlar hem evde “huzur” içinde ev kadınlığı yapacak, hem de ekonomik üretimde de ucuz iş gücü olarak kullanılacak.

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2025 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.