İklim davaları neyi değiştirdi?
Toplum/Yaşam Haberleri —

İklim krizi
- Climate Litigation Network’ün yeni raporu da son on yılda açılan iklim davalarının dünya siyasetini ve hatta ekonomisini nasıl dönüştürdüğünü gözler önüne seriyor.
Her şey on yıl önce Hollanda’daki Urgenda davasıyla başlamıştı. Dünyada ilk kez bir mahkeme, bir hükümete daha güçlü iklim eylemi alma zorunluluğu getirmişti. O karar, bugün dünya çapında büyüyen bir hukuk hareketinin kıvılcımı oldu. O zamandan bu yana birçok ülkede insanlar, topluluklar, gençlik hareketleri kendi hükümetlerini mahkemeye taşıdı ve “iklim krizine karşı bizi korumak zorundasınız” dedi. Verilen her karar, bugün uluslararası mahkemeler tarafından da tanınan bir iklim hukuku mimarisinin temel taşlarını oluşturdu.
Climate Litigation Network’ün yeni raporu da son on yılda açılan iklim davalarının dünya siyasetini ve hatta ekonomisini nasıl dönüştürdüğünü gözler önüne seriyor. İklim krizi artık hükümetlerin “isterse yapacağı” bir politika tercihi değil. Giderek daha fazla, yasal bir zorunluluk haline geliyor. Mahkemeler artık hükümetlere net bir şekilde sesleniyor; halkı aşırı hava olaylarından korumak, 1,5 derece sınırını tutturmak için kendi payınıza düşeni yapmak, gelecek kuşakların hakkını gözetmek ve verdiğiniz sözler attığınız adımlarla tutarlı olmak zorunda olduğunu söylüyor.
İklim mücadelesinin yeni cephesi
Bu güçlü hukuki zemin artık sadece hükümetlere değil, dünyanın en büyük kurumsal kirleticilerine de yöneliyor. Mahkemeler, şirketlerin emisyon azaltım sorumluluğunu “kamusal zararı önleme yükümlülüğü” ile birlikte ele almaya başladı. Fosil yakıtları teşvik eden devlet politikalarına sınır getiriliyor, yüksek emisyonlu şirketler için iklim zararları nedeniyle tazminat davaları açılıyor ve bazıları şimdiden emsal oluşturan kararlar alıyor.
Rapor, bu davaları açan topluluklara da kulak veriyor. İnsanlar neden çareyi mahkemede aramaya başladı? Çünkü açılan davalar politikalarda değişiklik yarattı, yasaları dönüştürdü, gençlerin ve sivil toplumun mobilizasyonunu güçlendirdi, kamuoyunun iklim krizine bakışını değiştirdi ve fosil yakıt şirketleri için artık milyarlarca dolarlık finansal risk anlamına geliyor.
Özetle, Hollanda’daki Urgenda davasından bu yana geçen on yıl içinde mahkeme salonları iklim mücadelesinin yeni cephesi haline geldi. Artık iklim adaleti sadece sokakta, kampanyalarda, raporlarda değil; yasaların içinde, anayasalarda, mahkeme kararlarında ve şirket bilançolarında kendine yer açıyor. AMSTERDAM
* * *
Adaletin yenilgisi
Chevron’un Amazon’da neden olduğu dev çevre felaketine ilişkin 30 yıllık hukuk mücadelesinde büyük bir kırılma yaşandı. Ekvador mahkemeleri şirketi 9,5 milyar dolar tazminata mahkum etmişti; ancak Chevron bu kararı ödemek yerine uluslararası ISDS sistemi üzerinden Ekvador devletini dava etti. Sonuçta hükümet, Chevron’un talep ettiği 3 milyar dolar yerine 220 milyon dolar ödemeyi kabul ettiğini açıkladı.
Yerli topluluklar, çevre örgütleri ve insan hakları savunucuları bu kararı “adaletin yenilgisi” olarak nitelendiriyor. Amazon’daki kirliliğin hala temizlenmediğini, insanların kanserle ve kirli sularla mücadele ettiğini vurguluyorlar. Avukat Steven Donziger ve Amazon Watch, hakem heyetinin kararının kamu mahkemelerinde kazanılan 9,5 milyar dolarlık tazminatı geçersiz kılamayacağını söylüyor ve Ekvador hükümetinin Chevron’a ödeme yapmasını “halkına ihanet” olarak değerlendiriyor.
Amazon’da Chevron’un yol açtığı tahribata karşı adalet arayışı sürüyor ve topluluklar şirketin sorumluluklarından kaçmasına izin verilmemesi çağrısı yapıyor.















