Sömürgeci yıkıcı siyasetin sonucu

Çöpler Altın Madeni / Erzincan

Çöpler Altın Madeni / Erzincan

  • AKP iktidarının, tümüyle rant ve kar amaçlı sömürgeci ve yıkıcı bir siyaset izlediğini belirten KCK Yürütme Konseyi Eşbaşkanlığı, "İnsan, toplum ve doğa düşmanı bu zihniyet ve siyaset, AKP-MHP birlikteliği ve yönetimi altında daha da arttı. İliç'te ortaya çıkan durum bunun son örneğidir" dedi.

KCK Yürütme Konseyi Eşbaşkanlığı, Erzîngan'ın Licik (İliç) ilçesinde siyanürlü altın madeninde yaşananlara işaret ederek, Türkiye’nin bir an önce doğa ve insan düşmanı zihniyetten kurtulması gerektiğini vurguladı.

Erzîngan'ın Licik (İliç) ilçesinde Anagold Madencilik tarafından işletilen Çöpler Altın Madeni’nde 13 Şubat'ta meydana gelen göçükte 9 işçi toprak altında kaldı. Enkaz altında kalan 9 kişiye, dün itibarıyla dört gün geçmesine rağmen ulaşılamadı. İliç Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından başlatılan soruşturma kapsamında gözaltına alınan 8 şirket yöneticisi ve idarecinin jandarmadaki işlemleri tamamlandı. 8 kişi, sağlık kontrolünün ardından İliç Adliyesi'ne sevk edildi. Kanadalı SSR Mining ve Çalık Holding ortaklığındaki Anagold Madencilik’e ait madende Fırat Nehri’ne doğru kayan devasa toprak yığınının, siyanür ve sülfürik asit ile yıkanmış malzemelerden oluştuğu belirtiliyor. Madenin, Fırat'a mesafesi, kuş uçuşu 300 metre. Haziran 2022’de de altın madeninde siyanür taşıyan boru patlamış, zehirli atıklar Fırat Nehri üzerindeki İliç Barajı’na karışmıştı. 

Tüm bölgenin çok ciddi bir felaketle yüz yüze kaldığını; sömürgeci ve rantçı anlayış sonucu son derece ciddi ve tehlikeli bir durumun ortaya çıktığını belirten KCK Yürütme Konseyi Eşbaşkanlığı, sadece toprak altında kalan 9 işçinin yaşamı değil, çok geniş bir coğrafya ve ekosistemin zehirli kimyasalların etkisine maruz kaldığını söyledi.

Sömürgeci ve yıkıcı siyaset

Son yıllarda dünyanın birçok yerinde siyanürle altın aramanın yasaklandığını, bu türden madenlerin kapatıldığını hatırlatan Eşbaşkanlık, şöyle devam etti: "Bunun nedeni siyanürün yol açtığı ekolojik tahribattır. Zehirli kimyasallar, hem insan yaşamına hem de doğaya, toprağa, suya, bitkiye ve bütün canlılara ciddi bir tehdit oluşturuyor. Özellikle AKP iktidarıyla birlikte Türkiye defalarca bu felaketlerle karşılaştı. AKP iktidarı, insan, toplum ve doğa endeksli bir siyaset yerine, tümüyle rant ve kar amaçlı sömürgeci ve yıkıcı bir siyaset izliyor. İnsan, toplum ve doğa düşmanı bu zihniyet ve siyaset AKP-MHP birlikteliği ve yönetimi altında daha da arttı. İliç'te ortaya çıkan durum bunun son örneğidir."

İnsanı ve doğayı önemsemiyor

Maden faciaları başta olmak üzere insanın yol açtığı felaketlerin, insan yaşamına mal olmakla kalmayıp binlerce, yüz binlerce bitki ve hayvan türünü etkilediğini hatırlatan Eşbaşkanlık, şunları ifade etti: "Toprağı besleyen mikro organizmalar yok oluyor. Toprak kirleniyor, su kirleniyor, ekosistemde ciddi tahribatlar oluşuyor. Yaşamını yitiren insan sayısına göre çok ya da az tepki vermek yetersiz bir tutumdur. Elbette insan yaşamı değerlidir ama biliyoruz ki; insan, doğanın bir parçasıdır. Hava, su, toprak, bir bütün ekosistem tüm canlı yaşamının kaynağıdır. Doğa hepimizin anasıdır, bizi var eden ve yaşatandır. Eğer doğayı kirletir, zarar verir, yok edersek kendi sonumuzu da getirmiş oluruz. Böyle bir bakışla, zihniyetle yaşama, doğaya yaklaşmamız gerekir. Maalesef AKP-MHP iktidarında bu zihniyetin zerresi bile yok. AKP-MHP zihniyeti, insan yaşamını ve doğayı hiçbir şekilde önemsememekte, sadece ve sadece para, rant, maddi kar derdindedir.

Büyük bir yıkım var

Türkiye bütünüyle şirketlere, mafyalara, rant ve para babalarına teslim edilmiş. Kendileri de şirketlerin, mafyanın, rant ve paranın ortaklarıdır. Birlikte Kurdistan'ı ve Türkiye'yi sömürmekte, doğasını katletmekte, ekosistemini bozmaktadır. Kurdistan ve Türkiye doğası ve insan yaşamı, büyük bir yıkımla karşı karşı kalmıştır. Her yerde madenler, zehirli kimyasallar, ağaç kesimi, HES'ler, barajlar… Faşist Hitler ve Mussolini'nin dillerine pelesenk ettiği 'yerli ve milli' safsatası ile AKP-MHP iktidarı yıllardır suçlarını örtmeye, Türkiye toplumunu aldatmaya, susturmaya çalışıyor.

Muhalefet de iktidardan farksız

Ne yazık ki Türkiye'de muhalefet iktidardan farksız ve milliyetçi ideolojinin etkisinde olduğundan AKP-MHP iktidarının sahte yüzü ortaya konamıyor, gerçeğinin toplum tarafından açıkça görülmesini sağlayamıyor. Demokrasi güçleri de yetersiz kalmakta, ortak bir iradeyle radikal çıkış yapamamakta, bu rantçı, paragöz, doğa ve insan düşmanı zihniyeti teşhir edip durduramamaktadır. Türkiye'de bunlar gerçekleşmediği için AKP-MHP iktidarı yeni ve iyi bir şeymiş gibi her yerde bu safsatayı kullanıyor ve toplumsal tepkilerin önünü alıyor. İşte AKP-MHP'nin ne kadar yerli ve mili olduğu İliç'te ortaya çıktı. Yerini ve milletini seven böyle mi yaklaşır? Toprak altında kalan işçilerin canı, yüz binlerce hayvan ve bitkinin maruz kaldığı kimyasal etki, Fırat Nehri'nin kirlenmesi, Mezopotamya havzasının yaşadığı tehlike… Bütün bunlar AKP-MHP iktidarının gerçeğini, zihniyetini bir kez daha açıkça ortaya koydu."

Büyük suçlarını örtmek için

İliç'te altın madeninde yaşanan zehirli toprak kaymasının, boyutları henüz ortaya konulmamış gerçek bir felaket olduğunu vurgulayan Eşbaşkanlık, "Bu, AKP-MHP'nin Çernobil'idir" dedi.  İktidar ve iktidarın tekelindeki medyanın, tehlikenin boyutunu gizlediğini, sorunun sadece toprak altında kalan işçiler olarak sunulduğunu kaydeden Eşbaşkanlık, şunları belirtti: "Büyük günahlarını ve suçlarını örtmek için gündemi işçilerin kurtarılması olarak doldurmaya çalışıyorlar. Gerçekte işçilerin yaşamıyla ilgili hiçbir kaygıları, duyguları yoktur. Soma'da, Amasra'da, 6 Şubat depreminde AKP-MHP'nin işçileri ve insanları zerre kadar önemsemediğini hep birlikte gördük. Ortada çok ciddi bir durum vardır. Zehirli kimyasalların Fırat'a karışması ve Mezopotamya havzasının büyük bir tehlike altına girmesi söz konusudur. Sadece Erzincan ve İliç değil, bütün Mezopotamya tehlike altına girmiştir. Bilindiği gibi Dicle Nehri ile birlikte Fırat Nehri, Mezopotamya havzasını oluşturuyor ve Basra Körfezi'ne dökülerek denize ulaşıyor. Fırat Nehri'nin zehirlenmesi demek bütün bu alanlarda bulunan insan, bitki, hayvan, toprak, su, mikro organizmanın tehlike altına girmesi demektir. Büyük bir ekolojik yıkımla karşı karşıyayız."

Bu zihniyete karşı durulmalı

AKP-MHP'nin insan, toplum, doğa düşmanı rantçı zihniyetini şiddetle kınayan Eşbaşkanlık, İliç'te ortaya çıkan durumun, AKP-MHP zihniyetiyle mücadelenin ne kadar gerekli ve doğru olduğunu bir kez daha ortaya koyduğunu vurguladı. KCK Yürütme Konseyi Eşbaşkanlığı, şunları ekledi: "Türkiye bir an önce bu rantçı, talancı, doğa ve insan düşmanı paragöz zihniyetten bir kurtulmalıdır. Bütün toplumsal kesimlerin, demokrasi güçlerinin, ekolojistlerin, insana, topluma ve doğaya değer veren herkesin bu zihniyete karşı güçlü bir tutum içerisine girmesi gerekmektedir. Artık Türkiye ve Kurdistan, bu zihniyetten kurtarılmalı, doğa özgürleştirilmeli, yaşam demokratik kılınmalıdır." BEHDÎNAN

 

* * *

Çevre felaketi uyarısı

Licik ilçesinde uzmanların uyarılarının dikkate alınmadığını söyleyen Jeoloji Mühendisler Odası Başkanı Hüseyin Alan, gerekli önlemler alınmadığında suyun, toprağın ve havanın kirlenmesiyle birlikte yıllarca sürecek bir çevre felaketinin yaşanacağını söyledi. 

MA'ya konuşan Hüseyin Alan, uzmanların yıllardır bu maden ocağıyla ilgili pek çok uyarı yaptıklarını ancak uyarılarının dikkate alınmadığını belirtti. Türk İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya’nın Karasu Nehri’ne herhangi bir akışın olmadığı yönündeki açıklamalarını hatırlatan Alan, “Biliyorsunuz siyanür çok zehirli bir malzeme. Bunun hızlı bir şekilde bertaraf edilmesi gerekiyor. Buradaki malzeme siyanürle çözeltilmiş, kimyasallarla doygun hale gelmiş. Jeolojik anlamda şunu söylüyorum; akan o dere vadisi boyunca görülen jeolojik birimlerin hepsi bizim Munzur kireçtaşları dediğimiz, oldukça kırıklı, parçalı hatta yoğun bir şekilde karstlaşma görülen, içerisinde çok miktarda gözenek bulunan bir yapıya sahiptir. Yani yağan yağmurlar, yağışlar olduğu gibi o siyanürlü suları malzemeyi yeraltı sularına, oradan da yüzey sularına karışmasına neden olacak” diye konuştu.

Besinlerle sofralara gelecek

Bölgede bulunan yüzey sularının kimyasallarla toprağa süzüldüğünü ve toprağı da kirlettiğini ifade eden Alan, “Siyanürle birlikte aynı zamanda bu malzemenin içerisinde bulunan ağır metaller de suya karışmış olacak. Oradaki su ne yapacak? Kendi mansap kısmında yer alan barajlara ve göllere dolacak, buradan yeraltı sularına sızacak. Buralardan alınan sular sulama ve içme amacı ile kullanıldığında, bu kirletilmiş sular ve kirletilmiş sularla yetiştirilmiş besinler soframıza gelecek. Yani Urfa’da insanlar domates ekecek, biber ekecek ve kimyasallar biber olarak bizim soframıza gelecek. O ağır metallerle kirletilmiş besin zinciri yoluyla sağlık sistemi otomatik olarak etkileyecek” dedi.

Bölgede buharlaşma yoluyla siyanürün havaya da karıştığını ve bölgede yaşayan insanlar için ciddi bir halk sağlığı sorununu doğurduğunu ifade eden Alan, şunları söyledi: “Tüm canlılar için bir tehlike oluşturacak. Yeterli tedbirler alınıp o toprak güvenli bir şekilde taşınmadığı sürece on yıllarca bu kirlilik devam edecek. Bu nedenle jeoloji mühendisleri odası olarak biz bunu bir çevre felaketi olarak değerlendiriyoruz.”

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.