Hamlet'in "meselesi"

Veysi SARISÖZEN yazdı —

  • Kürt halkının en örgütlü, en mücadeleci, en bilinçli kitleleri Öcalan’ın önderliğinde birleşmiştir. Bütün parçalarda böyledir. Öcalan’a karşı Türk devletiyle işbirliği yapanlar artık izole olmuşlardır. 

Hamlet’in “olmak ya da olmamak meselesini” çözecek yegane ismin içinden geçtiğimiz şu süreçte Öcalan olduğunu yazmıştım ve sıradan insanların bu saptamaya haklı olarak şüpheyle bakacağını eklemiştim. Sonraki yazıda bu şüpheyi gidermeyi deneyeceğime söz vermiştim. O halde deneyelim.

Üçüncü Dünya Savaşı Ortadoğu coğrafyasında 2003 yılının Mart ayında Irak’ın ABD tarafından işgaliyle başladı.

Oysa ABD Irak’a 2 Ağustos 1990’da saldırmıştı. Ancak bu saldırıyı Irak’ı tümüyle işgale kadar vardırmamıştı.

Neden?

Bu soru Öcalan’ın dünya barışındaki rolünün ne olduğunu anlamak bakımından kilit sorudur.

ABD, kolaylıkla Irak’ı işgal edecekken neden 13 yıl beklemişti? Neden önce Başûr Kurdistan’ının kurulması ve Irak’ın Kuveyt’ten çekilmesiyle yetinmişti?

Çünkü o tarihte başında Öcalan’ın bulunduğu güçlü bir PKK vardı. Birinci Körfez Savaşı ile birlikte PKK Kurdistan’ın dört parçasında olağanüstü güçlenmişti. Öcalan’ı saf dışı etmeden ve böylece PKK’yi güçten düşürmeden ABD’nin Irak’ı işgal etmeye kalkması durumunda fiilen özgürleşen Başûr Kurdistan’ında PKK en büyük “kurucu güç” olacaktı.  ABD, Türk devletinin PKK’ye karşı savaşta “zafer kazanmasını” Birinci Körfez Savaşı’ndan sonra tam 13 yıl bekledi. Öcalan’ın varlığı ve PKK’nin gücü, ABD’yi tam 13 yıl durdurdu. Irak halkı, Birinci Körfez Savaşı’ndan sonra tam 13 yıl, geçici de olsa “barış” ortamında yaşadı.

Daha önemlisi Büyük Ortadoğu Projesi’yle tüm Ortadoğu’ya yayılacak Üçüncü Dünya Savaşı, büyük ölçüde tam 13 yıl durduruldu.

Demek ki, biz, “Ocalan dünya barışının önderidir” derken boşuna konuşmuyoruz. Onun varlığı emperyalizmi gemleyen en önemli faktördü.

İşte bundan 25 yıl önce, 15 Şubat 1999’da Öcalan’a karşı yapılan uluslar arası komplonun amacı, dünya savaşının önündeki en büyük engeli kaldırmak olmuştur. Öcalan bu komployla İmralı zindanına kapatılmış, PKK 1999-2003 yılları arasında ağır iç sorunlarla zayıflamış ve işte ancak bundan sonra, tam da 2003 yılında ABD Irak’ı işgal ederek o günden bu güne kadar yaşadığımız Üçüncü Dünya Savaşı’nı tam 13 yıllık aradan sonra yeniden tırmandırma imkanı bulmuştur.

Bu 13 yıl şunu kanıtlıyor: Öcalan varsa barış, yoksa savaş olur.

Öcalan İmralı’dan şöyle seslenmişti :

“Birinci Dünya Savaşı nasıl Avusturya Veliahdının bir Sırp milliyetçisi tarafından vurulmasıyla başlatıldıysa, bir nevi Üçüncü Dünya Savaşı da bana yönelik operasyonla başlatılmıştı”.

Güncel duruma gelirsek:

Komplo ile başlayan Üçüncü Dünya Savaşı tehlikeli bir aşamaya tırmanmış bulunuyor. Savaşın tüm bölge devletlerini resmen içine çekmesi ve bölgeyi aşarak adım adım dünya çapında yayılması artık yakın tehlikedir. Ya şimdi savaşın yayılması durdurulacak ya da savaş önü alınamaz şekilde Çin denizine kadar yayılacaktır.

Bu savaş tıpkı kanser gibidir. Habis ur hangi organın hangi bölgesindeyse, o bölge cerrahi müdahaleyle alınmazsa kanser yayılacak ve hasta artık kurtarılamayacaktır.

Savaşın kurmay merkezleri birbirine düşman ABD ve Rusya ise de savaşın şu anda sahadaki tarafları dört devlettir: Türkiye, İran, Irak ve Suriye. Kanser uru bu devletleri sarmıştır. Türkiye ve İran, Ortadoğu’nun bir çok bölgesinde askeri güçlere sahiptir. Savaşı durdurmak her şeyden önce bu dört devleti “savaş dışı” etmeye bağlıdır.

Bir an için bu dört devletin “barıştan yana” güçler tarafından yönetildiğini düşünelim. Dördünün de savaş dışında kaldığını farzedelim. Ne olur? Böyle bir durumda Ortadoğu’da merkezlenen savaş bir anda sona erer. Biri Irak’taki kuvvetleriyle, diğeri Suriye’deki kuvvetleriyle Üçüncü Dünya Savaşı’nı sevk ve idare eden ABD ve Rusya böyle bir değişimden sonra Ortadoğu’da barınamaz. Üçüncü Dünya Savaşı’nın Ortadoğu’dan dünyaya yayılma süreci kesintiye uğrar. Küreseller kendi aralarındaki paylaşım savaşına yıllar boyunca ara vermek zorunda kalır, insanlık nefes alma imkanını kazanır.

O halde soralım: Türkiye, İran, Suriye ve Irak nasıl savaş dışına çıkarılır?

Haritaya bakan sorunun cevabını kolayca bulacaktır: Bu dört devletin bağrında Kurdistan yer almaktadır ve Kurdistan’da elli milyonluk bir halk yaşamaktadır. Eğer bu halk ulusal birliğini kurar ve her parça içinde bulunduğu devletlerdeki savaş yanlısı iktidarları, o ülkedeki halklarla birlikte geriletebilirse, bu dört devlet savaş dışına çıkar.

Ama ne yazık ki Kürt halkı bölünmüştür. Ulusal birlikten mahrumdur. İçinde bulundukları devletin çoğunluk uluslarıyla ittifak halinde değildir.

O halde yeni bir soru soralım: Kim Kürt halkının ulusal birliğini sağlayabilir, kimin paradigmaları Kürt halkıyla diğer halkları birleştirebilir.

Öcalan’ın dünya savaşını önleyecek yegane önder olduğunu söylediğimizde, bunu kabul etmekte zorlanan pek çok insan, Kürt halkının ulusal birliğini ve diğer halklarla ittifakını Öcalan gerçekleştirebilir dememize şüpheyle yaklaşmayacaktır. Kürt halkının en örgütlü, en mücadeleci, en bilinçli kitleleri Öcalan’ın önderliğinde birleşmiştir. Bütün parçalarda böyledir. Öcalan’a karşı Türk devletiyle işbirliği yapanlar artık izole olmuşlardır. Barzani ve partisi KDP azınlıktadır. Ulusal birliğe de, başka halkların demokratik güçleriyle birleşmeye de karşıdır. İktidarını Türk devletine yaslanarak sürdürmektedir.

Bugün Öcalan özgürlüğüne kavuşsun, elli milyon Kürt ulusu onun önderliğinde birleşir. Başlarındaki devletlerin karşısında direnemeyen Türkler, Farslar, Araplar ve öteki halklar, bu büyük birleşik gücü görünce ve Öcalan’ın devletler arasındaki düşmanlığa karşı Konfederalizm ve milletler arasındaki düşmanlığa karşı Demokratik ulus programını kavrayınca kurtuluşu Kürt halkıyla ittifakta arayacaktır. Daha da önemlisi bütün ulusların kadınları Öcalan’ın “erkek egemen ulus devlete karşı” kadın özgürlükçü Demokratik Cumhuriyet programını kavrayınca, Öcalan’ın önderliğinde birleşecektir.

İşte bu güç dört devleti savaş dışına çıkarır, Üçüncü Dünya Savaşı’nı Avrupa, Asya, Latin Amerika ve Amerika halkları barış mücadelesinde yeniden örgütlenene kadar durdurur ve onlarla birlikte kalıcı barışa doğru yürür.

Barış için her şey var. Ama savaş yayılıyor. Çünkü Öcalan esarette.

Barış isteyen insanlık Öcalansızlığın acısını çekiyor.

Öcalan’a özgürlük demek, dünya barışı demektir.

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.