Kürdistan’da ulusal birlik üzerine

Sara AKTAŞ yazdı —

  • Unutulmamalı ki, ulusal birlik, bütün siyasi örgütlerin tek partide birleşmesi anlamına gelmiyor; ulusal Birlik derken, bir ulusun dil, kültür, ülke gibi değerlerinde, ya da uluslararası düzende bir kollektif aktör olarak, politik birliğini anlamak gerekiyor.

Emperyalist güçlerin uzakdoğu Asya, Güney Amerika, Afrika ve Ortadoğu’da çokça tanıklık ettiğimiz karmaşık siyasal oyunlarının tüm şiddetiyle sahnelendiği, dünyanın yeniden dizayn edildiği bir dönemdeyiz.

Hem dönemin karakteristiği, hem Üçüncü Dünya Savaşının merkezindeki Kürdistan’a dönük çok yönlü saldırılarla birlikte, “ulusal birlik” tartışmaları bir kez daha tüm hayatiliği ile siyasetin gündeminde diyebiliriz.

Elbette Kürtlerin 21. yüzyılda hala bir statüye sahip olmaması ne tek başına işgalci güçlerin başarısıdır ne de tek başına Kürt halkının güçsüzlüğü ile ilgilidir.

Hem uzak hem yakın tarih Kürt halkına hiçbir zaman özgür bir ülke ve yaşam sürdürme fırsatı verilmediğinin sayısız sınırsız verisiyle doludur.

Dolayısıyla Kürt halkının da hikayesi söz konusu sömürgeci siyasal çıkarlar olunca bir ülkeye ve halka neler yapılabilindiğinin en çarpıcı verileriyle doludur.

Birkaç hatırlatma

Bu bakımdan Kürt halkının neden ulusal bir güçbirliği oluşturamadığına ilişkin bir kaç hatırlatma yapmakta yarar var.

Öncelikle bu acıklı durumun, tarihimizde kökleri, dayanakları bulunmaktadır.

Örneğin Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan Kürt halkı içinde tarihsel olarak şekillenmiş iki damardan bahsetmekte ve başlangıcını M.Ö 3000’lere dayandırmaktadır. Buna göre daha o dönemlerde Sümer uygarlaşmasıyla birleşen işbirlikçi Kürtlükle, özgür kimlikte ısrar eden, direnen Kürtlük çatışma halindedir. Devamında Gılgameş Destanı’ndaki ilk şehirli işbirlikçi Kürt’ü temsil eden Enkidu’yu iktidar işbirlikçilerinin ilk atası olarak nitelendirirken, Humbaba’yı ise direnen dağ kabilelerinin şefi olarak tanımlamakta ve Humbaba’yı temsil eden direnişçi çizgi ile Enkidu’yu temsil eden işbirlikli çizginin çeşitli değişikliklere uğrayarak günümüze kadar geldiğini belirtmektedir.

Nitekim M.Ö 2000 yılından itibaren proto Kürtlerin uygarlıkla ilişkileri yoğunlaşmış ve bu iki yönlü ilişki, tüm gelişmelere damgasını vurmuştur.

Proto-Kürtler denilen tüm topluluklar başta Asur olmak üzere köleci sömürgecilere karşı aşiret konfederasyonları oluşturarak direnmiş hatta Med Konfederasyonunu bir imparatorluğa dönüştürmüşlerdir. Ancak işbirlikçi çizgiyi temsil eden iç ihanet sonucunda egemenliklerini, M.Ö 550’de Perslere kaptırmışlardır.

İslamiyete kadar gelen iki bin yıllık ikinci uygarlık aşamasında ve sonrasında da bu ikili karekter Kürt uluslaşması önünde hep engel teşkil etmiştir. Yani benzeşmeye çalıştıkları uygarlıkların dil ve kültürlerini yaşayan yönetici aristokrasi ile kendi öz dil ve kültürlerini yaşayan kesimler çok az değişerek günümüze kadar varlığını sürdürmüştür.

Bu ayrışmada üst tabaka, yabancı işgalci ve fetihçi sömürgenlere karşı hep muazzam bir uyum gücü göstermiştir. İşbirlikçi çizgi kimi zaman egemen hanedanlıklarla bütünleşmiş kimi zaman merkezi bir Kürt birliği önünde engel olmuşlardır. Örneğin Emeviler ve Osmanlılar döneminde yaşananlar buna örnek oluşturmaktadır. Yine günümüzdeki KDP vb yapılanmaları da bu ikili karekterin bir sonucu olarak değerlendirmek mümkündür.

Kapitalist modernite döneminde de ulusal karekterli bir hareketin oluşamamasının kökeninde, yine bu tarihsel gerçeklik yatar.

Öyle ki Kapitalist modernitenin hegemonik çağında Kürtler soykırımlara uğramıştır.

20. yüzyılın başında Ortadoğu’da devletler kurulurken, Kürdistan’ın Irak, Suriye, Türkiye ve İran arasında bölündüğü resmen tescil edilmiş, Birinci Dünya Savaşı sonucunda, Kürtler, pek çok direniş sergiledikleri halde; dönemin politik gelişmelerini doğru yorumlayarak, mücadeleye öncülük eden bir politik öncüden yoksun oldukları, ulusal birliği sağlayamadıkları, direnişlerin birbirinden kopuk olması nedeniyle, bir kez daha statüsüz kalarak katliamlara uğramıştır. Bu bakımdan Kürt halkının ulusal birliğini oluşturamamasında ikinci boyutun ise hegemonik güçlerin, kader belirleyici tarihsel süreçlerde kendi çıkarları için Ortadoğu’ya müdahale halinde olması ve “böl-yönet” stratejilerini hayata geçirmesi olduğunu belirtmek yanlış değildir.

Sonuç olarak Emperyalist güçlerin politikalarıyla yüz yıl önce dört parçaya bölünen Kürdistan ve halkları, günümüzde bir kez daha aynı çıkarlar doğrultusunda, soykırıma açık hale getirilmek istenmektedir.

Ancak çok temel bir farklılık olarak, Önder Apo ve Özgürlük Hareketi, Kürdistan’da ulusal dirilişin sağlanmasında ve ulusal birliğin örülmesinde çok büyük emek sarf ederek temel bir güç haline gelmiştir.

Bir kere, Kürdistan’ın parçaları arasındaki suni devlet sınırları pratikte ve zihinlerde yerle bir edilmiştir. Bu başarı, Kürt halkı arasında ulusal bir ruh yaratmıştır.

Sömürgeciler “böl-yönet” politikalarıyla Kürtler arasındaki inanç farklılıklarını keskinleştirmesine rağmen, ideolojik mücadele yürütmüş; Sünni-Şii-Alevi-Êzîdî Kürtler arasında temelleri olan bir ulusal birlik ruhu inşa etmiştir.

Bu bakımdan Kürtlerin esasında ulus olarak birlik problemi yoktur. Kürtlerin arasına çekilen tel örgülere rağmen, Kürtler Mahabad’dan Diyarbakır’a, Kobanê’den Hewlêr’e tarihsel ve kültürel olarak birlikte olduklarını bir çok deneyimde göstermiştir.

Nihayetinde ise günümüzde esas olarak halk tabanındaki birlik, maalesef tavanda çok zayıftır. Kürdistan parçalarındaki siyasi parti ve hareketlerin, Kürt halkının çıkarı temelinde, ulusal birliği oluşturması henüz mümkün olmamıştır.

Bu anlamda özellikle KDP’nin içinde olduğu tarihsel ihanet tutumundan vazgeçmesi oldukça önemlidir.

Unutulmamalı ki, ulusal birlik, bütün siyasi örgütlerin tek partide birleşmesi anlamına gelmiyor; ulusal Birlik derken, bir ulusun dil, kültür, ülke gibi değerlerinde, ya da uluslararası düzende bir kollektif aktör olarak, politik birliğini anlamak gerekiyor.

Kürdistan çok dinli, çok lehçeli ya da dilli ve kültürlü bir coğrafya olarak hoşgörünün beşiklerinden biridir; dolayısıyla ulusal birlik zemini fazlasıyla mevcuttur.

Büyük fedakarlıklarla direnen Kürt halkının ve tüm siyasi, askeri güçlerinin; bir kez daha kaybetmemesi için Kürdistan Ulusal Birliğini oluşturmak her kesimin inanması gereken tarihsel bir değer taşımaktadır.

paylaş

   

Yeni Özgür Politika

© Copyright 2024 Yeni Özgür Politika | Tüm Hakları Saklıdır.