İstanbul Sözleşmesi kalkıyor
Hatice ERGÜN Haberleri —
- İki gün sonra, 1 Temmuz 2021’de Türkiye yönetimi -özetle Erdoğan’ın şahsiyetçi iktidar pratiği, AKP’nin şüphesiz desteği ve AKP eliyle hükmetmeye devam eden MHP’nin iştahıyla işleyen yönetim-, İstanbul Sözleşmesi’nden resmen çekilmiş olacak.
Ülkede neredeyse hiç uygulanmamış olan, kadınlara ve LGBTİ+’ya yönelik erkek şiddeti karşısında uluslararası ve kapsayıcılık açısından en geniş sözleşme olarak İstanbul Sözleşmesi’nin etkisiz kılınmasıyla eşzamanlı olarak AKP-MHP yönetimi kadınlara yönelik öze uygun bir paket için adımlar atıyor. Bu sırada, Sözleşmenin imzalandığı 2011’den bu yana kriminalize ettiği, ahlâksız olarak tespitlediği feministlerin bulundukları örgütlerden seçtiğine kimi zaman sözlü, kimi zaman yazılı davetiye gönderiyor. (Davete icabet ayrı bir politik duruş konusu; bu yazıya sığmayacak tartışmalara işaret ediyor.) Davete icabet eden kadın hakları savunucularının, feminist örgüt temsilcilerinin deneyimleri 2011 sonrası MHP eşlikli AKP yönetimiyle karşı karşıya kaldıklarında yaşananlardan çok farklı değil. Konuşturulmuyorlar; konuştuklarında duyulmuyorlar; duyulduklarında dinlenmiyorlar. Artık LGBTİ+ hakları savunucuları ve örgütleri davet almıyor.
1980 sonrası kadın hareketlerinin kurumsal iktidar nezdinde kurdukları bağlantılar, lobi faaliyetleri, meclis erişimi son on yılda istikrarlı bir şekilde lağvedildi. 1980 sonrasında siyasal iktidar gruplarıyla, siyasal partilerle ve hükümetlerle – en kapsamlı haliyle devletle – bağlantı kurmayı reddetmeyen kadın hakları örgütleri ve feminist örgütler bir süredir devlet eliyle kurumsal iktidar alanlarının dışına itiliyorlar; seçici bir şekilde ve keyfî bir ritimle gittikçe daha da bağnazlaşan erkek politikalarına itirazlarını seslendirebildikleri takdirde dinlenmedikleri uzun toplantılara dâhil ediliyorlar. Bir nev’i, iktidar oyununa davet edilirken, oyun kuruculuktan men ediliyorlar.
Türkiye’nin siyasal dünyası tersine dönmediği takdirde iki gün sonra İstanbul Sözleşmesi ülkede bağlayıcılığını yitirecek. Kadın hakları savunuculuğunda, kadınlara ve LGBTİ+’lara karşı şiddet karşısında alıştığımız taktikler arasında yer alan ve toplumsal cinsiyet eşitliğinin pratiğe geçirildiği şiddetsiz bir toplum tasavvuru açısından ilk adım addedilegelen hukuksal düzenlemeler faşizme çalan AKP-MHP yönetimleri nezdinde kadük kılınmış oluyor. Pek tabii ki, hak savunuculuğu aktivizmi açısından aynısını söyleyemeyiz.
İstanbul Sözleşmesini Türkiye özelinde geçersiz kılan Cumhurbaşkanlığı kararnamesinin 21 Mart 2021 dönümünde ilanından bu yana farklı kadın hakları ve LGBTİ+ örgütleri ve feminist örgütler itirazlarını artan keyfi polis şiddetine rağmen kamusal alanlarda ve sanal ortamlarda kesintisiz sürdü. Uluslararası destek ağları harekete geçirildi. İstanbul Sözleşmesi’ni savunan yerel yönetimlerle işbirliği yapıldı; Cumhurbaşkanlığı kararnamesinin, Anayasaya, ilgili uluslararası sözleşmelere, insan haklarına, demokratik kriterlere uymazlığı paylaşıldı. Bunun en görünür örneği İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) tarafından düzenlenen toplantıydı – toplantı, adından başlayarak (Mor Zirve), katılımcıları ve konuşmalarla çölün ortasında vaha hissi uyandırdı.
Rejimler çözülürken vahalarla karşılaşmak önemli; bir o kadar önemlisi vahayı kimlerin gördüğü ve kimlerle gördüğümüz. Bugün, Türkiye’nin daha da çölleşirken kum fırtınası eksik olmayan siyaset alanında İBB’deki kadın örgütlenmesinin sağladığı vahanın değeri tartışılmaz. Kadın hareketleri ve feminist örgütlülük açısından moral verici, devam ettirici işlevleri var. Öte yandan, rejimler çözülürken hep birlikte özgürleştiğimiz, toplumsal cinsiyet eşitliğinin pratiğe geçirilebildiği toplumsal-siyasal alanların kurulumu bedensel, söylemsel, kurumsal erkekliğin uzağına düşen, siyasal alandaki varlık sürecinde kadın hakları ve feminist önceliklerle yaptıkları ilk dans AKP-MHP yönetimlerinin cinsiyetçi politika tercihlerinin zirveye ulaştığı dönemlerle sınırlı olmayan siyasal aktörlerle mümkün olabilir.
Mevcudun ötesini hayal ederken mevcudun ötesinde durabilen siyasal aktörlere selam etmenin zamanı gelmiştir belki. Bedeninde, jestlerinde ve siyasal taktiklerinde Türk-İslam erkekliğini taşıyanların ötesinde durabilenlere selam etmenin…