İnsan kaçakçılığı, mülteci dramı

Elif SONZAMANCI yazdı —

  • Belarus-Polanya sınırında yaşananlar bir insanlık dramıdır. AB’nin tek derdi ise mültecilerin sınırlarından uzak durmasını sağlamak. Bu nedenle mülteciler AB’ye yönelik tehdit ve şantaj aracı olarak kullanılıyor.

 

Geçtiğimiz aylarda AKP’li belediyeler eliyle gri pasaportlarla insan kaçakçılığı skandalı patlak vermişti. Yeşilyurt Belediyesi‘sinin “Çevreye Duyarlı Bireyler Yetiştirme Projesi” adı altında gri pasaportlarla Almanya'ya gönderilen 43 kişinin geri dönmediği ile ilgili ortaya çıkarılan skandalın, sadece Yeşilyurt Belediyesi ile sınırlı olmadığı, işin içinde daha birçok belediyenin’de yer aldığı ayyuka çıkmıştı.

İnsan kaçakçılığının hizmet pasaportları ile yapılmış olması bu skandalı daha farklı kılıyordu.

Yolsuzlukları ilke edinmiş AKP iktidarının, devlet imkanlarını kullanarak insan kaçakçılığı yapması gelinen durumu bir kez daha gözler önüne serdi.

Almanya konuyla ilgili soruşturma başlattı, soruşturmada kilit isim ise Ersin Kilit idi. Nitekim geçtiğimiz günlerde dava görüldü, Ersin Kilit ‘insan kaçakçılığına teşebbüs‘ suçundan yargılandı; zira gönderilen davetiyelerin gri pasaport çıkarılma gerekçesi olup olmadığı konusunda mahkeme kesin bir yargıya varamadı.

Yeteri kadar delil bulamayan mahkeme, Ersin Kilit’e 900 euro para cezası verdi. Diğer soruşturmaların ise devam ettiği belirtiliyor.

Konu gündeme geldiğinde parlamentoya verilen soru önergelerinde, Almanya’nın devlet eliyle yapılan bu kaçakçılığın farkında olduğu belirtilmişti. Farkındaydı ama sessiz kalmayı tercih etmişti.

Türkiye ile mülteci anlaşması yapılmasına ön ayak olan Almanya, gri pasaport meselesini fazla büyütmeden kapattı. En azından kamuoyuna yansıması bu yönde.

İnsan kaçakçılığı büyük bir sektör haline geldi ve bizzat devletler eliyle yapılıyor.

Nitekim Uluslararası organize suçla mücadele hedefiyle kurulan sivil toplum kuruluşu Global Initiative, Ekim 2021’de yayınladığı küresel suç indeksinde “İnsan kaçakçılığı, Türkiye’de suç piyasasının önde gelen bir enstrümanı” görüşüne yer verdi ve bununla bağlantılı argümanları sıraladı.

Türkiye’nin suç örgütleri ile arasına mesafe koymadığı ve insan kaçakçılığının önemli bir durağı haline geldiği de raporda belirtildi. Bu bilgiler uluslararası kamuoyu için yabana atılacak bilgiler değil.

Şimdilerde ise açıklanan küresel suç indeksine eklenecek yeni argümanlar söz konusu.

Yine Türkiye’nin de işbirliği içinde olduğu yeni bir mülteci dramı yaşanıyor.

Belarus-Polanya sınırında herkesin gözü önünde yaşanan dram ülkelerin çıkar aracı haline gelmiş durumda.

Güney ve Rojava Kürdistan’ından binlerce mülteci, Avrupa’ya geçebilmek için Belarus üzerinden Polonya sınırını geçmeye çalışıyor, hedef ise ağırlıklı olarak Almanya’ya varmak.

Bu yığılmalarda da bizzat AKP‘nin işbirliği yaptığı ortaya çıktı. Zira Bild gazetesi, Belarus cumhurbaşkanı Aleksandr Lukaşenko, Rus devlet Başkanı Vlademir Putin’in ve Türkiye Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın ismini vererek, söz konusu işbirliğine dikkat çekti. Bu önemli bir iddiaydı, fakat AB ülkeleri yine sessizliğini koruyor.

Merkel yaşananlar nedeniyle Putin’i arayarak Belarus üzerindeki etkisini kullanmasını istedi ve yaptırım uygulamasını salık verdi. Hükümet sözcüsü Steffen Seibert ise "Minsk'teki rejim tarafından düzenlenen şey, devlet tarafından organize edilmiş insan kaçakçılığıdır" açıklamasını yaptı. Şimdi karşılıklı olarak sinirler gerilmiş durumda ve AB mültecilere kapı açmayı düşünmüyor.

AB ülkeleri arasında yaşanan bu gerilimin yanında diğer bir noktaya da dikkat çekmekte fayda var:

Polonya-Belarus sınırına yığılan mülteciler ağırlıklı olarak Kürtler. On binlercesinin sınırda beklediği, binlercesinin ise Almanya’ya ulaştığı tahmin ediliyor. Sınıra yığılan mültecilerin ağırlıklı olarak Kürtlerden oluşması, oraya transferlerinde THY’nın ismi geçmesi bir tesadüf değil, bizzat planlı, projeli.

Kürtleri topraklarından göçe teşvik etmek, insanlara savaş koşullarında daha güvenli yer arama niyetinden bağımsız, bizzat Kürtlerin topraklarını insansızlaştırma politikasının bir devamı olarak okunmalı.

Örneğin Maraş katliamının ardından orada yaşayan Kürt-Alevileri göçe teşvik etmek için kısa sürede pasaportlar verilmesi, topraklarını terk etmeye  teşvik edilmesi de tesadüf değildi.

Belarus-Polanya sınırında yaşananlar bir insanlık dramıdır. AB’nin tek derdi ise mültecilerin sınırlarından uzak durmasını sağlamak. Bu nedenle mülteciler AB’ye yönelik tehdit ve şantaj aracı olarak kullanılıyor.

Bir dram yaşanıyor, insanlar sınırda ölümle boğuşuyor, çıkarların üstünlüğüne kurban ediliyor, bir insanlık suçu işleniyor.

Erdoğan ile mülteci anlaşmasının zeminini hazırlayan, arabuluculuk üstlenen Almanya, bu suça ortak olmaya devam ediyor.

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.