Hepimizin kalbi özgürlük için atıyor

Kültür/Sanat Haberleri —

.

.

Mehmet Akbaş: “Sanat en güçlü cephelerin başında gelir, sanat özgürlük ve duyarlılık duygularının güçlenmesini sağlar ve insanın kendisini ifadesinin ilk yaratıcı biçimidir. Direnişi, isyanı ve umudu ifade edecek olağanüstü bir potansiyele sahiptir sanat.”

MIHEME PORGEBOL

Geçtiğimiz aylarda çok tartışılan röportaj ve söylemleriyle gündeme gelen Kürt müzisyen Mehmet Akbaş‘la hem kendi söylemleri etrafında şekillenen tartışmaları hem de Kürdistan sanatı hakkındaki düşünceleri üzerine konuştuk. Belki de kendini daha iyi ifade edebileceği bir olanak bulamamıştı. Sohbet havasındaki röportajda Kürdistan sanatı, sanat-politika ilişkisi, Kürt basını ve Kürt sanatı arasındaki kopukluk, son olarak da Mezopotamya Kültür Merkezi’nin üzerindeki baskılar hakkında konuştuk.

 

 

Sevgili Mehmet, öncelikle seninle tartışmamıza da sebep olan konuyu sormak istiyorum. Kendini yeterince ifade etme olanağı bulamadığını düşünüyorum. Bir televizyon kanalında verdiğin röportajdaki ifadelerin sosyal medyada çok tepki toplamıştı. Sen de o röportajını sosyal medya hesabında “Sanatçı ideolojiler ve siyaset üstüdür. NOKTA.!!!” şeklinde paylaşmıştın. O konuya açıklık getirir misin?

O röportajda Kürt müzik piyasasının (bana göre olmayan piyasasının) durumunu sormuşlardı. Ana dilim olmayan, konuşma dilinde de yetkin olmadığım Kurmancî ile kendimi ifade ediyordum. Söylediğim çok açıktı aslında. Müziğimizin ağırlıklı olarak slogan ve propaganda müziğine indirgendiğini, daraltıldığını müzikalitenin önemsizleştiği bu tür normların ağırlıkta olduğu dar temsiliyetlerin siyaset tarafından sanat ve sanatçı olarak görüldüğünü, topluma böyle bir algının empoze edildiğini vurguladım. Bunu da 20 küsur yıldır yaşadığım tecrübelere dayanarak söyledim. Siyasi otoritelerin yaptığı etkinlik, festival vb. organizasyonların sanatçı listelerine de baktığınızda ağırlıklı olarak bu normlara uyanların temsiliyetinin olduğunu görebiliriz. Ben sanatın bu şekilde özgürce gelişeceğine inanmıyorum. Sanat ve siyaset ilişkisinin üretimden, sanatın gelişiminden çok çıkarlar üzerine kurulması rahatsızlıklar yaratıyor. Siyaset sanatı kendi güdümüne almış oluyor bu durumda ve yukarda bahsettiğim normlara uymayan üretimlerin ve sanatçıların hiçleştirildiği sağlıksız bir atmosfere normal şartlarda oluşan bir piyasa gibi bakamayız.

Ben de röportajın üzerine bir değerlendirme yazısı yazmış ve siyaset ile ideoloji ayırdı yapılması gerektiğini belirtmiştim. Bence de sanatın siyasetin güdümünden kurtulması gerek fakat netleştirmek adına soruyorum: Siyaset ile ideolojiler arasındaki ayrımı yaptığımızda da “sanat ideolojiler üstüdür” fikrinde misin?

Sanatçı ideolojiler ve siyasetler üstüdür derken aslında çok açık, oldukça basit bir şeyden bahsediyorum sanatçının özgünlüğünden ve özgürlüğünden bahsediyorum . Bir ideoloji beni güdümüne alıyorsa, sanatımı sadece kendi hizmet aracı olarak görüyorsa ve nasıl sanat yapacağımı nasıl düşünmem gerektiğini belirliyorsa hayatını istediğim gibi yaşamaktan beni alıkoyuyorsa büyümeye ve açılmaya izin vermiyorsa, sorgulatmıyorsa neresinden tutabilirim ki? Üstüdür ifadesini de üstündedir, büyüktür vb anlamda değil dışında, kendidir anlamında kullandım.

O yazıda da belirttiğim gibi ideoloji “siyasal veya toplumsal bir öğreti oluşturan, bir hükûmetin, bir partinin, bir grubun davranışlarına yön veren politik, hukuki, bilimsel, felsefi, dini, moral, estetik düşünceler bütünü.” tanımlanır. Yani sanatı da kapsayan bir yönü vardır. Ortadaki sorun ne olursa olsun eğer eser üretimini bir düşünceye dayandırmıyorsa yani bir düşüncenin dışındaysa o eser kitschleşmez mi?

Tüm üretimler bir düşünceye ve inanca dayanır. İstenilen, düşlenen vardır temelinde.

Ben Kürdistan için sanatın özgürlük mücadelesinde bir cephe olduğuna inanırım. Bu konudaki fikrin nedir?

Sanat en güçlü cephelerin başında gelir, sanat özgürlük ve duyarlılık duygularının güçlenmesini sağlar ve insanın kendisini ifadesinin ilk yaratıcı biçimidir. Direnişi, isyanı ve umudu ifade edecek olağanüstü bir potansiyele sahiptir sanat.

Sence biz bu potansiyeli yeterince kullanabiliyor muyuz?

Ne yazık ki sanatın özgürleştirici ve sınırsız potansiyeli olduğu gerçekliğinin algılandığı pek söylenemez.

Buna dönük ne yapılabilir peki?

Günübirlik siyasetin sanatı dominize etmemesi, tam tersine olanak sağlaması gerek. Sanatın güçlü potansiyelini devreye sokması gerekiyor. Sonuçta özgürlüğe susamış Kürt halkının hiçbir ferdi bu duygunun karşısında değil. Yanındadır, içindedir, beraber yürüyor. Bu mücadelenin bir parçasıdır ve kuşkusuz sanatçılar bunun başını çekenlerdir.

Sanatçının özgürlük mücadelesinde görünürlüğünü arttırmak önemli. Bu konuda Kürt basınına kısmen katıldığım eleştirilerin olduğunu biliyorum. Onları biraz açar mısın? Sanatçıların basından beklentisi ne?

Yandaş sanatçı fikriyle hareket etmemelidir. Bu fikir sanatçıların varlığını inkar etme tehlikesi taşıyor. Niteliği ve işlevselliği göz ardı ediyor. Uzun vadeli, kalıcı, dönüştürücü bir potansiyeli güçsüz düşürüyor.

Hem sanatın hem de basının içinden biri olarak eleştirinin bu yönünü haksız görüyorum. Defalarca röportaj teklifi yaptığımız sanatçılar var. Reddediyor ya da cevap vermiyorlar. Sonra da bize serzenişte bulunuyorlar. Gerekçeleri de Kürt Özgürlük Hareketi’ne yakın basın kuruluşlarında görünürlerse programlarının iptal edilmesi korkusu.

Bu durum sadece röportajlarla aşılır mı bilemiyorum, Kürt hareketleri sanatçının aidiyet hissini güçlendirecek ifade alanlarını oluşturmakta daha yenilikçi daha kapsayıcı olmalı ilham kaynağı teşkil edecek bir mücadele atmosferi yaratmalılar. Sanatçıların kalplerindekini ifade etmesine olanak tanıyan özgür düşünceleri daha çok barındırmalılar ağırlık günlük siyasete hizmet eden bir sanat çizgisine verilirse sıkıntılar ortaya çıkmaya başlıyor. Sonuçta hayaller aynı. Hepimizin kalbi özgürlük için atıyor.

Röportaj sadece bir örnek ama “ programlarının iptal edilmesi korkusu” konusunda sanatçının da daha cesur olması ve az önce senin de söylediğin gibi sanatçının bazı konularda başı çekmesi gerekmez mi? Mesela inadına kendi değerlerine sarılmak gibi.

Biraz önce de bahsettiğim gibi hepimizin bu bütünün bir parçasıyız sanatçı başı çekendir normal şartlarda. Başı çekebilmek için tek ifade biçiminin siyasi aktivizm olmamalı kendi içinde karşıt fikirlere yapılan baskıyı eleştiren toplumu harekete geçiren, birleştirici, kültüre ve değerlere derinden aşk besleyen bir çabanın içinde olmalı. Bitki tohumdan yetişir sonuçta ortak çabamız bu olmalı.

Gerçekten iyi bir sohbet oluyor benim için ama yavaştan bitirmem gerekiyor. Fikrini almak istediğim son bir konu var. Bildiğin üzere senin de yıllarca bünyesinde sanat icra ettiğin Mezopotamya Kültür Merkezi kapatılmak isteniyor. Buna dönük ne düşünüyorsun?

Baskıcı rejimlerin ve gerici düşünceye sahip herkesin ilk hedefi daima sanattır, sanatçılardır. Tekelciliklerini, zalimlik ve yolsuzluklarını tehdit edenlere tahammül edemiyorlar. MKM korkuya ve baskıya maruz bırakılan, yok sayılan Kürt halkının umut tohumlarındandır.

Kürt sanatçılar buna karşı nasıl tavır koymalı? Ve sen nasıl duracaksın?

İnanıyorum ki kendisini Kürt hisseden hiç kimse buna kayıtsız kalmaz. Ben MKM’de 7 yıl müzik yapmış biri olarak o geleneği içinde barındıran bir bireyim. Müziğimizin ve kültürümüzün dünyada statü kazanması için sanatımı koşullarım el verdiği sürece icra ederek duruyorum ve böyle duracağım. Şarkılarımızın BBC dahil Avrupa’nın onlarca ülkesinin play-listelerine girmesi de bunun teminatlarındandır.

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.