Katliam için şartlar hazırdı

  •  Bartın’ın Amasra ilçesinde Türkiye Taşkömürü Kurumu (TTK) Amasra Müessese Müdürlüğü maden ocağında yaşanan grizu patlaması sonucu 41 işçi yaşamını yitirdi. Sayılarla ifade edilen her bir can, ardında bir hikaye ve acılı bir aile bıraktı. Anneler evlatsız, kadınlar eşsiz, çocuklar babasız kaldı. 
  •  Tam 37 yıl önce yürürlüğe giren ve 2004’ten bu yana 21 kez değiştirilen Maden Kanunu’nu güncel koşullara göre yeniden hazırlamak yerine eski kanun üzerinde değişiklik yapmakla yetinen Türk iktidarı, cezaların yetersizliği ve yasa hükümlerinin uygulanmamasıyla yeni facialara davetiye çıkardı.
  •  İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Meclisi (İSİG), AKP’nin iktidar olduğu yıllarda en az bin 989 maden işçisinin iş cinayetlerinde yaşamını yitirdiğini açıkladı. 15 Ekim 2022 itibarıyla ise 97 maden işçisi hayatını kaybetti. Türkiye, en çok ölümlü maden kazaları sıralamasında dünyada 2. sırada.
  •  Türkiye’de 1941’den 3 binden fazla madenci katledildi, 110 binden fazla madenci de yaralandı. Üretilen her bir milyon ton kömür başına gerçekleşen ölüm oranı, Çin, ABD ve Hindistan gibi büyük üreticilerle kıyaslandığında daha yüksek olduğu görülüyor.

AKP’nin iktidara geldiği 2002’den beri en az bin 989 maden işçinin yaşamını yitirdiği Türkiye’de bir katliam daha yaşandı. Bartın’ın Amasra ilçesinde Türkiye Taşkömürü Kurumu’na (TTK) bağlı maden ocağında medyana gelen grizu patlamasında, 41 işçi yaşamını yitirdi. 5’i ağır 11 maden işçisi ise tedavi altına alındı. Soma’da 301 madencinin yaşamını yitirdiği 2014’teki maden katliamından sonra “Bu işin fıtratında var” diyen AKP’li Cumhurbaşkanı Erdoğan, Amasra’daki faciayı da ‘kader’e bağladı. Dev Maden Sen Genel Başkanı Tayfun Görgün ise şunun altını çizdi: “Önlenebilir bir olaydı, bu yüzden ‘kader değil iş cinayeti’ diyoruz.” 

Bartın Valiliğinin açıklamasına göre; patlama saat 18.15 sıralarında -300 kotunda yaşandı. Maden katliamıyla ile ilgili Bartın Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından da soruşturma başlatıldı, 3 savcı görevlendirildi. Emniyet Genel Müdürlüğü ise sosyal medyada “provokatif paylaşımlarda bulunduğu” gerekçesiyle 12 kişi için soruşturma başlattı. Hayatını kaybeden işçileri bir kısmının cenazesi toprağa verildi. 

‘Fıtrat’tan sonra ‘kader’e bağladı

Soma’da 301 madencinin yaşamını yitirdiği 2014’teki maden katliamından sonra “Bu işin fıtratında var” diyen AKP’li Cumhurbaşkanı Erdoğan, Amasra’daki katliamı da ‘kader’e bağladı. Sayıştay’ın iki yıl önceki “Patlama riski artıyor” uyarısında bulunduğu maden ocağını, grizu patlamasının sonrasında ziyaret eden AKP’li Cumhurbaşkanı, “Tabii birileri bununla dalgasını geçebilir ama önemli değil. Bizim kader planına inanmış insanlarız, kader planına inandığımız için de bunun ne dünü ne bugünü ne de yarını hiçbir zaman olmayacaktır. Bunlar her zaman olacaktır, bunu da bilmemiz lazım” dedi. Erdoğan, tesisin ‘en güvenlikli maden teknolojilerine sahip olduğunu’ ileri sürerken, patlamanın sorumlularının soruşturma ile ortaya çıkacağını da belirtti. Zonguldak’ta bundan 12 yıl önce Karadon Taşkömürü İşletme Müessesesi’nin işlettiği kömür madeninde medyana gelen grizu patlamasında 30 kişi yaşamını yitirirken de Erdoğan, şu açıklamayı yapmıştı: “Bu mesleğin, kaderinde maalesef var. Bu mesleğe giren kardeşlerim de, bu mesleğe girerken içerisinde bu tür şeylerin olacağını bilerek giriyorlar.”

Erdoğan, Soma’daki maden katliamı sonrasında da şu ifadeleri kullanmıştı: “Bunlar olağan şeylerdir. Literatürde iş kazası denilen bir olay vardır. Bunun yapısında fıtratında bunlar var. Hiç kaza olmayacak diye bir şey yok. Tabii işin boyutunun bu kadar fazla olması bizi derinden yaralamıştır.”

Sayıştay uyarmakla kalmış

Sayıştay raporları, maden ile ilgili uyarılar yapılmasına rağmen önlem alınmadığını ortaya çıkardı. Kozlu maden faciasının kusurlusu Kazım Eroğlu’nun başında olduğu Türkiye Taşkömürü Kurumu (TTK), ise hem raporları hem de raporlarla ilgili çıkan haberleri yalanladı. Sayıştay’ın, TTK Genel Müdürlüğü’nün 2019 yılı faaliyetlerinin denetimlerini içeren raporu ile Amasra müesseselerinin denetimini içeren raporlarında grizu patlamasına karşı uyardığı açığa çıktı. Raporda şunlar yazıyor: “2019 yılında müessesenin dengelenmiş üretim derinliği eksi 300 metre olmuştur. Bu derinleşme, ani gaz degajı ve grizu patlaması gibi ciddi kaza risklerinin artmasına neden olmaktadır. Çalışılan damarların tamamında gaz içeriklerinin yüksek olduğu, dolayısıyla degaj kapasitelerinin de yüksek olduğu, arıza zonlarında riskin daha da arttığı bilinmektedir. Bu neden müessese ocaklarında ilgili mevzuat hükümlerinin yanı sıra ‘Kurum Degaj Yönergesi’ hükümlerinin titizlikle uygulanması gerekmektedir.”

Sayıştay’ın aynı raporunda yeterli sayıda işçi hazırlanmadığı için iş güvenliğinin riske atıldığına da dikkat çekilmiş: “Müessesede, iş zorluğu nedeniyle kanuni gerekliliklerin yerine getirilmesi durumunda işçilerin derhal emeklilik hakkını kullanması nedeni ile azalan işçi sayısına bağlı olarak, kömür kazı faaliyetinin yapıldığı ayaklarda yeterli sayıda işçi tertip edilemediği, bu durumun başta iş güvenliği olmak üzere üretim ve işgücü verimliliklerini düşürdüğü görülmüştür. Gündüz vardiyası dışındaki olası arızalara anında müdahale edilememektedir. Ocaktaki üretimin, su tahliyesinin, hayati önem arz eden havalandırmanın devamlılığı, merkezi gaz izleme servisi tarafından 24 saat takip edilmesi gereken tehlikeli gazların ölçülmesi için sürekli değişen şartlara göre gerekli sistemlerin kurulması, bu sistemlerin arıza ve bakım çalışmalarının eksiksiz ve zamanında yapılabilmesi, bu durumun gerek işçi sağlığı ve iş güvenliği gerekse üretimin sürekliliği açısından olumsuz sonuçlara sebep olmaması için Müessesenin, hazırlık, tamir tarama, bakım onarım, elektro-mekanik vb işçi noksanlıkları bir an önce giderilmelidir.”

TTK sorumluluk almadı

TTK ise yaptığı açıklamada Sayıştay raporlarında yer alan bilgileri yalanlayarak, dezenformasyon yapıldığını ileri sürdü. Söz konusu Sayıştay raporuyla ilgili, “Ocak içerisindeki havalandırma ile kömürün bünyesindeki metan gazı birbirinden farklı konulardır. Dolayısıyla bu durum iş sağlığını ve güvenliğini etkileyen bir durum değildir” denildi. Halbuki TTK’nin sitesinde yer alan 5 Ekim tarihli açıklamada Sayıştay Başkanlığı Enerji Grup Başkanı İbrahim Özkarcı tarafından ‘inceleme‘ yapıldığı belirtiliyor: “T.C. Sayıştay Başkanlığı Enerji Grup Başkanı Sn. İbrahim ÖZKARCI başkanlığında Uzman Denetçiler ile Kurumumuz Genel Müdürü ve beraberindeki ekip Amasra TİM’de yeraltına inerek -300/-350 kotları arasında, hâlihazırda ayak boyu 150 m. pano boyu 350 m. olan Yarı Mekanize Güney Tavan Damar ayakta incelemelerde bulundular.”

Muhalefet de Amasra’da

Patlamanın ardından HDP, CHP, İYİ Partı, EMEP, TİP, SOL Parti, TKP ve DEVA Partisi heyetleri de Bartın’a gitti. CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener, DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan da parti heyetleri arasında yer aldı.

Pek çok şey saklanıyor

Gün boyu siyasetçilerin, hukuk örgütlerinin ziyaret ettiği alana Halkların Demokratik Partisi (HDP) Genel Başkan Yardımcısı Rıdvan Turan ve Parti Meclisi (PM) üyesi Hüseyin Taka da incelemelerde bulundu. Turan, pek çok eksiklik ve yanlışlığın olduğunu ifade etti. Turan, “Temel iş sağlığı güvenliği alınmış olsaydı canımız bu kadar yanmayacaktı. Aile evlatsız, çocuklar babasız, kadınlar eşsiz kalmayacaktı. Nerde ‘fıtrat’ ve ‘kader’ kavramı kullanılıyorsa orada pek çok şey saklanıyor demektir. Üstü örtülmeye çalışılıyor demektir. Burada çok önemli iş sağlığı güvenliği ihlalleri var. Ocak içermesi gereken sayıda işçi içermeyen bir ocak” dedi. AKP’li Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın açıklamalarına tepki gösteren Turan, “Vazifesi, millete kan parası vermek değil, bu kazaların olması engellemek. Sorumlusu, bu ülkeyi yönetenlerdir” die konuştu.

Akdeniz: Siyasal bir sorun

EMEP Genel Başkanı Ercüment Akdeniz de incelemelerde bulundu. Soma’daki madenci katliamını hatırlatan Akdeniz, “Soma düzeni devam ediyor, burada yaşanıyor. Enerji Bakanı ‘ben nezaket ziyaretine geldim’ demiş. Bu korkunç bir olay. Burada yapılması gereken nezaket ziyareti değil, denetim. TTK ayrıca bir madencilik okuludur, en gözde yerdir burası. Stajyerlerin gelip eğitim gördüğü yerdir, örnekle gösterilir. Burada bile bir çöküş varsa hakikaten bu düzen artık çürümüştür. El atılacak hiçbir yer kalmamıştır. Sorun siyasal bir sorundur. Hükümet sözcüleri idari, hukuki soruşturmalar yürütülecek, diyor ama yargının üzerinde baskınız var, patronlara teslim olmuşsunuz, uluslararası sermayeye hizmet ediyorsunuz. Bu koşullarda nasıl bu düzen değişecek?” diye sordu.

İş güvenliği göçük altında

DİSK Genel Başkanı Arzu Çerkezoğlu, “Öfkeliyiz, çünkü her büyük kıyımın ardından ‘Hiçbir şey eskisi gibi olmayacak’, ‘Gerekli önlemler alınacak’ dendiğinin ve sonrasında her şeyin eskisi gibi devam ettiğinin tanığıyız. Sadece madenlerde değil, tüm işkollarında işçi sağlığı ve iş güvenliği sisteminin ‘göçük altında’ olduğunu yıllardır söylüyoruz” ifadelerini kullandı.

TMMOB Yönetin Kurulu Başkanı Emin Koramaz ise yaptığı açıklamada, şunları söyledi: “Bizim ülkemizde insanlar siyasi iktidarın rant hırsı nedeniyle, insan hayatını umursamazlığı nedeniyle ölüyorlar. Kozlu’da böyle öldük, Dursunbey’de böyle öldük, Karadon’da böyle öldük, Ermenek’te böyle öldük, Soma’da böyle öldük… ‘Kaza’ diyorlar, ‘fıtrat’ diyorlar, ‘kader’ diyorlar… Tüm bu sözler yaşanan faciaların arkasındaki sorumluları gizlemek için söyleniyor. Gerekli önlemleri almadan, denetim yapmadan, güvenli koşulları oluşturmadan madencileri yerin yüzlerce metre altına gönderirseniz buna kaza diyemezsiniz. Bunun adı düpedüz cinayettir. Her cinayette olduğu gibi bunun da mutlaka faili vardır.” 

Kader değil, cinayet

Dev Maden Sen Genel Başkanı Tayfun Görgün, Soma’da da Ermenek’te de diğer madenci katliamlarının yaşandığı yerlerde de böyle olduğunuhatırlatarak, şunları ifade etti: “Önlenebilir bir olaydı, bu yüzden ‘kader değil iş cinayeti’ diyoruz. Göz göre göre cinayet işleniyor. Daha fazla üretim sevdasıyla uyarıların dikkate alınmamış olması muhtemel. İhmal olmadan, günümüz teknolojisinde böyle bir katliamın yaşanması mümkün değil. Türkiye iş cinayetlerinde dünyada 3, Avrupa’da 1. sırada. İşçi sağlığı ve iş güvenliği bir maliyet olarak görülüyor. Öte yandan cezasızlık hâkim. Önceki katliamlarda da görüldüğü gibi sorumlular cezalandırılmıyor. Mücadelemizi sürdürmeliyiz.”

6 bin emekçi yerine 600

DİSK Yönetim Kurulu Üyesi Seyit Aslan ise çok vahşi bir üretimin varlığına dikkat çekerek, şöyle konuştu: “Eskiden burada 6 bin emekçi çalıştırılırken şu an 600 emekçi çalıştırıldığını öğrendik. Emekçiler insani koşullarda çalıştırılmıyor ve katlediliyor. Bu katliam için yapılacak soruşturmalardan da endişe duyuyoruz. Failler yargılanmıyor, hatta ödüllendiriliyor.”

Katliam oluyorsa kasıt var

İş Güvenliği Uzmanı Maden Mühendisi Nuran Gülenç, havasında yüzde 2’den çok metan saptanan ocaklarda veya ocak kısımlarında, emekçilerin kurtarılması ve grizunun temizlenmesi haricinde çalışma yapmanın yasak olduğunu hatırlatarak, “Yeraltı kömür madenciliğinde en büyük tehlike metan gazı patlamasıdır. Neler yapılacağı, alınacak önlemler artık çok iyi biliniyor. Hala bu tür katliamlar meydana geliyorsa, kasıt vardır. Bile isteye bu önlemler alınmıyordur. O nedenle kaza demek ya da işin fıtratına bağlamak çok yanlış. Hükümetin TTK’ye yönelik politikaları işçi sayısını azaltmak, birçok alanı rödovs alanı olarak özel şirketlere kiralamak yönünde oldu. Bunun sonuçlarının da iş yükünün artması güvenlik önlemlerinin alınmaması olduğu görülüyor” şeklinde konuştu. 

Üç olasılık var

Maden Mühendisi ve İş Güvenliği Uzmanı Coşkun Altunkaya da katliamın nedenine yönelik üç olasılığan işaret etti:

* Üretim yapılmadan önce yol sürülürken arama sondajı yapılması gerekir. En büyük gaz degajları arama sondajı esnasında gerçekleşir. Üretim yapılmamış yerlerdeki birikmiş gaz degajı faciaya neden olmuş olabilir.

* Yeraltında biriken gaz ölçümü sensör sistemiyle yapılıyor. Bu sensörlerin arıza yapması durumu olabilir. Sensör ihmali, biriken gaz miktarının tespit edilememiş olması demektir.

* Metan gazı olan madenlerde her bölge ekibinin başında el cihazları olması gerekir. El cihazı olmaması durumunda metan birikmiş ve kimse tarafından fark edilmemiş olabilir.  BARTIN

 

Katliamlara davetiye

Tam 37 yıl önce yürürlüğe giren Maden Kanunu ‘yeniden yazıyoruz’ sloganıyla AKP tarafından tam 21 kez değiştirildi. Özellikle Soma faciasının ardından artan değişiklikler, konunun uzmanları ve muhalefet tarafından sık sık eleştirildi. Ne yeni bir kanun hazırlandı ne de önceki yıllarda yapılan değişiklikler, caydırıcı niteliklere kavuştu. İş güvenliği eksiklikleri, yetersiz kapsam ve önerilen cezaların bir türlü hayata geçmemesi, yeni işçi katliamlarının yaşanmasına davetiye çıkardı.

AKP döneminde 2 bine yakın

İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Meclisi (İSİG), AKP’nin iktidar olduğu yıllarda en az bin 989 maden işçisinin iş cinayetlerinde yaşamını yitirdiğini açıkladı. İSİG’in verilene göre, 2005’te 121, 2010’da 125, 2014’te Soma’da yaşanan maden faciası ile birlikte 386 maden işçisi ihmaller nedeniyle hayatını kaybetti. Verilerde 15 Ekim 2022 itibarıyla ise 97 maden işçisinin hayatını kaybettiği belirtildi.

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.