Hezime’nin yarım kalan hikayesi

Kültür/Sanat Haberleri —

Muharrem Erbey

Muharrem Erbey

  • “Çocukluğumda nenem Hezime’nin bana çıra ışığında anlatmış olduğu Kürtçe ‘Xebroşk, çirok’ dediğimiz masallarla büyüdüm. Masal devam ederken uykuya dalardım ve o masallar yarım kalırdı.” 

Avukat-yazar Muharrem Erbey’in “Günahkarlar Kalesi” adlı üçlemesinin ikinci cildi olan “Aram ile Leyla” romanı okuyucuyla buluştu.  Üçlemenin ilk cildi olan Amina ile Jacob, kendini bulma cesaretinin peşinden gidenlerin hikayesini anlatırken, “Aram ile Leyla” 1915 yılında Ermeni ve Süryanilerin yaşadığı soykırım ile buna karşı verilen direnişi konu alıyor. 

Asuri-Süryani, Armen ve Kürt halkının uzun yıllardan beridir bu coğrafyada birlikte yaşadığını belirten Erbey, kitabıyla bu halkların birlikteliğinin devam etmesini amaçladığını söyledi. Kendisini kitap yazmaya itenin küçüklüğünde kendisine hikayeler anlatan nenesi Hezime olduğunu dile getiren Erbey, “Çocukluğumda nenem Hezime’nin bana çıra ışığında anlatmış olduğu Kürtçe ‘Xebroşk, çirok’ dediğimiz masallarla büyüdüm. Masal devam ederken uykuya dalardım ve o masallar yarım kalırdı. O hikayeleri köşemde sessizce tamamlayarak, büyüdüm ve hayatımın bundan sonraki sürecinde hikayesi yarım kalan insanlara dil ve çığlık oldum. 1981’de 13 yaşındayken nenemin yarım bıraktığı bir hikayeyi tamamlayarak İstanbul'da bir dergiye gönderdim. Bana 75 TL telif ücreti gönderdiler. Hikaye anlatmak büyülü ve mistik bir ritüel gibi geldi bana. O zamandan beridir bir hikaye anlatısı olarak içinde yaşadığım coğrafyayı, halkları, etnisiteleri, aidiyetleri ve renkleri anlatma ihtiyacı hissediyorum” diye konuştu.

Hikaye 1915’te başlıyor

Mezopotamya Ajansı’ndan Rukiye Payiz Adıgüzel’e konuşan  Erbey, “1915 yılında yaşanan katliamı, Ermenilerin ‘Aghet’, Asuri-Süryanilerin ‘Seyfo’, Alevilerin ‘Tertele’, Êzidîlerin ‘Ferman’ dedikleri katliamları inceledim. ‘Aram ile Leyla’, 1915'le 1938'i anlatan bir roman. Hikaye 1915'te başlıyor. Aram’ın Amed’in Kıtıbıl Mahallesi'nde evi yakılıyor, ailesi katlediliyor. Şeyh Kasım onu Günahkarlar Kalesi’ne götürüyor. Kaleye sığınan Ermeni, Asuri-Süryani, Êzidî ve Kürtler, Diyarbakır Valisi Çerkez Doktor Reşit'in göndermiş olduğu çetelere karşı birlikte direniyor. Romanla medya halklarını, Kürtleri, Ermenileri ve Süryanileri tekrar bir araya getirdim. Günahkarlar Kalesi’ne, onları yok etmeye gelenlere karşı medya halklarının güçlerini birleştirip gösterdikleri büyük bir direnişin hikayesini yazdım. Tabii bu direnişten sonra romanın ikinci bölümü 1938'de geçiyor. 1938'de Yugoslavya'daki Türklerin arazilerine, evlerine krallık el koyuyor ve onlar zorla Türkiye’ye gönderiliyor. Türk hükümeti de Ermeni ve Süryanilerden alınan arazileri göçmenlere veriyor. Aram'ın ailesinin elinden alınan arazi Leyla'nın ailesine veriliyor ve böyle tanışıyorlar. Dolayısıyla dikkatle tarihe baktığımızda her yerde benzer trajediler yaşanmıştır. Bu aynı zamanda yüzleşmeye çağrı romanıdır ve bizim yüzleşmeye ihtiyacımız var. Yüzleşmek iyileştirir” ifadelerini kullandı. 

Sözlü tarih çalışması da yaptım

“Aram ile Leyla”yı yazarken Ermenilerin, Asuri-Süryanilerin ve Kürtlerin kaynaklarından beslendiğini belirten Erbey, bunun için 10 bin sayfadan fazla kaynak taradığını kaydetti. Yanı sıra sözlü tarih çalışması yaptığını ve insanların anlattıklarını not aldığını söyleyen Erbey şöyle konuştu: “Armen halkı kirvelerimiz, dostlarımız ve bu coğrafyada gördüğün bütün taş evleri yapanlar. Camileri, kiliseleri buradaki yemekleri yapanlar onlar. Yine Asuri-Süryani halkının, zengin bir kültürel mirası bizimle paylaştıklarını görüyoruz.” AMED

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2025 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.