Hikayeyi sesiyle anlatmayı seçti
Kültür/Sanat Haberleri —

Eylem Akdağ
- Gazetecilikten müzisyenliğe geçiş yapan Eylem Akdağ, felsefenin kendisine müziğin, armoninin, çok sesliliğin yazıya dayalı anlatımdan altta olmadığını; gazeteciliğin hikaye anlatmayı öğrettiğini belirterek, tercihini müzikten yana yaptığı söyledi.
- Hikayeyi sesiyle anlatmayı seçtiğini belirten Akdağ, yeni çalışmasıyla ilgili şunları ifade etti: "Serada çalışmak, doğanın yaratıcılığını ve üretimin ritmik düşünceyle ilişkisini… 'Tanrıçam' adlı bestem aslında bir kadın üçlemesi. Yine Kürtçe bir potpori üzerine çalıştım."
GÜLCAN DERELİ
Deprem zamanı Antakya'da çadırlarda kalıyorduk. Hava buz gibi. Akşamları dışarıda ateş yakılıyor, başında toplanıp sohbet ediyorduk. Ateşin başında olanların çoğu Eylem’in sesinin güzel olduğunu bildiği için şarkı söylemesi için ısrar ediyordu. Israrları kıramayıp mırıldanmaya başladığında dokunaklı bir sesin kulaklarımdan kalbime doğru ilerlediğini hissettim. Aslında o da benim gibi bir gazeteciydi. Haber takip ediyordu. Adı Eylem Akdağ'dı. O aynı zamanda ödüllü bir gazeteciydi. Hakan Arslan'ın babası Ali Rıza Arslan'ın çocuğunu bir torba içinde taşıdığı o sarsıcı fotoğrafı o çekmiş, Musa Anter Gazetecilik Ödülü'ne layık görülmüştü. Gazeteciliği severek yapan Akdağ, çocukluktan beri kalbini çalan müziğe yöneldi. Karar anı geldiğini hissedince gazeteciliği bırakıp içindeki müziğin peşine düştü. Bir süre önce bazı şarkıları cover olarak dijital alanda yayınlanınca oldukça ilgi gördü.
Eylem Akdağ, Mêrdînli bir ailenin çocuğu olarak Manisa’nın Turgutlu ilçesinde 1996'da doğdu. İlkokul üçüncü sınıftayken ailesiyle İzmir’e göç etti. Çocukluğu İzmir’in Menderes ilçesine bağlı Değirmendere köyünde geçti. Ailesi çiftçilik yapıyordu fakat siyasetle de ilgilenirdi. Siyaset ve ekoloji temalarının hakim olduğu bir atmosferde büyüdü. Bir deprem akşamında kalbimde kalan o sesin sahibi Eylem Akdağ, sorularımı yanıtladı.
Gazeteciliğe nasıl başlamıştın?
Aslında Felsefe mezunuyum fakat gazeteciliğe de merakım vardı. Bir şeyleri fotoğraflamayı ve insanların hikayesini dinlemeyi seviyordum. Etkinliklere gidip gelirken gazeteci arkadaşlarla tanıştım ve İzmir'de stajyer olarak başladım. Sonrasında Ankara ve Amed'de de muhabirlik yaptım.
Seninle bir meslektaş olarak ilk karşılaşmamızı hatırlıyorum. Sahada depremin yıkıntıları arasında karşılaşmıştık. O zaman da dondurucu soğukta sesinle hepimizi ısıtmıştın. Nereden geliyor bu yetenek, ilk nasıl fark ettin ya da biri mi fark etti?
Evet, çok kötü bir zamanda denk geldik, yıkıntılar ve çaresiz sessizlikte birbirini tanımayan insanların dayanışması kutsal bir şeydi. Gece yakılan ateşin etrafında birçok arkadaş kendi dilinde ezgiler seslendirdi, ben de kendimce seslendirmeye çalıştım. Dedemin bilûrvan olduğunu söylüyorlar. Kilamlar söylüyormuş. Ondan birkaç kuzenime geçmiş. Ben de onların arasındayım galiba... Kendimi ifade etme biçimi olarak hep müziği seçiyordum, kelimelerle tanışmamla birlikte sürekli kendi kendime besteler yapıyordum.
Şarkı söylemeye ne zaman başladın, teşvik eden ya da destekleyen oldu mu?
Okula başladıktan sonra derslerden çok müzik ilgimi çekiyordu. Hatta ders sırasında şarkı söylüyordum, öğretmen de bana kızmıştı. Sonra sesimi güzel bulup, beğendikten sonra ders sonlarında o bana söyletiyordu. İkinci sınıfta okul korosunda benden büyük öğrencilerle birlikte şarkılar söyledim. Daha sonra yine Turgutlu'daki Newroz’da çocuk korosunda Kürtçe çocuk şarkıları söyledim. Ortaokul olsun, lise olsun müzik öğretmenlerim beni hep destekliyor ve konservatuvar okumam gerektiğini söylüyordu. Ailem de müziğime destek veriyordu fakat koşullar uygun değildi. Köydeki evin uzak olması nedeniyle lisede de tercihim güzel sanatlardı ama olmadı. Ben de tarlada (sera) çalışırken besteler yapıyor, şarkılar söylüyordum. Üniversitede yine aynı şekilde şarkı söylemeyi bırakmadım. Dersin sonlarında, arkadaşlarla buluşmamızda, kutlamalarımızda şarkılar söylüyordum.
Ne tarz müziklerden ve ezgilerden feyz alıyorsun?
Aslında ezgisi kulağıma hoş gelen bütün müzikleri seviyorum. Yabancı müzikler, caz, rock, özgün, halk... Bu tarzların hepsini seviyorum ve bunları birbiriyle harmanlamak da hoşuma gidiyor.
Gazeteciliği müzik için mi bıraktın?
Evet. Gazeteciliği de çok seviyordum fakat müziği daha fazla geri planda bırakmak istemedim.
Ne oldu da gazeteciliği bırakıp müziğe karar verdin?
Gazetecilik bence çok kutsal mesleklerden biri. Halkın sesini duyurmak, hikayelerini dinlemek, acılarına ve sevinçlerine ortak olmak çok farklı bir duygu. Gazeteciliği yaparken de yine şarkı söylemeye devam ediyordum. Sesimi beğenenler, müzikle ilgilenmem gerektiğini söylüyordu. Gazetecilik süresince olaylara tanıklıklarımdan kaynaklı kendi sesimden çok halkın sesinin duyulmasına vesile olmak istiyordum. Kendi sesimi seçmek bencillik gibi geliyordu. Uzun bir süredir müzik hep ikinci plandaydı. Daha sonra müziğin gücüne de tekrar inandım. Hunergaha Welat’ın çalışmaları ve toplumdaki etkisi bana müziğin gücünü tekrar inandırdı. Yazmak, fotoğraflamak çok önemli fakat söylemek de önemli. Bazen bir şarkı birçok şeye vesile olabiliyor. Duyguları harekete geçiriyor. Yine toplumun sorunlarını ya da hikayelerini müzik yoluyla da anlatabiliyorsun. Bölgede bir sürü hikaye var, yaşanmışlıklar var, onları müzikle de akılda tutabiliriz. Müziğin bu gücüne tekrar inandıktan sonra gazeteciliği bıraktım.
Felsefe bana müziğin, armoninin, çok sesliliğin yazıya dayalı anlatımdan daha altta olmadığını öğretti. Gazetecilik bana hikaye anlatmayı öğretti. Serada çalışmak, doğanın yaratıcılığını ve üretimin ritmik düşünceyle ilişkisini. Müziğim bunlarla beraber özgürlük öznesi olarak kadın üretiminin zeminden beslendiğinde güzel şeyler olacağını düşünüyorum ve bunun için çabalamaya karar verdim. Bunların hikayesini sesimle anlatmayı seçtim.
Solo parçaların büyük beğeniyle dinleniyor. Biraz çalışmalarından, neler yaptığından bahseder misin?
Dijital platformda çok yeniyim. Sanal medya sürekli tüketim odaklı içerik üretme mecrası. Sürekli bir paylaşım beklenilen bir yer. Bu şekilde devam etmeyene de çok olanak sağlamıyor. Anlamlı, bir mesajı olan müzikler çok ilgi görmüyor. İnsanlar bir şeyi sonuna kadar izlemeye bile tahammül edemiyor. Bu çağı yakalamak zor. Ben onlara göre biraz yavaş ilerliyorum sanırım. Yeni besteler üretmeye çalışıyorum. Önermesi olan, anlamı olan parçaları araştırıyorum. Eski Kürtçe ezgileri de araştırıyorum. Ana dilim Kürtçe fakat telaffuzda bazen sıkıntı çekiyorum. Bu konuda da şarkılar söyleyerek geliştirmeye çalışıyor ve dilde iyi olan arkadaşlarımdan destek alıyorum.
Yeni projelerin var mı?
'Tanrıçam' adlı bestem aslında bir kadın üçlemesi. Bu üçlemenin ilk parçası 'Tanrıçam’dı. Şiirler dayıma ait. 'Tanrıçam’da erkek iktidarı üzerinden yazılan hikayeler eleştiriliyor. Bakıldığında şarkıların çoğu bir tahakküm olarak erkeği yücelten bir yerde duruyor. Bu şarkılar acıyı çekenin, fedakarlık yapanın ve böylelikle hikayeyi yazanın sadece erkek olduğunu ifade ediyor. Bunların değişmesi gerekiyor.
Bu fikirsel zeminde kadının adının geçirildiği ve gölge olarak bırakılmak istendiği tüm şarkıları kadının özne haliyle değiştirmeyi amaçlıyorum. Aşk hikayelerinde ya da başka anlatımlarda kadınların tarihi ikincil planda, bunun değişmesi gerektiğini düşünüyorum, bu değişim yeni bestelerle, şiirlerle olacak. Dünyaya baktığımızda bu değişimin bizim topraklarımızdan esen rüzgarla başladığını görüyoruz.
'Kaynak' ve 'Nasılına itirazımız var' da üçlemenin devamında gelecek olan parçalar. Onlar üzerinde çalışıyorum. Biraz zamanları var. Yine Kürtçe bir potpori üzerine çalıştım. Delîla’nın seslendirdiği 'Hey bêrî Bêrîvanê' şarkısını kendimce seslendirmeye çalıştım. İçerisinde üç tane parça var. Yaklaşık bir aydır üzerinde çalışıyorum. Bir hafta sonra yayınlanacak.
Amed'in Sur ilçesinde 2 Aralık 2015’te ilan edilen sokağa çıkma yasağı sürecinde yaşanan çatışmalarda şehit düşen Hakan Arslan’ın kemikleri 7 yıl sonra 2022'de babası Ali Rıza Arslan'a bir torba içerisinde teslim edilmişti. İnfial yaratan bu olayın haberinde altında Eylem'in imzası vardı. Eylem'in çektiği fotoğraflar bu vahşeti kayıt altına almıştı. Hafızalara kazınan birçok haberinden biriydi.
Söz ve Müziği Sezen Aksu'ya ait "Ben de yoluma giderim" parçasını seslendirmesiyle dikkatleri üzerine çekmişti Eylem. (https://www.youtube.com/watch?v=x_-NtJTRyRo&ab_channel=EylemAkda%C4%9F)