İstanbul Barosu'nu gasp hazırlığı

İstanbul Barosu

İstanbul Barosu

  • İstanbul Barosu Başkanı İbrahim Kaboğlu ile Yönetim Kurulu üyeleri hakkında "görevlerine son verilmesi ve seçim yapılması" talebiyle İstanbul Asliye Hukuk Mahkemesi'nde dava açıldı.
  • Açılan davanın "darbeci kayyım politikalarıyla bağlantılı" olduğuna dikkat çeken DEM Parti, “İstanbul Barosu’nun ve meslek örgütlerinin yanındayız” dedi.

İstanbul Barosu Başkanı İbrahim Kaboğlu ile Yönetim Kurulu üyeleri Rukiye Leyla Süren, Hürrem Sönmez, Ahmet Ergin, Metin İriz, Mehmedali Barış Beşli, Yelda Koçak Urfa, Fırat Epözdemir, Ezgi Şahin Yalvarıcı, Ekrem Bilen Selimoğlu ve Bengisu Kadı Çavdar’ın "Görevlerine son verilmesi ve seçim yapılması" talebiyle İstanbul Asliye Hukuk Mahkemesi'nde dava açıldı. Ayrıca "Örgüt propagandası yapmak" iddiasıyla da Adalet Bakanlığından kovuşturma izni istendi.

İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı, konuya dair yaptığı açıklamada, baro yöneticilerinin görevlerine son verilmesi ve yeni yönetimin seçilmesi talepli dava açıldığı belirtti.

Gazateci cinayetlerine tepkiden dolayı

Açıklamada, İstanbul Barosu'nun katledilen gazeteciler Nazım Daştan ve Cihan Bilgin ile ilgili açıklamaları hatırlatılarak, "Nazım Daştan ve Cihan Bilgin’i övücü nitelikteki sözler ile ayrıca adı geçenlerin örgüt mensubiyetlerine dair açık tespitler olmasına rağmen sözde gazetecilik faaliyetleri ve gazeteci kimlikleri nedeniyle öldürüldükleri, terörle fedakarca mücadele eden devlet görevlilerimizin sözde savaş suçu işlediği şeklindeki tespitlere göre örgütünün amaç ve stratejisi doğrultusunda propagandasını yapmaları nedeniyle İstanbul Baro Başkanı ve yönetim kurulu üyeleri hakkında Cumhuriyet Başsavcılığımızca Örgüt Propagandası Yapmak suçundan re’sen başlatılan soruşturma kapsamında şüphelilerin savunmaları 7 Ocak'ta alınmış, akabinde kovuşturma izninin verilmesi için soruşturma evrakı 09/01/2025 tarihinde Adalet Bakanlığına gönderilmiştir" denildi.

 

İstanbul Barosu Başkanı İbrahim Özden Kaboğlu

 

Başkan ve yönetimin tasfiyesi istendi

İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı, önceki gün itibarıyla da İstanbul Barosu Başkanı İbrahim Özden Kaboğlu ile Baro Yönetim Kurulu Üyeleri Rukiye Leyla Süren, Hürrem Sönmez, Ahmet Ergin, Metin İriz, Mehmedali Barış Beşli, Yelda Koçak Urfa, Fırat Epözdemir, Ezgi Şahin Yalvarıcı, Ekrem Bilen Selimoğlu ve Bengisu Kadı Çavdar’ın görevlerine son verilmesi ve yeni Baro Başkanı ile yönetim kurulu üyelerinin seçilmesi talepli davanameyle İstanbul Asliye Hukuk Mahkemesi nezdinde dava açıldığını bildirdi.

Baro'dan basın toplantısı

İstanbul Barasu tarafından dün yapılan duyuruda, "Yönetim Kurulumuz İstanbul Barosu Genel Kurulu iradesi ile seçilmiş olup, Anayasa'ya, demokrasi ve hukuka bağlı olarak görev ve sorumluluklarını yerine getirmektedir. Hiçbir hukuki ve meşru dayanağı olmayan bu görevden uzaklaştırma girişimine karşı İstanbul Barosu Genel Kurul iradesine sahip çıkmak, üyelerimizi ve kamuoyunu bilgilendirmek yükümlülüğümüzdür" denildi. Baro bu yükümlülük gereği dün akşam saat 17.00'de İstanbul Barosu'da bir basın toplantısı düzenledi.

Savunmaya saldırıdır

İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından İstanbul Barosu Başkanı İbrahim Kaboğlu ve yönetim kurulu üyelerinin görevlerine son verilerek yeni yönetim seçilmesi talebiyle dava açmasına İzmir Barosu, Özgürlük İçin Hukukçular Derneği (ÖHD) ve Çağdaş Hukukçular Derneği’nden (ÇHD) tepki geldi. İzmir Barosu tarafından yapılan yazılı açıklamada şu ifadelere yer verildi: "Baroların sesini kısmaya yönelik hukuka aykırı açık bir müdahaledir. Siyasal iktidar tarafından çoklu baro yasasıyla bölünmeye çalışılan baroların bu kez de yargı sopasıyla susturulmaya çalışılması kabul edilemez. Demokratik usullerle seçilmiş, bağımsız savunmayı temsil eden ve hukukun üstünlüğünü savunma görevini yerine getiren İstanbul Barosu yönetimine yönelik bu müdahaleyi reddediyoruz. Bu girişim, yalnızca İstanbul Barosu'na değil, tüm barolara, avukatlık mesleğine ve yargının kurucu unsuru olan bağımsız savunmaya yapılmış bir saldırıdır.”

Kayyum zihniyettir

Özgürlük İçin Hukukçular Derneği (ÖHD) İstanbul Şubesi şu paylaşımda bulundu: “İstanbul Barosu Başkanı İbrahim Kaboğlu ve Yönetim Kurulu üyelerinin görevlerinden alınması ve yeniden seçim yapılması talebiyle dava açan kayyımcı zihniyeti kınıyoruz! Özgürlükçü ve ilkesel hiçbir tutuma tahammül gösteremeyen bu hukuk dışı tutuma geçit vermeyeceğiz.”

Avukatlara darbe girişimi

ÇHD İstanbul Şubesi de sanal medya hesabından şu paylaşımı yaptı: "İstanbul Barosu'nun yanındayız! Dava,  avukatların iradesini gasp etmeye yönelik bir darbe girişimidir. Darbeyi kabul etmiyoruz." 

DEM Parti: Şimdi de barolar

DEM Parti de dün yazılı bir açıklama yaptı. Söz konusu davanın yalnızca hukuki bir mesele olmadığına dikkat çekilen açıklamada, “Doğrudan siyasi bir müdahale girişimidir. Bu adım, iktidarın uzun süredir uyguladığı darbeci kayyum politikalarıyla doğrudan bağlantılıdır. Seçimle göreve gelen yerel yönetimlere yönelik kayyum atamalarıyla başlayan bu politika, şimdi de barolar gibi anayasal kuruluşlara yönelik müdahalelerle derinleştirilmektedir. Barolar, demokratik bir toplumda yalnızca avukatların meslek örgütü değil, hukukun üstünlüğünü ve insan haklarını savunan toplumsal adaletin en önemli aktörlerinden biridir. İstanbul Barosu'nun ifade özgürlüğü, hapishanelerdeki tecrit uygulamaları, hukuksuz gözaltı ve tutuklamalar, kadın ve çocuklara yönelik şiddet gibi toplumsal meselelerde sergilediği net ve ilkeli duruş, bu müdahaleyi açıklayan en önemli gerekçelerden biridir” denildi.

Eleştirel sesleri susturma

Daha önce de Türk Tabipleri Birliği (TTB) Başkanı Prof. Dr. Şebnem Korur Fincancı’nın çatışma bölgelerinde kimyasal silah kullanılmasıyla ilgili yaptığı değerlendirme sonrası iktidar tarafından hedef haline getirildiği hatırlatılan açıklamada, iktidarın toplumu ilgilendiren hayati meselelerde eleştirel sesleri susturma girişimlerinde bulunduğu kaydedildi. Açıklamanın devamında şunlara yer verildi: “AKP iktidarı, demokratik yollarla seçilmiş yerel yönetimleri kayyum atamalarıyla işlevsizleştirerek halkın iradesini yok saymıştır. Benzer şekilde bugün de baroların demokratik işleyişine müdahale edilmeye çalışılmaktadır. Oysa Anayasa’nın 135. maddesi ve Avukatlık Kanunu’nun 76. ve 95. maddeleri uyarınca, baroların görevden alınması veya yönetimlerinin değiştirilmesi yalnızca üyelerinin iradesiyle mümkündür. Bu dava, hukuki temelden yoksundur ve doğrudan siyasi baskıyla açılmıştır.

Adalet arayışını engelleme

Bu girişimler, tüm baroları ve meslek örgütlerini hedef almaktadır. Barolar gibi anayasal kuruluşların susturulması, savunma makamının etkisizleştirilmesi ve halkın adalet arayışının engellenmesi anlamına gelmektedir. Demokratik işleyişi hedef alan bu tür müdahaleler, yargının bağımsızlığını ve tarafsızlığını ortadan kaldıran tehlikeli bir sürecin parçasıdır. Kayyım politikasıyla halkın iradesine el koyan anlayış, şimdi de meslek örgütlerinin bağımsızlığını ortadan kaldırmaya çalışmaktadır.

İstanbul Barosu'nun yanındayız

İfade özgürlüğünü, hukukun üstünlüğünü, savunma hakkını ve demokratik değerleri savunan İstanbul Barosunun ve meslek örgütlerinin yanındayız ve bu tür girişimlere karşı mücadele etmeye devam edeceğiz. Savunma makamı susturulamaz, demokratik irade yok edilemez! Tüm toplumu bu tür baskılara karşı meslek örgütlerinin özerkliğini ve demokrasiyi savunmaya çağırıyoruz.” İSTANBUL

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2025 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.