Katliam sıradanlaştırılıyor

  •  Katledilen Dedeoğulları Ailesi’nin hayatta kalan tek üyesi Çetin Dedeoğulları, ırkçı saiklerle saldırının ardından katliam yapıldığını; saldırı hazırlığından yargılama sürecine kadar devletin bazı kurumlarının dahli olduğunu söyledi. 
  •  Katliamın sıradan bir vaka, tetikçinin de tek başına sıradan bir katil gibi yansıtılıdığını kaydeden Çetin Dedeoğulları, saldırgan Türk ırkçıların şimdi bile devlet korumasında; kendilerinin ise yeni bir katliamtehdidi altında olduklarını vurguladı.  

Konya’nın Meram ilçesinde 30 Temmuz 2021’de Karslı Kürt Dedeoğulları Ailesi’nden dördü kadın 7 kişi, tetikçi Mehmet Altun’un ırkçı saldırısıyla katledildi. Aileye yönelik 12 Mayıs’ta komşuları olan Keleş ve Çalık aileleri tarafından gerçekleştirilen ırkçı saldırının ardından önlem alınmaması sonunda gelen katliamın faili, ancak günler sonra tutuklandı. Katliamın faillerinden Mehmet Altun’un Konya 4. Ağır Ceza Mahkemesi’nde tutuklu yargılandığı, Ali ve Lütfi Keleş’in tutuklu, Keleş ve Çalık ailelerinin diğer üyelerinin ise tutuksuz olarak Konya 8. Ağır Ceza Mahkemesi’nde yargılandığı davalar devam ediyor. Failler için uygulanan cezasızlık politikasının yanında, 12 Mayıs’ta Dedeoğulları Ailesi’ne saldıran Keleş Ailesi hakkında Konya 1. Aile Mahkemesi tarafından koruma kararı verildiği ortaya çıktı. Karara göre; Dedeoğulları’nın akrabaları Keleş Ailesi’ne yaklaşamayacak ve silahlarına el konulacak.

Ailenin sağ kalan tek üyesi Çetin Dedeoğulları, dava süreci ve alınmayan önlemler hakkında Jinnews’ten Öznur Değer’e knuştu. değerlendirmelerde bulunarak, devletin verdiği hiçbir sözü yerine getirmediğini ifade etti.

İki farklı dosyaymış gibi

 Saldırı davasının, katliam davasıyla aynı olduğunu belirten Çetin Dedeoğulları, “12 Mayıs’ta emellerine ulaşamadılar, ulaşamadıkları için de ırkçılığı devam ettirip 30 Temmuz’da emellerine ulaştılar. İki dosyanın birleşmesini en başından beri istiyorduk. Konya Cumhuriyet Başsavcılığı bile dosyaların birleşeceğini, ‘ama biz birleştirmeyelim mahkemede kesin birleşir’ demişti bize. Şu anda önümüze farklı engeller koyuyorlar. İki dosya birbirinden farklıymış gibi göstermeye çalışıyorlar ama ikisi birbirinin devamı. Bu dosyada hukuksuzluk almış başını gitmiş. Ben 14 Mayıs’tan beri ülkedeyim. Ailemin dayak yemesinin ardından yaşadıkları muameleye bizzat şahit oldum” dedi.

Hukuksuzluk diz boyu

 Savcılık tarafından tahliye edilen tüm faillerin dışarı çıktıktan sonra koruma talebinde bulunduğunu kaydeden Çetin, emniyet ve yargının ihmaline dikkat çekti. Çetin, “Lalebahçe Polis Karakolu, olaya bakan savcı, tüm bunları göz ardı ederek onları serbest bıraktı. Şikayet için Lalebahçe Polis Karakolu’na gittiğimizde karşı taraftaki aileyi de çağırıyor, bizimkileri kışkırtıp olay çıkarmalarını sağlamaya çalışıyordu ki suçüstü yapsın. Hukuksuzluk diz boyu. İki davanın ayrı olduğu iddia edilemez. Telefon görüşmeleri, Whatsapp yazışmaları bundaki en büyük delildir. Ben bunları görebiliyorsam hakim ve savcıların bunu haliyle görmesi gerekirdi” şeklinde konuştu.

Ailem Kürt olduğu için katledildi

Çetin, 12 Mayıs saldırısına dair görülen davanın ilk duruşmasında polisin aileye yönelik saldırısını hatırlatarak, ailesinin değil de polislerin darp edildiğine dair haberlerin basına servis edildiğini söyledi. Ailesinden üç kişinin darp edilerek gözaltına alındığını hatırlatan Çetin, “Gözaltına alınan bir yeğenim henüz 16 yaşında. Bunlar insan öldürmedi ama karşı taraf 7 insan öldürdü” dedi. “Dava nasıl başlarsa öyle gelişir” ifadelerini kullanan Çetin, şunları söyledi: “Ailem 12 Mayıs saldırısı için karakola gittiğinde onlara ‘Siz karşı tarafı çok büyük darp ettiniz’ denilmiş. Oysa ağır yaralar alan benim ailemdi. Yaşlı bir adam ne kadar darp edebilir ki? Bizim evimizin bahçesine kadar girmişler. Mahkemede, savunma yapanlar olayın dışarıda olduğunu söylüyordu. Hayır, bunu ispatlayan raporlar var. Hakim ve savcıların bunları görmesi gerekiyor. Kimse mahkeme karşısında bu kadar rahat yalan söyleyemez. İfadeler birbirinden farklı. Öldüresiye darbe alan benim ailem. Abim komada kaldı. Kardeşimin kolu kırıldı. Bunlar raporlarla sabit. Ailem Kürt olduğu için katledildi.” 

Çetin Dedeoğulları

Planlı bir katliam

Çetin, failin ablası Ayşe Keleş’in organize ettiği planlı bir katliamın söz konusu olduğunun altını çizerek, şöyle devam etti: “Şu an 2 kişi dışında herkes serbest. Savcı, faillerden 3 kişinin suçu üstlenmesini istemiş. Bu Whatsapp kayıtlarında da var. Avukat, bu işin içinde. Savcı, avukat ve bunlar hepsi iş birliği içinde. Mehmet Altun’un etrafındaki herkes bu işin içinde. Hasan Şen, Merve Şen, Mehmet Güven hepsi işin içinde. Hepsinin olay esnasında nerede oldukları belli kayıtlarda. Mehmet Altun’un anne, baba ve eşi de işin içinde. Eşi Zehra’nın konuşmaları var, her gün arayan annesi o gün neden aramıyor? Tüm bunlara rağmen savcılık takipsizlik kararı verdi. Olabilir mi öyle bir şey?”

Devletin bazı kurumları

 Cenaze ve taziyeye gelen iktidar partisi yetkililerinin kendisine sözler verdiğini kaydeden Çetin, “Suçlular cezalarını bulsun ki ‘Bu ülkede adalet var’ diyebileyim. Hukuksuzluğa geldi mi ‘Şu kurum yaptı, bu kurum yaptı’ deniliyor ama burası Türkiye Cumhuriyeti, bu kurumların bağlı olduğu yerler var. Bir an önce davaya sahip çıkacak ve araştıracak hakim ve savcılara ihtiyacımız var. Bunların hiçbiri araştırmak istemiyor. Biliyorlar ki devletin bazı kurumlarının bu olayla ilgisi var. Bu olayın bir an önce araştırılmasını istiyorum. Bu işin içinden cesaretli savcılar çıkabilir” dedi.

Ailesine yönelik 12 Mayıs’ta gerçekleştirilen saldırının ardından bir önlem alınmayışına işaret eden Çetin, şöyle konuştu: “Ailem hakkında koruma kararı çıkmış olsaydı 30 Temmuz olayı yaşanmayacaktı. Devletin bazı kurumları verdiğimiz dilekçelerin hiçbirine cevap vermedi. Savcılık bu konuda çok duyarsız kaldı. Karşı taraf ise kendine koruma tedbiri çıkardı. Hukuksuzluk buradan başladı ve hala devam ediyor. Onu da bu mahkemede gördüm. 7 kişiyi kaybetmiş bir aileye bu şekilde polis saldırısı olmamalı. ‘Adalet istiyoruz’ dedikleri için böyle bir saldırıyla karşılaşmamaları gerekirdi. Bana olayın her tarafıyla araştırılacağına söz verdiler. Cumhurbaşkanı, İçişleri Bakanı, Adalet Bakanı, milletvekilleri bana bu konuda söz verdi.” 

Serbest bırakılmaları için

 Mehmet Altun’un katliamı tek başına yapamayacağının herkesçe bilindiğine dikkat çeken Çetin, özellikle savcıların faillerin ifadeleri çerçevesinde iddianame hazırladığını dile getirdi. Ailenin hayatta kalan tek bireyi olarak iddianame içeriğini son güne kadar bilmediğinin altını çizen Çetin, “Başsavcı bana her defasında iddianamenin çok iyi hazırlandığını, olayın her boyutuyla araştırıldığı söyledi. Her iki iddianame de boş. İki iddianame de faillerin bırakılması için hazırlanmış. Kimsenin ifadesine başvurulmadı. Aradıkları insanlar araştırılmadı. Avukatlarımız, savcılık görevini yapmadığı için onların araştırması gereken şeyleri de araştırıyor. Bu işin arkasındayız” dedi.

Yeni bir katliam tehdidi

 Faillerin tutuksuz yargılanmasının büyük bir tehdit unsuru olduğunu vurgulayan Çetin, şunları ekledi: “Benim can güvenliğim yok. Ailemin diğer üyeleri, amcamlar, dedemlerin can güvenliği ve koruması yok. Savcılık ne hikmetse bunlar için tutuklama talebinde bulunmuyor, delilleri yetersiz buluyor. Bunca delilden sonra bunları dışarı bırakıyorsanız zaten adaletsizliğin üst boyutu olduğunu herkes görüyor. Ailem ve benim herhangi bir can güvenliği yok. Bunların hepsi ellerini kollarını sallayarak geziyor. Yeni bir katliamın önünde hiçbir engel yok.”  KONYA

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.