Kızının taziyesinde oğlunun şehit haberini aldı

Dosya Haberleri —

Esmer Çıkmaz

Esmer Çıkmaz

  • İki çocuğunu özyönetim direnişi sırasında şehit veren Esmer Çıkmaz: "Bizi susturmak istiyorlar. Cizre’de yaşananları anlatmayalım istiyorlar. Cizre’de yapılanları söyleyeceğim asla çocuklarımın yolundan geri dönmeyeceğim."

ERDAL BAZ/HAKKARİ

Türk devleti Temmuz 2015 tarihinden itibaren Kürdistan kentlerini büyük bir askeri abluka altına alarak, 7 şehrin 22 ilçesinde onlarca mahalleyi kapsayacak şekilde toplamda 817 güne varan sokağa çıkma yasakları ilan etti. Bu yasakların ilan edildiği Kürdistan kentlerinin başında Cizre geliyordu. Şırnak’ın Cizre ilçesinde 14 Aralık 2015 tarihinde ilan edilen sokağa çıkma yasağı, 79 gün boyunca devam etti ve 2 Mart 2016 tarihinde kaldırıldı.

117 kişi katledildi

İnsan hakları örgütlerinin yayınladıkları raporlara göre Cizre kent genelinde yasaklar sırasında 288 kişi yaşamını yitirdi. Bunlardan 177’sinin tarihe Cizre bodrumlarında öldürüldüğü raporlandı. Hazırlanan raporda bu bodrumda can verenlerin ateşli silahlarla öldürülüp daha sonra yakıldıklarına dair belgeler mevcut. Bodrumda katledilen 14 kişinin cenazelerinin akıbeti hala bilinmiyor. 

Biz diz çökmedik

Cizre Bodrumları'nda katledilen 177 kişiden biri de Cizre Halk Meclisi Eşbaşkanı Mehmet Tunç’tu. Mehmet Tunç ve yanındakiler teslim olmayı kabul etmediler Tunç’un “Biz diz çökmedik. Kalan insanların bizimle gurur duyması lazım” sözleriyle kentte yaşananlar hafızalara kazındı. Cizre direnişi bu sözlerle tarihe geçti. 

İki çocuğunu kaybetti

Sadece Tunç ailesi değil. Aynı zamanda Cizre’de elinizi nereye atarsanız, hangi kapıyı çalarsanız o güne dair bir hikaye ve bir acı bulursunuz. Esmer Çıkmaz da o hikayelerden birinin sahibi. Bir kızı Yasemin Çıkmaz’ı Cizre bodrumlarında kaybeden Esmer Çıkmaz, çocuğunun taziyesinde diğer çocuğu Vahap Çıkmaz’ın da Şırnak’ın İdil ilçesindeki özyönetim direnişlerinde şehit olduğu haberini alır. Bir çocuğu da hala gerilla saflarında olan Esmer Çıkmaz, “O günlerden bahsettiğimde sanki o çocukların hepsi etrafıma toplanmış da beni dinliyor gibi üzerimde bir ağırlık hissediyorum” diyor. 

Devlet peşimizi bırakmadı

Şırnak’ın Alkemer köyünden olan Esmer Çıkmaz, 1990’lı yıllarda devletin zorla koruculaştırma politikalarını kabul etmedikleri için köylerinin yakıldığını ve Cizre’ye gelmek zorunda kaldıklarını belirtiyor. Devletin baskıları Cizre’de de devam ettiğini belirtiyor Çıkmaz ve ekliyor: “Ben 7 çocuk annesiyim. Çocuklarımı açlık, yoksulluk, sefalet ve devlet baskısının altında büyüttüm. Köyümüzü yaktılar. Cizre’ye geldik ama devlet burada da peşimizi bırakmadı.” 

Köyümüzü yakıp yıktılar

“Devlet 90’larda köyümüzü yakıp yıktı; biz kalktık Cizre’ye geldik. Devlet bu sefer de Cizre’yi yakıp yıktı” diyen Çıkmaz, devletin 2016 yılında çocuklarını yaktığını ve yaşamlarını bitirdiğini ifade ediyor. Cizre’nin Kürtlüğünden vazgeçmediğini belirten Çıkmaz, devletin bu nedenle kendilerine saldırdığını ifade ediyor.

12-13 yaşında çocuklar katledildi

Çocuklarının kendilerini korumak için o barikatları kurduğunu dile getiren Çıkmaz, Cizre’de yasaklara giden süreci şöyle özetliyor: “Biliyorsunuz bir çözüm süreci vardı. Artık kan ve savaş yoktu. Ancak bu çok uzun sürmedi, devlet Kürtlerin güçlendiğini gördükçe saldırmaya başladı. Bir yandan ‘çözüm süreci’ yürütülürken bir yandan da Cizre’de her gün evler basılıyordu, çocuklarımız tutuklanıyordu. Çocuklarımız kendilerini korumak için mahallelere barikat yapmaya başladı. Bundan başka çareleri de yoktu. Çünkü tutuklanıyorlardı. İşkence görüyorlardı. Barikatları kaldıracakları gün bile Nihat, adından 12 yaşındaki bir çocuk herkesin gözü önünde vuruldu. Ümit Kurt, daha 13 yaşındaydı öldürüldüğünde. Kimse bunları görmüyor. Bunları görmeyenler barikatları kuranları suçluyor.”

Yasemin başkaydı

Üç çocuğunun zulme karşı mücadele yolunu seçtiğini vurgulayan Çıkmaz, o dönem daha 16 yaşında olan çocuğu Yasemin Çıkmaz’dan şöyle bahsediyor: “Benim 7 çocuğum var ama Yasemin çok başkaydı benim için. Aklı başında, yardım sever biriydi. Çocukluğunda bile elbiselerini, yemeğini, her şeyini arkadaşlarıyla paylaşırdı. Herkes tarafından çok sevilirdi. Çok güler yüzlüydü. Nasıl anlatayım bilmiyorum. Arkadaşlarından asla kopmuyordu. Ölene kadar onlarla kaldı. Hayalleri vardı. Mücadeleye bağlıydı. Bu yüzden Cizre’den de arkadaşlarından da asla kopmadı.” 

Onu savaşın içinde buldum

Esmer Çıkmaz, “Yasaklar başlamadan önce Yasemin artık arkadaşların yanında kalacağını, onlardan ayrı kalmayı kabul etmeyeceğini söyleyip evden çıktı. Ona gitme desem de dinlemedi. Biz 25 gün boyunca yasakların içinde Yafes Mahallesi'nde kaldık, çıkmadık. Ama artık bombalar ve mermiler evimize kadar geliyordu. Evin arka duvarı bomba yüzünden yıkılmıştı, evde kalacak durumumuz yoktu. Başka yere geçmemiz gerekiyordu. Ama kızımı görmeden gitmek istemiyordum. Yasemin’i savaşın içinde buldum ve benimle gelmesini istedim” diyor. Çıkmaz, çocuğun ise arkadaşlarını bırakmak istemediğini ve onlarla kaldığını ifade ediyor. 

Gözümüz, kulağımız bodrumlardaydı

Çocuğunun bodrumlarda yaralandığını ifade eden Çıkmaz, “Kızımın kaldığı bodrumlar bize 200 metre uzaklıktaydı ama gidip alamıyorduk. Devlet o bodrumların çevresini kuşatmıştı. 112’yi aradık, vekiller Meclis'te bakanlarla görüşmeye çalıştı, ambulans göndermeye çalıştık ama ambulansın gitmesine izin vermediler. ‘Yaralılar ambulansa gelsin’ dediler. Ama ambulans için dışarı çıkanları da vurdular. Bizim gözümüz kulağımız bodrumlardan gelecek haberlerdeydi. Kaç defa gitmeye yeltendik gidemedik. Üzerimize ateş açıldı. Ölenler, yaralananlar oldu. Onca çağrıya rağmen yaralıları çıkarmamıza izin verilmedi” diye belirtiyor. 

Hepsini yakmışlardı

7 Şubat günü büyük bir patlamanın meydana geldiğini sözlerine ekleyen Çıkmaz, “O zaman bodrumlara müdahale edildiğini anladık. Haberlerde bodrumlarda 60 kişi öldürüldüğünü öğrendik. Dünyamız başımıza yıkıldı. Gözümüzün önünde yaralı gençleri katletmişlerdi. Bodrumlara önce benzin dökmüşler sonra da bombalamışlar. İçerdeki herkes yanarak can vermişti. Sonra listeler yayınlamaya başladı. Kızımın da adı vardı. Gidip cenazesini aramaya başladık günlerce bakmadığımız yer kalmadı. Antep’e, Mardin’e, Habur’a gittik en son Cizre Devlet Hastanesi'nden çıktı. Kızımın cenazesini alıncaya kadar morglarda yüzlerce cenaze gördük. Hepsi yakılmıştı kömür gibiydiler. Hiçbirinde mermi izi yoktu” diye vurguluyor.

Elbiselerinden teşhis edebildim

Çocuğunun cenazesini bulduktan sonrasını anlatan Esmer Çıkmaz, “Kızımı gördüğümde cenazesi yakılmıştı. Kızımın gözleri çok güzeldi. Ama artık o gözleri yoktu. Bir gözünü çıkarmışlardı, derisi bile büzülmüştü. Kızımı elbiselerinden teşhis edebildim. DNA uyuşunca cenazesini alabildik. Cenazeye kimsenin katılmasına izin vermediler. 10 kişiye izin verdiler. Yüzlerce silahlı özel hareket polisi gelmişti. Öldürdükleri yetmiyormuş gibi bir de ölüsünü de rahat bırakmıyorlardı kızımın.” 

Kızım ölünce çok acı çekti mi?

“Aradan 6 yıl geçti ama ben hala yastığa başımı koyduğumda kızımın son anlarını düşünüyorum” diyen Çıkmaz, “Acaba kızım ölünce çok acı çekti mi? Onun aç, susuz ölmesi çok zoruma gidiyor. Hala bir şey yiyip içerken içime bir dert oturuyor. Ölene kadar bu derdi içimde olacak. Kızım aç, susuz bir şekilde yaralı bir halde bir bodrumda yakılarak öldürüldü” diye ifade ediyor. 

İkinci şehit haberi

Çocuğunun taziyesi yapılırken evlerinin önüne polislerin gelip oğlu Vahap’ı sorduklarını dile getiren anne Çıkmaz, onlara “Kızımı öldürdünüz oğlumu mu soruyorsunuz şimdi” dediğini belirtiyor. anne Çıkmaz, daha bir çocuğunun taziyesi yerdeyken diğer çocuğu Vahap’ın da İdil’de şehit düştüğünü öğrendiğini dile getiriyor.

Anne ağlama

Vahap Çıkmaz’ın 2011 yılında özgürlük saflarına katıldığını söyleyen Çıkmaz, “Ben oğlumu Kobanê’de zannediyordum Kobanê sürecinde ordaydı. Meğerse Cizre’ye yardıma gelmek için arkadaşlarıyla İdil’e gelmişler ancak girememişler” diyor. Yasemin’in haberini aldıklarında oğlunun kendisini arayıp 'Anne ağlama' dediğini aktaran Çıkmaz, “Vahap’ın sesini son kez orda duydum. Ben kızıma üzülürken meğer oğlumda öldürülmüş. İki ölüm haberini aynı anda aldık. Taziyemiz daha yerdeyken bu sefer oğlum için de taziye kurduk” diyor.

Ölürken yan yana gittiler

Çocuğu Vahap gittiğinde diğer çocuğu Yasemin’in daha 9 yaşında olduğunu dile getiren Çıkmaz, “Yasemin abisini doğru düzgün hatırlamıyordu, sadece fotoğraflardan biliyordu. Ama ikisi de aynı mücadelede aynı zamanda şehit düştüler. İkisine aynı anda taziye yaptık yan yana defnettik. Yaşarken birbirilerini görmediler ölürken yan yana geldiler” diye belirtiyor. 

Metin'i mi rahat bırakmadılar

Esmer Çıkmaz’ın bir diğer çocuğu Metin Çıkmaz da 2014 yılında dağların yolunu tutmuş. Çocuğu Metin’in defalarca gözaltına alındığını en son araması çıktığı için dağların yolunu tuttuğunu anlatan anne Çıkmaz, "Metin gittiği günden beri sağ mı ölü mü bilmiyorum. Metin lise öğrencisiydi ama onu rahat bırakmadılar. Sürekli gözaltına aldılar. Takip ettiler. İşkence ettiler. En son da evi basıp onu yakalamak istediler. Bir daha da oğlumdan haber alamadım. Dağa gittiğini öğrendim. Dağa gittiğinden beri oğlu Metin’den hiç haber alamdım. Tek umudum oğlumun hala hayatta olmasıdır” diyor. 

Cizre’de bir cehennem yaşatıldı 

Cizre’de kendilerine bir cehennem yaşatıldığını dile getiren Çıkmaz, “Cizre’de bütün dünya o cehenneme sessiz kaldı. Çocuklarımız bizim 200 metre ötemizde bodrumlarda yakıldı ama kimse ses etmedi. Bizi o barbarlığa karşı yalnız bıraktılar. Biz sesimizi kimseye ulaştıramadık. Çocuklarımızı kurtaramadık. Şimdi de çocuklarımızın öldürüldüğü bodrumların yerine TOKİ yapıyorlar. Bize çektirdikleri yetmiyormuş gibi o acıların üstüne bina yapıyorlar. Bu hangi kitapta yazıyor?” diye sesleniyor.

Çocuklarımın yolundan dönmem

Cizre’den sonra defalarca gözaltına alındığını dile getiren Çıkmaz, “Çocuklarımızı öldürdüler yetmedi, evimizi yıktılar yetmedi, şimdi de bizi cezalandırmak için sürekli baskınlar yapıp gözaltına alıyorlar. Bizi susturmak istiyorlar. Çocuklarımızdan bahsetmeyelim istiyorlar. Cizre’de yaşananları anlatmayalım istiyorlar. Ancak hayatta olduğum her an çocuklarımın, o gençlerin anılarını anlatacağım. Cizre’de yapılanları söyleyeceğim asla çocuklarımın yolundan geri dönmeyeceğim. Bize daha ne yaşatabilirler. Biz cehennemi bu dünyada yaşadık. Bize yapabilecekleri başka bir şeyleri yok artık” dedi.

Annem bir savaşçıyı uğurladı

  • Cizre Halk Meclisi Eşbaşkanı Mehmet Tunç'un çocuğu Adem Tunç: "Babamla vedalaşırken annem yeşil eşarbını çıkarıp onun omzuna attı. Annem onu savaşa giden bir savaşçıyı uğurlar gibi uğurladı. Merdivenlerden indiğinde babam son kez anneme bakıp, ‘bu savaş halkın kurtuluş savaşı’ dedi." 

Cizre Halk Meclisi Eşbaşkanı Mehmet Tunç'un oğlu Adem Tunç, “Partinin tek kuruşunu harcamazdı ‘onda şehitlerin kanı var’ deyip harcamaya kıyamazdı. Bir gün küçük kardeşim para istedi, elini cebine attı 10 lira çıktı. ‘Oğlum bu partinin parası, şehitlerin parası bunu sana veremem’ deyip tekrar cebine koydu. Babam cezaevindeyken annem ‘bu kadar eşyayı ne yapıyorsun. Bizim maddi durumumuz yok. Her gün bir şeyler istiyorsun ne yapıyorsun sana gönderdiğimiz eşyalara’ deyip kızmıştı. O da ‘ihtiyacı olan arkadaşlarıma veriyorum’ dedi. Annem çok mahçup oldu” diyor. 

Bu halkın kurtuluş savaşıydı

Cizre’de yasak başlamadan önce Silopi’de olduklarını, yasağın başlama saatinden önce Cizre’de olmak için yola çıktıklarını belirten Tunç, şöyle diyor: “Yasağı duyar duymaz Silopi’den Cizre’ye geçtik. Babam, ‘ben Cizre’yi terk etmeyeceğim. Halkımla beraber kalıp bu savaşın bir parçası olacağım’ dedi. Amcam da direnişe katıldı. Babam bize ya kendi evimizde kalmamızı ya da komşu evlere gitmemizi söyledi. Babamla vedalaşırken annem yeşil eşarbını çıkarıp onun omzuna attı. Çok etkileyici bir sahneydi. Annem onu savaşa giden savaşçıyı uğurlar gibi uğurladı. Merdivenlerden aşağı indiğinde babam son kez anneme bakıp gülümsedi. ‘Bu savaş halkın kurtuluş savaşı diyordu’ babam. Bu yasağın 9 günlük yasağa benzemediğini biliyordu. ‘Ya biz onları bu topraklardan def edip topraklarımızda özgür yaşarız ya da bu toprağa fidan olup halkımıza bir tarih bırakacağız’ diyordu.”

Bêkes doğdu, amcam katledildi

Cizre’den sonra Şırnak’a akrabalarının yanına geçtiklerini belirten Adem Tunç, “9 Şubat 2016 tarihinde Bêkes dünyaya gözlerini açtı. O sabah amcam Orhan eşini aramıştı. Güler yengem, eşine oğlunun dünyaya geldiğini gözyaşlarıyla anlatıyordu. Orhan amcam bir yandan seviniyor bir yandan da onların yanında olmadığı için üzülüyordu. Ben ölürsem adını Bêkes yaşarsam da Çiyager koyun demişti. Sabah evden yükselen ağıt sesleriyle uyandım. Bodrumdakiler katledilmişti. Amcamın da adı vardı. Amcam bir çocuğunun olduğunu öğrendiği diğer gün katledilmişti” diyor.

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.