İki kardeş 32 yıldır tutsak

Dosya Haberleri —

Gülşen ve Nuriye Adet

Gülşen ve Nuriye Adet

  • Nuriye ve Gülşen Adet kardeşlerin 30 yıllık infaz süreleri dolmasına rağmen pişmanlık dayatmasını kabul etmedikleri için tahliyeleri 3 kez ertelendi. Kız kardeşleri Berat Adet: "6 yaşındaydım şimdi 38 yaşına gireceğim ama bu hukuksuzluk, haksızlık, rehinelik bitmedi. Uğruna ölümü bile göze aldıkları dava için kendilerine ‘pişmanlık’ dayatılıyor.”
  • Anne Halime Adet: "Kızlarımdan birinin 3 Temmuz’da birinin de 25 Ağustos’ta infaz ertelemesi doluyor. Ama tekrar erteleyecekler diye kaygılanıyoruz. Bunca yıla, esarete rağmen onların umutları, hayalleri daha diri. Barış olacak, tutsaklar özgür olacak, Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan çıkacak. Bunlarla yatıyor, kalkıyoruz.” 

AZİZ ORUÇ/İSTANBUL

Türkiye’de 2020’de kabul edilen yasayla cezaevlerinde devreye konulan İdare ve Gözlem Kurulları’nda verilen hukuksuz kararlarla binlerce tutsağın tahliye hakkı engellendi. Uygulamanın en keskin biçimde hayata geçtiği cezaevlerinden biri Sincan Kapalı Kadın Cezaevi. İnfaz yakmalar açısından Sincan Kadın Cezaevi bir “pilot bölge” ve cezası biten siyasi tutukluların hiçbiri, cezaları bitmiş olmasına rağmen tahliye edilmiyor. Sincan Kadın Cezaevi’nde Nedime Yaklav, Hicran Binici, Şermin Demirdağ, Gülşen Adet, Nuriye Adet’in de aralarında bulunduğu onlarca tutsak, yıllardır İdare ve Gözlem Kurulları’nın kararları sonrasında tahliye edilmiyor. Yaklaşık 2 yıldır tahliyeleri ertelenen kardeşler Gülşen Adet ve Nuriye Adet’in hikayesi de benzer. İki kardeşin tahliyeleri Haziran 2024’ten bu yana önce 3, ardından 6 ve son olarak 9 ay ertelendi. Nuriye ve Gülşen, kız kardeşi Berat Adet ve anneleri Halime Adet ile konuştuk. 

'Onlar kahramanlarım'

Iğdır'ın Ararlık ilçesine bağlı Çamurlu köyünde doğan Nuriye ve Gülşen, 9 çocuklu bir ailede büyür. Beşinci sınıfa kadar köydeki okulda okuyan kardeşler, köyde ortaokul olmadığı için okula devam edemez. Kürt Özgürlük Hareketi ile tanışan aile, hareketi benimser. Gülşen ve Nuriye’nin mücadeleye olan ilgisi de o yıllarda başlar. Gülşen ve Nuriye Adet, daha çocuk yaşlarda her yıl Iğdır, Kars, Ardahan, Erzurum’da yaylalara çıkmaya başlar. Yayla yolculuğunu ailede en çok seven ve isteyen Gülşen ve Nuriye’dir. İki kardeşin doğayı, yaylaları, dağları çok sevmesinin en önemli nedenlerinden birini kardeşleri Berat Adet, şu cümlelerle anlatıyor: “Nuriye ve Gülşen ablam yaylaları ve dağı çok severdi. Küçük olmama rağmen evde hep konuşulurdu. Yaylada Nuriye ve Gülşen, gerillalarla karşılaşıyor ve konuşma şansı buluyorlarmış. Nuriye de Gülşen de onlardan çok etkileniyormuş. Savaşçı kadınları kahraman gibi anlatıp duruyorlarmış. Kadın, özgürlük, direniş, mücadele ve dağların manalarını daha güçlü daha derin öğrenip, hayallerini gerçekleştirmenin arayışına giriyorlarmış. Şimdi diyebilirim ki bu hayallerini gerçekleştirdiler. Kahramanım dediklerin kadınlar gibi Gülşen ve Nuriye de benim kahramanlarım. Yıllar geçti, ben büyüdüm ve daha iyi anlıyorum ki onlar hep benim için kahramanmış.”

 

 

 

Arayışları aynıydı

Gülşen de Nuriye de gizli gizli görüştüğü ve hep kendilerini kahraman olarak gördükleri kadınların yürüttüğü mücadeleye ortak olmak için 1992 yılının farklı aylarında özgürlük saflarına katılıyor. Birbirinden habersiz olsalar da ikisinin de mücadele aşkı, arayışı hep aynıdır. Gerillaya katıldıklarında Nuriye 17, Gülşen ise 19 yaşındadır.

1994’te Gülşen (Devrim) ve Nuriye (Dilan) yakalanıp tutuklanır. Berat Adet, ablalarının tutuklanma sürecini şu şekilde anlatıyor: “Gülşen, İran'a geçerken İran rejim güçleri tarafından yakalanıp, Türkiye’ye teslim ediliyor. Nuriye de yine aynı dönemde Kars’ın Kağızman bölgesinde yaralı olarak yakalandı. İran’a geçerken karda ayakları yanan Gülşen, İran’da tedavi edilmeden, Türkiye’ye teslim ediliyor. Ama Türkiye’de de tedavisi yapılmıyor. Günlerce işkence gördükten sonra tutuklanıyor. Nuriye de çatışmada yaralı olduğu için tedavisi yapılmadan tutuklandı.”

32 yıldır rehinelik bitmedi

Her iki ablasının da 30 yıllarını doldurmalarına rağmen tahliyelerinin hukuksuz biçimde ertelendiğini belirten Berat Adet: “30 yıldır süren tutsaklık yetmezmiş gibi şimdi de hukuksuz kararlarla Gülşen ve Nuriye’nin tahliyeleri erteleniyor. Bitmek bilmeyen bu zülüm her gün yeni bir acıya, ayrılığa ve uzaklığa neden oluyor. 6 yaşındaydım şimdi 38 yaşına gireceğim ama bu hukuksuzluk, haksızlık, rehinelik bitmedi. Bunca yıldır yılmamış, geri adım atmamış uğruna ölümü bile göze aldıkları dava için kendilerine ‘pişmanlık’ dayatılıyor. Nuriye de Gülşen de pişmanlığı kabul edecek değil. Bunu kurulun karşısında da söylediler. Tahliye olamaması elbette aile olarak, bizi üzüyor ama yıkmıyor. Ne olursa olsun bu mücadelenin yanındayız.”

Zindanda ilk karşılaşma

Gerillada kaldıkları iki yıl boyunca iki kardeş yakın bölgede olmalarına rağmen birbirlerinden pek haber alamaz. Ancak hiç düşünmedikleri yerde cezaevinde karşılaşır. Gülşen Adet, haftalık aile telefon görüşmesinde kardeşi Nuriye ile cezaevindeki ilk karşılaşmasını şöyle anlatıyor: 

“Yakalanıp Erzurum Cezaevi’ne götürüldüğümde bana Nuriye’nin de cezaevinde olduğunu, onu yaralı yakaladıklarını söylediler. Günlerce beni kardeşimle tehdit ettiler. Ama ben inanmadım. Günler süren baskı, işkenceden sonra cezaevinde koğuşa gittim. Koğuştaki tüm arkadaşlarla selamlaştık, sarıldık. Bir an baktım karşımda Nuriye’yi gördüm. Yaşadıklarımız bir an film şeridi gibi gözlerimin önünden geçti. Abla kardeşten öte iki yoldaşlığın sıcaklığıyla selamlaştık, kucaklaştık. Bir an zindanın ötesinde, aynı yerde olmanın güzelliğini hissettim. Yaylalardaki güzelliği, çiçekleri, kuzuları, koyunları düşündüm. Dağları, gizli gizli görüştüğümüz arkadaşları hayal ettim. Düşündükçe güzel anları daha güzel sarıldım, daha sıkı sıkı Nuriye’yi sarmaladım. Hala o günü unutamıyorum. 30 yıldır zindan yoldaşlığıyla yıllar geçti. Zindanlar değişti, kimi zaman ayrılıklar oldu ama Nuriye ile yoldaşlığımız sürüyor. Bu tutsaklığın son bulacağı, güzel ve özgür günlerin özlemiyle doluyuz.”

 

Gülşen, Nuriye ve Abdulhamit Adet

 

Fransa’dan Ankara’ya görüşe

Gülşen ile Nuriye, 1994’te tutuklandıktan sonra ailesine yönelik baskılar da artar. Aynı yıl 1994’te baba Abdulhamit Adet de tutuklanır. 4 yıl 8 ay cezaevinde kalan baba, tahliye olduktan sonra da 1998’de Fransa’ya iltica etmek zorunda kalır. 2001’de ise anne ve kardeşleri Fransa’ya gitmek zorunda kalır. Aile, sürgünde olduğu için uzun süre görüşe gidemez. 2007’den sonra anne ve kardeşler yılda bir iki kez de olsa binlerce kilometre yol gelerek, Gülşen ve Nuriye ile tekrardan görüşmeye başlar. 

Kendisi için en güzel ve anlamlı olan şeyin Türkiye’ye gelip, ablalarının görüşüne gitmek olduğunu belirtiyor Berat Adet: “Küçüktüm annemler görüşe gittiğinde kimi zaman beni götürmüyordu. Gittiğimde de kalabalık olduğu için çoğu zaman konuşma fırsatım olmuyordu. Ama büyüyüp, görüşe geldiğimde hep onlarla konuşmak, paylaşımda bulunmak istiyorum. Haftalık telefon görüşmelerini de sabırsızlıkla bekliyorum. Bir keresinde Fransa’dan Gürcistan'a oradan da Iğdır’a geçtim. Ankara’ya görüşe gitmeye çalışırken, ayağım kırıldı. Ama hastaneye gitmeden görüş heyecanıyla cezaevine gittim. Kapalı görüş olduğu için iki ablama da ayağımı fark ettirmemeye çalıştım ama tam çıkarken, acı çektiğimi hissetmişler ve çok üzüldüler. Ama onları görmeye değerdi. Yıllardır bu tutsaklığın bitmesini istiyoruz.”

Aylarca bekledik tahliye olmadılar

Gülşen ve Nuriye’nin 30 yıllık tutsaklığının sona ermesi ardından onları karşılamak için Berat ve annesi beraber Ankara’ya gelir. Tahliyelerinin engelleneceği ihtimalini düşünmelerine rağmen umutlarını koruyarak, geldiklerini söyleyen Berat Adet, o günü şöyle anlatıyor: “Ankara’da aylarca bekledik ancak iki ablam da tahliye olmadı. Tahliyeleri hukuksuz bir şekilde ertelendi. Yaklaşık iki yıldır tahliye olacaklar diye bekliyoruz. Annem iki kızına biz ise ablalarımıza kavuşmayı bekliyoruz.”

 

 

Köyümüze, yaylalarımıza gideceğiz

“Nuriye ve Gülşen tek değil benzer şekilde yüzlerce tutsak, esir tutuluyor. Bu hukuksuzluğun son bulmasını istiyoruz” diyen Berat, ablalarının tahliye olacakları günü özlemle beklediklerini söylüyor: “Gülşen de Nuriye de özgür olacağı gün gidip, Iğdır’ın dağları görmek istiyor. Annem bazen ‘Çıkınca gelin Fransa’ya’ diyor. Gülşen de Nuriye de ‘Hayır! Biz Kürdistan’a köyümüze, dağlarımıza, yaylalarımıza gideceğiz. Tutuklanırken, son kez baktığımız, yıllarca yol aldığımız dağlara karşı bakmak istiyoruz’ diyor. Fransa’dayız ama yarın tahliye haberini duyarsak, bir an düşünmeden atlayıp geleceğiz. Onlar özlemlerini, hayallerini gerçekleştirmek isterken, yanlarında olmak istiyoruz. Benim de çocukluk hayalim olan kahramanlara kavuşmayı istiyorum. Günlerdir, aylardır, barış konuşuluyor. Hiç düşünmeden barış, çözüm, özgürlük diyoruz. Devlet de barış istiyorsa bu hukuksuzluğa son vermelidir. Adım atılmalı. Bize acısın istemiyoruz. Nuriye de Gülşen de bunu istemez. Onlar devrimcidir. Biz onurlu bir barış istiyoruz. Devlete değil, halkımıza mücadele edenlere güveniyoruz.” 

Biz de pişmanlığı kabul etmiyoruz

Anne Halime Adet ise özlemini şöyle anlatıyor: “Bir anne olarak Nuriye ve Gülşen’i ne kadar anlatsam kelimeler yetersiz kalır. 32 yıldır çocuklarımın özlemiyle yaşıyorum. Son bir kez onları dışarda görmeyi istiyorum. Özgürce sarılmak istiyorum. Ama yıllardır yetmiyormuş gibi 30 yıllık rehineliğin ardından 2 yıldır hiç yere tahliyeleri erteleniyor. Bu hukuksuzluğu kabul etmiyoruz. Kızlarım gibi binlerce tutsak benzer durumu yaşıyor. Onlar direniyor, ‘Pişmanlığı’ kabul etmiyor. Biz de etmiyoruz. Başım dik. İki kızımla da onun gibi direnenlerle de gurur duyuyorum. 

Gülşen, Nuriye tahliye olacak diye Fransa’dan Ankara’ya gittim. Aylarca onları bekledim. Tahliyelerini engelleyeceklerini bilmeme rağmen gittim. Ankara’da kaldım, görüşe gittim. Gülşen de Nuriye de ‘Anne kurul bizi tahliye etmeyecek’ deyip duruyordu. Ama anne yüreği, bir umut çıkarlar, dedim. Bir umut barış gelecek, bu düşmanlık bitecek, çocuklarımız çıkacak. Köy evine de gittim. Olur da gelirse diye her şeyi hazırladım. Ama tahliye olmadılar, Fransa’ya geri döndüm. Ama 30 yıldır süren bu hukuksuzluk iki yıldır hala sürüyor. Kızlarımdan birinin 3 Temmuz’da birinin de 25 Ağustos’ta infaz ertelemesi doluyor. Ama tekrar erteleyecekler diye kaygılanıyoruz. Mafya, çeteler, tecavüzcüler, Hizbullahçılar dışarıda bizim çocuklarımız cezaevinde. Cezaevi demek artık ölümhane demektir. Bu esaret bitsin, tüm tutsaklar serbest kalmalıdır.”

 

Gülşen, Nuriye ve Halime Adet

 

Direnmek yaşamaktır

Artık bu işkenceye son verilmesini isteyen anne Halime, barışa olan inancının da altını çiziyor: “Barışa inanıyoruz. Barış için her şeyi yaptık, her acıyı çektik. Devlet samimi ise onlar da adım atmalı. Pişman olduğumuz, yenildiğimiz için değil, özgürlüğe, mücadeleye inandığımız için bu kadar ısrarla barış diyoruz. Bu süreci Nuriye, Gülşen ile de konuşuyoruz. Onlar da bu süreci sahipleniyor. Daha örgütlü olmak zorundayız diyor. İkisi de ‘Direnmek yaşamaktır’ bu her şartta koşulda sürmeli. Bunca yıla, esarete rağmen onların umutları, hayalleri daha diri. Bir an önce çıkmalarını istiyorum. Hep beraber olacağımız günlerin özlemiyle gözümüz kulağımız televizyonda. Barış olacak, tutsaklar özgür olacak, Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan çıkacak. Bunlarla yatıyor, kalkıyoruz.”

 

***

Direndi ismini Devrim yaptı

 

Gülşen için yıllarca adına mücadele ettiği ve çok sevdiği 'Devrim’ ismi hep özeldir. Yakın arkadaşları onu hep Devrim diye bilse de o bu ismi resmiyette de kimliğine de işlemek, yazdırmak ister. Uzun süren hukuki mücadele sonucunda Gülşen, resmiyette de Devrim ismini kimliğine yazdırır. Berat Adet, yakında Gülşen’in kimliğine de isim olarak Devrim yazılacağını söyledi.  

 

 

***

Gülşen: Pişmanlığı kabul etmeyeceğiz

Gülşen Adet, ailesi aracılığıyla cezaevinde yaşananlara ilişkin şunları aktardı: “Şartlı tahliye konusunda, karşılarında kendi hak ve hukuklarına uymayan bir sistem ile karşı karşıyayız. Kendi anayasalarını tanımıyorlar, çifte standart uygulayıp, kendi hukuklarını bilmiyorlar. Aslında tamamen Lozan kafası ile yaklaşıyorlar. Bu hukuksuzlukları elbette kabul etmiyoruz. Tutsak olmanın ötesinde biz devrimciyiz, her şartta koşulda direnme hakkımızı kullanacağız. Pişmanlığı, ilkesizliği asla kabul etmedik etmeyeceğiz. Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın çağrısı ve sürece ilişkin umudumuzu koruyor, sonuna kadar destekliyoruz. Süreç için yeni bir hukuk gerekiyor. Bugün olanlar için herkesin kendisini sorgulaması gerekiyor. Karşı taraf hep su üstüne çıkıyor. Devlet aklı değil, barışın, özgürlüğün aklı hakim kılınmalı. Önderliğin başlattığı sürece yoğunlaşmak gerekiyor. Sadece beklemekle olmuyor. Önderlik etrafında toplanmak gerekiyor.”

 

 

***

 

 

 Nuriye ve Gülşen Adet

Iğdır’da 1994'te yaralı halde tutuklanan Nuriye Adet’e, Erzurum Devlet Güvenlik Mahkemesi tarafından yapılan yargılama ardından 'Devletin birlik ve bütünlüğünü bozmak' iddiasıyla müebbet hapis cezası verildi. Erzurum, Sivas, Uşak ve Amasya cezaevlerinde tutulan Adet, 2007'de Sincan Kadın Cezaevi’ne sürgün edildi. Gülşen Adet de 1994’te İran’a geçerken yakalandı ve günlerce tedavi edilmeden Türkiye’ye teslim edildi. Yapılan yargılama sonucunda Gülşen’e de 'Devletin birlik ve bütünlüğünü bozmak' iddiasıyla müebbet hapis cezası verildi. İki kız kardeş de 32 yıla yakın cezaevinde tutuluyor. Nuriye yaralı, Gülşen ise saatlerce karda beklediği için yıllardır sağlık sorunları yaşıyor. Nuriye, yaraları iyileşse de hala ciddi sağlık sorunları yaşıyor.

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2025 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.