Karanlığın yüreğinde ışık olmak

Sara AKTAŞ yazdı —

  • Son günlerde ölüm evlerine dönüştürülen cezaevlerini, özgürlük tutsaklarının bir kez daha direniş evlerine dönüştürdüğüne tanık oluyoruz. Kuşkusuz Türkiye ve Kuzey Kürdistan’da devrimci tutsakları zindanlara hapsetmeyi bir irade kırma ve siyasal denetim aracına dönüştüren faşist iktidarın pandemi sürecini de fırsat bilerek, işkence ve baskı araçlarını çeşitlendirmesine yabancı değiliz.

Diğer taraftan zulme karşı direnen sayısız direnişçiye ve direnişlere de hiç yabancı değiliz. Ancak bu yazıda, 10 yaşında iken özgürlük tılsımını ruhuna çeken, Kürt özgürlük mücadelesi içinde kişiliğini kazanan, direnen, tutsak düşen, idam ile yargılanan ve halen insanlık dışı uygulamaları ile bilinen İran rejiminin zindanlarında tutuklu bulunan Kürt devrimci ve kadın aktivist Zeynep Celaliyan’a bir kez daha dikkat çekmek istiyorum. Karanlık ve soğuk betonları inancı ve iradesi ile ısıtan, her soluğunu direnişe dönüştüren Zeynep Celaliyan’a… Peki devrimci, direnişçi ve kadın aktivist olarak bildiğimiz Zeynep Celaliyan kimdir?

Zeynep, 1982 yılında Rojhilat Kürdistanı’nın Maku kentinde dünyaya geldi. Toplumun cinsiyetçi normlarını çocuk yaşından itibaren ensesinde hisseden Zeynep, baba evi, koca evi ve ceza evi kıskacı içinde soluksuz bırakılan cinsinin yaşadığı ezilmeye iç güdüsel olarak büyük tepki duydu ve özgürlüğün kokusunu aldığı Kürdistan özgürlük mücadelesine katılmak için evden kaçtı. Kürdistan Özgürlük Hareketi içindeki yoldaşları ona ‘Özgür Zeynep’ olmayı öğretti, yabancılaştırıldığı tüm değerleri ile yeniden buluşmasını salık verdi. Zamanı geldiğinde ise onu ait olduğu toplumsal dokuya, öğrendiği özgürlük tutkusunu taşıması için Maku’ya gönderdi. Toplumsal ve Kültürel alanda büyük bir şevk ve azimle kadınlara bilinç taşımak için çabalayan Zeynep, 2007 yılında Kirmanşah kentinde İran rejimine bağlı istihbarat birimlerince tutuklandı.

2009 yılında Kürt ve kadın kimliği ile yaptığı tüm çalışmalar “Allah ve peygamber karşıtı eylemlerde bulunmak” olarak suç kabul edildi ve bir kaç dakika süren göstermelik bir yargılamadan sonra ona idam cezası verildi. Celaliyan’ın son kez anne ve babasını görme isteği ‘sessiz ol!’ denilerek geri çevrildi. Fakat Celaliyan’a verilen idam cezası yoldaşları ve halkı öncülüğünde tüm dünyada protesto eylemleri ile karşılandı. İran rejimi yoğun eylemler karşısında idam kararını müebbet hapis cezasına çevirdi, ancak Zeynep için zulüm ve işkence dolu uzun günler ve geceler daha yeni başlıyordu. Zeynep o günden beri bir çok kez sürgün edildi, ağır işkencelere maruz kaldı, ağır sağlık sorunları yaşamaya başladı dahası pandemi süreci ile birlikte koronaya bile yakalandı ancak direnişinden bir an bile vazgeçmedi.

Zeynep’in Kürt olması cezalandırılması için zaten yeterli bir sebepken buna bir de kadınlık kimliği eklenerek onu rejimin gözünde bir nefret ve nifak simgesine dönüştürmüştü. En ağır bir biçimde cezalandırılmalıydı. Unutmayalım ki şeriat yasaları ile yönetilen İran, kadına yönelik şiddetin zaten her yıl katlanarak devam ettiği bir ülke. Baba-koca ve ceza evlerine hapsedilen kadınlar, İran erkek devlet şiddetine karşı uzun zamandır mücadele ediyor. Yüzyıldan fazla bir geçmişi olan İranlı kadınların mücadelesi bu güne kadar devam etse de kadınlar, hala toplumun en derin sömürüye maruz kalan kesimini oluşturuyor. Her gün sixe yöntemiyle onlarca kadına tecavüz eden erkek yasalarla korunurken, zina yaptığı gerekçesiyle de sayısız kadın idam ediliyor. İran rejimi şeriat adı altında kadına karşı şiddeti meşrulaştırarak topluma ve hatta kadınların kendisine bile içselleştirmiş durumda. Ve maalesef İran’da yaşamın her saniyesi kadınlar için ölüm ile burun buruna geçiyor!

Duymayanlar için bir kez daha hatırlatalım; Kürdistan İnsan Hakları Ağı cezaevinde koronaya yakalanan tutsak Zeynep ve diğer siyasi tutuklular için “Zeynep Celaliyan’a Özgürlük” adıyla bir kampanya başlattı. Dolayısıyla bir kez daha zaman, hem İran rejiminin zindanlarında direnen devrimci tutsaklar için hem de Türkiye faşist rejimi tarafından benzer işkence ve tecride maruz bırakılan devrimci tutsakların başlattığı direnişlere ses verme zamanı. Zaman ‘ben ne yapabilirim ki’ demeden ne yapabiliyorsak onu yapma ve arkadaşlarımızı, sevdiklerimizi özgürlüklerine kavuşturmak için mücadele etmenin zamanı! Zaman, karanlığa ışık olanlara gerçek yoldaş olmanın zamanı!

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.