Kürt birliği hayatidir
Dosya Haberleri —

Şeyh Mürşid Maşûq Xeznewî
Şeyh Mürşid Xeznewî ile Kürt Ulusal Birliği’ni, Rojava’nın geleceğini ve Suriye’deki son gelişmeleri konuştuk
- Döndüğümde, gerçek anlamda bir Kürdistan ile karşılaştım. 20 yıl içinde çok şey değişmişti. Halkıma hizmet etmenin, mücadele etmenin benim için hem bir görev hem de bir zorunluluk olduğunu düşündüm. Rojava’ya başım dik şekilde dönmemi, YPJ ve YPG savaşçılarının verdiği mücadeleye borçluyum.
- Rojava’da bizi savunacak bir askeri güce sahibiz. Bu güç sayesinde bazı yollar açıldı. Siyasi birliğimiz, 1957’den bu yana ilk kez bu kadar renkli, kapsayıcı ve güçlü oldu. Bu birlik sadece Rojava Kürdistanı’ndaki siyasi güçleri bir araya getirmedi, aynı zamanda Bakur, Başûr ve Rojhilat Kürdistanı’ndan da destek gördü.
- Avrupa’daki konferanslara ve panellere katılmamın iki temel amacı var. Birincisi, Kürt halkının ittifakıdır. Kürt birliği, bizim için en hayati meseledir. İkinci ise Rojava Devrimi’dir. Tarihimizi okuyup bugün Rojava’ya baktığımızda, birlik ve beraberlik içinde olduğumuzda davamızı çok daha ileri taşıyabiliriz.
- Avrupa’daki Kürt diasporasında en büyük sorumluluk, yeni kuşak genç kadınlara ve erkeklere düşüyor. Kendi kültürlerine ve birliklerine sahip çıkmaları gerekiyor. Kürt gençlerine büyük bir sorumluluk taşıyor. Ellerindeki imkanları doğru kullanarak, Kürt halkının yaşadığı acıları, Rojava direnişini sahiplenmeliler.
ERDOĞAN ZAMUR
Kürtler arasında son süreçte ismi sıkça anılan ve tanınanlardan biri de Şeyh Mürşid Maşûq Xeznewî oldu. Yaklaşık 20 yıl önce, babası Şeyh Maşûq Xeznewî’nin Suriye rejimi tarafından katledilmesinin ardından ülkesini terk ederek Avrupa’ya göç etmek zorunda kalan Xeznewî, bugün hem Rojava’da hem Avrupa’da Kürt Ulusal Birliği'nin sesi olma mücadelesi veriyor. Babası gibi halkının yanında saf tutan ve hitabet gücüyle dikkat çeken Şeyh Mürşid Xeznewî ile Kürt Ulusal Birliği’ni, Rojava’nın geleceğini ve Suriye’deki son gelişmeleri konuştuk.
Yaklaşık 20 yıl sonra Rojava’ya dönme kararı aldınız. Bu fikir nasıl oluştu? Sizi oraya götüren duygu neydi?
Rojava’da 1957 yılında ilk Kürt direnişi başladı. O dönem biz Kürtler, Suriye'de kimliğimizle tanınmıyorduk. Dilimiz yasaktı, kimliğimiz yasaktı, topraklarımız ise düşman işgali altındaydı. Kısacası, her şeyimize el konulmuştu. Ben Rojava’dan gizlice ayrıldığımda durum böyleydi. Ama bugün, Allah’a şükür, çok şey değişti. Büyük bir ilerleme ve fark var. Artık kendi topraklarımızdayız. Kendi yurdumuza sahibiz, dilimizle ve kimliğimizle özgürüz. Esad’ın iktidardan düşmeye yaklaştığı dönemde, Rojava’ya gitme ve halkımın arasında olma fikri bende güçlü şekilde oluştu. Gitmeye karar verdim.
Uzun yıllar sonra Rojava’ya döndüğünüzde sizi nasıl bir manzara karşıladı? Hangi duyguları yaşadınız?
Döndüğümde, gerçek anlamda bir Kürdistan ile karşılaştım. Elbette, işgal edilmiş topraklara dönüş hüzünlü olur. 20 yıl içinde çok şey değişmişti. Gerçek şu ki, o dönem Esad rejiminin yıkılmasının ardından ortaya çıkan siyasi söylemler, Kürt milletinin birlik kurmasını engellemeye yönelikti. “Kürt ittifakı oluşmamalı” yönünde mesajlar veriliyordu. Colani başa geçtikten sonra Şam rejimi büyük ölçüde kontrolünü kaybetti, özgürleşti ama Rojava Kürdistanı hala özgür değildi. Bu durum bende büyük bir endişe ve korku yarattı. Babam Şehit Maşûq Xeznewî’nin izinden gitmenin bir sorumluluk olduğunu biliyordum. Halkıma hizmet etmenin, mücadele etmenin benim için hem bir görev hem de bir zorunluluk olduğunu düşündüm. Rojava’ya başım dik şekilde dönmemi, YPJ ve YPG savaşçılarının verdiği mücadeleye borçluyum. Qamişlo’dan Kobanê’ye kadar bütün Rojava’yı gezdim. Kendi ülkemde özgürce dolaşmak çok başka bir duyguydu. Bu, canlarını feda ederek Rojava Devrimi’ni bize kazandıran genç Kürt kadın ve erkeklerin sayesinde mümkün oldu. Onlara minnettarız.
Rojava’da Kürt birliğinin temellerinin atıldığını ve geleceğe dair hep umutlu mesajlar verdiğinizi görüyoruz. Bugün hala aynı umut ve pozitif bakış açısına sahip misiniz?
Evet, hala umutluyum. Bugün Rojava’da elde edilen kazanımların boşa gitmemesi için büyük bir mücadele veriliyor. Allah’a hamdolsun, artık Ulusal Birlik Konferansı’nın temelleri atıldı. Bizi savunacak bir askeri güce sahibiz. Bu güç sayesinde bazı yollar açıldı. Bu gücün arkasında, bir devlet iradesine denk düşen bir öncülük inşa edildi. Siyasi birliğimiz, 1957’den bu yana ilk kez bu kadar renkli, kapsayıcı ve güçlü oldu. Bu birlik sadece Rojava Kürdistanı’ndaki siyasi güçleri bir araya getirmedi aynı zamanda Bakur, Başûr ve Rojhilat Kürdistanı’ndan da destek gördü. 20 yıl sonra döndüğümde Kürdistan’ı ve Kürt milletinin kendi kaderi üzerindeki hakimiyetini gördüm. Bu da umudumu daha da büyüttü. Gelecekte daha büyük başarıların bizi beklediğine inanıyorum.
Konferans sürecinde pek çok siyasi partiyle görüşmeler yaptınız. Sizce Kürt ulusal birliği gerçekten mümkün mü?
Rojava’da düzenlenen ulusal konferans sırasında 50’den fazla siyasi partinin var olduğunu gördüm. Biz her siyasi partiye saygı duyuyoruz. Ancak Kürdistan’da tüm siyasi partileri tek bir çatı altında toplamak mümkün değil. Evet, farklılıklarımız olacak ama hepimiz Kürdistan’a dair fikirlerimizi ortaklaştırmak zorundayız. Yapılan konferans ve yürütülen süreç bana umut veriyor; inancım da büyük. Barış sürecinde inşa edilen bu projenin en kısa sürede hayata geçmesini diliyorum. Kürdistanlılar olarak, kendi bölgelerinde bir anlaşmaya varmalı, karşılıklı saygıyla çalışmalar yürütmeli ve halkımıza hizmet etmeliyiz. Sadece Rojava ve Başûr’da değil, Bakur ve Rojhilat Kürdistanı’nda da siyasi yapılarla görüşmeler gerçekleştirdim. Kürt milletinin birliği ve varlığı için mücadele eden bir peşmerge, bir gerilla ve Kürt halkının bir askeriyim. Büyük Kürdistan’daki tüm halkımızın birliğe hazır olduğuna inanıyorum. Birlik için elimden gelen her şeyi yapmaya hazırım.
Sizce Rojava’nın geleceği için en makul ve sürdürülebilir çözüm nedir?
Kendi düşüncemi söylemem gerekirse, federal bir yapının ne ölçüde başarılı olabileceğini tam olarak bilmiyorum. Ancak dünya siyasetinin seyrine baktığımızda, Kürtlerin gerçek anlamda dostu olan aktörlerin bu meselede yer almadığını görüyoruz. Yine de umudum büyük. Temennim, bugün kurulan yapı, mevcut yönetim ve oluşturulan sistemin kalıcı olması ve daha da gelişmesidir. İnşallah uzun ömürlü olur. Rojava’daki Özerk Yönetim, birçok sorunun üstesinden geldi. Bugün Suriye genelinde sıkıntıya düşen herkes, çözüm için Kürtlerden yardım istiyor. Sonuç olarak, bana göre federal bir yapı, Rojava için uygun ve makul bir çözüm olabilir. Kürt halkı, dört parçada da birliğe hazır durumdadır.
Suriye’de Alevilerin ardından Dürzilere yönelik saldırılar gündemde. Bu konuda ne düşünüyorsunuz? Çatışmaların yaşandığı bölgeye gitmeyi düşünüyor musunuz?
Colani’nin iktidara gelmesinden sonra önce Alevilere, şimdi ise Dürzi halkına yönelik saldırılar ve katliamlar yaşandı. Bu insanlık dışı saldırıları hem bir destekçi olarak, hem bir Kürt olarak hem de bir insan olarak şiddetle kınıyorum. Hepimiz bu yaşananlardan büyük acı duyuyoruz. Şimdiye dek bölgedeki birçok kişiyle iletişimimiz oldu, çeşitli görüşmeler gerçekleştirdik. Henüz oraya gitme fırsatım olmadı. Ancak Mazlum Ebdî gerekli görür ve gidilmesine karar verirse, elbette gitmeye hazırım. Ben ya da başka biri fark etmez, hepimizin orada olup destek vermesi ve sorumluluk alması gerekir. Başlatılan bu adım hem önemli hem de tarihidir.
Kuzey Kürdistan’da, Türk devleti ile Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan arasında süren yeni süreç hakkında ne düşünüyorsunuz?
Bu Önder Apo’nun ilk barış girişimi değil, daha önce de defalarca iyi niyetle elini uzattı. Ancak Türk devleti bu barış elini bugüne dek tutmadı, kabul etmedi. Önder Apo’nun bu süreçle ilgili verdiği kararın doğru ve samimi bir karar olduğuna inanıyorum. Bu adım, siyasi çalışmaların başlatılması açısından önemli. Biz de bu girişimin halkımıza barış ve demokrasi getirmesini umuyoruz. Kürt milleti için silah ya da savaş asla bir amaç olmadı. Özgürlük ve hak arayışında sadece bir araçtı. Bu nedenle atılan adımlar bizim için çok önemli. PKK sürece dair büyük bir adım attı. Şimdi sıra Türk devletinde. Ancak onların verdikleri sözlere ne kadar sadık kalacaklarını bilemeyiz. Buna rağmen, Kürtlere barış ve kardeşlik için uzatılan ele kıymet veriyoruz. Biz de halkımız için bu süreci destekliyoruz.
Türkiye'nin Rojava’ya yönelik saldırıları uzun süredir devam ediyordu. Ancak Sayın Öcalan ile başlatılan görüşmeler sonrası bu saldırılar önemli oranda durdu. Bu durumu nasıl değerlendiriyorsunuz?
Rojava’ya yönelik Türk devletinin saldırıları yıllardır sürüyordu. Özellikle SİHA ve İHA’larla Rojava Devrimi’nin öncü kadroları, gazeteciler ve sivil toplumun önde gelen isimleri hedef alınarak katledildi. Ancak Öcalan ile Türk devleti arasında başlatılan görüşmelerin ardından bu saldırıların durması olumlu bir gelişme oldu. En azından insanlarımız artık katledilmiyor. Elbette bu duruma inanmak istiyoruz fakat Türk devleti, bizde güven duygusu bırakmadı.
Bir süredir Avrupa’dasınız ve çeşitli panel ve toplantılara katılıyorsunuz. Bu ziyaretin amacı nedir, neler yaptınız?
Avrupa’daki konferanslara ve panellere katılmamın iki temel amacı var. Birincisi, Kürt halkının ittifakıdır. Kürt birliği, bizim için en hayati meseledir. Düşman da bunun farkındadır ve sürekli bu birliği hedef alıyor. Askeri yollarla başaramadığını, siyasal yöntemlerle Kürtleri birbirine düşürerek gerçekleştirmek istiyor. Bu yüzden birinci hedefimiz, Kürtlerin birliğinin temellerini atmak ve her ne olursa olsun bu birliğe sahip çıkılmasını sağlamaktır. İkinci amacım ise Rojava Devrimi’dir. Ben her zaman Kürt halkına dair umudu taşıyorum. Düşünüyorum, konuşuyorum. Umudum benim için büyük bir güç kaynağıdır. Tarihimizi okuyup bugün Rojava’ya baktığımızda, birlik ve beraberlik içinde olduğumuzda davamızı çok daha ileri taşıyabiliriz.
Bugün Rojava Kürdistanı, kahraman savaşçılarımızın döktüğü kanla kurulmuştur. Onlar, bu topraklar için kendilerini feda etti. Kurulan siyasi ittifak, siyasi bilinçle şekillendi. Dolayısıyla Kürdistan’daki tüm siyasi çevreler bu sürece katkı sunmalı. Kürtlerin dostu olan devletler de sürece zayıf değil, güçlü ve etkili bir şekilde destek vermelidir.
Avrupa’da yaşayan Kürtlere, özellikle gençlere ne gibi sorumluluklar düşüyor?
Bu konuyu her zaman dile getiriyorum. Avrupa’daki Kürt diasporasında en büyük sorumluluk, yeni kuşak genç kadınlara ve erkeklere düşüyor. Kendi dillerine, kültürlerine ve birliklerine sahip çıkmaları gerekiyor. Artık yalnızca Rojava’daki gençler değil, Avrupa’daki Kürt gençleri de büyük bir sorumluluk taşıyor. Ellerindeki imkanları doğru kullanarak, Kürt halkının yaşadığı acıları, Rojava’nın direnişini sahiplenmeliler. Avrupa’daki siyasi partilere, devletlere bu gerçeği göstermeli, onları Rojava’ya davet ederek, gençlerin ortaya koyduğu mücadeleyi yerinde görmelerini sağlamalılar. Avrupa’da siyaseti yakından takip eden bilinçli bir kuşak yetişiyor. Bunu Kürdistan’ın geleceği için kullanmalılar.
Bundan sonra ne gibi çalışmalarda bulunmayı planlıyorsunuz?
Ben siyasi bir figür değilim. Siyaseti, aslında bir zorunluluk olarak yapıyorum. Halkımın acıları beni bu yola mecbur bıraktı, siyasetin içine itti. Siyasi partilerimiz ve kurumlarımız var. Nerede Mürşid Xeznewî’ye ihtiyaç varsa, ben orada olacağım. Tüm hizmetim, emeğim, çabam Kürt halkı içindir. Son olarak şunu söylemek istiyorum: Bu süreçte asla umudunuzu kaybetmeyin. Ne zaman umudunuzu ve hayalinizi kaybetmek üzere olduğunuzu fark ederseniz, onları kırıp yok edin. Umutlarınız her zaman büyük olsun.
* * *
Boşuna 'Şehîd namirin’ demiyoruz
YPG, YPJ ve QSD için neler söylemek istersiniz?
Kürt milleti, yüzyıllardır Türk, Arap ve Fars halkları içindeki düşmanlara karşı savaştı. Kim, hangi niyetle bu halkı yok etmeye, kimliğini ve dilini inkar etmeye çalıştıysa da başaramadı. Onların başarmasına izin vermemek, hepimizin omuzlarında bir sorumluluktur. Şükürler olsun ki YPG, YPJ ve QSD saflarında görev alan genç kadınlarımız ve erkeklerimiz, büyük bir emek ve fedakarlıkla bu halkın özgürlüğü için mücadele etti. Bugün Rojava’da hem özgürlüğümüz var hem de kendi toprağımızda başı dik bir şekilde yaşıyoruz. Bu, canlarını feda eden o gençlerimizin sayesinde mümkün oldu. Onlar, yaptıklarıyla her zaman yaşayacaklar. Biz boşuna 'Şehîd namirin’ demiyoruz.
* * *
Kürt halkının hizmetkarıyım
Avrupa'ya neden göç etmek zorunda kaldınız?
Rojava’nın Qamişlo kentinde doğdum. Eğitim hayatım Suriye'de geçti. Babamın kaçırılarak katledilmesinin ardından gizlice Suriye’yi terk edip Avrupa’ya geldim. Yaklaşık 20 yıldır Norveç’te yaşıyorum. Kendimi, "Kürt halkının bir alimi ve onların hizmetkarı” olarak tanımlıyorum. Son bir yıldır ise zamanımın büyük kısmını Kürdistan’da geçiriyorum; zaman zaman Avrupa’ya gidip geliyorum.















