Hepimizde büyük bir öfke doğmuştu

Fahrettin Şahin

Fahrettin Şahin

Önderlik kaçırılmış, görüntüleri psikolojik savaş amacıyla yayınlanmış; bu durumda bir insan, tutsak, devrimci, PKK’li ne yapabilir ve ne düşünebilir?

  • Uluslarası Komplo sürecinde tutsak olan Fahrettin Şahin, Uluslararası Komplo ile amaçlanan etkisizleştirme ve tasfiyenin başarılamadığını, tam tersine PKK'nin daha da büyüdüğünü, Öcalan ve paradigmasının evrenselleştiğini söyledi.
  • Şahin, Rojava Devrimi ve Kuzey Kurdistan’daki mücadelenin etkilerinin yanı sıra sadece dünyada yarattığı etki bile göz önünde bulundurulduğunda bu komplonun, komplocuların  başında patladığının görüldüğünü belirtti.

Cezaevinde en çok komplo sürecinde zorlandıklarını belirten 30 yıllık tutsak Fahrettin Şahin, "Abdullah Öcalan’ın özgürlüğü daha fazla gündem olmalı. Bunun dışında başka bir şey düşünülmemeli" dedi.  

Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın 15 Şubat 1999’da Uluslararası Komplo sonucu Türk devletine teslim edilmesinin üzerinden 25 yıl geçti. Bu süreçte komploya karşı cezaevlerinde “Güneşimizi Karartamazsınız” eylemleri başladı. Mereş’te tutsak Mehmet Halit Oral, bedenini ateşe vererek, komploya tepkisini ortaya koydu. Oral, “Öfkem, kinim ve intikamım büyüktür” mesajını içeren bir mektup bıraktı. Cezaevlerinde başlayan ve yayılan eylemler, Abdullah Öcalan’ın çağrısı üzerine sona erdi. Uluslararası Komplo süreçinde cezaevinde olan ve 30 yıl 6 aylık tutukluluğun ardından 14 Ekim 2021’de Bolu F Tipi Yüksek Güvenlikli Kapalı Cezaevi’nden tahliye edilen Fahrettin Şahin, komplo sürecini ve yansımalarını, MA'dan Rukiye Adıgüzel'e anlattı.  

Şahin, 1991’de Mêrdîn’in Mîdyad (Midyat) ilçesinde yaralı bir şekilde gözaltına alınıp “devletin birlik ve bütünlüğünü bozma” iddiasıyla tutuklandı. Şahin, 24 yaşında girdiği cezaevinden 54 yaşında çıktı. Şahin, 30 yıl boyunca Mêrdîn, Amed, Dîlok, Aydın, Nazili, İzmir ve Bolu'daki cezaevlerinde tutuldu.

En fazla zorlayan süreç

Cezaevinde en zorlandıkları sürecin 15 Şubat süreci olduğunu belirten Şahin, “Önderlik bizim için büyük bir anlama sahiptir. Şu an bunu yeterince izah edebilmem mümkün değil. Önderlik kaçırılmış, görüntüleri burjuva medyasında boy boy psikolojik savaş amacıyla yayınlanmış. Bu durumda bir insan, tutsak, devrimci, PKK’li ne yapabilir ve ne düşünebilir? Dolayısıyla hepimizde büyük bir öfke doğmuştu. O zaman Mereş’te Halil Oral arkadaşın başlattığı, ‘Güneşimizi Karartamazsınız’ eylemi oldu. O, eylemle kendisini feda etti ve bu cezaevlerinde bir direniş haline geldi” dedi.

Bütün tutsaklar katılmak istiyordu

Bütün PKK’li tutsakların Oral’ın başlattığı 'ateş çemberi' eylemine dahil olmak istediğini, ancak sonrasında yapılan açıklamalarla bunun engellendiğini hatırlatan Şahin, “Eğer partinin birtakım müdahaleleri olmasaydı bu eylem tarzı bütün cezaevlerini çok derin etkisi altına alacaktı ve belki de yüzlerce insan bedenini ateşe verecekti. Duvarları yumruklayan, geceleri bağıran, çağıran, yataktan fırlayan, halüsinasyonlar gören arkadaşlar oldu. Bunlar o ağır sürecin etkisi olarak açığa çıktı. Tabii hep şunu düşünürdük; bir lokma ekmeği, bir nefeslik havayı bile bizlere karşı bir mücadele aracı haline getirmiş bir sistemle yüz yüzeyiz. Diyorduk ki; Önderlik de gelecek bu koşullarda yaşayacak. Bu, bizim ruh dünyamızı darmadağın ediyordu” şeklinde konuştu.

Saygı duymak zorunda kaldılar

Böylesi zorlu bir sürecin ardından Abdullah Öcalan’ın her yeri direniş alanı haline getirdiğini ve düşünsel özgürlüğüyle kendisine dayatılan tutsaklık halini boşa çıkardığını ifade eden Şahin, “Önderlik nerede olursa olsun asla bizim yaşadığımız koşullarda yaşamaz. O bambaşka bir figür. Dolayısıyla öyle bir sürece geldik ki, öyle bir durum yaşadık ki Önderliğe saygı duymak durumunda kaldılar. Önderliğin bu pozisyonunu doğru kavrayabilmek gerekiyor” dedi.

Rolü ve misyonuyla hedefti

Uluslararası güçler tarafından 1990’larda Ortadoğu’nun yeniden dizayn edilmek istendiğini kaydeden Şahin, şöyle devam etti: "Önderliğimize karşı geliştirilen Uluslararası Komplo ile bu temel gücü, dinamiği Ortadoğu sahasından silmek istiyorlardı. ‘Önderlik’ dendiğinde Kurdistan akla geliyor, Kurdistan dendiğinde de Ortadoğu’nun bel kemiği diyebileceğimiz dört temel ülke akla geliyor; İran, Irak, Suriye ve Türkiye. Kürt Halk Önderi'nin rolü bu dört devletin egemenliğindeki Kürtler arasında belirleyiciydi; rolü ve misyonu nedeniyle hedef alındı."

Umdukları gibi olmadı

Komployla Abdullah Öcalan’ın Kürtler üzerindeki etkisini kırılması ve Kürt sorununun daha da çözümsüz bir hale getirilmesinin istendiğini vurgulayan Şahin, şunları söyledi: "Fakat umdukları gibi olmadı, bambaşka bir tablo açığa çıktı. Önderlik ve Hareket bırakalım tasfiye edilmeyi, daha güçlü, yepyeni bir perspektifle mücadeleyi kaldığı yerden sürdürdü. PKK, hiçbir zaman bugün olduğu kadar Kurdistan’ın dört parçasında etki sahibi olamamıştı. Günümüzde dört parçada belirleyici temel güç haline gelmiştir. Hareket tasfiye edilemedi, tam tersine Önderliğin geliştirdiği yeni paradigmayla Kurdistan safında daha fazla kök saldı, daha büyük bir güce dönüştü ve gelinen aşamada artık dünyanın hangi gücü olursa olsun Ortadoğu’da bir şey yapmak istiyorsa mutlaka Özgürlük Hareketi'ni dikkate almak durumunda kalıyor.”

Evrenselleşmesinin yolu açıldı

Komplonun amacına ulaşmadığına dikkat çeken Şahin, şöyle konuştu: “Elini vicdanına koyan herkes bu komplonun amacına ulaşmadığını görecek. Kurdistan’da yaşanan devrimden bahsetmiyorum. Önderlik öyle bir hava estirmiş ki; Avrupa toplumları arasında 20. yüzyılda Bolşevizm nasıl bir etki yarattıysa 21. yüzyılda fikirleri o etkiyi yaratıyor. Akın akın katılımlar var. Bugün Meksika’daki köylüler arasında tartışılıyor. Hindistan’da tartışılıyor, Afrika’da Önderlik adına mahalleler kurulmuş. Hatta Kenya’da tutsak düştüğü yerde… Bunlar az buz sonuçlar değil. Toplumlarda büyük bir destek var. Komplo ile Önderliği tasfiye etmek istediler, ancak Önderliğin evrenselleşmesine yol açtılar. Ben Rojava Devrimi’ni, Kuzey Kurdistan’daki mücadelenin yarattığı etkileri bir kenara bırakıyorum. Sadece Önderliğin dünyada yarattığı etkiyi bile göz önünde bulundurduğumuzda, bu komplonun başlarında patladığını görebiliyoruz.”

Halk ayakta olunca

Abdullah Öcalan’ın fiziki özgürlüğünün sağlanması talebiyle cezaevinde devam eden dönüşümlü açlık grev eylemlerine de dikkat çeken Şahin, eylemlerin dışarıda kitleselleşmemesi halinde boyutunun değişeceği uyarısında bulundu. Cezaevlerinde 15 Şubat 1999’da ölüm oruçlarının planlandığını, ancak halkın eylemleri üzerine bunun gerçekleşmediğini kaydeden Şahin, “Çünkü halk ayaktaydı, böyle bir şeye ihtiyaç kalmamıştı. Bugün de aynı şeyi söylemek gerekiyor. Kuzey Kurdistan halkı kesinlikle bir sarsılma yaşamalıdır. Söz konusu ettiğimiz Önderliğin özgürlüğüdür” dedi.

Şahin, Avrupa'daki eylemlere de işaret ederek, şunları dile getirdi: "Avrupa Parlamentosu önünde yapılacak gösteriler, Avrupa Konseyi önünde yapılacak basın açıklaması, toplantılar… Bunlar yetmiyor. Öncelikli tek tek ülkelerin parlamentolarına baskı uygulamak gerekiyor, basınç oluşturmak gerekiyor. Kürt toplumu, Avrupa’da yaşayan Kürtler buna yatkındır aslında. Bu güç, örgütlenme düzeyi, karar ve irade var. İş, bunu planlamaya geldiğinde birtakım problemler yaşıyoruz. Önderliğin özgürlüğü zorlu bir mücadeleyi gerektiriyor. Bu zorlu mücadele kısa sürede planlanmalı.”

Eylemin en büyüğü örgütlenmek

“Belki de eylemin en büyüğü Önderliğin paradigmasını da örgütleyerek direnmektir” diyen Şahin, Öcalan’ın paradigmasıyla örgütlendikçe toplumun güç elde edilebileceğini kaydetti. Şahin, şunları ekledi: “Paradigmayı toplum arasında örgütle; komünleri, meclisleri kur, halk kendisi direnir zaten. Başlatılan açlık grevi hamlesine yapılabilecek en büyük katkı budur. Kürt Halk Önderi'nin fiziki özgürlüğü daha fazla gündem olması gerekir. Bunun dışında hiçbir Kürt başka bir şey düşünmemeli, çünkü Önderlik var oldukça, biz var oluruz, toplum oluruz, kültür, tarih sahibi oluruz.” AMED

 

* * *

Tutsakların eylemi 83. günde

Türk cezaevlerindeki PKK ve PAJK'lı tutsakların, "Abdullah Öcalan'a Özgürlük, Kürt Sorununa Çözüm" kampanyası kapsamında 27 Kasım'da başlattığı dönüşümlü açlık grevi 83. gününde. Tutsaklar, eylemlerini seçim sonrasına kadar sürdüreceklerini, olumlu bir adım atılmazsa başka bir aşamaya geçeceklerini duyurmuştu.

 

* * *

Ailelerden İmralı başvurusu

Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan ile İmralı’daki diğer tutsakların aileleri, görüşme talebiyle tekrar başvurdu.

İmralı F Tipi Yüksek Güvenlikli Cezaevi’nde ağır tecrit koşulları altında rehin tutulan ve 35 aydır kendisinden haber alınamayan Öcalan’ın kardeşi Mehmet Öcalan ile vasisi Mazlum Dinç, görüşme talebiyle Bursa Cumhuriyet Başsavcılığı ve İmralı Cezaevi Müdürlüğüne başvuru yaptı. İmralı’da tutulan tutsaklar Ömer Hayri Konar’ın kardeşi Ali Konar, Hamili Yıldırım’ın kardeşi Polat Yıldırım ile Veysi Aktaş’ın kardeşi Melihe Çetin de görüşme talebiyle Bursa Cumhuriyet Başsavcılığı ile İmralı Cezaevi Müdürlüğüne başvurdu.

Abdullah Öcalan ve İmralı’da tutulan diğer üç ismin aileleriyle görüşme hakları, “disiplin cezaları” öne sürülerek engelleniyor. 2021-2023 tarihileri arasında Abdullah Öcalan ve diğer tutsaklara üçer aylık olmak üzere en az 5 kez disiplin cezaları verilerek, aileleri ile görüşme hakları ellerinden alındı. Verilen bu disiplin cezalarının gerekçeleri ve dosya numaraları, yapılan tüm başvurulara ve itirazlarına rağmen avukatlarıyla paylaşılmıyor.

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.