Gandhi, Abdullah Öcalan’ı yeniden ziyaret ediyor!

Dosya Haberleri —

Gandhi/Öcalan

Gandhi/Öcalan

[Mahatma Gandhi (1869-1948) ve Abdullah Öcalan (1949-) birbirinin çadaı deillerdi; bu konuma hayali bir diyaloğun ikinci buluşmasının transkriptidir. İlki 1 Ağustos 2023’de gerçekleşmişti. İkinci buluşma 13 Temmuz 2025 tarihinde gerçekleşti. Bu buluşmalar, içinde yaadıımız pek çok dünyadan birinde gerçeklemi olabilir. Her ikisinden de yapılan alıntılar (orijinal veya biraz açımlanmı olarak), yazdıkları mevcut metinlerden alınmıtır.]

  • Hintli ekolojist akademisyen Ashish Kothari, Hindistan Bağımsızlık Hareketi'nin lideri Gandhi ile Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan'ın yazılarından alıntılar yaparak iki lideri buluşturdu. Birbirini göremeyen ancak ortak fikirlerde buluşan iki liderin fikirlerde birleştiği noktaları farklı denemeler ile kaleme almaya devam ediyor. 
  • Mohandas: Bir önceki görüşmemizde de söylediğim gibi, meşru müdafaa amaçlı şiddet, korkakça teslimiyetten üstündür ama umarım bu gereksinim hiç doğmaz. Son bir soru… Bu yeni gelişmeyle birlikte, Türkiye 26 yıldır süren bu acımasız tutsaklıktan vazgeçer mi, seni serbest bırakır mı?
  • Abdullah Öcalan: Bilemiyorum Mohandas. Umuyorum. Kürdistan’ın o güzel vadilerinde, dağlarında özgürce yürümek, yoldaşlarımla çay içmek, halkımla birlikte olmak, tüm bu yıllar boyunca sabırla sürdürülen demokratik konfederalizm ve Jineoloji deneyimlerini bizzat yerinde görmek isterim. 

Ashish KOTHARİ*Çeviri: Sinan ÖNAL

Barış, şiddetsizlik ve öz-yönetim üzerine bir diyalog…

Bu metin, 30 Haziran 2025 tarihinde, Hindistan’ın bağımsızlık önderi Mohandas Karamchand Gandhi (Mahatma Gandhi olarak da bilinir) ile Kürt Özgürlük Mücadelesi'nin ideolojik ve pratik lideri Abdullah Öcalan arasında gerçekleşmiş bir konuşmanın kayıtlı halidir. Diyalog, Abdullah Öcalan’ın 26 yıldır tutulduğu Türkiye’deki bir adada bulunan İmralı Cezaevi’nde gerçekleşmiştir. Bu, ikilinin ikinci buluşmasıdır; ilki Ağustos 2023’te gerçekleşmişti.¹

Mohandas: Selamlar Heval Öcalan! Seni yeniden ziyaret edebildiğim için çok mutluyum.

Abdullah (gözlerinde bir parıltıyla): Namaste ve zindabad, Mahatma!

Mohandas: Moralli görünüyorsun ve yine bana takılmaya başladın! Bilirsin, o şekilde hitap edilmesinden pek hoşlanmam.

Abdullah: Sadece biraz şakalaşıyorum… Geçen sefer çok iyi bir bağ kurduk, sen bana bir baba figürü gibi hissettirdin. Yaşamın ve çalışmaların hakkında daha fazla okudukça, gerçekten büyük bir ruh olduğuna inandım. Ama evet, ben de bu tür sıfatlardan hoşlanmam, bu yüzden bu konuyu kapatalım. Söyle bakalım, öte dünya nasıl gidiyor? Seni yeniden buraya getiren nedir?

Mohandas: Bu öte dünya, oldukça hareketli bir yer olmaya devam ediyor. Dünya üzerindeki savaşlar ve şiddet nedeniyle aramıza katılan yeni şehitler oluyor sürekli! Senin kadın yoldaşlarınla bile tanışma fırsatım oldu, çok etkileyici sohbetler gerçekleştirdik.

Abdullah: Gerçekten mi? Özgürlük mücadelemizin kadınlarıyla konuşmayı çok özlüyorum; onlar bu mücadelenin bel kemiğidir…

Mohandas: Gerçekten de öyle, dürüstlükleri ve insanlıkları karşısında çok etkilendim! Ama şimdi yeniden buradayım çünkü bir önceki diyaloğumuz yarım kalmıştı ve özellikle de şu anda senin coğrafyanda yaşanan gelişmeler nedeniyle… Keşke tüm konuları konuşabilsek -İsrail-Filistin-İran gerilimi, ABD’nin devam eden emperyalizmi vs.- ama zamanımız kısıtlı. Bu yüzden esas olarak Kürtler için çok önemli olduğunu düşündüğüm bir gelişmeyi konuşmak istiyorum: PKK’nin, yani Kürdistan İşçi Partisi’nin kendini feshetmesi. Mart ayında bu yönde bir çağrıda bulunduğunu ve PKK’nin da bunu uyguladığını duydum. Soracak çok sorum var ama önce: Bu, şiddetsizliğe doğru atılmış muazzam bir adım. Tebrik ederim!

Abdullah: Evet Gandhiji, bu gerçekten oldu ve ben de memnunum. Bir şekilde şiddet döngüsünü kırmak gerekiyordu ve…

Mohandas: Affedersin Abdullah -artık birbirimize biraz alıştığımıza göre böyle hitap edebilirim umarım- ama bu, bir önceki konuşmamızı hatırlattı bana; orada sen, şiddeti yalnızca meşru müdafaa bağlamında savunuyordun.

 

 

Abdullah: Evet, kesinlikle… Ve şayet Türkiye barış çağrımızı kabul etmez ve bize karşı saldırılarını sürdürürse, çeşitli meşru müdafaa biçimlerine başvurma hakkımızı saklı tutuyoruz. Ancak biz barışa gerçek bir şans vermek istiyoruz ve bana göre çağrımız, bu yolda atılan güçlü bir adımdır.

Mohandas: Ben de öyle umuyorum! Ama çok merak ediyorum. Dünyada devrimci bir siyasi partinin kendisini feshettiğine neredeyse hiç rastlanmaz; genelde bu tür partiler, öncülük rollerinin süregeldiğini savunur. Kürtlerin özgürlüğe ulaşmaları hâlâ uzak bir hedefken, seni bu adımı atmaya iten neydi?

Abdullah: Herkesin bana sorduğu şey de bu. Belki de birçok insan bilmiyor ama PKK’nin feshi, daha en başından itibaren partinin kuruluş vizyonunda vardı. Parti 1978’de kurulduğunda, Kürt mücadelesini gündeme taşımak ve halkın yerelden güçlenmesini sağlamak gibi sınırlı hedeflerle yola çıkmıştı. Sonrasında varlığına gerek kalmayacağı da öngörülmüştü. Hatırlarsan bir önceki konuşmamızda da söylediğim gibi, şiddeti yalnızca meşru müdafaa aracı olarak benimsemiştik ve bu şiddeti bir gün sona erdirecek bir yolu hep aradık. Bugün, Kürt toplumunun yeterince olgunlaştığını, halkın radikal bir güç kazandığını ve dünyanın da mücadelemizi artık bildiğini düşünüyoruz. Bu yüzden ben -ve hareketimizdeki birçok kişi- PKK’nin artık gerekli olmadığını düşündük. Aslında bu tür bir rol değişimi yıllardır tartışılıyordu. Örneğin, PKK’nin ilk kurulduğundaki hiyerarşik yapısını, halkın öz-yönetimini kolaylaştıracak bir yapıya dönüştürmeye çalıştık hep. Bu konuyu ‘Kürdistan’da Savaş ve Barış’ adlı küçük bir kitapçıkta da açıkladım.² Gücü tek elde toplayan herhangi bir parti -Sovyetler Birliği’ndeki ya da Çin’deki sosyalist partiler gibi- Kürt hareketinin ilkeleriyle, gerçek demokrasi ve özgürlükle bağdaşmaz.

Mohandas: Ah! Bilir misin; Hindistan, Britanya sömürgeciliğinden kurtulduğunda, Hindistan Ulusal Kongresi’ne -ki bağımsızlığı kazanmamızda başat rol oynamıştı- ülke genelinde dağılması ve köylerin ‘küçük cumhuriyetler’ olarak potansiyellerini gerçekleştirmelerine yardımcı olması gerektiğini söylemiştim. Ne var ki çok sevdiğim dostum Jawaharlal Nehru ve partideki diğerleri farklı düşünüyordu. Belki de Hindistan’ın Pakistan’dan ayrılması ve yaşanan şiddet onları endişelendirmişti. Ayrıca Hindistan’ın ayağa kalkması için merkezi bir ekonomi gerektiğini düşünüyorlardı. Sebebi her ne olursa olsun, bu yaklaşımın büyük bir hata olduğunu düşünüyorum çünkü, senin de dediğin gibi, güç küçük bir siyasi seçkinin elinde toplandı. Bugün Kongre Partisi olsun, onun ana rakibi BJP olsun, desen hep aynı. Üstelik merkezi ve büyük sanayiye dayalı ekonomik model, halkın kendi kendine yetme kapasitesini zayıflattı. Günümüzde özel şirketlerin aşırı gücüyle bu daha da arttı.

Abdullah: Bay Gandhi -affedersin-, adını doğrudan söylemekte tereddüt ediyorum çünkü hem yaşça büyüksün hem de hikmet sahibisin…

Mohandas: (gülümseyerek) Saçmalık! Bana Mohandas de, belki bu bana gençlik hissi verir!

Abdullah: Peki, Mohandas madem öyle istiyorsun… Demek istediğim şu ki, bugünün dünyasını tehdit eden iki ana sorunu çok doğru tespit ettin. Birincisi, ulus-devletlerin katı sınırlarla ayrılmış yapısı; ikincisi ise kapitalist modernitenin küresel tahakkümü. İlki, bölücü bir ‘milliyetçilik’ anlayışı yaratıyor; diğeri ise küresel rekabet ortamında ‘biz’ ve ‘onlar’ ikiliğini besliyor. Bir ülke, ekonomik büyüme ve kâr amacıyla bir başka ülkeyi sömürmekten hiç çekinmiyor. Üçüncü olarak da, dini ve etnik nefreti yayan dogmatik figürleri eklersen, dünya bu zehirli karışımın etkisi altında sarsılıyor.

Mohandas: Şüphesiz… Ve biliyoruz ki Batı modernitesi, sömürgeci fetihler yoluyla tüm dünyaya dayatıldı. Ama bu çok katmanlı sorunlar, dünya üzerindeki savaş, ekolojik çöküş, eşitsizlik ve otoriterleşme gibi çoklu krizlerin temelinde yatıyor. Bugün hâlâ “kalkınma” adı verilen ideoloji, -bir asırdan fazla zaman önce bizzat eleştirdiğim Batı “medeniyet” modelinin izinden gidilerek- dünyanın dört bir yanını etkiliyor. PKK’yi feshetmeniz, bu krizlerin çözümüne nasıl bir katkı sağlayabilir? Elbette böyle bir adımın tek başına yeterli olmayacağını biliyorum, ama bu bir yön işareti mi?

Abdullah: Biz de bu adımın kendi başına çözüm olacağı yanılgısı içinde değiliz. Barışçıl diyalog için bir alan açmak, Kürt hareketinin attığı birçok adımdan sadece biri. Belki haberdarsındır, yerel düzeyde gerçek demokrasiyi inşa etmeye çalışıyoruz -sen buna geçen görüşmemizde swaraj demiştin-. Hâlâ daha bu kavram hakkında senden daha çok şeyler öğrenmek istiyorum. Biz bunu ekolojik, feminist ve etik-ruhsal temellere dayanan demokratik modernite olarak adlandırıyoruz. Birden çok topluluğun, etnisitenin bir arada yaşadığı alanlarda bunu demokratik konfederalizm biçiminde örgütlüyoruz. Temel taşlarından biri de kadın özgürlüğünün bilim ve sanatı anlamına gelen jineoloji. Bütün bunlar, Türk devletinin ve diğer güçlerin engellemelerine rağmen hayat buldu. Son hamlemizle dünyaya barışçıl diyalog yoluyla dönüşümün alanını genişletmek istediğimizi duyurmuş olduk. Ancak böylece halkın, toprakla uyumlu biçimde kendi kendini yönetme kapasitesi tam anlamıyla ortaya çıkabilir. Umudumuz, bu yaklaşımın, on yıllardır süren sömürgeci ve sömürgecilik sonrası gelişen çatışmalardan muzdarip olan bölgemize örnek olmasıdır.

 

 

Mohandas: Gerçekten de çabaların, swaraj kavramımdan çok da uzak değil, sevindim hatırlamana. Swaraj, tam özgürlük ve öz yönetimdir; ama bu özgürlük, başkalarının özgürlüğüne saygı göstermek ile birlikte yürümelidir. Siyaset ile maneviyatın (dinle karıştırılmasın!), haklar ile sorumlulukların, bireysellik ile karşılıklı bağlılığın bir arada yaşandığı bir toplum… Sarvodaya, yani herkesin yararına bir yaşam. Hindistan’da birçok taban hareketi bu yönde ilerliyor ama devlet tam tersi bir yöne gidiyor.

İkili kısa bir sessizliğe bürünür, her biri düşüncelere dalar. Görüşmenin sonuna yaklaştıklarının da farkındadırlar.

Mohandas: Söylesene Abdullah, PKK kadroları şimdi sivil yaşama mı dönecek? Barışçıl devriminizi derinleştirmeye mi çalışacaklar? Peki ya Türkiye saldırılarına devam ederse, PKK’yi yeniden kurmayı düşünür müsünüz?

Abdullah: PKK kadrolarının ne yapacağını şimdiden kestirmek zor, ama evet, umarım düşünsel ve pratik birikimlerini topluma taşırlar. Türkiye barış çağrımızı tanımazsa ne yapacağımız konusuna gelirsek; bilirsin Mohandas, kendini savunma hakkı her canlının en temel hakkıdır. Her varlık yaşamını savunur. Şiddete geri dönmeyi ya da merkezi bir siyasi yapı kurmayı istemem; halkın iradesini zayıflatabilecek her çözümden kaçınmak isterim. Kürt halkının, bu zorluğa yaratıcı ve yenilikçi yanıtlar vereceğine inanıyorum.

Mohandas: Bir önceki görüşmemizde de söylediğim gibi, meşru müdafaa amaçlı şiddet, korkakça teslimiyetten üstündür ama umarım bu gereksinim hiç doğmaz. Son bir soru… Bu yeni gelişmeyle birlikte, Türkiye 26 yıldır süren bu acımasız tutsaklıktan vazgeçer mi, seni serbest bırakır mı?

Abdullah: Bilemiyorum Mohandas. Umuyorum. Kürdistan’ın o güzel vadilerinde, dağlarında özgürce yürümek, yoldaşlarımla çay içmek, halkımla birlikte olmak, tüm bu yıllar boyunca sabırla sürdürülen demokratik konfederalizm ve jineoloji deneyimlerini bizzat yerinde görmek isterim. Ama eminim ki ben burada kalsam bile, Kürt halkı özgürlük yolundan vazgeçmeyecek ve sonunda başaracaktır.

Mohandas: Ben de buna inanıyorum. Biz de bu özgüvenle Britanya sömürgeciliğini defettik, ama itiraf etmeliyim ki artık kendi yöneticilerimiz yeni sömürgecilik biçimlerini dayatıyor! Yeni bir özgürlük mücadelesi zamanı… Keşke daha uzun sohbet edebilseydik, ama bana sadece bir saat verildi. Umarım üçüncü kez de görüşürüz, iyi şeyler hep üç kez olurmuş, derler!

Abdullah: Güle güle Mohandas. Orada benim için de bir yer ayır, gerçi hak ediyor muyum, kim bilir?

Mohandas: Sen, orada olmayı herkesten çok hak ediyorsun -ya da ruhunun olmak istediği her neresi ise. Seni orada görmek beni memnun eder; belki birlikte küçük bir karışıklık bile çıkarırız! Ama senin bu dünyada hâlâ geçireceğin onlarca yıl var, İnşallah- ve halkının özgürlük mücadelesi zaferle sonuçlanacak.

 Abdullah: İnşallah. Yolun açık olsun, yeniden görüşmek dileğiyle. Jin, Jiyan, Azadî ve Zindabad!

 

* * *

Kaynakça:

1. Mohandas Gandhi speaks to Abdullah Öcalan on Meer - Gandhi ile Öcalan’ın ilk karşılaşmasını içeren konuşma metni. (https://www.ozgurpolitika.com/haberi-gandhi-ile-ocalanin-diyalogu-180825)

2. ‘Kürdistan’da Savaş ve Barış’, Abdullah Öcalan’ın PKK’nin dönüşümüne ve barış vizyonuna dair açıklamalarının yer aldığı broşür. 

3. Abdullah Öcalan’ın “Barış ve Demokratik Toplum Çağrısı” ne anlama geliyor? - Alternatifler Küresel Ağı (Global Tapestry of Alternatives) tarafından düzenlenen çevrim içi tartışmalar dizisi.

 4. Silahları Bırakmak: PKK’nin Feshi Kürt Özgürlük Hareketi İçin Ne Anlama Geliyor? - Alternatifler Küresel Ağı tarafından yayımlanan değerlendirme yazısı.

Kaynak: https://www.meer.com/en/94916-gandhi-visits-ocalan-again

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2025 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.