İklim Apartheid’ı

Toplum/Yaşam Haberleri —

DANIEL LEAL / Foto:AFP

DANIEL LEAL / Foto:AFP

  • Yokoluş İsyanı ve Fridays for Future gibi gayri resmi "halk hareketi" kolektiflerinden "Yeşil 10" koalisyonu gibi kar amacı gütmeyen kuruluşlara kadar, Avrupa genelinde iklim hareketine orta sınıf beyazlar hakim.

Nani Jansen REVENTLOW - Çeviri: Serap GÜNEŞ

Yokoluş İsyanı ve Fridays for Future gibi gayri resmi "halk hareketi" kolektiflerinden "Yeşil 10" koalisyonu gibi kar amacı gütmeyen kuruluşlara kadar, Avrupa genelinde iklim hareketine orta sınıf beyazlar hakim. Hareketin önceliklerini ve faaliyetlerini kaçınılmaz olarak, beyaz orta sınıf insanların çıkarları belirliyor.

Bu nedenle, iklim hareketinin baskın anlatılarından biri, iklim krizinin gençleri yaşamları boyunca etkileyeceği ve gezegeni gelecek nesiller için kurtarmak adına bugün harekete geçmenin gerekli olduğu. Bu şüphesiz ki doğru. Ancak iklim krizi ve buna neden olan emisyonlar insanları halihazırda öldürüyor. Ve bu durum bu yaz sellerin en az 1300 can aldığı Pakistan'da ya da araştırmacıların aşırı sıcaklıkların 2002 ve 2015 yılları arasında büyük şehirlerde yaklaşık 900 bin ölüme neden olduğunu tahmin ettiği Latin Amerika'da geçerli değil sadece. Avrupa'da da insanlar ölüyor, ancak konu niyeyse yeterince ilgi görmedi.

Ella Kissi-Debrah’ın hikayesi

Lewisham'da (güneydoğu Londra) yaşayan ve hava kirliliğinin neden olduğu tekrarlanan astım ataklarının ardından 2013 yılında ölen dokuz yaşındaki siyah bir kız olan Ella Kissi-Debrah örneği ilk akla gelen. Annesi Rosamund, kızının ölüm nedeninin resmi olarak tanınması için uzun bir yasal mücadele vermek zorunda kaldı. Ama sonunda galip geldi ve Ella, ölüm belgesinde ölüm nedeni olarak hava kirliliği yazan dünyadaki ilk kişi oldu. Yakın tarihli bir yasa teklifi - "Ella Yasası" - Birleşik Krallık'ta temiz havaya erişimi bir insan hakkı olarak tanımayı amaçlıyor.

Ella'nın hikayesinin gösterdiği gibi, çevresel koşullar toplumlarımızda eşit olarak yaşanmıyor. Hollanda, İngiltere, Fransa ve Almanya'da yapılan çalışmalar, kirletici endüstrilerin daha yüksek göçmen oranlarına sahip şehirlerde ve mahallelerde daha sık bulunduğunu gösteriyor. Bu, hava kirliliğinin insani maliyetidir. Marjinalleştirilmiş topluluklardan gelen annelerin ve çocukların uzun zamandır buna karşı mücadelenin ön saflarında yer alması tesadüf değil.

İklim Apartheid'ı

Sıcaklık dalgaları da, yoksullar ve ırksal azınlıklara mensup insanlar üzerinde orantısız derecede büyük bir etkiye sahip. 2019 yılında, Birleşmiş Milletler aşırı yoksulluk ve insan hakları raportörü, ölümcül sıcaklık en çok bu insanları vurduğu için, bir "iklim apartheid"i uyarısı yaptı.

İklim krizinin etkileri ile barınma, sosyal koruma ve yaşam koşullarını içerenler gibi sosyal eşitsizliğin diğer tezahürleri arasında da inkar edilemez bir bağlantı var. Avrupa Çevre Bürosu'nun bir raporuna göre, Avrupa'daki Roman toplulukları genellikle akan su veya sanitasyon gibi temel hizmetlerden dışlanan kirli topraklarda yaşıyor - bu da çevresel ırkçılığın açık bir örneği.

Beyazların egemenliği

Benzer şekilde, sıcaklığa bağlı multipl-sklerozu olan bir Avusturyalının, Avusturya hükümetine karşı açtığı yakın tarihli bir davanın da gösterdiği üzere, engelli insanların iklim değişikliğinden mustarip olma olasılıkları daha yüksek. Bu liste uzayıp gidebilir.

Avrupa'daki iklim hareketinin, iklim kaynaklı zararların yükünü zaten taşıyanların deneyimlerini ve bakış açılarını yansıtmadığı açık. Bunun yerine, çoğu büyük STK, kendilerini "dekolonizasyon" gibi moda terimleri benimsemenin yeterli olduğuna ikna etmiş görünüyor. Bazıları baskıcı güç dinamiklerini teşhir etmek için taban örgütçüleri tarafından uzun zamandır kullanılan dilin nihayet ana akım haline gelmesini bir ilerleme olarak görse de, beyazların egemen olduğu örgütlerin bir başka el koyma örneğine daha tanık oluyor olabilir miyiz?

İklim hareketinin geleceği

İklim hareketi, marjinalleştirilmiş topluluklara sözde hizmet etmek yerine, odak noktasını, iklim krizinin bugün yeni eşitsizlik ve adaletsizlik biçimlerini körüklediği ve yarattığı tüm yolları anlamaya ve ele almaya kaydırmalı. Bu, terminolojide ve DEI'ye (diversity, equity, inclusion yani çeşitlilik, eşitlik, kapsayıcılık) yapılan yatırımlarda bir değişiklikten daha fazlasını gerektirir. Hareketin gerçekten ihtiyacı olan şey, baskın oyuncularının bileşiminde bir değişim. Bu, ırksal azınlıklara mensup insanların çevre sorunlarının üstesinden gelmek için on yıllardır yaptıkları çalışmaları tam olarak kabul etmenin, onlardan öğrenmenin ve onların deneyimleri üzerine inşa etmenin tek yolu.

Odağımızı değiştirmemiz gerekiyor

Bu ön saflardaki aktivistler, örgütçüler ve topluluk savunucuları, çalışmalarına devam etmek için desteğe, araçlara ve kaynaklara ihtiyaç duyuyorlar. Bu, büyük iklim örgütlerinin faydalı olabileceği bir nokta - ama taban örgütlenmesinde açığa çıkan anlatıları kendilerine mal etme ve merkez sahneyi işgal etme dürtülerine direnebilirlerse elbet. Aldıkları o fonlardan bahsetmiyorum bile.

Bu gezegenin hepimiz için yaşanabilir kalmasını sağlamak için, burada ve şimdi iklim kaynaklı zararları önlemenin daha fazla yolunu bulmak için odağımızı değiştirmemiz gerekiyor. Uzun yıllardır iklim adaletsizliklerinden mustarip olanları ve bunlara karşı mücadele edenleri takip etmeliyiz. Bunu yapabilirsek, gelecek nesillerin endişelenecek çok daha az şeyi olacak.

Kaynak: www.project-syndicate.org

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.